4. cümlenizdeki durum başka problemleri ortaya çıkarıyor, bu durumu kapatacak bir şey değil mesela. Bunun haricinde bu genel teistik felsefi bir tutum, direkt bir dine indirgeyerek hele kutsal kitaptan şudur böyledir diye yorumlanacak bir durum değil. Burada teizmi felsefi açıdan bir kanıtlama amacı güdülüyor.Tam olarak hangi tanrının ve hangi dinin mucizesinden bahsettiğimize bağlı.
İslami mucizelerden bahsediyorsanız mesela, Kur'an'da mucizenin yalnızca helaktan önce geldiği belirtilir.
Örneğin Nuh tufanını ele alalım: Mucizeye tanık olanlar, bu anlatıyı doğru bir şekilde kabul edersek, yok oldular.
Firavun deniz yarılırken bir mucizeye tanık olur ve "ben de iman ettim" der mesela, Yunus, 10:91'de ise "Şimdi mi?" diye sorulur.
En'am 6:158, mucize geldiği gün önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık iman etmenin fayda sağlamayacağını belirtir.
Şuara, 26:204'te sürekli olarak mucize talebinde bulunanlara da "Azabımızı acele mi istiyorlar?" der.
Yani bundan 2.000 yıl önce doğan bir insanın da mucize bakımından bizden pek bir farkı yoktu denilebilir.
Dolayısı ile mucize seçmek ve beğenmek gibi bir olgunun varlığından söz etmek mümkün değil.
Çok yanlış bir cümle bu. Şartlarımız farklı bir kere, akıl yoluyla açıklanamayan durumlar anlayışımız aşırı büyük bir değişime uğradı evren hakkındaki bilgilerimizin artmasıyla.Yani bundan 2.000 yıl önce doğan bir insanın da mucize bakımından bizden pek bir farkı yoktu denilebilir.
Bu açıklamanın bizim mucize anlayışımızla pek uyuşmadığını da belirtmek isterim. Mucizeyi neye indirgediğimize bağlı, dediğiniz durumu kabul edersek hem Kur'an'daki hem diğer kutsal kitaplardaki birçok durumu "mucize olma durumu"ndan çıkarmamız gerekiyor.Kur'an'da mucizenin yalnızca helaktan önce geldiği belirtilir.
4. cümlenizdeki durum başka problemleri ortaya çıkarıyor, bu durumu kapatacak bir şey değil mesela. Bunun haricinde bu genel teistik felsefi bir tutum, direkt bir dine indirgeyerek hele kutsal kitaptan şudur böyledir diye yorumlanacak bir durum değil. Burada teizmi felsefi açıdan bir kanıtlama amacı güdülüyor.
Çok yanlış bir cümle bu. Şartlarımız farklı bir kere, akıl yoluyla açıklanamayan durumlar anlayışımız aşırı büyük bir değişime uğradı evren hakkındaki bilgilerimizin artmasıyla.
Bu açıklamanın bizim mucize anlayışımızla pek uyuşmadığını da belirtmek isterim. Mucizeyi neye indirgediğimize bağlı, dediğiniz durumu kabul edersek hem Kur'an'daki hem diğer kutsal kitaplardaki birçok durumu "mucize olma durumu"ndan çıkarmamız gerekiyor.
Argümanı bu hâliyle, bir teistik inanışa bağlı olarak yorumlamaya çalıştığımızda dediğiniz durumlar ortaya çıkıyor o konuda haklısınız. Ancak argümanı herhangi bir dine de uyarlayabileceğimizi düşünüyorum. Sadece argümanı bu genel hâliyle tek din üzerinden yorumlamak sıkıntı oluşturuyor. Bunun haricinde büyük 3 teistik inanıştaki ortak değerlerden de yoruyabiliriz bence bu durumu; Musa'nın denizi yarması, Nuh Tufanı vs. gibi mucizeler bu dinler arasında ortak bir değer mesela ve ne kadar farklılıklar olsa da hepsi bir mucizeye işaret ediyor.İlk paragraftaki cümlenize hak veriyorum, o nedenle başlangıçta "Tam olarak hangi tanrının ve hangi dinin mucizesinden bahsettiğimize bağlı." dedim.
Hangi tanrıdan bahsedeceğiz? Monoteistik bir dinin tanrısından mı yoksa politeistik bir dinin tanrısından mı?
Hangi mucizeden bahsedeceğiz? Yıllardır süregelen Nuh tufanı anlatısından mı mesela, yoksa tanrı ile görüştüğünü iddia eden bir din öncüsünün mucizesinden mi?
Dinler aynı anlatılara ve öğretilere sahip değil. 'A' mucizesinden bahsederken belirli bir dinin mucizesinden bahsediyorsunuz, 'B' dinindeki de dahil olmak üzere geriye kalan insanlar ona inanmıyor. Aynısı 'B' dinindeki için de geçerli.
