Müslümanlar, laiklik isteyebilir mi?

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Laiklik, dinin elden gitmesi değil; dinin korunmasıdır. Devletin imanı arttıkça aklı azalır ki devletin dini olsa olsa adalettir.

İlk söz Dücane Cündioğlu'na, ikinci söz de Hz. Ali'ye ait.

Devlet, içerisinde birçok insana ev sahipliği yapar. Kendisini müslüman gören grup Şeri hükümlere göre kendilerini yadırgayabilir ki aynı şey başka inanca sahip insan için de geçerli.

Ancak devlet gibi tarafsız ve apolitik bir kurum inanca bağlı yönetilmemeli çünkü o inanç, insanların kendine göre yorumladığı inanca dönüşüyor.

Mustafa Kemal, bu konuda çok doğru adımlar attı ancak sonrasında gelenler aşırıya kaçtı. Konuya dair Con Sinov'un 5 kitapla oluşturduğu Yarının Adamı serisini tavsiye ederim.
 
Açık konuşmak gerekirse bana inandırıcı gelen bir olay değil. MÖ olmuş bir olay.


Ben de bunu anlatmaya çalışıyorum işte.


Evet, yaşaması gerekir. Kendi içinde.
Sana inandırıcı gelir gelmez dinin yoktur umrumda değil, benim dinim bana diyor ki eğer günaha, haksızlığa, dinsizliğe, sapkınlığa susar dilsiz şeytan olursan istersen en dindar sen ol yinede cezasını çekersin demek istemiş, bende susmuyorum.
 
Aslında İslamda "Leküm diniküm veliyedin"(Kâfirûn 109/6) vardır. Yani "Senin dinin sana, benim dinim bana". Her ne kadar ilk devirlerde bu benimsense de ilerleyen dönemlerde bu olmamıştır.

İslam tarihine baktığımızda, bu ilkenin uygulamada her dönemde aynı şekilde sürdürülmediğini görürüz. Özellikle mürted (dinden dönen kişi) meselesinde, klasik fıkıh ekolleri arasında “irtidat cezası” yani ölüm cezası konusunda büyük ölçüde bir fikir birliği oluşmuştur. Bunun temel dayanağı ise hadis kaynaklarıdır, özellikle şu rivayet:

“Kim dinini değiştirirse, onu öldürün.” (Buhârî, Cihâd, 149)

Bu hüküm, o dönemin siyasi ve toplumsal bağlamında, dinden dönmenin sadece inanç değişikliği değil, devlete karşı bir isyan veya ihanete eşdeğer görüldüğü yorumuna dayanıyordu. Çünkü İslam toplumunda din, devletle iç içe bir sistemdi.

Kur’an, inanç özgürlüğünü temel alan çok açık bir bakış ortaya koyar. “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara 2/256), “Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” (Kehf 18/29) ve “Sizin dininiz size, benim dinim bana.” (Kâfirûn 109/6) gibi ayetler, bir kimsenin iman etme veya etmeme konusunda tamamen özgür olduğunu gösterir. Bu ifadeler, dinin vicdani bir tercih olduğunu, kimsenin inancı nedeniyle zorlanamayacağını belirtir. Buna karşın hadis kaynaklarında “Kim dinini değiştirirse onu öldürün.” (Buhârî, Cihâd, 149) rivayeti yer alır. Yüzeysel olarak bakıldığında bu hadis, Kur’an’daki din özgürlüğü ilkesiyle çelişiyor gibi görünür. Ancak tarihsel bağlam dikkate alındığında durum farklıdır. Hz. Muhammed döneminde “dinden çıkmak” sadece inançtan vazgeçmek anlamına gelmiyordu; aynı zamanda düşman tarafına geçmek, Müslüman topluma ihanet etmek ve siyasi otoriteye başkaldırmak anlamına geliyordu. Bu nedenle mürtedin öldürülmesi dini değil, siyasi bir suçun cezası olarak uygulanmıştı. Yani ceza, inanç değişikliğine değil, toplumsal ihanete yönelikti. Kur’an’ın inanç özgürlüğüne dair tutumu evrenseldir, hadis ise belli bir dönemin özel şartlarını yansıtır. Bu nedenle çağdaş İslam düşünürleri, hadisle Kur’an arasında gerçek bir çelişki olmadığını, çünkü hadisin tarihsel bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini savunur. Onlara göre Kur’an’daki din özgürlüğü ilkesi asıldır; hadis ise o dönemin siyasi koşullarında söylenmiş bir hükmü temsil eder. Sonuç olarak, Kur’an bireyin iman veya inkâr hakkını tanırken, mürtedin öldürülmesi hadisi tarihsel bir olayın yansımasıdır ve günümüzde evrensel bir hukuk kuralı olarak geçerli değildir.
 
Son düzenleme:
İnsanlık tarihi boyunca üstüne koya koya gelişen bir hukuk sistemi, bir düzen ve toplumsal işleyiş var. Sırf binlerce yıl öncekilere benzemiyor diye günümüzdeki hukuka karşı çıkmak ne kadar mantıklı?

