Bana deme ilk taşı atana de onu.
İbrahim denen bir peygamber bozuntusunun bugüne kadar gelmiş kaybolmayan kültürü. Aslında bu sünnet mevzusu ibranilerden geliyor. Başımıza dinleri de peygamberleri de bu herif salmış. Yani hem Allah'ın bir şeyi dört dörtlük mükemmel yaratır derler hem de sünnet ederler bu ne biçim din arkadaş. Safsata. Bence o fazladan olan et parçası erken boşalmayı önlüyordu.
Bu ayetlerin hepsinde söz konusu olan “hadis” kelimesi, "söz" anlamına gelir. Bildiğimiz hadislerle hiçbir ilgisi yoktur.Hadislerin kuranda yeri yoktur.
"İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar?!" Casiye, 6
Konuya gelirsek de ailenize ve sünnetçiye dava açabilirsiniz. Zamanaşımı dosya oluştuktan itivaren hesaplanır.
mealindeki ayette söz konusu olan “hadis” kelimesi mealde de / parantez içinde gösterildiği gibi, "söz" manasında kullanılmıştır. Bildiğimiz hadislerle yakından uzaktan bir alakası yoktur.“Allah’tan ve ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanıyorlar." (Mürselat, 77/50)
Görüldüğü gibi, konu Allah’ın varlığı ve birliğine kevnî ayetlerle delil getirilmiştir. Ardından da konumuz olan ayete yer verilmiştir:“Gece ve gündüzün peş peşe gelip müddetlerinin uzayıp kısalmasında, Allah’ın gökten bir rızık, yani yağmur indirip onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde, rüzgârları evirip çevirmesinde, akıllarını kullanıp düşünecek kimseler için Allah’ın kudretine ve hikmetine dair birçok deliller vardır.” (Casiye, 45/5)
Burada hiçbir şekilde söz konusu olmayan Hz. Peygamber (asm)'in sözleri manasındaki hadislerden söz edilmesi asla ihtimal dahilinde bile değildir. Böyle bir ihtimal olmadığı içindir ki, hiçbir tefsirde böyle bir görüşe yer verilmemiştir. (Misal olarak bk. Taberi, Zemahşeri, Razî, Maverdi, Kurtubî, İbn Kesir, Beydavî, Nesefî, Ebu’s-Suud, Şevkani, İbn Aşur, Alusi, Sabunî, V. Zuhaylî, ilgili ayetin tefsiri)“İşte (kâinatın yaratılışından ve daha başka pek çok hakikatten bahseden) bunlar / bu ayetler Allah’ın âyetleridir ki, gerçeğin ta kendisi olarak (Cebrail vasıtasıyla) sana okuyup beyan ediyoruz. Allah’a ve O’nun âyetlerine inanmadıktan sonra, onlar acaba daha hangi söze inanacaklar?”
- Kur’an’da “hadis” kelimesinin söz anlamında kullanıldığının en büyük delili yine Kur’an’dır.“Yalana, sahtekârlığa, günaha dadanan her kimsenin vay haline! Böylesi, Allah’ın kendisine okunan âyetlerini işitir de sonra kibrine yediremeyip büyüklük taslayarak, sanki onları hiç işitmemiş gibi inkârında direnir. Ona gayet acı bir azabı müjdele!” (Casiye, 45/7-8)
mealindeki ayetin ifadesi“Allah hadisin (sözlerin) en güzelini indirmiştir.” (Zümer, 39/23)
Bu ayetlerin hepsinde söz konusu olan “hadis” kelimesi, "söz" anlamına gelir. Bildiğimiz hadislerle hiçbir ilgisi yoktur.
Mealindeki ayette söz konusu olan “hadis” kelimesi mealde de / parantez içinde gösterildiği gibi, "söz" manasında kullanılmıştır. Bildiğimiz hadislerle yakından uzaktan bir alakası yoktur.
“allah'tan ve ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanıyorlar." (casiye, 45/6)
Mealindeki ayette de aynı şey söz konusudur. Zaten ayetin akışı, gelişi de buradaki “hadis” kelimesinin söz anlamının dışında bir manaya imkân vermez.
