ByBurak
Hectopat
- Katılım
- 16 Temmuz 2019
- Mesajlar
- 344
- Çözümler
- 1
Daha fazla
- Cinsiyet
- Erkek
16 Eylül'deki tanışıklığımız son haftadır yokluğuyla geçiyor. Dinlemek isteyenlere miladından başlayıp şeffaf bir şekilde anlatmak isterim. Okuyan gözlerinize, yardımcı olmak isteyen yüreğinize sağlık.
Çalıştığım kafenin barına yeni bir kız başlamıştı. 19 Kasım cumartesi günü son günümdü. Kız da 3 gündür falan çalışıyordu. Gece 00.00 da çıkıştan sonra bana ne yaptın vardın mı yazmış. Numaramı iş grubundan almış. Asla bir numaralaşma meselesi zaten söz konusu değil. "geldiim yürüyorum evime", "sen ne yaptın" yazdım. Tamamen usuleten o saatte düşünen bir insana karşı onu da sormam lazımmış gibi hissederek yazdım. "bende dusumu aldim", "uzaniyorum" yazmış. Burada içim zaten rahatsız oldu ve "uyumalısın artık", "ben bile uyumalıyım", küt gidiyorum uykuya", "iyi geceleer" yazdım. İnterneti kapattım. Dolmuştan inip evime yürürken benimkini aramıştım ama uyuyor zannettim sonuna kadar çalınca. Her halükarda telefonlaşırız/telefonlaşırdık . Ertesi gün yani pazar günü için birkaç gün öncesinden kahvaltı yapmayı planlamıştık. Mekan bile belliydi. Tek heyecanım hevesim yarındı. Evime geldim soyundum giyindim yatağıma girdim derken tak benimki aradı. Ben seni uyuyorsun zannettim dedim. Annesiyle ve alya (yeğeni) (4) ile berabermiş. Biraz hastaydı alya. Onunla ilgileniyorlarmış. Sonra tatlı tatlı konuşarak uyuduk. Yarın için çok çok tembihledi bekletmemem konusunda. Bu bekletme mevzusu da birkaç buluşmadır zaafımız hâline geldi. Güzelim 3-4 dk bekliyor ama çok sinirleniyor. Keşke 30-40 dk beklesem de hiç sinirlenmesem. TAA 06.50 de uyandım. Baktım benimki uyanmamış arayan soran yok yatakta dönmeye devam ettim. Yarım saatlik part part uykular iştebilirsiniz. 09.25'te interneti açmışım ve bardaki kız gece 01.11 de iyi geceler mesajı yazmış mesajlarımın üstüne. Hiçbir art niyet olmadan ve tamamen boş bulunmazlıktan "günaydınlar" yazdım. Hâlâ tek heyecanım ve hevesim Full gün beraber geçirecek olmamızdaydı. Uzun zamandır buluşamıyorduk ve en son buluşmalarımız da kısıtlı aralarda oluyordu. Ben 21 yaşındayım ve tekrar üniversite sınavına çalışıyorum, hedef sağlam. Kız 24 yaşında ve üniversite mezunu, yüksek lisans yapıyor. Gıda mühendisi. 1. sınıfı bitirdi ve tez döneminde. Şu an bir profun aldığı proje sayesinde iş bitimine kadar laboratuvarda çalışıyor. Son buluşmalarımız benim çalıştığım yere gelirdi veya çıkışıma gelirdi ve bunlardan ibaretti. 1 ay kadar çalıştım kafede o da sıfırlandığım içindi. Sabahın 08.30'unda kalkar onunla birlikte otobüse biner okuluna yolculuk yapardım. 09.30 giriş saatiydi ve otobüs kaçta vardıysa saati tamamlayana kadar sohbet muhabbet eder gülerdik. Benim mesaim 12.00 veya 13.00 da başlardı ve o saate kadar tekrar eve gider sonra işe giderdim. Neredeyse 1 hafta kadar böyle gördük birbirimizi. Pazar günü kahvaltı mekanına önce vardı ve ben yerini tam bilemediğim için kendisine tarif ettirdim. Yine ben önce geldim ben bekliyorum deyip fıttırdı. Bir de özel günü o gün başlamıştı. Hep yumuşakça ve sabırlıca davrandım. Ben de bekliyorum ama hiç böyle yapmıyorum şu an günümüzün tadını kaçırmaya ne gerek var vs. şeklinde kızıyordum maksimum. Yavaşça ısındı. Kahvaltıda ilerleme süresiyle doğru orantılı olarak. Ve fark ettiyseniz hâlâ mesaj mevzusu aklımda bile yok. Çünkü bahsetmek istememek değil, bir yamuğum olmadığı için bahsetmenin aklımın ucundan dahi geçmemesi durumu. Bir de karşı cins konularında böyleyizdir. Tabii ki de var olan arkadaşlarımız için değil. Böyle anlatınca sığ görüşlü iki yobaz gibi anlaşılmasın. Birbirimizin hayatında var olduktan sonra karşı cinslere karşı uygulanan tarife. Sonuçta o üniversite ortamında ben de kafe ortamındaydım 1 aydır. Hâl hareket ve davranışlarımı lâyıkıyla yerine getirmeme rağmen bardaki kız yazdı zira. Velhasılıkelam pazar günü mutlu mesut tüm gün beraber olmamızla birlikte sonlandı. Ben de son günümün 1 hafta öncesinden beridir belki keyfe keder biraz içmek için niyetleniyordum. Bunu kız arkadaşımla da paylaşmıştım. 1 ayın şeyini anca çıkarırım demiştim. Pazar günü afyona gelen bir çocuk ev ayarladığını ve takılabileceğimizi söyledi. Dedim aha şansa bak. Ben de tam tek başıma içmeyi planlıyordum ev ortamı ne güzel denk geldi diye sevindim. Ama sevgilimin tanıdığı ve biz gibi olmayan bir insandı o çocuk. Haz etmezdi. Hiç bahsetmedi amabilirim. Kim bu kim bu diye belki 3-4 defa sordu. Tanıyor muyum dedi. Hayır dedim her defasında. 21 Kasım pazartesi öğle arasına en sevdiği poğaçayı alıp gittim. Kampüsün çardağında otururken yıldızlı mesajlara bakmak istedi. Onunkine bakmıştık daha önce birkaç defa. Benimkine bakıyorduk. Bizim sohbetimizin yıldızlı mesajları yani. Birkaç defa ana wp ekranına çıktı yanlışlıkla. Ve "arşivlenmiş 6" yı gördü. Ne var bakabilir miyim dedi. Bir dakika bakamazsın deyip elinden aldım. Arşive tıkladığımda o bardaki kızın sohbetini arşive attığımı o an fark ettim. En son günaydınlar mesajımın üstüne 11.47 de (pazar) "günaydın efenimmm" yazmış. Ama görüldü bile atmadan arşive atmıştım. Ve sohbeti de zaten göstermek için arşivlemiştim. Öğle arasının bitmesine 5-10 dk kalmıştı belki daha da az. Ve o an görürse çıkışa kadar kafasında yalan yanlış paranoyalar oluşur diye göstermek istemedim ama üzerinde bir şeyler oynadım zannetmesin diye de sadece o sohbeti SS alıp silip gösterdim. Bakmak istemedi. Zaten telefonu elinden aldığımdan beri geçmişten bahsedip durdu. Travması. Bir önceki 1 yıllık ilişkisinden aldatılmayı da arşivlenmiş mesajlarda deneyimlemiş. "arşivlenmiş 5" şeklinde göstersem de bakmadı. Yürüyordu peşinden gidiyorum. Bak şimdi bakmazsan üzerinde oynadığımı falan zannedeceksin ltfn bak desem de bakmadı. Orada bir