Lise sondayım ve hiç sevgilim olmadı. Bu durum bugüne kadar eksiklik gibi gelmiyordu. Mahallede kimse tarafından saygı duyulmayan, hiko Baba'ya benzeyen bir arkadaşım Instagram üzerinden konuştuğu kızları gösterdi. O an hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
Ben günün okul dışındaki her saatini bilgisayar başında geçiren, ihtiyaç dışında dışarı çıkmayı gereksiz bulan bir insanım. Bugüne kadar ne bir arkadaşımla kafeye gitmişliğim, ne bir arkadaşımın evine gitmişliğim, ne de tek başıma otobüse binmişliğim oldu. Genel olarak insanlardan hoşlanmam. Instagram'ı sadece Reels kaydırmak için kullanırım. WhatsApp'tan kimseyle yazışmam, kimseyle telefonda konuşmam; dakikalarım öylece durur. Genel olarak insan sevmem. Bunun nedeni konuşamamak ya da çekingenlik değil. Aslında lafım kuvvetlidir, elim yüzüm düzgündür, ortama girdiğimde direkt dikkat çekerim. Okulda herkes tarafından tanınır ve sevilirim. Ama okulda bulunmam zorunlu olduğu için öyle; yoksa onu da yapmazdım.
Bugüne kadar neredeyse hiçbir tecrübem olmadı. Hiç kavga etmedim. Bana açılan kızlar oldu, ama onları üzmeden reddettim. Arkadaşlarım halı sahaya, dışarıya, yemeğe çağırdılar; reddettim. Asıl anlatmak istediğim şey şu: Bu hayatta hiçbir şey yaşamadım. Tecrübem olmadığı için şimdi alacağım kararlarda zorlanıyorum. Başkalarından destek almak zorunda kalıyorum. Yaşadığım en ufak olayı bile dostlarıma anlatıp onların dediğini yapıyorum. Bunu düzeltmek istiyorum.
Aslında yaşadıklarımın –ya da yaşamadıklarımın– felsefesi, babamın her zaman söylediği “değecek şeyleri yap” sözünden geliyor. Boks bilmeme rağmen gelen teke tek tekliflerini bile “değmez” deyip çevirdim. Kızlardan gelen açılma tekliflerini tamamen doğru kişiyi bulmak için geri çevirdim. Bunların nedeni, kavgamı sadece en önemli olaylarda etmek ve sevgiliyi de en doğru kişiyi bulana kadar beklemekti. Belki de olayların sonunun nasıl şekilleneceğini bilmediğim için hep kendimi geriye atıyordum. Sonuçta kavga etmediğimden yumruk yedikten sonra ne olacağını bilmiyordum; sevgilim olmadığından sevgililiğin nasıl bir şey olduğunu, devamının nereye gideceğini bilmiyordum.
Neyse… günün sonunda olduğum yerde sayıyorum. Her şeye “önemsiz” ya da “çok önemli değil” diye diye, en doğru zamanı veya en doğru kişiyi bekleye bekleye hayatımı yaşayamıyorum. Bunu nasıl yeneceğimi de bilmiyorum. Gidip sabah akşam dolaşmam mı lazım, onu da bilmiyorum.