OKB ile ve bipolar mücadelesi

Yusuf Aydıner

Decapat
Katılım
16 Ocak 2023
Mesajlar
625
Merhaba Technopat ailesi,
Bu yazıyı yazmak benim için kolay değil. Çünkü uzun süredir içimde tuttuğum, kimseye tam olarak anlatamadığım şeyleri şimdi kelimelere dökmeye çalışıyorum. Belki beni anlayan biri çıkar, belki bir kişi bile “Yalnız değilim” derse, bu yazı amacına ulaşır.
Kendimi bildim bileli içimde bir fazlalık vardı. Düşüncelerim hiçbir zaman susmazdı. Herkes bir konuya odaklanırken ben aynı anda onlarca farklı senaryonun, ihtimalin, felaketin içinde boğuluyordum. Zamanla fark ettim ki bu sadece “düşünmek” değildi. Bu bir zihinsel tutsaklıktı.
Adını sonra koydular: Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB). Bir alışkanlık değil, bir seçim değil. Aklınıza istemediğiniz, rahatsız edici, anlamsız hatta korkunç düşünceler geliyor. Ve bu düşünceler “sadece düşünce” olarak kalmıyor. Onlardan kurtulmak için belli davranışlara yöneliyorsunuz. Kimi zaman saymak, kimi zaman simetri aramak, kimi zaman tekrar tekrar kontrol etmek. Bunları yapmazsam sanki kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorum.
Mantıken bu korkuların saçma olduğunu biliyorum ama beynimle kalbim arasında bir bağ kopmuş gibi. Hissettiğim korku gerçek gibi.
Bu yetmezmiş gibi bir de bipolar bozukluk eklendi hayatıma. Ruh halim uçurumlar gibi. Bir gün kendimi gökyüzünde hissediyorum, her şeyi yapabilecek güçteyim. Planlar, projeler, heyecan... Ama ertesi gün uyanmak bile işkence oluyor. Sanki içimdeki ışık bir anda sönüyor. Günlerce hiçbir şey yapmak istemiyorum, kimseden ses duymak istemiyorum. Ve bu döngü durmadan, zamansızca tekrar ediyor.
En zoru da şu oldu: insanların anlayışsızlığı. Dışarıdan sağlıklı görünen biri olarak yaşadığım bu görünmez savaş anlaşılmadı. Her şey kafanda biraz güçlü ol, “takma kafana” gibi cümleler duydukça daha da içime kapandım. Bazıları dalga geçti, bazıları uzaklaştı, bazıları ise yok saydı. Oysa kimse bilmedi: Ben zaten en büyük savaşı kendi içimde veriyordum.
İnsanlardan tek beklentim “çözüm” değil, sadece anlayıştı.
Günlük hayatım da kolay değil. Sabah kalktığımda önce beynimle pazarlık yapıyorum: Bugün hangi düşünceyle savaşacağım? Dışarı çıkmadan önce kapıyı kaç kez kontrol edeceğim? Ellerimi kaç kez yıkayacağım? Ya da gece uyurken aklımı kurcalayan düşüncelerle nasıl baş edeceğim?
Bu durum sadece yorgunluk değil, bir tür zihinsel yıpranma. Ve ben bunu her gün yaşıyorum, kimse fark etmese bile.
Ama yine de yaşıyorum. Bazen tökezleyerek, bazen dimdik, bazen sadece sürünerek... Ama yine de hayattayım. Çünkü pes etmek istemiyorum. Çünkü belki bir gün insanlar ruhsal rahatsızlıkları saklanacak değil, konuşulacak, anlaşılacak şeyler olarak görecek. Belki bir gün insanlar görünmeyen yaraların da gerçek olduğunu kabul edecek.
Bu başlığı açmamın amacı ilgi çekmek değil. Gerçekten, yargılanmadan konuşulacak bir alan açmak istedim. Benimle aynı mücadeleyi veren biri varsa bilin: Yalnız değilsiniz. Ve bu sizin suçunuz değil. Rahatsızlığınız siz değilsiniz. Sadece taşıdığınız bir yük. Ve bu yük bazen paylaştıkça hafifliyor. Eğer benzer şeyler yaşıyorsanız burada konuşabiliriz. Sessiz kalan ama içinden bağıran herkes için bu başlık açık. Çünkü hepimizin görünmeyen bir hikayesi var.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için çerezleri kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…