şey sildin slk mıyım ben dedi. Çıkışta buluşacaktık ve pazar gecesi (yani dün oluyor) kaldığım o evi çocuktan 1 saatliğine almıştım. Çıkışta yanına gittim ve evet arşivden bir şey sildim ama konuşamayacağımız içindi, SS aldım bak deyip gösterdim. Önce okudu, bir daha okudu. Bir şey demeyecek misin dedim. Oturunca konuşalım dedi. Gittiğimiz evin kimin olduğunu da sordu kaç kere ama tanımıyorsun dedim. Eve gittiğimizde tekrar okudu ve göz dolması falan değil harbi harbi ağladı. Kıyamadım içim parçalandı. Ama bir yanlışımın, o mesajları atarken gram heves heyecan olmadığını falan yeminler ederek dile getirdim. Sen beni aldattın dedi. Ya gözünü seveyim dünyanın neresine gidersek gidelim hangi insan evladı kendi eliyle kendini ifşalar dedim. Bir yanlışım olsa niye göstereyim dedim. Çok mu zordu 6'nın 5'e düşmesi hususunda bir sohbete tıklayıverdim görüldü oldu demem dedim. Ben karşı cinse bokmuş gibi davranırken senin bu şekilde yapman, iyi geceleer diye uzatmışsın, duştan çıktım uzanıyorum demiş dedi. Çok üzüldü. Evden çıktık. Otobüse yürürken dedi ki "erdemde böyle bir ekranlık sohbet değil basbaya kaydıra kaydıra upuzun aldatıldığım bir sohbet görmüştüm ve yemin ederim senden gördüğüm andaki şu saplantıyı hissetmemiştim, çünkü o erdemdi beklenirdi sen buraksın asla beklemezdim, hayal kırıklığı" dedi. Bayağı bir soğuk yaptı gece boyunca. Ve dün kalan alkol yüzünden bir gece daha orada kalacaktım. Ama güzel kızım benimle her konuşmaya ikna olduğunda direkt evin dışına attım kendimi. Önce ne kadar üzüldüğünden bahsettiği bir zaman dilimi yaşadık ve vicdanım çatır çatır sızladı. Sonra ben de herkesle konuşacağım, herkese yazdıracağım, hatta hoşuma bile gidecek dediği kıskandırıcı ve ızdırap verici zaman dilimi yaşandı. Düşünsene birisinin bana duştan çıktım uzanıyorum yazdığını falan dedi. İyice boyutu büyüttü ve artık "bunları derken ne olduğunu veya olacağını zannedip diyorsun bilmiyorum ama sadece yüzümü buruşturuyor" dedim. Sadece yıpratıyorsun bizi dedim. Sonra tatlı tatlı kıskandığı yine üzüldüğünü yansıttığı ara ara gözlerinin dolduğu ve "kızlara yazma tamam mı burakım" diyerek dalgaya vurduğu zaman dilimi yaşandı. Saatlerce dışarıda telefonda konuştum. Evdekiler indi yemek yemeye gidiyoruz dediler arkalarından yürüdüm. Hiç kapatmak istemedi hatta şu an keşke evde olsaydın beraber konuşarak uyusaydık dedi. Bir daha hiç öyle yerlerde kalma tamam mı bebeğim gibi şeyler dedi. Söz verdirdi. Ertesi gün (22 Kasım salı) gözlerimi yine o çocuğun evinde açtıktan sonra sabah hiç uyuyamadım mesajlarını gördüm. Koşarak en sevdiği poğaçayı ve 2 adet sarı lavivamızı alıp kampüse gittim. Fotoğraf atıp ilk molana ne zaman çıkacaksan o zamana kadar burada bekleyeceğim dedim ve yaklaşık 50 dk bekledim. Geldi. Hiç gülmüyordu. Dünkü telefon konuşması tatlıya bağlanıp kapanmış gibi değildi. Yüzüne de sordum ne oldu en son iyiydik diye. Çıkış için tekrar evi istedim ama vermedi. 1-2 cümlede ısrarladım ve devamını getirmedim. Çıkışta kızın yanına gittiğimde o ısrarlı cümlelerimin sonuncusunu duydu ve kapat ya istemesene dedi. Her zamanki kahvaltı mekanımıza oturduk. O poğaçaları aldığımız yer. Hâlâ bozuktu, soğuktu. Kendimi açıklamama rağmen sen beni aldattın aldattın vs. dedi. Çok anlattım ettim uzunca konuştum duraksız 5 dk belki. En son eee bunun aldatmanla ne alakası var dedi. Ehe ehe ehe yaptım aptal aptal sırıttım parmağımı ısırdım sigaramın izmaritini dişledim gözlerimi pörtlettim. Anlık delirmişe döndüm. Ben gidiyorum dedi montunu almaya çalıştı (benim sırtımdaydı, o da benimkini almıştı sırtına). Dur sigaram bitsin kalkalım dedim. Yok yok ben kalkacağım korkuyorum senden dedi. Ya iyi misin tamam otur sadece o kadar lafımın üzerine yine o iğrenç kelimeyi kullandığın için şok oldum dedim. Bırak montumu gideceğim delisin sen dedi. Hemen sigarayı söndürdüm kasaya gittik. Önce o ödedi. Sonra adam POS cihazını bana hazırlarken benim kız usul usul kapıya doğru yürüdü. Çıktığında koşmaya başladı. Ben de hâlâ POS cihazını bekliyordum. Kartı bırakıp koşacaktım az kalsın. Çıktığımda zar zor buldum hem koşup hem telefonla arıyordum. En son koşarken gördüm arkasından. Noldu bekler misin dedim. Otobüsüm kaçıyor dedi. Tamam niye koşuyorsun dedim. Yine koştu. Hiçbir şey demiyordu yanımda koşuyordu. Otobüse bindi. Normalde ona binmiyorum benimki değil ama durdum durdum ben de biniverdim. Yanına oturdum. Canım ne oldu konuş diyorum ses çıkmıyor. Başımı omzuna koydum itti. Git başka yere otur rahatsız etme dedi. Kulaklığını taktı. Birisi için elimi uzattım vermedi. Normalde hep beraber dinleriz otobüste. Wpden mesaj attım okudu direkt engelledi. Dürtüyorum ses soluk yok. En son elimde kalan su şişesini (onun) veriverdim ve indim. O gün (22 Kasım salı) hiç engeli kaldırmadı. Aramalarda engelli değildim ama hep sonuna kadar çalıyordu hiç açmıyordu. Hep yazdım ettim tek tikti. Sabaha kadar uyuyamadım çok üzüldüm. Böyle zannetmesine, üzülmesine üzüldüm. Yanlış anlamasına üzüldüm. Halbuki zerre falsom yoktu. Sadece yarınki pazar kahvaltısının heyecanıyla uyumuştum. Ertesi gün (23 Kasım çarşamba) oldu ve hâlâ aynıydı. Sadece istemiyorum istemiyorum diyordu. Çok güzel sözlerimin üstüne. Bir ara hiçbir şey olmamış gibi normalce mesaj attı. Fotoğraf falan attı. Hassas yaklaşıp alttan alıyordum. Ama hâlâ kırdığım için üzgündüm. Akşam bok var gibi içmek istedim. Çok ısrarladım. İçelim de içelim de içelim de. O çocuk anahtarı düşürmüş ev için çilingir çağırmış para vermiş. Geri dönüş için çok an vardı. Ama ben göremedim ve ısrarcı oldum. Parayı da aldım çocuktan alkolü de alıp getirdim. Sadece kızımı düşünüp içecektim. Onu üzdüğüm için. Öyle ergence ah ah ah tarzında değil. Tatlı tatlı bizi düşünüp şarkılarımızı dinleyecektim. O çocuk bir abi 