Çünkü bir önceki ayetin meali şöyledir:
Görüldüğü gibi, konu Allah'ın varlığı ve birliğine kevnî ayetlerle delil getirilmiştir. Ardından da konumuz olan ayete yer verilmiştir:
Burada hiçbir şekilde söz konusu olmayan Hz. Peygamber (asm)'in sözleri manasındaki hadislerden söz edilmesi asla ihtimal dahilinde bile değildir. Böyle bir ihtimal olmadığı içindir ki, hiçbir tefsirde böyle bir görüşe yer verilmemiştir. (misal olarak bk. Taberi, zemahşeri, razî, maverdi, kurtubî, ibn kesir, beydavî, nesefî, ebu's-suud, şevkani, ibn aşur, alusi, sabunî, v. Zuhaylî, ilgili ayetin tefsiri)
- Bazı tefsirlerde meal olarak -konuya daha açıklık getirecek- şu yorumlar yapılmıştır:
“allah'tan... Sonra” ifadesinin aslı “allah'ın hadisinden (sözünden / kur'an'dan) sonra” şeklindedir. Çünkü kur'an'da “hadis” sözcüğü kur'an için kullanılmıştır. (bk. Zemahşeri, beydavî, ilgili yer)
Söz konusu ayetten sonra gelen şu ayetlere bakan akıl ve izan sahibi herkes buradaki “hadis”ten maksatın Hz. Peygamber (asm)'in sözleri olmadığını bilir. İşte ilgili ayetlerin meali:
- Kur'an'da “hadis” kelimesinin söz anlamında kullanıldığının en büyük delili yine kur'an'dır.
Mealindeki ayetin ifadesi.
İbrahim denen bir peygamber bozuntusunun bugüne kadar gelmiş kaybolmayan kültürü. Aslında bu sünnet mevzusu ibranilerden geliyor. Başımıza dinleri de peygamberleri de bu herif salmış. Yani hem Allah'ın bir şeyi dört dörtlük mükemmel yaratır derler hem de sünnet ederler bu ne biçim din arkadaş. Safsata. Bence o fazladan olan et parçası erken boşalmayı önlüyordu.
Dostum yazılan ayet apaçık ortada. Kuranın orjinalinde hadis diye geçiyor bu arada. Meali söz olarak geçmiş olmasının önemi yok.Bu ayetlerin hepsinde söz konusu olan “hadis” kelimesi, "söz" anlamına gelir. Bildiğimiz hadislerle hiçbir ilgisi yoktur.
mealindeki ayette söz konusu olan “hadis” kelimesi mealde de / parantez içinde gösterildiği gibi, "söz" manasında kullanılmıştır. Bildiğimiz hadislerle yakından uzaktan bir alakası yoktur.
“Allah’tan ve ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanıyorlar." (Casiye, 45/6)
mealindeki ayette de aynı şey söz konusudur. Zaten ayetin akışı, gelişi de buradaki “hadis” kelimesinin söz anlamının dışında bir manaya imkân vermez.
Çünkü bir önceki ayetin meali şöyledir:
Görüldüğü gibi, konu Allah’ın varlığı ve birliğine kevnî ayetlerle delil getirilmiştir. Ardından da konumuz olan ayete yer verilmiştir:
Burada hiçbir şekilde söz konusu olmayan Hz. Peygamber (asm)'in sözleri manasındaki hadislerden söz edilmesi asla ihtimal dahilinde bile değildir. Böyle bir ihtimal olmadığı içindir ki, hiçbir tefsirde böyle bir görüşe yer verilmemiştir. (Misal olarak bk. Taberi, Zemahşeri, Razî, Maverdi, Kurtubî, İbn Kesir, Beydavî, Nesefî, Ebu’s-Suud, Şevkani, İbn Aşur, Alusi, Sabunî, V. Zuhaylî, ilgili ayetin tefsiri)
- Bazı tefsirlerde meal olarak -konuya daha açıklık getirecek- şu yorumlar yapılmıştır:
“Allah’tan... sonra” ifadesinin aslı “Allah’ın hadisinden (sözünden / Kur’an’dan) sonra” şeklindedir. Çünkü Kur’an’da “hadis” sözcüğü Kur’an için kullanılmıştır. (bk. Zemahşeri, Beydavî, ilgili yer)
Söz konusu ayetten sonra gelen şu ayetlere bakan akıl ve izan sahibi herkes buradaki “hadis”ten maksatın Hz. Peygamber (asm)'in sözleri olmadığını bilir. İşte ilgili ayetlerin meali:
- Kur’an’da “hadis” kelimesinin söz anlamında kullanıldığının en büyük delili yine Kur’an’dır.
