Shot ruleti: Ergenken geçmişte çok işime yaradı ama şimdi kız arkadaşımla bakıp bakıp gülüyoruz.
Osiloskop: 1980 yılında babamların Almanya'da yaşarken alıp kullandığı ama benim hiçbir alakamın olmadığı bir alanda işe yarayacak bu "şey" hâlâ evde.
Eski analog tipin nasıl kullanıldığını bir zamanlar öğrenmiştim ama artık hiç aklımda değil. Zaten analog cihaz mı kaldı artık?
Kahve makinesi: Yılda toplasan 2 belki 3 hadi hatrınız için çok çılgın bir yılıma denk gelirse 4 bardak kahve ancak içiyorum. Sırf kahve yapmak için eve kahve makinesi aldım.
Katı meyve sıkacağı: Bir zamanlar heveslenip aldığım oldukça kapsamlı bir başka çöp daha... 1 defa bile kullanmadım, mutfak tezgahında yer kaplıyor durduk yere. Kız arkadaşım kullanacaktı, o da varlığını unuttu galiba.
Boy boy bir sürü kılıç: Özellikle fantastik kılıçları çok estetik bulduğum için hangisini bulduysam eve doldurdum, sadece 3 tanesi duvarda 1 tanesi de konsolda duruyor. Diğerleri dolapta öylesine duruyor ofis odamda asacak yer bulamadığım için, 3 duvar boydan boya kütüphane olduğu için boşta olan tek yer kolondu. Onu da sıvada kalmasına dikkat ederek darbesiz, asıl amacı vida takmak olan ufak matkapla 1 saat uğraşarak yavaş yavaş deldim. Neyse ki dikkat etmişim, 6.9'luk deprem vurdu eve yakın zamanda ama zarar vermemişim ki esneme yapıp çatlağa neden olmadı.
Telefon için bir sürü kulaklık: Açgözlülüğümün eseri... Şu anda evde telefonda kullanıma uygun Sennheiser Momentum In-Ear, Sennheiser Momentum In-Ear Wireless, Sennheiser Momentum True Wireless, Samsung Earbuds, Samsung Earbuds+, 2 farklı Note telefonundan çıkan 2 tane AKG kulaklık ve ufak tefek bir sürü başta kulaklık mevcut... Saçmalık tamamen.
Charles Leclerc imzalı Ferrari şapkası: Bu nerede şu anda bilmiyorum, dolapların içindedir muhtemelen ama bunu saçma yapan şey şu; ben F1'de Ferrari'yi hiç sevmem. McLaren taraftarıyım ama Monaco'da bir Ferrari sürücüsünün imzasını neden aldığım konusunda hiçbir fikrim yok, basiretim bağlanmış galiba...