2 kız ve ben vardım. Sadece çocukla ben içiyordum. Diğer 2 kız da bu ikisinin partneri. Ben ona "ve ben" şarkısının nakaratında video attım. Arkadan kızlardan birisinin de sesi çıkmış. Bu arada kızların kim olduğunu biliyor. Yani çocukların flört ve sevgilisi olarak. Ama kızlarla tanışıklığımız ilk alkol içeceğimiz ve beraber olduğumuz ayak üstü merhaba merhaba ile pazar günü oldu. Lafın gelişi gidişi değil daha 4 gündür tanıyorlardı beni. Ve videoya karşılık bir de kızlarla içip video mu atıyorsun sktr git ak yazmış. Görüldü bile atmamışım ve wp ana ekranda duruyordu. Yani çevrimiçiydim. Yaklaşık yarım saat sonra soru işareti atıp ne oluyor ya yazmış. Aradı. Açtım konuşuyorum. O aptal kafamın etkisiyle telefonu hoparlöre aldım. Kızın birisine götürdüm. Bak yanlış anlıyor beni dedim. Ve beni 4 gündür tanıyan kıza beni anlatmasını istedim. Benim kız bahsediyor işte o SS aldığım arşivlenmiş sohbetten. Ben ssleri açtım okutuyorum beni 4 gündür tanıyan kıza. Ve ne dese beğenirsiniz? Aynısını tamer (evinde kaldığım değil. Benim kızın tanıdığı, haz etmediğini düşündüğüm, tanımıyorsun dediğim, beraber evine gittiğimiz değil) yapsa bitirirdim vs. şeyler dedi. Hatırladığım kadarıyla iyi şeyler demedi. Direkt telefonu elinden alıp klozete gittim ve kustum. Biraz daha düzeldim gibiydi ama yine de kafam yerinde değildi. O evden hemen sıyrıldım ve kaldığım eve doğru yol aldım. Yolda hâlâ konuşuyorduk. Eve geldiğimde kapattım ama arkadan aradı. Yine bir dönüş noktasıydı açmamalıydım ama açtım. Hadi açmayı geçtim o çocuğun yanında hoparlöre almamalıydım aldım. Kız evime gitmemi söylüyordu çocuk da bu hâlde gönderemem diyordu hoparlördeki kızıma. Birkaç cümle konuştular ve çocuk hoparlörü kapatıp kulağına götürdü. Açsana dedim. Gülerek yengemle özel dedi. Ver şunu deyip elinden aldım ve tekrar midem bulandığı için klozete gittim. Kusmadan önce o çocuk, o çocuk mu? Dedi (isim vermiyorum. Sesinden tanıdı ve o mu diye doğruladı.). Evet dememeliydim ama dedim. Saydırmaya başladı. Kusup çıktım. Yalnız kalınca arar mısın falan yazmış o an arkadan. Çıktığımda aradım. Yalan söylediğim için sövüyordu. Yalan konusunda daha önceden bir skorum var. Bir gün deneme sınavına girmediğim halde girdim demiştim ve çıkışıma gelmişti. O günün sabahında benim dersim için çok güzel düşüncelerini, plan programını anlatmıştı. Aktarmıştı. Ve o gün girmek içimden gelmediği için denemenin bitiş saatinde alıp evde çözecektim. Ama mahcubiyet duyacağım için de girmedim diyemedim. O kadar beni düşünürken ben parmak kıpırdatmıyormuşum gibi olacaktı. Zaten çıkışıma gelince ve ben yakındaki kafeden dershaneye doğru gidince dershaneden çıkmadığım gözükünce belli oldu. Ama hemen itiraf etmedim girdim girdim diye ısrarladım. O günden sonra da sen zaten yalancısın da falan demeye başladı. Günler geçse de üzerinden. Hafif bir şeyde bile lüük geniş zamanlı "yalancısın" ithamları. (yazarken fark ediyorum da neden ben bu kadar alttan almışım? Tamam haksızım eyvallah da günler sonra yalancısın dediğinde niye ağzının payını vermemişim? Peki "aldattın" dediğinde? Kaç defa engelledi ota boka. Delisin, korkuyorum dediğinde? Kahvaltı günü 3 dk beklemesine rağmen çatır çatır günün havasını kaçırdığında?) güne dönecek olursak sövmeye devam ediyordu. O çocuk bir bebe gözümüzde, onun abisi var o da bizden küçük o da bebe vs. demeye başladı. Harbiden de başta dediğim gibi haz etmeyeceği ve bizim gibi olmayan bir insandır. Hangi kafada söylediysem bilmiyorum ama karşı cinsi sadece cinsel obje olarak görür, hatta siz de voleybola (tanışıklıkları, ben kızla tanışmıyorum çocukla tanışıyorum belki 1 yıl öncesi) geldiğinizde hakkınızda yorum bile yapmıştır. Hem emin değilim hem de o kadar eminim vs. dedim. Bunları dediğimde de kötü oldum. Şakır şakır sövdü sövdü. Çocuğu anlattıkça sen zaten böyle biriymişsin gibi şeyler söyledi. Artık o bebeden farkın yok ki gözümde dedi. Beni o çocukla muhatap ettin. Beni o çocuğun evine soktun lan sen. Ya kaç kere sordum tanıyor muyum diye, beni kandırdın hep dedi. Ya görseydi beni, ooo burağın eve attığı kız bu muydu gibi şeyler düşünseydi kafasında dedi. Bak her şeyi ayarlamıştım, çocuğa "yanlış bir şey düşüneceksen al bu anahtarı sakın verme dedim" dedim. En az 10 dk öncesinden arayacaktı. Her şeyi ayarlamıştım zaten dedim. Benim bir adım var, hangi eve girdiğimi bilmek hakkım dedi. Senin gibisini tanımadım hayatımda, erdemin bokunu yiyeymişim gibi laflar söyledi. Dünyanın en iğrenç insanısın, tiksiniyorum senden dedi. Ben de seni mervenin melih gibi arkadaşları olan, onun gibi insan olan birisi zannediyordum dedi. Melih benim lise arkadaşım. Merve melihinki. Merve ile benim kız üniversite arkadaşı. İkisi de bizlerden 3 yaş büyük. Bak merve o kadar yaş farkına rağmen nasıl melihi sevgilisi olma layıkında görmüş, sen de üniversiteye gitmemene rağmen okeydi belki ama ne kadar iğrençmişsin dedi. Sürekli sesler yükseliyordu. Ağzımdan bir tek küfr çıkmadı. Sürekli telefonu dişlerini sıkarak konuşuplük suratıma kapatıyordu. Ve aradığımda meşgule atıyordu. 