Sözün de ritme katkısı olduğu müzikleri seviyorum şahsen. Vokaller de sadece ritme eşlik etmiş oluyor, tıpkı başka bir enstrüman gibi. (...)
Ben de kesinlikle bu şekilde düşünüyorum. Genelde yerli eserlere kıyasla yabancı eserlerde bu tarzda ortaya koyulmuş olan eserlerin yelpazesi, ülkemize nazaran biraz daha geniş oluyor; bundan dolayı da şahsen bu tarza yönelmek istediğimde, halihazırda ülkemizde geçmişten bugüne dek ortaya koyulmuş olan mevcut eserlerin arasında bir arayış içerisine değil de biraz daha yabancı eserler arasında bir arayış içerisine girmeyi tercih ediyorum.
Genelde kült eserlerin yanı sıra bilinmeyen yahut da gerektiği ilgiyi alamayan fakat içeriğinde, gerçekten de dinleyecek kişiye istediği tatmini sağlayabilecek potansiyeli içeriğinde barındıran nadidelikte ortaya koyulmuş olan eserleri bir kenarda biriktirmekten keyif alırım.
(...) Anlamlı olan ama ritmi kötü olan müziğe yine saygı duyarım ama sıra dışı bir şey olmadıkça gündelik hayatta dinleyeceğimi pek düşünmüyorum. (...)
Şahsen pozitif enerjili ve bu doğrultuda içeriğinde kinetik bir ritmi barındıran eserlerin yanı sıra genelde hüzünlü eserleri dinlemeyi tercih ediyorum fakat her zaman da sözlerin mutlak doğrulukta bir anlatış, bir resmediş, bir durumu yahut da olayı betimleyiş/öyküleyiş biçimi olduğuna dair öne sürülmekten defaatle bıkılmayan, tek düze algı olan "sözler, enstrümantale kıyasla çok daha önemlidir" varsayımını ben de çok doğru bulmuyorum.
Önceki mesajımda da öne sürdüğüm üzere dinleyici hayal kurabilmeli. Gözünü kapattığında istediği rahatlamayı yahut da mevcut durumunda, tercihen istiyor olduğu duygusal yükselişe erişebilmeli; bundan dolayı da dinleyeni kendinden alabilecek akışta bir müziğin, iyisiyle/kötüsüyle olması gerektiğinden yanayım zira belirli doğrultuda ortaya koyulan bir müziğe, her ne kadar tınısı tek bir doğrultuda olsa dahi söz yazılarak yön verilebilir ve bu doğrultuda da dinleyen kişi, hayal dünyasında bir kadem dahi ilerlemekte zorlanabilir. Zihnimde çok daha farklı hisler uyandıran enstrümental müziklerin üzerine yazılan sözler, yeri geldiğinde çok da aynı doğrultuda olmayabiliyor hatta tam zıttı dahi seyredebiliyor.
(...) Sonuç olarak tür, tabii ki de yorum yaparken göz önünde bulundurulmalı ama birinin müziği sevmesini sağlayan şey, kişiye göre değişebilir. Sadece ritim için müzik dinleyen biri sonuçta söze göre çok nadir seçer.
(...)
"Beklentilerin, dinlenecek olan türe özgü tutulması gerektiğini düşünüyorum." dememdeki neden, aslında dinleyicinin inisiyatiflerini gözederek yönlendiği türler üzerine spesifik bir şekilde yorum yapılması gerektiğineydi. Örnek olarak klasik müzik dinlemeyi tercih eden bir insan hem ritmi hem de sözleri eşit ağırlıkta dinleyebilmek ister ve bu doğrultuda da beklentileri, ritim-söz arasındaki dengenin korunmasından yana seyreder.
Basite indirgeyeceksem caz müzik dinlediğimde, müziğin ön plana çıkarak sözlerin eşlik eden konumda olmasını isterken başka bir türde müzik dinlediğimde ise türün, kendine has olan tarzı gereği tam tersinin olmasını isterim.
Müzik terimlerine çok da hakim değilim. Cümlelerin içerisinde terimlerden, hatalı bir şekilde konumlandırarak bahsetmişsem mazur görün.