Zamanında öyle bir şeye ihtiyaç duyulmuş ki, o dönemin insanlarına makul gelmiş. Şimdi hali hazırda var olan bir düzen varken neden geçmişe özeniyorsun?
Zaman makinen de yok, o zamanlarda takılmak istiyorsun diye sana göre mi dizayn edelim
 
Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Yani devlet hiçbir şekilde dini yasalara göre yönetilmez. Bir Müslüman, bunu isteyemez. Neden mi isteyemez? Açıklayayım:

Herkesin uzak ve korkunç olarak baktığı şeriat, zaten Kur'an-ı Kerim ayetleridir. Kur'an-ı Kerim'de bir ayeti bile inkar eden, kafir olur, bunu herkes bilir. Misal namaz kılmak. Ayette geçer, farzdır. Bir müslüman namazın olmadığını savunursa dinden çıkmış olur. Çünkü ayeti ezmiş olur. Bu tür ayetler, ayetle sabit olup muhkem ayetlerdir:

"Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır, diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde sapma meyli bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Hâlbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar." (Ali imran 7)

Aynı şekil, bizim devlet yönetimi olarak bildiğimiz şeriat kanunları da Kur'an-ı Kerim'de ayetler halinde geçer. Yani nasıl ki namaz muhkem ve kesin bir ayetse, şeriat ayetleri de muhkem ayetlerdir. Zaten namaz ayetleri de şeriattır. Muhkem ayetleri inkar etmek, dinden çıkmaya sebep olur. O yüzden günümüzdeki dini anlatan hocalarımız, şeriatı inkar etmenin insanı kafirliğe sürüklediğini anlatırlar, ki haklılar. Bunu hocalar zaten kendi nefsani arzusuyla kafasına göre söylemiyor, asırlardır İslam bu şekilde yönetildiği için, ayet, hadis ve alimlerin sözlerini naklediyorlar.

Şimdi bu noktada içinizden şöyle geçirdiğinize eminim: "İyi de o kanunlar eski zaman için geçerliydi, şimdi devir değişti. Duruma göre kanunlar değişir." Bu düşünce çok yanlıştır. Muhkem ayetler, kıyamete kadar aynı şekil korunur, değiştirilemez. Zaten değiştirilebildiğini iddia eden, yine dinden çıkar. Çünkü muhkem ayetleri ezmiş olur. Dinde duruma göre değişebilen tek hüküm, fıkıh hükümleridir. Onu da herkes yapamaz, alimlerin ve fakihlerin görevidir.

Ayrıca laiklik din özgürlüğüdür diyenler var. Fakat şeriat da zaten din özgürlüğüdür. Şeriatta gayrimüslimlere zorlama yapılmaz. "Dinde zorlama yoktur" ayeti gayrimüslimler için geçerlidir. Ama Müslümana zaten zorlama vardır. Bundan kaçış yoktur. Zaten zorlama olmasaydı, namaz kılmadan da cennete girebilirdik. Ahirette zorlamayı herkes kabul eder, fakat iş dünya hayatı olunca kimse zorlama istemez. Halbuki iki alemi de Allah (c.c) yönetir. Zorlamanın olmaması zaten mantık dışı. Biz Allah'a kulluk etmek için dünyaya geldik. Biz kendi kendimizi yaratmadık.

Kısaca, Müslüman asla laiklik isteyemez. Bunu kafasına göre veya nefsani arzusu istediği için değil, Kur-an-ı Kerim'e tabi olduğu için istemez. Anlattığım şekilde, herkes laikliği savunup kafirlik tehlikesine yaklaştığını bilmiyor, normal ve basit bir şey olarak görülüyor. Ben olsam, sırf nefsim istediği için şeriatı inkar etmezdim. Sonuçta ebedi ahiret, 70 yıllık dünya hayatından daha hayırlıdır.

Ayrıca, çoğunluğun bir konuyu savunması, o şeyi helal veya mubah yapmaz. Çoğunluğun savunduğu görüş, sizi yanıltmasın. Şu ayetleri de ekleyip bitiriyorum:

"İnsanların çoğuna uyan sapıtır." (Enam 116)
"Çoğu inkârcıdır." (İsra 89)
"Çoğu Kur'andan yüz çevirdi. (Fussilet 4)
"Çoğu haktan hoşlanmaz. (Zuhruf 78)

Şu videodan daha fazla teferruat da alabilirsiniz:
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
Son düzenleme:
Merhaba, Müslüman'lar laiklik isteyebilir mi? Saygı çerçevesinde tartışalım.

@TeamOFMind @Eldrithc sızlerı buraya alabılır mıyız efenım.

Bence bunda hiçbir sakınca yoktur. Kuran'da zaten yönetim şekli ile bize verilen bir öğüt de yoktur (varsa yazabilirsiniz tartışırız.) Devlette verilen kararların herhangi bir dine olumsuz etkisi de olmaz diye düşünüyorum, sonuçta Türkiye'de ki hiçbir kanunda -eğer eskileri saymazsak-Müslüman'lara karşı bir kısıtlama yoktur.
 
Herkes her şeyi isteyebilir, buradaki konu istemesi doğru mu? Tabii ki de hayır, Müslüman kimse şeriat yerine laiklik isteyemez. İsterse de dinden çıkabilir, karşı geliyor çünkü.


Evet öyle diyoruz. Allah'ın sözüne kuralına uymayıp başka kurallara uyanlara ne denir başka.

Müslüman'lık kalp ve inanç meselesi devletin şeriatla yönetilmesini istememek münafıklık değildir.

Bu nasıl bir mantık, kendi içinde şeriatı yaşayan birisi öyle yönetilmesini neden istemesin. Ve bu kendi içinde yaşayabileceğin bir şey de değil tamamen. Sana karşı yapılan bir eylemin cezası şeriata göre mi hayır. Kendi yaptığın bir eylemin cezası şeriata göre mi hayır. Müslüman birisi dini için savaşmalı, dini için savaşma cümlesinden ne anlıyorsun. Her şeyi boş ver kendi içinde yaşa mı diyor. Bir Müslüman sadece kendisi için değil toplum için de doğru olan Allah'ın kuralını istemelidir.
 
Son düzenleme:
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için çerezleri kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…