8-9 kere aradıktan sonra açıyordu. Belli bir zaman sonra yine kapatıyordu. Ve bu şekilde bir döngü. En az 10 kere kapatmıştır. Yarın olsun yüz yüze görüşelim, gerekirse evinin önüne geleceğim en erken otobüsle dedi. Sabah (24 Kasım perşembe) uyanamadı. Çıkışta görüşelim dediği bir ses kaydı attı. "en şanslı gıda mühendisi" yazan bir kupa yaptırdım. Bu zamana kadar beni iyi niteliklerde dünyanın enlerine yakıştıran kızım dün gece kötü niteliklerde dünyanın enlerine layık gördü. Buna ithafen ona "en" i hissettireceğim ana fikirli bu yazıyı yazdırdım. Arkasına da saydam bir karikatürist gıda mühendisi resmi bastırdım. Uzunca bir konuşma hazırladım telefonumun not defterine. Birlikteliğimiz boyunca dürüst gece&sabah, 1 Ekim aya giriş, 6 Ekim ve sonuncusu onun eklemesi ile 6 Kasım olan dönüm noktalarımız oldu. Ben 24 Kasım'ı da bir dönüm noktası olarak kabul etmek istedim. Çıkışına gittim ve her zaman oturduğumuz ve poğaçaları aldığımız mekana gittik. En sevdiğimiz labneli maydanozlu olandı. Ben gerçekten sakin kafayla, kırmadan, sövmeden, saymadan yüz yüze konuşmak istediğini zannetmiştim. Halbuki uzun hazırladığım ve ezberlediğim konuşma süresince hep yeter artık yeter artık ben buraya fotoğraflarımızı silmeye geldim vs. dedi. Bir dinle ltfn en son silersin dedim. Dinlesem de bir şey değişmeyecek, gözümde boktan farkın yok gibi şeyler söyledi. İse yüzüme karşı yine, yeniden söyledi. Hiç bu denli ağır sövmedi tabii ki ama her tartışmamızda en ufacık sinirinde senden nefret ediyorumlar sktr gitler havada uçuşurdu. O yüzden takmamaya çalıştım. Bu sefer çok üst üste gelmişti her şey. Bak yanlış anlarsın diye tanımıyorsun dedim dedim. Beni niye öyleleriyle bir tutuyorsun, niye onlardan etkilenebileceğime ihtimal veriyorsun da onların benden etkilenebileceğine ihtimal vermiyorsun demem. Bak sen onun yanında olduğunda Burak da ben gibi işte diye benimsiyor dedi. Çocuk hedefsiz, çizgisiz, günü kurtarmalık yaşayan, biz gibi olmayan bir insan. Öyle birisi zannediverirsin, ev olayında da her şeyi bizim için düşündüğüm için yine söylemedim dedim. Hani bir tanıdık görebilir diye içinesinesine başını omzuma koyamıyorsun veya çayı kahvesi bile para dedim. Bak biz diyorsun biz, bizi düşünürken hani benim fikrimi de sorsan falan dedi. Bir de arşivde bir şey daha takıldı aklıma verir misin dedi. Masaya açıp koydum. Eline aldı. Masaya koysana dedim. Göremiyorum öyle falan dedi. Napıyorsun ya dedim. İşte orada ya elimde gösterseydim ya da elinden alıverseydim ya. Yanına gittiğimde iyi ya çekil yanımdan koydum masaya dedi ve koydu. O an dank etti ve arşivden çıktığımda sohbetimizi sildiğini fark ettim. Naptınn sen dedim. Hâlâ siliniyordu. Fevri bir şekilde wpyi sildim. Zaten yedeklemesi var ya onu kuracak. Tekrar yüklediğimde Drive yedeği olmasına rağmen yedeğiniz bulunamadı dedi. Ayrıca tüm medyayı da yok etmiş. Sıpsıfır wp geldi önüme. Öyle donakaldım. Tüm lise hayatımın wpsiydi. Şimdi de fotoğraflarımızı silelim falan demeye başladı. Sohbete say dedim. Sana güvenmiştim kandırdın dedim. Tamam bak fotoğraflarımızı da silelim sıfır bir başlangıç istiyorsan dedi. Arada ben istediğimde falan ararım dedi. Ya yine kandırıyorsan dedim. Sen bilirsin son şans istedin onu da sen bileceksin dedi. Niye sohbeti sildin dedim. Seninle bir geçmişimizin bile olmasını istemiyorum dedi. Ne fark eder yaşanmışlıklar yaşanmamış mı olacak dedim. Yüzünü buruşturdu. Fotoğrafları sildirmedim ve aramadan da engelledi. Hazırladığım o uzun konuşmada son özrümün olacağından bahsettim ve af diledim. Kalktık çıktık vs. derken hediyemi kabul etmedi. Açtım gösterdim yalvardım kabul etmesi için. Seni en şanslısı hissettireceğim söz veriyorum ki dedim. Bana daha önce böyle bir şey alan olmamıştı en azından bardak kullanılır deyip kabul etti. Sarılmak istiyorum son özrüm diyorum umursamıyor. En son babamı mı arayayım polis mi çağırayım git artık dedi. Gözlerim doldu ve arkama bile bakamadan yürüdüm. Burak diye bağırdı ve geldi. Bak insan gibi davranmaya çalışıyorum ama zorluyorsun, istemiyorum diyorum anlamıyorsun, nasıl ikna olacaksan öyle bitsin dedi. Ya ne bitmesi vs. vs. Özür diliyorum hâlâ. Ben bu kadar laftan anlamayan birisiyle karşılaşmadım dedi. Sarıldı ve gitti. 24 Kasım gerçekten dönüm noktası oldu. Ve içimde tarif edilemez pişmanlık yatıyordu. Kızın yazma mevzusunu kahvaltımızdan önce gösterseydim, arşivlenmiş mesajlara o an girdirseydim, o kız ilk yazdığında cevap vermeseydim ve silseydim veya sabah günaydınlar yazmasaydım, gece konuşmamızda evine git kapatma telefonu dediğinde harbiden gitseydim, kötü başladığı ertesi gün bok varmış gibi içmek için kudurmasaydım, içiyorsam ve içimde onu yaşayacaksam telefonu kapatsaydım yarına kadar, video atmasaydım başta hiç, aramasını açmayı bırak hoparlöre aldım aptallık, o çocuğun eve geçtiğimde açmasaydım, hadi açtım hoparlöre almasaydım, hadi aldım o çocuk o mu diye sorduğunda hayır deyiverseydim (benim kızdan çocuğa bahsetmedim. Bahsedemem çünkü benim ciddi düşündüğümü anlayamıyor. Ciddi düşünmek nedir bilemez. Yalan yanlış şeyler söyler kalbini kırarım diye söylemedim. Hayır desem bile soruşturamazdı çocuğu tembihleyiverirdim), hayır da demedim bari şakır şakır çocuğu tüm şeffaflığıyla anlatmasaydım. Anlatmasam bile sadece haz etmiyordu, çocuk olarak görüyordu. Anlatınca iyice bana kuruldu. Pişmanlıklar silsilesi. Whatsappımın gitme anında bile arşivde aklına takılacak bir şey yok ki silecek işte diye düşünebilseydim, masadan eline aldığında direkt yanına kalksaydım, hadi silse bile düşüncesizce gibi direkt uygulamayı kaldırmayıp sağlıklı kafayla eve gidince hareket etseydim gibi gibi gibi. Çok stresliydim çok huzursuzdum çok mutsuzdum ve hepsinden de daha çok çok pişmandım.
25 Kasım cuma gününe uyandığımızda aradım. Aynı tepkiler. İstemiyorumlar, soğudumlar. Nasıl laftan anlayacaksın bilmiyorum dedi. Nasıl kapatabilirim telefonu dedi. Durul, düşün, bekleyeyim mi seni dedim. Bekleme dedi. Ben öyle bir insan değilim (o çocuk gibi) kendimi sorgulattın dedim. Zamanla seni böyle kötü olarak da bilmeyeceğim dedi. Şimdi konuşabilecek misin biriyle dedim. Evet dedi. Nasıl ya taptazeyken daha dedim. Burak kimseyle konuşmuyorum, kimseyi de istemiyorum dedi. Akşama doğru aradım. Arkadaşlarının yanındaydı ve ATM'nin kartını yutmasından falan bahsettiği normal bir muhabbet etti. Tam 2 dakikaydı. Kapanınca gözlerim doldu. Vay be ne kadar zaman olmuş şöyle bana olanları ve gününü anlattığı dedim.
