İslamiyet

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
@i72670qm


Yüzeysel olarak değineceğim. Bu örnekler çoğaltılabilir.
Evrende terör estiren kara delikler gezegenleri ve yıldızları yutuyor. Çoğu gezegen yaşama elverişli değil. Nova ve Supernova patlamaları yıldız sistemlerini yok ediyor.
Dünya üzerindeki canlılar gladyatör arenasında olduğu gibi hayatta kalmak için kaçmak yada avlanmak zorundadır. Vahşi doğada doğan canlıların çok az bir kısmı hayatta kalıp neslini devam ettirme şansına sahiptir. Dünya üzerinde bir zamanlar yaşamış canlıların çok büyük bir kısmı yok olmuştur.
Doğuştan gelen kalıtsal ve genetik bozukluklar insanın kusursuzluktan uzak olduğunu kanıtlar. Ayrıca insan vucudunda bir işe yaramayan çok fazla körelmiş organ var. Araştırarak detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz.

@şahsi

Evrende terör estiren kara deliklerin sorumlusu biz değiliz.
Vahşi doğada hayatta kalmak için sürekli öldürmek yada kaçmak zorunda olmanın sorumlusu biz değiliz.
Evrendeki kaosun sorumlusunu insan ilan etmek hiç mantıklı değil.
 
Bu tür şeyleri tartışmaya gerek yok. İnsanlar istediğine inanabilir, bu konuda herkes özgürdür.
Okuduğum kadarı ile pek objektif yaklaşımlar göremedim. Böyle konuların tartışılmaması düşüncesindeyim. Herkes, kendi düşüncesini kanıtlamak için bir savaş veriyor ilerleyen zamanlarda. Bu tür şeylere göre yok. Ancak şöyle bir şey var, Ayet ve sureleri kanıt olarak göstermek yanlış olur, kast ettikleri anlamlar farklı olabilir, diğer dinlerde de benzer ve daha kötüleri de olabilir. Bu tür tartışmalar hiçbir zaman objektif, adil ve hoşgörülü bir şekilde olmaz ve tartışılmaz. Uzatmak yersiz olacak ve bizi bir yere vardırmayacak. Sonuç olarak bir şey alamayacağımız için bu tartışma benim düşüncemde gerçek bir tartışma değildir.
 
İnanıyorum çünkü tüm kurulu düzeni, binlerce canlıyı, insan yapısı, aklı ve vijdanını, onca bitki ve meyveyi, tüm ekosistemi, birbiriyle bağlantılı tüm herşeyi düşündüğümde bunların tesadüf olmadığını görüyorum. Düşünecek olsak sabaha kadar liste uzar gider. Duyu organlarımız bile nasıl özenle yaratılmış. Canlıların birbiriyle uyumu, beslenmesi. Envai çeşit meyve-sebze ve bunların türlü türlü insana faydaları. Biraz daha fazla işittiğinizi veya daha iyi koku aldığınızı düşünün. Hayat ne kadar zor olacaktı. Hayatta küçüklükten beri yaşanılan, duyulan onca olay. Aniden akla gelen şeyler değil. O kadar fazla şey vardır ki tesadüf olmayan anlatmakla bitmez.
 
Neden kafanızda tanrı denince hatasız, mükemmel bir varlık geliyor?
 
Öncelikle yorum yapan çoğu kişi bilim ve bazı inançları çok yanlış tanıyor. Tek taraflı araştırmayı bırakmanız iyi olacaktır.
 
Şimdi sana "Aslında bir kaos var." diyecekler, doğru da. Ancak tartışma uzayacak boşu boşuna uzamış olacak. Kaos var yazacaklar hiç yazmasın bence.
 

