Bebekler dünyayı bizim gördüğümüz gibi görmüyorlar. Hatta aynı durum, ameliyat ile gözleri ilk defa açılan doğuştan kör insanlarda da görülüyor. Filmlerdeki meşhur sahnenin aksine çoğu, ilk gördüğü şeyin bir "renk cümbüşü" olduğunu soyluyor.
Bizler için gördüğümüz şeyi tanımlamak çok kolay. Elimize bir elma alınca beynimiz; gözümüz, elimiz ve burnumuzdan gelen bütün bilgileri başarıyla eleştiriyor. Yani, eliniz elmayı hissettiği an zaten gözünüzün elinizde bir elma görmeyi "bekliyorsunuz'. Bir bebek ise önce elmanın nasıl "hissettirdiğini" öğreniyor, sonra nasıl göründüğünü. Daha sonra da beyni bu bilgileri birleştiriyor. Bu bilgiler yerine oturmadığı sürece kendi elini bile tanımlama şansı yok. Herşey sadece bir renk cümbüşü. Anlamsız pikseller gibi adeta.
Bu süreçte de beyni; herhangi bir gölgeyi veya cismi, daha önce kendisini korkutan bir deneyimle eşleştirmiş olabilir. Hatta bir sürü ışık ve gölgeden kaynaklanan bir hayali şekli (spesifik bir nesne olmak zorunda değil) bile kötü bir şey olarak algılamış olabilir. Bu da onu korkutmuştur.
Tahminen 3 yaşına doğru 5 duyusunun da algılama yetenekleri %100 oturmuş olur ve dünyayı aynı bizler gibi algılamaya başlar.