Burada estetik algısıyla doğan seçicilik giriyor. İnsanoğlunun özünde kendini yüceltme, üstün görme, hükmetme meyillimi var. Ancak şu konuyu atlamamak gerek: Çirkin olan şeyleri hayatımızda kabullenmiyoruz. Gözümüzün önünde durmasına dahi tahammülümüz yok.
Önünde bir tabak yemek var. Yedin bitirdin ve masanın kenarına koydun. Tabağa konan sinek çoğunlukla sana batmaz. Çünkü sen yiyeceğini yedin. Fakat sen yerken konsa rahatsız olduğun için muhtemelen odadan gidersin, sineği öldürürsün ya da tabağı götürürsün.
Hamamböceği görsen evinde, öldürmek ya da onu uzaklaştırmak için atla karayı seçersin. Kimse yaşasın, gezsin evin içinde demez. Ama uğurböceği için böyle yapılamaz. Çünkü o hamamböceğinin kıllı, ince uzun, kahverengi, antenli, iri kanatlı, hızlı olmasının aksine, yuvarlak, minicik, küçük kanatlı, kırmızı üstüne siyah puantiyeli bir kabuğa sahip. Çocuklar için yayınlanan çizgi filmlerde, hikaye kitaplarında hep uğurböceği var.
Bu konu uzar da gider...
/yoramadım kendimi/