Ikisi oldukça farklı türlerde oyunlar. Detroit Become: Human hikâye, müzik, ara sahnelerin ağır bastığı bir oyun. Oynanış yok denecek kadar az. Bir yerlere yürüyorsun, QTE yapıyorsun, eşyalarla vs. etkileşime giriyorsun çoğunlukla oynanış açısından. Hatta oyuna direkt interaktif film diyebilirim biraz abartırsam. Çayını kahveni alıp başına oturacaksın bilgisayara, dizi izler gibi oynayacaksın. Oyun süresine gelirsek bir kez bitirişin 10 saat civarı sürer. Oyunun oldukça farklı şekillerde ilerleyen bayağı bir sonu olduğu için birden fazla kez bitirebilirsin ama.
AC ise açık dünya. Yani yan görevleri, açık dünya etkinlikleri ile vs. çok daha fazla oynanış süresi sunar. Aksiyona gelirsek bu oyun seriye yetenek ağaçları vs. ile klasik AC'lere yenilik getirse bile AC oyunları Origins öncesi, sonrası olsun genel olarak tekrara düşüyor bir yerden sonra. Hikâye olarak da çok bir şey beklememelisin DB karşısında. Ama özellikle Antik Yunanistan'a ilgin varsa kesinlikle oynaman gereken bir şey. Ubisoft içini dolduramasa bile dünya yaratmayı çok iyi biliyor.
Az çok oyunlardan bahsettim. Şimdi benim fikrime gelirsek Detroit Become: Human öneririm. Bunun iki sebebi var. Ilki piyasada bu tür interaktif film tadında kaliteli çok az oyun olması. Ve ben bu türün deneyimlenmesi gereken bir şey olduğunu düşünüyorum. Başka bir sürü oyunda manzara karşısında at koşturursun. Ama Detroit'te yaptığın şeyleri yapabileceğin çok az oyun var. Şimdi ikinci sebebi gelelim. Bu oyunları RDR 2'nin yanına alıyorsun. RDR 2 gelmiş geçmiş teknik açıdan en iyi açık dünya oyunudur. Dikkat et teknik açıdan diyorum. Kovboy teması hoşuna gitsin gitmesin, bu kadar detaylı, dolu bir açık dünya yok piyasada. Ve bunun ardından AC gibi bir açık dünya oyunu oynarsan oyun normalde hoşuna gitse bile gitmez. Çünkü attan inip eşeğe binmeyi bırak yayan yürümeye benzer. Bu yüzden tür değiştirip Detroit almak daha mantıklı. AC'yi sonra da oynarsın.