26 Kasım cumartesi gününe uyandığımızda 250 TL değil gerekirse 500 TL kesselerdi de son hafta çalışmasaydım, en azından kız olayı olmayacaktı ve üst üste gelmiş olmayacaktı dedim. Uzunca konuştuk. Son yaklaşımımda seni çok üzdüm çok pişmanım gibi şeyler dedim. AA ilk defa böyle şeyler söylüyorsun, bu zamana kadar sadece beni suçluyordun o yüzden telefonlarını açıyordum. Bir kere bile her şeye rağmen bana iyi şeyler kattığın için teşekkür ederim, güzel zamandı gibi şeyler söylemedin dedi. Hiç ders almış gibi değilsin pişman gibi değilsin dedi. Olmaz olur muyum fazlasıyla pişmanım ben seni çok üzdüm dedim. Son şans olacak bu merak etme göreceksin eskisi gibi güpgüzel zamanlarımıza döneceğiz dedim. Sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum senden zerre etkilenmiyorum gibi şeyler söyleyip saç telinin 40 kat küçültülmüş hâlinin şusunun busunun betimleye betimleye hissetmemesinden bahsetti. Kafanda ben olmayan bir ben olduğu için bunları demen çok normal dedim. Hadi benim sana adım atmama şans vermiyorsun, madem kapı aralamıyorsun, o zaman kendi içinde durulmayı bekle ve hakkımda düşünmeye şans ver dedim. Yine istemiyorum istemiyorum dedi. Ya buna şans ver bari dedim. İstemiyorumlar. Bundan niye çekiniyorsun, gerçek burağı anlayıverirsin diye korkuyorsun, neden çekiniyorsun dedim. Ya beni de geçtim kendi emeğine saygı göster dedim. O kadar zaman harcadın, duygu harcadın, bir çaban var dedim. İstemiyorumlar. Bayağı konuştuk ve bak tek günüm var arkadaşlarıma vakit ayıracağım saat kaç olduuuu diye kapattı. Sitenin bahçesinde konuşuyordum zaten ve eve giriverdim. Annem bir şeyler hazırlamış hadi gel guzum dedi. Canım almadı yiyemedim. Birkaç lokma annem kendi eliyle yedirdi. Sonra ayın 30'unda en küçük kardeşimin sağlık probleminden dolayı il dışına çıkacakları için size ne yapalım dedi. O an elimden kaşığı düşürdüm ve lavaboya gidip öğürdüm. Kaç günler öncesinden ayın 30 unun planını yapardık, onun sayesinde stresini hissetmezdim. Tekrar bahçeye çıkıp onu aradım. Değerini çok iyi biliyordum ama bir o kadar da bilememişim bu son günlerde dedim. Biraz konuştuktan sonra (dışarıdaydı) arkadaşının evine geldiğini söyledi ve birkaç dakikadır önünde durduğunu söyledi. Ben arkadaşlarıma vakit ayıracağım yeter dedi. Tabii kapatmamakta ben ısrarcıydım doğru ama çok fena yükseldi. 3 büyük yemin ediyorum bu konuşma son, engelliyorum son söyleyeceklerini söyle dedi. Engelleme dedim. Ne yapayım Allah'ı mı karşıma alayım dedi. Tamam engelle geri kaldır yeminin geçerli olmuş olur dedim. Bir şeyler deyip kapattı. Tekrar aradığımda engelliydim. 17.29 da "Burak açtım engelini ama gözünü seveyim arayıp kilitleme bak beni" yazdı. Cevap vermedim arkadaşımlaydım. 18.32 de arkadaşından çıkıp eve yürüyene kadar aradı. Mont bakıyorduk ve çıkınca arayayım dedim. Tamam çok vaktim yok zaten deyip kapattı. Yarım saat sonra falan aradığımda evdeydi wcdeyim konuşamıyorum deyip kapattı. 22.52 de arayıp napıyorsun dedi. Evdeyim dedim. Sen evde misin deyip şaşırdı. Evet yahu evdeyim dedim. İyi ben kapatıyorum işim var deyip kapattı. 23.15'te aradım (LoL oynuyordum oyun bitti). Açmadı. Alt komşusu var orada olduğunu yazdı. 00.18 de uyudun mu yazdı. 01.03'te melihle konuşurken aradı. 01.17 de aradım uyuyordu uyandı. Çişim var vs. dedi. Çişten bir başladım konuşmaya çişin anatomisini çıkardım. Normalce sohbet muhabbet etmek için. Bir çiş hakkında ne kadar konuştun normalde de böyle konuşkan mısındır dedi. Beni hiç tanımıyormuş gibi konuştu. Sıfırdan başlıyormuşuz gibi.
27 Kasım sabah yine kendimi açıkladığım gün. Hiçbirine tav olmaması. Sadece kafasına göre yargılaması. 10 dk sonra ariyim dedi 20 dk sonra ben aradım. Hani arayacaktın dediğimde bekleme aramayacağım dedi. Konuşurken tak tak kapattı yine telefonu. Ben de arıyorum. Her zamanki hâli direkt meşgule atıyor birkaç aramadan sonra açıyor falan. Biraz sonra kendi arayıp babam girmişti odaya ve ağzıma sıçtı dedi. Telefon şarjdaydı Burak yazısını da gördü dedi. Bana kızamazsın hiç bağırmadın ki hem hani "b" diye kayıtlıydım dedim. Değiştirdim işte bak onlarda evlenmemi istiyor bir düzenli iş hayatımın olmasını istiyor tamam seni kötü bilmeyeyim ama yine de olmaz aramızda uçurum var falan dedi. Nee alaka 16 Eylül'de de vardı. 10 gün önce de vardı. Bunlar hep gündemimizdi zaten dedim. Sonra tel kapanınca düşündüm. Ne farkı vardı tabii tek fark o zaman kötüydü şu zaman iyi. O zaman (1 yıllık evlilik düşündükleri ilişkisinin 22 Ağustos'ta bitmiş olması, dönüm noktalarının ilki olan dürüst gece&sabah da hep bahsetti, benden bir bok olmaz olsa da seninle olamayız vs. ama yine de zamanla oldurduk, sevdik.) Birisine ihtiyacı vardı şu zamanda artık yaşayabiliyor, Burak olmasa da olur diye düşündüm. Anlık sinir ve mal yerine konulmuşluk hissi. 22.43'te "müsait müyesin" yazdı. Alman müşterilerden birinin bana attığı mesaja çok gülmüştük ona ithafen. 21.02 de kendimi tutamayıp aramıştım neredesin falan demiştim sana ne demişti. Buyurun yazdım. Arayacağım az sonra yazdı. Tak tak tak kustum her şeyi. Ben senin karın ağrını anladım sen sadece vicdanını rahatlatmak istiyormuşsun dedim. Bir de kendimi yırta yırta açıklamaya çalışıyorum sen zaten kim olduğumu ne olduğumu biliyorsun ki sadece Burak kötü, o yüzden bitirdim diyebilmek için yapıyorsun dedim. Haksızlıklarımın farkındayım hepsi için de mahcubiyetim hat safhada ama sen beni yalan yanlış yargılıyorsun, içinde düşünmeye şans ver diyorum istemiyorum diyorsun, düşünsen doğru burağa ulaşacaksın ve bundan korkuyorsun dedim. Üzerime geliyorsun alakası yok dedi. O kadar süre tanıdım ettim zaten hiçbir arkadaşınla da tanıştırmamıştın (bütün dostum dediğim insanlar ünilerinde, il dışında. Bu hafta için gelen 2 arkadaşımla da plan yapmıştım üçlü oturmak ve tanışıklık için. Onun yaklaşık 3-4 arkadaşıyla tanışmıştım okey ama benimkiler için yeri ve zamanı değildi. Daha doğrusu imkan yoktu.) Dedi. Ki bunu ilk defa demedi dün de ondan önce de dedi. Arkadaşlarımla yaptığım planlar için kanıtlarım da vardı. İlk tanıdığım insanın o çocuk olması dedi. Ya arkadaşım değil değil, ben o alkol alma niyetimi o çocuk o gün gelmeseydi ve tek başıma gerçekleştirseydim yemin ederim ertesi gün bile arasaydı teklifini değerlendirme tenezzülünde bile bulunmazdım dedim. Yeminler ede ede. O kadar süre sonra aydınlandım zaten çevreni de bilmiyordum hiç isim vermiyordun dedi. Bu arada 1 ay işte çalışma süreci boyunca gece dışarımı dışarı hayatımı bitirmiştim. Derslerim için zaten bu. Gereksiz kıskançlık ve toxiclikten değil. Zaten yapmam gereken hareket ve onunla birlikte daha da yapmıştım. Tek dışarı hayatım onunla kısıtlı buluşmalarımızdı işte. Aydınlanmak mı? Neymişsin sen ya kahin mi? İlah mı? Dedim. Bu dediğine gerçekten inanabiliyor musun, komik gelmiyor mu dedim. En başta bu kendi beynine hakarettir dedim. Senin beynin tanıyamadı mı bilemedi mi beni bunca zaman dedim. Hayır şu yaklaşımım bile bu tezini çürütüyor dedim. Ben gerçekten öyle bir insan olsaydım şu an sen kimdin, başka karıya kıza yazılmıştım bile dedim. Ama işte ben bildiğin Burak'ım, şu an sevgisi için uğraşan Burak'ım dedim. Ben böyle bir insanım diye mi benimle iyileşebildin, sana iyi gelebildim her günümüzde, her günümüzde huzurlu hissedebildin dedim. Sadece yargı yargı yargı dedim. Ben konuşurken uyuyakaldı. Eski günlerdeki gibi. Kıyamadım tekrar arayıp uyandırmaya. Biraz sesini dinledim ve eve girdim. Girdiğimde telefon kapanmış. Konuşmanın başında kimlerle okey oynadın yeni okey masalarında yeni erkeklerle mi tanışıyorsun demiştim. Sonlara yakın böyle mi yaptığımı zannediyorsun dedi. Ne bileyim radarım açık vs. deyince dedim. Bir ara da mesela seni engelledim mi? Hayır. Neden kendini özletmiyorsun ki dedi. Bu konuşmada bir şeylerin değiştiğini hissetmiştim.