Bilim açıkladiğı çoğu şey daha birer teori onumuzdeki yillar icerisinde bir coğu ya çürütulecek ya da daha fazla insani inanci yuzunden celistirecektir. Bunlardan once ayri tuttuğum şey ilk kapiyi açmak tevhidin birliğine ermek.Ben islami hoca kılıkli inşallah maşallah hocam deyip dinle dalga gecen şarlatanlardan öğrenmiyorum. İnananlari bu kadar gerici görmeyin ve ön yarginizi kenara birakin ve tevhidin birligine erip teslim olmayi deneyin. Ayriyetende benim inancimi bilim daha da guclendiriyor. Çoklu evren teorisi, sicim teorisi ve evrenin surekli olarak buyumesi benim inancimi daha da artiriyor. Burada ki ilk yapmamiz gereken sevgiye ve mutluluğa inandigimiz gibi bir yaraticiya ihtiyac duymanin bize ne gibi zarari olabilir ki? Bir çok sorunun cevabi hep bu konu da şu cevaba çıkıyor;
Bir yaratici varsa neden bize zülmediyor?
Adres belli arkadasim bilimi arastirip ögrendiginiz gibi diyanet isleri baskanliginin sitesine girip ayetlerin meallerini ve tefsirlerini okumaniz.
Allah kimseye zulmetmez kişi ne yaparsa kendisi için yapar.Yaptigi iyilik kendi lehine,yaptigi kotuluk kendi alehinedir.
Bu ayeti inanmayan birisi icin şoyle yorumlayabiliriz;
Bir insana baska bir insan zarar veremez. Bir insani sadece kendisi hasta eder ve kendisine zulmeder. Bir insandan zarar gormek istemiyorsaniz o insani iyice ölçüp tartmamiz gerekmez midir?

Ha cogu arkadas kendini burada kozmik evrenci olarak goruyor. Arkadaslar birakalim hawking kadar fizik ilmine sahip insanlar araştirsin bizle paylaşsin. Bizleri aydinlatsin. Bilim benim icin hic bir zaman inancimi curutmedi aksine iyice arttiriyor.

Cunku benim yaraticim sadece dunya ve kesfedilmemis gezegenlerin degil alemlerin rabbi olarak tanitiyor kendini. Bu da uzayin ne kadar genis ve buyuk oldugunu inancini bana da cok arttiriyor.
 
“Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah’ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.

Bize göre, âyete verilen bu meâlin hemen hemen tamamı yanlıştır. Bu yazıda, sadece kadını dövme ile ilgili kısım üzerinde durulacak ve diğer kısımlara değinilmeyecektir. Doğru meâl şöyle olmalıdır:

“Erkekler kadınlarını, özenle korur ve kollarlar. Bu, Allah’ın her birine diğerinden üstün özellikler vermesi ve erkeklerin mallarından harcamaları sebebiyledir. İyi kadınlar, (Allah’a) itaat eden ve Allah’ın korumasına karşılık yalnızken kendilerini koruyanlardır. Nüşûzundan / ayrılmasından korktuğunuz kadınlarınıza öğüt verin / güzel sözler söyleyin, yataklarından ayrılın ve onları (orada) tutun. Sizi gönülden kabul ederlerse onlara karşı başka bir yol aramayın. Allah yücedir, büyüktür.” (Nisa 4/34)

Bu âyetteki nüşûz’a “baş kaldırma”, darb kelimesine de “dövme” anlamı verilmesi hem Kur’ân’ın hem de bu âyetin iç bütünlüğüne terstir. Allah Teâlâ şöyle demiştir:

“Onlarla huzur bulasınız diye size, kendi cinsinizden eşler yaratması Allah’ın âyetlerindendir. Aranıza sevgi ve merhamet de koymuştur. Düşünen bir topluluk için bunda âyetler (önemli göstergeler) vardır.” (Rum 30/21)

Dayağın, eşler arasındaki sevgi ve merhamete ters düşeceği açıktır.

Allah insanı, imtihan için yaratmış ve ona halifelik özelliği vermiştir (Bakara 2/30). Halife, halîf (خَلِيف) kelimesine, mübalağa (abartı) için tâ (ة)’nın eklenmesiyle oluşmuştur. Çokça muhalif olan ve kendine çokça muhalefet edilen anlamındadır. Birinin arkasından gelen veya arkasında birilerini bırakan anlamına da gelir. Allah Teâlâ şöyle demiştir:

“Rabbin farklı tercihte bulunsaydı insanları tek bir toplum yapardı. Rabbinin ikramı dışında kalanlar birbirlerine sürekli muhalif olacaklardır. O, onları bunun için yaratmıştır. Rabbinin şu sözü kesindir: Cehennemi insanlar ve cinlerle dolduracağım.” (Hûd 11/118-119)

