Yazarlıkta ilk adımlar ve gelecek planları

sorryexee

Decapat
Katılım
16 Nisan 2023
Mesajlar
6
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
19 yaşındayım ve kendi geleceğim için endişeliyim. Ne okuyacağımı bilmiyorum. Sevdiğim bölümler var ama sadece seviyorum. Meslek edinip ömür boyu sevemem. Biyoloji, felsefe, matematik, psikoloji gibi bölümler. On beş yaşımdan beri kitap okuyorum ve yazma yeteneğimin olduğunu fark ettim. Eğer okuyup tavsiye verirseniz çok sevinirim.

Bayım! Kelimeleri usluca kullanabilen kişi için daha güzel bir cinayet nedeni olamaz. Kelimeler keskinleşir ve daha ince anlamlarıyla, daha ince olmalarına rağmen bize vereceği acının kalınlığını her geçmişe dönüklüğümüzde içten hissederiz. Her şey planlanmıştır. Cinayet en ince ayrıntısına kadar düşünüldü. Geriye en içten haliyle, sevecenliğiyle bu odaya adım atacak bizler kaldık. Kapıyı tıklattık. Derin bir sessizlik içerisinde bekliyoruz. Cevap yok. Yoksa boş mudur ev? Bir aptallık edip erken mi geldik? Hafifçe elimizi kaldırdık ve tekrardan, daha sert daha içten bir çağrıyla çalınır kapı. Yeniden sessizlik ve kapı ardına kadar yavaş yavaş açılır. Ne olmuştur içeride? Bir merak sarıyor beni. Katilimiz, bizim sevgili kahramanımız, ince dudaklarını özenle silmiş, bembeyaz dişlerini en ince ayrıntısına kadar temizlemiştir. Aynanın karşısında tüm temizliği, endamı dillere destandır. Vurdumduymazlığıyla bizi küçük dudaklarıyla işleyeceği estetik haz ve kendini biraz da olsa (belki de içimize sinmeyip gitme ihtimalimiz olsa bile katil bunu umursamaz) tamamlama için en pis varlıklardan olmaya hazırdır. Kapıyı ardına kadar açtıktan sonra olağanca gülümsemesiyle bizi karşılar. Tüm şefkatini gösterir ve ilgisi eksik olmaz. İçimiz kıpır kıpır şekilde, yüzümüzde tatlı bir gülümseme; ağlamaklı bir halimiz vardır. Katilin yüzü canlanır, işi daha kolay bir hale gelir. Sade, küçük bir odanın içinde bizden ve katilden bir başkası yoktur. Odanın sadeliği, zihnimizde bizde hem nostaljik hem de rahatsız edici bir etki yaratır. Çalışmayan bir radyo, oturduğumuz tek kişilik koltuk zamanın karşısında savaşını kaybeder. Duvar köşelerindeki fazla olmasa da rutubet, burnumuzun peşini bırakmaz. Oturduğumuz oturma odasının tek penceresinden hafif hafif güneş ışıkları katilin önüne nüfuz eder. Ufak incelememiz sonrası gözlerimiz karşımızdakine döner. Ufak bir gülümsemeyle birkaç sözcük duyulur:

— Sanırım pek hazzetmediniz evimden. Tabii ki haklısınız, biraz eskidir evim. Lakin yıllardır benimledir. Şu köşede dostoyevski'nin örümceği yatar. Onu çok severim. Evimde tek arkadaşımdır. Pek cana yakın biri değildir. Ama olsun, ne sizinle ne benimle davası olur onun. Gözünüz takıldı sanırım paltoya! Buranın soğuğu vurur efendim. Kışın kocaman kırmızı burun hiç istemediğimiz bir şeydir efendim.

— Pek tabii öyledir. Zaten soğuk bırakmaz insanın peşini. Sıcaktan kim ölür efendim?

Yerimiz pek tabii sıkar bizi. Ayağa kalkar camdan bakarız. Manzara pek anlamsızdır. Birkaç bina arkasından batan güneş eşlik eder. Gün ışıkları son kozlarını eve oynar ve çekilir. Hafif esen rüzgarla ciğerlerimizde yaşam kısa süreliğine anlam kazanır. Katil ayağa kalkar ve odada rahatsız edici daireler çizer. Dudaklarından duyamadığımız, anlaşılması zor dualar geçer. Birden durur ve bize döner. Vücudu terlemiş, elleri hafif titreyen görüntüsüyle bize korku vermeye başlar. Birkaç adım atar ve dibimizdedir. Sessizlik yerini nefes alıp vermelere bırakır.

— Bayım, çok çirkinsiniz. Pis suratınız midemi bulandırıyor. Var olmanız için hiçbir sebep yok. Dünya, siz pislikler için fazla büyük. Cehennem bile çirkin görüntünüzü hazmedemez.

Ardından susar, karşılık bekler. Güvenimiz boşa çıkar; üzüntümüz, korkumuz şimdi içgüdü karşısında yok olur. Katil bizi havaya kaldırır, kelimeleri ustalıkla yavaş yavaş büyük bir zevkle söyler. Yavaş yavaş ağlamaya başlarız. Sıska vücudumuz kendini katilin kollarına bırakır. Ölüme yaklaştıkça daha fazla hissederiz karanlığı. Bir dua etmek isteriz ama biz çoktan imanımızı keşişlik yaparken sarp dağlarda bıraktık. Biraz sonra kafamız düşer gövdemize. Tüm ateşli arzularımız sönmüştür. Göz bebeklerimiz tüm sabitliğiyle katile hareketsiz bakar. Bir çift söze mi kurban gittik? Yoksa daha fazlasına mı? Nedir bizi öldüren? Kafamız koltuğun başına değiyor. Ufak kafadaki gözler katili sabit şekilde izler. Her şey, güneşin dünyaya olan ufak vedasının arasına sıkıştırılmıştır. Kollarımız aşağıya sarkıyor, vücudumuz kaskatı, iki büklüm şekilde canlılıktan uzak, değersiz bir nesne görevi görüyor. Katil bize uzun uzun, korka korka bakıyor. Ansızın yaklaşıyor, kolumuzu kaldırıp yaşam belirtimizi sorguluyor.

— Bayım, orada mısınız? Yaşadığınızı söyleyin. Hadi kalkın ve rol yapmayı bırakın. Kim böyle olsun istemiştir ki? Evinize gidin ve sıcak çorbanızdan birkaç yudum alın. Karınıza yaklaşın ve birkaç güzel iltifatla onu neşelendirin. Sizden, size ait olan yaşamı çaldım. Beni Tanrı aşkına affedin!

Şimdi roller değişti. Katil kısa kısa, yüksek sesle ağlıyor. Şimdi haz yerini acıya bıraktı. (devamı var.)
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için çerezleri kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…