mealindeki ayetin ifadesi
Kuran, Hz. Peygambere uymayı emreder.Dostum yazılan ayet apaçık ortada. Kuranın orjinalinde hadis diye geçiyor bu arada. Meali söz olarak geçmiş olmasının önemi yok.
Reddit'te Foregen'i görmüştüm bakabilirsin.Ben çocukken ailem karşı koyacak güçte olmadığım için vücudumu istismar ederek geri dönüşü olmayan bu saçma ameliyatı yaptırdı. Üstelik sünnetçi de yanlış kestiği için şu an hala dikiş izleri ve yaralar duruyor + kanama oluyor. 15 yıl önce oldum beni sünnet eden doktora dava açabilir miyim? Yararı var diyeceklere peşinen söyleyeyim Japonya'da kimse sünnet olmuyor ve dünyanın en sağlıklı milleti.
Peki buradaki resule itaat etmek ve resule karşı gelmek kısmının müslümanlığı yaymaya çalışan Hz. Muhammet'e karşı gelmek anlamı taşıyor olamaz mı ya da savaş durumlarında yaşanan itaatsizlikker, çünkü Kuranda bunlar da geçiyor.Kuran, Hz. Peygambere uymayı emreder.
Birinci delil: “Eğer bir şeyde çekişirseniz onu Allah'a ve Resulüne götürün...” (Nisa, 4/59)
İkinci delil: “De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun.” (Âl-i İmran, 3/31)
Üçüncü delil: “Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram kılmayanlarla savaşın.” (Tevbe, 9/29)
Dördüncü delil: “Peygamber size her neyi verdiyse onu alın. Ve size her neyi yasakladıysa ondan vazgeçin.” (Haşr, 59/7)
Beşinci delil: “Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, hiçbir mümin erkek ve mümin kadın için işlerinde seçme hakları yoktur.” (Ahzab, 33/36)
Altıncı delil: “Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resulüne davet edildiklerinde müminlerin sözü ancak ‘İşittik ve itaat ettik.’ demeleridir.” (Nur, 24/51)
Yedinci delil: “Andolsun ki Allah'ın resulünde sizler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 33/21)
Sekizinci delil: “Biz sana Kur'an'ı indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın!” (Nahl, 16/44)
Dokuzuncu delil: “Sonra biz seni din hususunda bir şeriat sahibi kıldık.” (Casiye, 45/18)
Onuncu delil: “Ey iman edenler! Allah'ın ve Resulünün önüne geçmeyin.” (Hucurat, 49/1)
On Birinci delil: “Seni hakem yapmadıkça iman etmiş sayılmazlar.” (Nisa, 4/65)
On İkinci delil: “Allah'a ve Resulüne karşı gelenler.” (Mücadele, 58/5)
On Üçüncü delil: “Allah sana Kitabı ve hikmeti indirdi.” (Nisa, 4/113)
On Dördüncü delil: “O hevasından konuşmaz!” (Necm, 53/3)
On Beşinci delil: Hadis-i şerifleri kabul etmeyenler Kur'an ile nasıl amel edecek?
On Altıncı delil: Mescid-i aksa'yı kıble edinme emri Kur'an'da var mı?
On Yedinci delil: “Resulün hükmünden ancak münafıklar kaçar.” (Nisa, 4/61)
On Sekizinci delil: “Kim Resule itaat ederse, şüphesiz Allah'a itaat etmiştir.” (Nisa, 4/80)
On Dokuzuncu delil: “Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar.” (Nisa, 4/13)
Yirminci delil: “Kim Resule muhalefet ederse onu cehenneme sokarız.” (Nisa, 4/115)