28 Kasım sabah uyanınca aradı. Ne oldu dün gece uyuya kalmışım dedi. Dün ısındın gibiydin dedim. Aydınlandım falan dedin ben de buna inanabiliyor musun vs. dedim dedim. Onları hatırlıyorum dedi. İşte sadece yargılıyorsun, kendimi açıklattırıyorsun bana hep, bir kere o çocukla o insanlarla ne işin var burakçım diye sordun mu dedim. Direkt yargıladın ve kendimi ispatlamaya çalıştım dedim. Ki ispatlamayı da geçtim sen de neyin ne olduğunu biliyorsun dedim. Bunun aslı olmayan bir Burak modeli olduğunu biliyorsun dedim. Bankaya girdi ATM'nin yuttuğu kartı almak için. Kapatmadı. Eski günlerdeki gibi. İçerideyken de konuşmaya devam etti. Sonra çıkınca otobüse bindi ve konuşmaya devam etti. Ama her otobüse bindiğinde kapatırdık zaten sesi gelmezdi. Şarkı dinle istersen otobüse bindin dedim. "ve ben" dedim. Sen ne dedi. Ve ben dinle yaşlı amca dedim. Tamam dedi kapattı. Gün boyu iletişimsiz kaldık. Denemeden çıkınca 19.52 de aradım. Açmadı. Eve gittim 20.37 de aradım açmadı. 20 39 da geri dönüş yaptı efendim dedi. İlk aradığımda neredeydin sana baktım bulamadım beni beklerdin ya denemeden çıkınca dedim. Güldü ve arkadaşlarımlayım şu an dedi kapattı. 22.28 de belki sen varsın diye belki duyarsın diye beni anlarsın soru sormazsın ah yetmedi mi be yazdım. Aslı olmayan Burak modeli tahmini ne zaman asıl bildiğin Burak modeline karşı denge terazisinde mağlup gelir? Yazdım. Birkaç "peki tahmini ne zaman?" diye başlayan tatlı mesajlar attım. İşte ne zaman filmimizi izlerken 10 dakikada bir uyku kontrolü yaparım, ne zaman siyah kulaklığının birisini bana verirsin vs. birkaç mesaj üstüne hiçbir zaman yazdı. Saçma sapan ve beni doğrulamayan iğrenç Burak modelini aklında beyninde yerle bir etsen, ve aklına beynine saygı duyup asıl öğrendiğin Burak'ın gerçek Burak olduğunu anlasan, ve sadece yalan söylediğim için duyduğum mahcubiyet ön planda kalsa yazdım. "hayat bayram olsa." yazdı. Uzun uzun mesajlarımın ardından uyuycam sus yazdı. Birkaç daha mesaj ardından Burak yeter artık yazma uyuycam, telefonun sesini kapatıyorum, iyi geceler yazdı.
29 Kasım kayıtsız.
Ya 27'sinde dediği şeyler mesela neden engellemedim biraz kendini özletsene vs. sözleri kandırma amaçlı geliyor artık. Neden engellemedi sorusunun cevabı başkasından onu aramayayım veya etrafından başkasına ulaşmayayım diye. Bugün huzursuz uyandım. Alışmışlık hissinin yadırganması. Birkaç gündür tabii ki kötü uyanıyordum ama bugün yokluğunu kabullenmişçesine uyanmam vardı. O diye değil hayatında birinin yokluğunun rahatsızlığı. Ne kadar çok yakın eşin dostun da olsa sadece gününden haberdar olan seni tepeden tırnağa gün boyu merak eden ve bilgisi olan o insan yoktu. Hatalarım başım gözüm üstüne. Ama artık ona da kızıyordum. Beni nasıl olmadığım bir adam yerine koyabilirdi? Bu çok büyük haksızlık. Benim onu kimsenin elinden tutmadığı kadar elinden tutmam ve kimsenin güldüremediği o sancılı süreçte güldürmem, yaşadığını hissettirmem. Bu uzun ve tatlı süreci nasıl es geçebilir nasıl yok sayabilir de "sen buymuşsun" diyebilir? "buymuşsun" u biraz daha açayım. Çocuk için benim hedefsiz, karşı cinsleri cinsel obje olarak gören, günü kurtarmalık yaşayan vs. yorumlarımdan önce de bir bebe olarak gördüğünü söyledi. Yani onunla sevgilinin s sinin bile imkansız olması nasıl bir şeyse senin de ondan farkın yok gözümde dedi. Harbiden de ikisinin yan yana olduğunu hayal ettiğimde ne kadar abes durduğunu fark ediyorum. Kültür çatışması. Benimleyken hiçbir şey sırıtmıyordu. Hep derdi yaş farkını hiç hissetmiyorum diye. Olgunluk, genel kültür vs.
Buraya kadar okuduysanız gözlerinize sağlık. Peki ne düşünüyorsunuz? Nedir bu işin göremediğim kısmı? Güncelinden de geleceğinden de bahsediyorum.
Çalıştığım kafenin barına yeni bir kız başlamıştı. 19 Kasım cumartesi günü son günümdü. Kız da 3 gündür falan çalışıyordu. Gece 00.00 da çıkıştan sonra bana ne yaptın vardın mı yazmış. Numaramı iş grubundan almış. Asla bir numaralaşma meselesi zaten söz konusu değil. "geldiim yürüyorum evime", "sen ne yaptın" yazdım. Tamamen usuleten o saatte düşünen bir insana karşı onu da sormam lazımmış gibi hissederek yazdım. "bende dusumu aldim", "uzaniyorum" yazmış. Burada içim zaten rahatsız oldu ve "uyumalısın artık", "ben bile uyumalıyım", küt gidiyorum uykuya", "iyi geceleer" yazdım. İnterneti kapattım. Dolmuştan inip evime yürürken benimkini aramıştım ama uyuyor zannettim sonuna kadar çalınca. Her halükarda telefonlaşırız/telefonlaşırdık
25 Kasım cuma gününe uyandığımızda aradım. Aynı tepkiler. İstemiyorumlar, soğudumlar. Nasıl laftan anlayacaksın bilmiyorum dedi. Nasıl kapatabilirim telefonu dedi. Durul, düşün, bekleyeyim mi seni dedim. Bekleme dedi. Ben öyle bir insan değilim (o çocuk gibi) kendimi sorgulattın dedim. Zamanla seni böyle kötü olarak da bilmeyeceğim dedi. Şimdi konuşabilecek misin biriyle dedim. Evet dedi. Nasıl ya taptazeyken daha dedim. Burak kimseyle konuşmuyorum, kimseyi de istemiyorum dedi. Akşama doğru aradım. Arkadaşlarının yanındaydı ve ATM'nin kartını yutmasından falan bahsettiği normal bir muhabbet etti. Tam 2 dakikaydı. Kapanınca gözlerim doldu. Vay be ne kadar zaman olmuş şöyle bana olanları ve gününü anlattığı dedim.
