Sosyal medyayı o kadar kullanıyorum ne kişisel hesabımda bir fotoğraf ne bir uygulamada story ne hayatımla ilgili bir paylaşım yapmadım. O kadar yıl forumlarda takılıyorum ne bir yorum yaptım ne bir fikir belirttim. resmen hayalet kullanıcıyım hatta laptop alacağım kulaklık alacağım bütçeme uygun biri konu açsada faydalansam diye beklediğim bile oldu tam mallık
Bu sessizlik benim için hem bir alışkanlık hem de bir tür savunma mekanizması. Paylaşmak demek, açık vermek demek gibi geliyor. bu garip bir şekilde hem iyi hem de üzücü. iyi, çünkü kimse benim hakkımda gereksiz yorumlarda bulunamaz (anonim olsam bile yorumlar etkiliyordu), instagramda paylaşım yapmıyorum özel hayatım gözler önünde değil ve bu gizlilik bir tür koruma kalkanı gibi. Ama aynı zamanda üzücü, çünkü varlığım kayboluyor. Hiçbir şey paylaşmadığım için insanlar beni tanımıyor, bir bakıma varlığımı ailem dışında kimse hissetmiyor.(ya da ben sosyal medyaya aşırı anlam yüklüyorum bu yazdıklarımla)
Paylaşım yorum yapamıyordum çünkü. "Bu fotoğraf yeterince iyi mi?", "Acaba bu paylaşımdan sonra insanlar ne düşünecek?", "Ya bir hata yaparsam ve insanlar beni eleştirirse?", 'Ya doğru açıklayamazsam derdimi?'' gibi sorular aklımda dönüp duruyordu. O yüzden en güvenli yol, hiçbir şey paylaşmamak oluyordu. Ama bu, aynı zamanda içimde bir boşluk yaratıyor. Kendimi ifade etme, sosyal medyada bir iz bırakma fırsatını kaçırıyormuşum gibi geliyor.(ne izi bırakacaksam allasen
)(burda iz bırakmaktan kast ettiğim mesela geçmişe dönüp, “Ha, ben bunları yazmıştım, şu sorunla ilgilenmişim,” diyecek bir kayıt bile yok. Mesela lise zamanından bir fotoğrafım bile yok).
Yalnızca sosyal medyada değil, genel olarak da aynıyım. Bir ortama girerken geriliyorum; insanlar benim hakkımda ne düşünüyor diye endişeleniyorum. Bu yüzden çoğu zaman geri çekilmeyi ve sessiz kalmayı tercih ediyorum. Bu sessizlik de zamanla alışkanlığa dönüşüyor ve yalnızlık hissimi daha da derinleştiriyor. (Neyse ki ilaç kullanmaya başladığımdan beri daha iyiyim, eskisi gibi değilim.)
Hatta şu yazıyı yazarken bile, “Yanlış anlaşılır mıyım?” diye tedirgin oldum. Her şeyi parantez içinde açıklamamın sebebi de bu. (Bu yazıdan nasıl bir yanlış anlaşılma çıkabilir ki demeyin; yıllardır eve kapandığım ve ailem dışında neredeyse kimseyle doğru düzgün iletişim kurmadığım için, fikrimi ve düşüncelerimi belirtirken geriliyorum.) Düşünün, bu benim düzelmiş halim. Eskiden çok daha beterdi.