Şöyle bir anımı anlatayım belki yardımcı olur
10. sınıftayken, sesimin yeni yeni oturduğu zamanlarda edebiyat hocamız düzenlenecek seminer için öğrenciler arasından sunucu arıyordu.
Tabii bunu öğrencilere belli etmeden metin okutarak yapıyormuş. Kimsenin haberi yok ne olduğuna dair.
Sıra bana gelene kadar metni okuyan insanları dinledikçe, tonlamalarını nasıl daha iyi yapabilirim, kelimeleri hangi tonda ve yavaşlıkta söylersem daha ilgi çeker onları düşündüm.
Daha sonrasında metne odaklandım ve derin nefes alıp başladım okumaya. İlk iki cümle sonrası yeterli dedi ve numaramı istedi.
Birkaç hafta programa çalıştık ve sonunda +300 kişinin olduğu (içinde önemli insanlar vardı
) seminer günü gelmişti.
Kendi adıma şöyle bir artım var, ne kadar heyecan verici bir olay yaşayacaksam gözlüğümü çıkarıyorum ve hiç kimseyi görmüyorum.
Seminer başlar başlamaz kekeledim ve durumu toplamak adına şakaya vurdum herkes güldü. Programı başlatmadan önce olayı ilk defa yaşadığımı ve bana sürpriz olduğunu anlattım kısaca.
Daha sonra yaptığım hatalara kimse tepki vermemeye başladığında kendime güvenim geldi ve gırgır şamataya vurarak programı bitirdik.
O günden beri toplu insan ilişkilerimde asla gerilmem aksine daha çok hoşuma gider ve heyecanlanırım.
Sonuç olarak size en güzel tavsiyem, bol bol programınızın provasını yapın ve kendinizi kaydedip dinleyin. Nasıl daha iyi, daha çekici ve heyecanlı sunabileceğinizi düşünün.
Orası sizin sahneniz ve en iyi şekilde kullanmanız gerekiyor.
Sunum yaparken öğretmene değil öğrencilere dönük yapmaya özen gösterin. Gerekirse sıraların arasında dolaşın (düzeniniz ve konunuz ne bilmiyorum sadece bir tavsiye).
İnsanlar güldüğü zaman onlara cevap vermekten çekinmeyin. Siz ne kadar şakaya vurursanız insanlar o kadar çok eleştirmekten çekinirler.