Bu detaylar açığa kavuşmadığından ülkemizdeki en yoğun din üzerinden cevap vermenin daha doğru olduğunu düşündüm.
Bu paragrafınıza tamamen katıldığımı belirtebilirim. Zaten elimizde yeterli bir kanıt bulunmaması hala bu tür konularda felsefeye başvurmamızı, deneyci anlayışı bırakıp tamamen akıl yoluyla bir şeyleri kanıtlama amacımızı oluşturuyor. Deneyle çeşitli konularda ne kadar ilerlersek o konularda felsefe o kadar işlevini kaybediyor fakat bilimin ilgi alanı olmayan etik konusunda veya belirttiğiniz gibi hâlâ cevapsız ve yetersiz olduğu tanrı gibi konularda felseye başvuruyoruz. Olay manasız yani, sadece cevaba ulaşacağımız bir süreçte sabırsızlık ederek cevaplara varmaya çalışıyoruz.Bunda nispeten haklı, nispeten haksız olduğunuzu düşünüyorum.
Evet, çok şey öğrendik. Big Bang mesela, bir başlangıcı işaret ediyor. Entropi mesela, bir başlangıcı işaret etmekle kalmıyor ve bir sonu işaret ediyor.
Ama elimizde kuantum fiziğinin de bazı önemli soru işaretleri var.
Elimizde hâlâ tanrı vardır ya da yoktur demeye yetecek bir delil yok. Hatta bir adım ileriye götüreyim bu adımı.
Durum o kadar anlamsız ki, birisi evrenin kendi kendine var olabileceğini aksi iddia edilemeyecek bir şekilde öne sürebilir. Başka birisi de bu evrenin tanrı tarafından yaratıldığını tabii.
Ne farkı kaldı?
1) Suudi Arabistan Kuran'ı değiştirdi.Bence bunlar çok büyük bir mucize;
1. Kuran'ı Kerim'in hiç değiştirilmemesi bir mucizedir. Ayet'i kelam da bu bahsediliyor.
2. Bugünkü insanlar kötü alışkanlıkları bıraksın diye o kadar bilgin, uzman, profesör uğraşıyor ama kayda değer sonuç almak yerine kötü alışkanlar kitleleri etkileyecek kadar bırakılmıyor üstüne daha da artıyor ama Hz. Muhammed tüm Arap yarım adasındaki kötü alışkanlıkları yok derecesine indiriyor.
Bir de mesela bizler bir oyun program kodluyoruz. Bir ortam oluşturuyoruz oraya hükmedebiliyoruz. Örneğin bir oyunda ayı ikiye yarabiliriz yani. Bunun aynısını tanrı yapınca niye sorun oluyor anlamadım vallahi. Çünkü doğa düzen ve örütünlerin tekrarlarıyla formülüze edilebiliyor. Yani bir düzen çerçevesi var burada. Bu düzeni belirleyen elbet düzenin hilesini de yazabilir.
Ben o yüzden muciziler olmazsa olmaz demiyorum.
Öyle bir şey yok ve olamayacakta ama ben sana kanıt atim;1) Suudi Arabistan Kuran'ı değiştirdi.
O gelmeden önce kötü alışkanlıklar vardı ve o geldikten sonra bitti. O varken tabi yapmazlar. İşte bu da mucizedir bence. Herkes görmüş bir şey iman ediyor.2) Bugünkü insanlar binlerce farklı dinin olduğu, aradığı şeye internetten saniyesinde ulaşabildiği özgür bir ortamda yaşıyorlar. 600 yılında Arap çöllerinde, hele ki peygamber olduğunu iddia eden adamın ve ona aşırı bağlı müritlerinin yönettiği bir ortamda yaşarken insan kolay kolay "kötü alışkanlıklarını" uygulayamaz. Arapların sevdiği iki şey var zaten; içki ve kadın. Kadın konusunda bir sıkıntı yaşamadılar, 4 karı + sınırsız cariye hakkına sahipken zina yapmalarına gerek kalmıyordu. İçkiyi de bulamamışlardır satışı durdurulduğu için.
Suudi Arabistan bunu geçmişte yaptı demedim, günümüzde yapıyorlar.Öyle bir şey yok ve olamayacakta ama ben sana kanıt atim;
Birmingham'da en az 1370 yıllık Kur'an bulundu - BBC News Türkçe
1370 + 8 daha ekle.
Evet o zamanlar Suuid Arabistan yoktu.
"O varken tabii yapamazlar bu da mucizedir bence"O gelmeden önce kötü alışkanlıklar vardı ve o geldikten sonra bitti. O varken tabi yapmazlar. İşte bu da mucizedir bence. Herkes görmüş bir şey iman ediyor.
Dediğin diğer şeyler kulaktan duyma bilgiler.