İnsanın muhalif yapısından dolayı en zor imtihan aile içinde verilir. Allah, yeryüzünün ilk ailesi olan Âdem ile Havva’yı, bulundukları bahçeden çıkarırken şu uyarılarda bulunmuştu:

(Allah) dedi ki: “İkiniz de o bahçeden inin. Biriniz diğerinin hakkına göz dikecektir! Tarafımdan size bir rehber (Kitap) gelir de kim rehberime uyarsa ne yanlış yola girer ne de mutsuz olur.” (Taha 20/123)

Sadece karı-koca değil, ailenin bütün fertleri birbirine muhaliftir. Her biri, diğerinin hakkına göz dikip başkaldırabilir. Mutlu olmak isteyenin yapması gereken şey, şu âyete uymaktır:

‘‘Ey inanıp güvenenler! Eşlerinizden ve evladınızdan hakkınıza göz dikenler olur; onlara karşı dikkatli olun. Eğer kusurlarını görmez, yeni bir sayfa açar ve suçu örterseniz bilin ki Allah da suçunuzu örter ve ikramda bulunur.’’ (Teğâbun 64/14)

hakkına göz dikme” meali verdiğimiz kelime adüvv= عَدُوّ’dür. Kök anlamı,sınırı aşmak ve uyuşmaya engel olmaktır.

Âyetlere göre aile içinde, karı-kocanın, birbirinin hakkına göz dikip başkaldırması olağandır. Sadece kadını baş kaldırıyor sayıp nüşûz kelimesine, “kocaya baş kaldırma” anlamı vermek, kocanın verdiği öğütten ve yatağı terk etmesinden sonra yola gelmezse, kadını dövmesini istemek, âyetlere terstir.

Verilen bu anlam, Nisa 34’ün iç bütünlüğüne de terstir. Çünkü “onları darb edin” sözünün devamında size itaat ederlerse” ifadesi yer alır. Arapçada itaat, bir işi gönülden yapmaktır. Dayak sonucu yapmak itaat değil, kerhen yani zorla yapmak olur. Allah Teâlâ şöyle demiştir:

Bu dinde ikrâh = zorlama olamaz; doğrular, yanlış kurgulardan iyice ayrılmıştır. Kim tağutu (haddini aşanları) tanımaz da Allah’a güvenirse, kopması imkânsız en sağlam kulpa yapışmış olur. Her şeyi dinleyen ve bilen Allah’tır.” (Bakara 2/256)

Daha sonra görüleceği gibi kadının nüşûzu, eşinden ayrılma kararıdır. Bu durumda erkeğin yapacağı en iyi şey, kararından vaz geçirmek için eşiyle güzelce konuşarak endişelerini gidermeye çalışmaktır. Onu ikna edinceye kadar da yatağına girmemelidir. Âyetteki darb kelimesine “kadını evinde tutma” anlamı verilmesi bundandır. Ama Kur’an’ın kadına verdiği, Nebîmiz Muhammed aleyhisselam ve ashabının uyguladığı tek taraflı boşama hakkını, hiçbir mezhep kabul etmemektedir. Tefsirler de onların etkisiyle yazıldığı için âyetteki kelimelere doğru anlam verilememiştir. Hemen her konuda yapılan bu gibi yanlışların ana sebebi, Kur’an’ı Açıklama İlminin unutulmuş olmasıdır.
 

Kopyala yapıştır yaparak değil, aklınla, mantığınla ve vicdanınla yorumla. Kopyala yapıştır yaparak bu işler olmaz. Kutsal kitabını eline alırken dahi titreyen biri konulara objektif yaklaşamaz. Oysa bir roman gibi okuyup, mantığınızla yorumlasanız bu yaptığın alıntıyı yapamazdın.

Kılıf bulurlar buna

Kılıf da bulmuyorlar. Kılıf bulsalar yine iyi baya bildiğin yok sayıyorlar. Bu bir gözü kapalı kabulleniştir doğru ve ya yanlış olması önemsiz.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için çerezleri kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…