Biraz geç gördüm kusura bakmayın
Birincisi; ilginiz ve sevginiz varsa dil ve edebiyata, kesinlikle tavsiye ederim. Ben çoğu insanın aksine, mükemmel diyebileceğim dolulukta ve eğlenceli bir üniversite hayatı geçirdim. (İstanbul Üniversitesi - İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum bu arada.) Dil-edebiyat bölümü düşünürseniz maalesef ki İngilizce-Almanca-Fransızca üçgeninden pek çıkamıyoruz Türkiye'de. Çünkü diğer bölümlerin kapsamı daha kısıtlı. İstisna olarak Japon, Kore ve Çin dili ve edebiyatı bölümlerinin de çok iyi olduğu söyleniyor.
İş bulma kısmına gelirsek; aynı dönemden mezun olduğum insanlar arasında öğretmen, çevirmen, hostes, iletişimci, insan kaynakları, reklamcı ve hatta yazılımcılar var. Becerikli ve okumayı seven bir insansanız her alanda iş bulabilirsiniz. Eğitim fakülteleri hariç olan bölümler pek de mesleğe yönelik eğitim vermezler. Bu nedenle okurken bir yandan da ne yapabilirim diye araştırıp, birkaç işte çalışmak bir hayli faydalı oluyor. Aslında bu durum tüm bölümler için böyle, ancak dil-edebiyat okurken çalışmakta o kadar da zorlanmazsınız. Sebebi derslerin kolay olması değil, zaten çoğu sınıf arkadaşınız çalışıyor olacak.
Edebiyat bölümlerini düşünerek şunu söyleyebilirim: her alanda okumayı sevmeniz gerekli. Bir-iki hafta içerisinde bir romanı, yanında o romanın yazıldığı dönemdeki önemli diğer olayları da okumanız & incelemeniz gerekiyor. Örnek vermek gerekirse, Thomas More'un Ütopya'sını okurken bir yandan da dönemin iktisat makalelerini/yorumlarını okumamız ve bunları birlikte yorumlamamız gerekiyordu. Bir arkadaşım dil edebiyat bölümlerinin kültür mantarı yetiştirdiğini iddia etmişti, haklı da
Daha ayrıntılı sorular varsa alabilirim bu arada