26 Kasım cumartesi gününe uyandığımızda 250 TL değil gerekirse 500 TL kesselerdi de son hafta çalışmasaydım, en azından kız olayı olmayacaktı ve üst üste gelmiş olmayacaktı dedim. Uzunca konuştuk. Son yaklaşımımda seni çok üzdüm çok pişmanım gibi şeyler dedim. AA ilk defa böyle şeyler söylüyorsun, bu zamana kadar sadece beni suçluyordun o yüzden telefonlarını açıyordum. Bir kere bile her şeye rağmen bana iyi şeyler kattığın için teşekkür ederim, güzel zamandı gibi şeyler söylemedin dedi. Hiç ders almış gibi değilsin pişman gibi değilsin dedi. Olmaz olur muyum fazlasıyla pişmanım ben seni çok üzdüm dedim. Son şans olacak bu merak etme göreceksin eskisi gibi güpgüzel zamanlarımıza döneceğiz dedim. Sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum senden zerre etkilenmiyorum gibi şeyler söyleyip saç telinin 40 kat küçültülmüş hâlinin şusunun busunun betimleye betimleye hissetmemesinden bahsetti. Kafanda ben olmayan bir ben olduğu için bunları demen çok normal dedim. Hadi benim sana adım atmama şans vermiyorsun, madem kapı aralamıyorsun, o zaman kendi içinde durulmayı bekle ve hakkımda düşünmeye şans ver dedim. Yine istemiyorum istemiyorum dedi. Ya buna şans ver bari dedim. İstemiyorumlar. Bundan niye çekiniyorsun, gerçek burağı anlayıverirsin diye korkuyorsun, neden çekiniyorsun dedim. Ya beni de geçtim kendi emeğine saygı göster dedim. O kadar zaman harcadın, duygu harcadın, bir çaban var dedim. İstemiyorumlar. Bayağı konuştuk ve bak tek günüm var arkadaşlarıma vakit ayıracağım saat kaç olduuuu diye kapattı. Sitenin bahçesinde konuşuyordum zaten ve eve giriverdim. Annem bir şeyler hazırlamış hadi gel guzum dedi. Canım almadı yiyemedim. Birkaç lokma annem kendi eliyle yedirdi. Sonra ayın 30'unda en küçük kardeşimin sağlık probleminden dolayı il dışına çıkacakları için size ne yapalım dedi. O an elimden kaşığı düşürdüm ve lavaboya gidip öğürdüm. Kaç günler öncesinden ayın 30 unun planını yapardık, onun sayesinde stresini hissetmezdim. Tekrar bahçeye çıkıp onu aradım. Değerini çok iyi biliyordum ama bir o kadar da bilememişim bu son günlerde dedim. Biraz konuştuktan sonra (dışarıdaydı) arkadaşının evine geldiğini söyledi ve birkaç dakikadır önünde durduğunu söyledi. Ben arkadaşlarıma vakit ayıracağım yeter dedi. Tabii kapatmamakta ben ısrarcıydım doğru ama çok fena yükseldi. 3 büyük yemin ediyorum bu konuşma son, engelliyorum son söyleyeceklerini söyle dedi. Engelleme dedim. Ne yapayım Allah'ı mı karşıma alayım dedi. Tamam engelle geri kaldır yeminin geçerli olmuş olur dedim. Bir şeyler deyip kapattı. Tekrar aradığımda engelliydim. 17.29 da "Burak açtım engelini ama gözünü seveyim arayıp kilitleme bak beni" yazdı. Cevap vermedim arkadaşımlaydım. 18.32 de arkadaşından çıkıp eve yürüyene kadar aradı. Mont bakıyorduk ve çıkınca arayayım dedim. Tamam çok vaktim yok zaten deyip kapattı. Yarım saat sonra falan aradığımda evdeydi wcdeyim konuşamıyorum deyip kapattı. 22.52 de arayıp napıyorsun dedi. Evdeyim dedim. Sen evde misin deyip şaşırdı. Evet yahu evdeyim dedim. İyi ben kapatıyorum işim var deyip kapattı. 23.15'te aradım (LoL oynuyordum oyun bitti). Açmadı. Alt komşusu var orada olduğunu yazdı. 00.18 de uyudun mu yazdı. 01.03'te melihle konuşurken aradı. 01.17 de aradım uyuyordu uyandı. Çişim var vs. dedi. Çişten bir başladım konuşmaya çişin anatomisini çıkardım. Normalce sohbet muhabbet etmek için. Bir çiş hakkında ne kadar konuştun normalde de böyle konuşkan mısındır dedi. Beni hiç tanımıyormuş gibi konuştu. Sıfırdan başlıyormuşuz gibi.
27 Kasım sabah yine kendimi açıkladığım gün. Hiçbirine tav olmaması. Sadece kafasına göre yargılaması. 10 dk sonra ariyim dedi 20 dk sonra ben aradım. Hani arayacaktın dediğimde bekleme aramayacağım dedi. Konuşurken tak tak kapattı yine telefonu. Ben de arıyorum. Her zamanki hâli direkt meşgule atıyor birkaç aramadan sonra açıyor falan. Biraz sonra kendi arayıp babam girmişti odaya ve ağzıma sıçtı dedi. Telefon şarjdaydı Burak yazısını da gördü dedi. Bana kızamazsın hiç bağırmadın ki hem hani "b" diye kayıtlıydım dedim. Değiştirdim işte bak onlarda evlenmemi istiyor bir düzenli iş hayatımın olmasını istiyor tamam seni kötü bilmeyeyim ama yine de olmaz aramızda uçurum var falan dedi. Nee alaka 16 Eylül'de de vardı. 10 gün önce de vardı. Bunlar hep gündemimizdi zaten dedim. Sonra tel kapanınca düşündüm. Ne farkı vardı tabii tek fark o zaman kötüydü şu zaman iyi. O zaman (1 yıllık evlilik düşündükleri ilişkisinin 22 Ağustos'ta bitmiş olması, dönüm noktalarının ilki olan dürüst gece&sabah da hep bahsetti, benden bir bok olmaz olsa da seninle olamayız vs. ama yine de zamanla oldurduk, sevdik.) Birisine ihtiyacı vardı şu zamanda artık yaşayabiliyor, Burak olmasa da olur diye düşündüm. Anlık sinir ve mal yerine konulmuşluk hissi. 22.43'te "müsait müyesin" yazdı. Alman müşterilerden birinin bana attığı mesaja çok gülmüştük ona ithafen. 21.02 de kendimi tutamayıp aramıştım neredesin falan demiştim sana ne demişti. Buyurun yazdım. Arayacağım az sonra yazdı. Tak tak tak kustum her şeyi. Ben senin karın ağrını anladım sen sadece vicdanını rahatlatmak istiyormuşsun dedim. Bir de kendimi yırta yırta açıklamaya çalışıyorum sen zaten kim olduğumu ne olduğumu biliyorsun ki sadece Burak kötü, o yüzden bitirdim diyebilmek için yapıyorsun dedim. Haksızlıklarımın farkındayım hepsi için de mahcubiyetim hat safhada ama sen beni yalan yanlış yargılıyorsun, içinde düşünmeye şans ver diyorum istemiyorum diyorsun, düşünsen doğru burağa ulaşacaksın ve bundan korkuyorsun dedim. Üzerime geliyorsun alakası yok dedi. O kadar süre tanıdım ettim zaten hiçbir arkadaşınla da tanıştırmamıştın (bütün dostum dediğim insanlar ünilerinde, il dışında. Bu hafta için gelen 2 arkadaşımla da plan yapmıştım üçlü oturmak ve tanışıklık için. Onun yaklaşık 3-4 arkadaşıyla tanışmıştım okey ama benimkiler için yeri ve zamanı değildi. Daha doğrusu imkan yoktu.) Dedi. Ki bunu ilk defa demedi dün de ondan önce de dedi. Arkadaşlarımla yaptığım planlar için kanıtlarım da vardı. İlk tanıdığım insanın o çocuk olması dedi. Ya arkadaşım değil değil, ben o alkol alma niyetimi o çocuk o gün gelmeseydi ve tek başıma gerçekleştirseydim yemin ederim ertesi gün bile arasaydı teklifini değerlendirme tenezzülünde bile bulunmazdım dedim. Yeminler ede ede. O kadar süre sonra aydınlandım zaten çevreni de bilmiyordum hiç isim vermiyordun dedi. Bu arada 1 ay işte çalışma süreci boyunca gece dışarımı dışarı hayatımı bitirmiştim. Derslerim için zaten bu. Gereksiz kıskançlık ve toxiclikten değil. Zaten yapmam gereken hareket ve onunla birlikte daha da yapmıştım. Tek dışarı hayatım onunla kısıtlı buluşmalarımızdı işte. Aydınlanmak mı? Neymişsin sen ya kahin mi? İlah mı? Dedim. Bu dediğine gerçekten inanabiliyor musun, komik gelmiyor mu dedim. En başta bu kendi beynine hakarettir dedim. Senin beynin tanıyamadı mı bilemedi mi beni bunca zaman dedim. Hayır şu yaklaşımım bile bu tezini çürütüyor dedim. Ben gerçekten öyle bir insan olsaydım şu an sen kimdin, başka karıya kıza yazılmıştım bile dedim. Ama işte ben bildiğin Burak'ım, şu an sevgisi için uğraşan Burak'ım dedim. Ben böyle bir insanım diye mi benimle iyileşebildin, sana iyi gelebildim her günümüzde, her günümüzde huzurlu hissedebildin dedim. Sadece yargı yargı yargı dedim. Ben konuşurken uyuyakaldı. Eski günlerdeki gibi. Kıyamadım tekrar arayıp uyandırmaya. Biraz sesini dinledim ve eve girdim. Girdiğimde telefon kapanmış. Konuşmanın başında kimlerle okey oynadın yeni okey masalarında yeni erkeklerle mi tanışıyorsun demiştim. Sonlara yakın böyle mi yaptığımı zannediyorsun dedi. Ne bileyim radarım açık vs. deyince dedim. Bir ara da mesela seni engelledim mi? Hayır. Neden kendini özletmiyorsun ki dedi. Bu konuşmada bir şeylerin değiştiğini hissetmiştim.
28 Kasım sabah uyanınca aradı. Ne oldu dün gece uyuya kalmışım dedi. Dün ısındın gibiydin dedim. Aydınlandım falan dedin ben de buna inanabiliyor musun vs. dedim dedim. Onları hatırlıyorum dedi. İşte sadece yargılıyorsun, kendimi açıklattırıyorsun bana hep, bir kere o çocukla o insanlarla ne işin var burakçım diye sordun mu dedim. Direkt yargıladın ve kendimi ispatlamaya çalıştım dedim. Ki ispatlamayı da geçtim sen de neyin ne olduğunu biliyorsun dedim. Bunun aslı olmayan bir Burak modeli olduğunu biliyorsun dedim. Bankaya girdi ATM'nin yuttuğu kartı almak için. Kapatmadı. Eski günlerdeki gibi. İçerideyken de konuşmaya devam etti. Sonra çıkınca otobüse bindi ve konuşmaya devam etti. Ama her otobüse bindiğinde kapatırdık zaten sesi gelmezdi. Şarkı dinle istersen otobüse bindin dedim. "ve ben" dedim. Sen ne dedi. Ve ben dinle yaşlı amca dedim. Tamam dedi kapattı. Gün boyu iletişimsiz kaldık. Denemeden çıkınca 19.52 de aradım. Açmadı. Eve gittim 20.37 de aradım açmadı. 20 39 da geri dönüş yaptı efendim dedi. İlk aradığımda neredeydin sana baktım bulamadım beni beklerdin ya denemeden çıkınca dedim. Güldü ve arkadaşlarımlayım şu an dedi kapattı. 22.28 de belki sen varsın diye belki duyarsın diye beni anlarsın soru sormazsın ah yetmedi mi be yazdım. Aslı olmayan Burak modeli tahmini ne zaman asıl bildiğin Burak modeline karşı denge terazisinde mağlup gelir? Yazdım. Birkaç "peki tahmini ne zaman?" diye başlayan tatlı mesajlar attım. İşte ne zaman filmimizi izlerken 10 dakikada bir uyku kontrolü yaparım, ne zaman siyah kulaklığının birisini bana verirsin vs. birkaç mesaj üstüne hiçbir zaman yazdı. Saçma sapan ve beni doğrulamayan iğrenç Burak modelini aklında beyninde yerle bir etsen, ve aklına beynine saygı duyup asıl öğrendiğin Burak'ın gerçek Burak olduğunu anlasan, ve sadece yalan söylediğim için duyduğum mahcubiyet ön planda kalsa yazdım. "hayat bayram olsa." yazdı. Uzun uzun mesajlarımın ardından uyuycam sus yazdı. Birkaç daha mesaj ardından Burak yeter artık yazma uyuycam, telefonun sesini kapatıyorum, iyi geceler yazdı.
29 Kasım kayıtsız.
Ya 27'sinde dediği şeyler mesela neden engellemedim biraz kendini özletsene vs. sözleri kandırma amaçlı geliyor artık. Neden engellemedi sorusunun cevabı başkasından onu aramayayım veya etrafından başkasına ulaşmayayım diye. Bugün huzursuz uyandım. Alışmışlık hissinin yadırganması. Birkaç gündür tabii ki kötü uyanıyordum ama bugün yokluğunu kabullenmişçesine uyanmam vardı. O diye değil hayatında birinin yokluğunun rahatsızlığı. Ne kadar çok yakın eşin dostun da olsa sadece gününden haberdar olan seni tepeden tırnağa gün boyu merak eden ve bilgisi olan o insan yoktu. Hatalarım başım gözüm üstüne. Ama artık ona da kızıyordum. Beni nasıl olmadığım bir adam yerine koyabilirdi? Bu çok büyük haksızlık. Benim onu kimsenin elinden tutmadığı kadar elinden tutmam ve kimsenin güldüremediği o sancılı süreçte güldürmem, yaşadığını hissettirmem. Bu uzun ve tatlı süreci nasıl es geçebilir nasıl yok sayabilir de "sen buymuşsun" diyebilir? "buymuşsun" u biraz daha açayım. Çocuk için benim hedefsiz, karşı cinsleri cinsel obje olarak gören, günü kurtarmalık yaşayan vs. yorumlarımdan önce de bir bebe olarak gördüğünü söyledi. Yani onunla sevgilinin s sinin bile imkansız olması nasıl bir şeyse senin de ondan farkın yok gözümde dedi. Harbiden de ikisinin yan yana olduğunu hayal ettiğimde ne kadar abes durduğunu fark ediyorum. Kültür çatışması. Benimleyken hiçbir şey sırıtmıyordu. Hep derdi yaş farkını hiç hissetmiyorum diye. Olgunluk, genel kültür vs.
Buraya kadar okuduysanız gözlerinize sağlık. Peki ne düşünüyorsunuz? Nedir bu işin göremediğim kısmı? Güncelinden de geleceğinden de bahsediyorum.
Son düzenleyen: Moderatör: