Sürprizbozan Hollow Knight: Silksong hikaye incelemesi

Bu konuda spoiler olduğundan sürprizbozan olarak işaretlenmiştir. Spoiler olmadığını düşünüyorsanız konuyu rapor edebilirsiniz.

SkuggaKnight

Decapat
Katılım
15 Haziran 2023
Mesajlar
732
Çözümler
1
UYARI: Bu incelemede Silksong ve Hollow Knight için BÜYÜK SPOILER’LAR içermektedir. Okumadan önce en azından Silksong’un tamamını oynamanızı şiddetle tavsiye ederim (zor olduğunu biliyorum ama biraz dişinizi sıkın; gerçekten değiyor).
UYARI 2:Bu gönderideki bilgilerin tamamı %100 doğrulanmış değildir. Büyük kısmı oyun içi diyaloglara dayansa ve pratikte doğrulanmış sayılsa da, içeriğin bir bölümü sadece teoridir, kanon değildir.

Silksong olaylarından çok önce Pharloom diye tek bir krallık yoktu. Pharloom, yan yana duran ama birbirine tam olarak ait olmayan birçok küçük krallığın oluşturduğu geniş ve kadim bir bölgeydi. Her biri kendi kültürü, inancı ve gücüyle ayakta duruyor; aralarında kırılgan ama gerçek bir barış hüküm sürüyordu.

Batıda, Karak Kumları’ndan gelen savaşçı böceklerin oluşturduğu Karaks Tarikatı, sert iradeli Kabuk Kral Khann tarafından yönetiliyordu. Disiplinliydiler, acımasızdılar ve geri adım atmayı bilmezlerdi. Onların hemen yanında, bambaşka bir doğaya sahip Shellwood yükseliyordu. Burada kılıçlar değil kökler konuşurdu. Nyleth adlı, bitki benzeri ve muhtemelen daha yüce bir varlık; bilinçli bitkileri bir ortak zihin altında yönetiyor, Shellwood’u huzur içinde tutuyordu.

Shellwood’un altındaki topraklar ise sahipsizdi. Mosshome ve Moss Grotto, yosun şamanlarının, salyangoz bilginlerinin ve vahşi yaratıkların dolaştığı bir geçiş bölgesiydi. Ne tam anlamıyla uygarlık vardı ne de kaos; sadece doğanın kendi düzeni.

Doğuda Greymoor bulunuyordu. Sert kabuklu crawbug’lar, Crawfather ve Court of Craws’un otoritesi altında yaşıyor, gücü hiyerarşiyle ölçüyordu. Daha ileride, Wisp Thicket’te ateşe tapan bir tarikat vardı: Yanan Böcekler. Onlar için her şey, kalbinde ölü bir böcek taşıyan devasa bir alev totemi olan Alevin Babası etrafında dönüyordu.

Bir zamanlar cennet gibi olan Bilewater, Stilkin adlı ruhu bükebilen böceklerin yurduydu. Groal the Great tarafından yönetilen bu topraklar, saflığı ve canlılığıyla tanınırdı. Güneyde ise savaşçı karıncalardan oluşan Skarr kabileleri, Avcı Kraliçe Carmelita’nın liderliğinde hem Hunter’s March’a hem de Far Fields’a hükmediyordu.
Ve tüm bu düzenin ucunda, yeşilin krallığı Verdania vardı. Yeşil Prens ve sevgilisi tarafından yönetilen bu krallık, doğayla uyumun simgesiydi.

Her şey, Büyük Anne İpek (Grand Mother Silk) ortaya çıkana kadar böyle sürdü.
O, tüm ipeğin kaynağıydı. Solgun, tanrısal ve korkutucuydu. Etrafındaki bilinçsiz böceklere bilinç bahşediyor, bilinci olanları ise yavaş yavaş kendi iradesine bağlıyordu. Amacı basitti: Pharloom’u tek bir zihin, tek bir irade altında yönetmek. Tıpkı başka bir solgun varlık olan Solgun Kral gibi.
Pharloom’a adım attığında, bölgenin yerel örümcekleri olan Pharlid’leri evrimleştirdi ve Dokumacıları (Weavers) yarattı. Dokumacılar, ipek üzerinde mutlak hakimiyete sahipti. İpekten rünler, zincirler, silahlar ve kutsal metinler örüyorlardı. Güçlerini, doğdukları anda kendilerine verilen şarkı sayesinde kullanıyorlardı.
GMS onlara çocuklarım dedi. İlahi ve ölümsüz olduklarını söyledi. Gerçekten de yaşlanarak ölmezlerdi; ipek tüketerek varlıklarını sürdürebiliyorlardı. Ancak bu ilahilik bir laneti de beraberinde getiriyordu: neredeyse hiç çocuk sahibi olamıyorlardı.

Sonrası fetihti.

Karaks Tarikatı, mercan kulelerinde son böceğe kadar savaştı ve krallarıyla birlikte yok oldu. Skarr kabileleri, solgun ışığa karşı onurla direndi ama yenildi; Avcı Kraliçe Carmelita, Skarrsinger Karmelita’ya dönüştürüldü. Stilkin halkı kaybetti ve üzerlerine inşa edilen Çürütülmüş Kanallar yüzünden toprakları zamanla bildiğimiz iğrenç Bilewater’a dönüştü.
Nyleth bu süreçte muhtemelen öldü. Shellwood, onun anıtını savunan Seth’e kaldı; ta ki zalim Sister Splinter yönetimi ele geçirene kadar. Verdania ise tamamen yok edildi. Yeşil Prens zincire vuruldu, sevgilisinin ruhu ise Cogwork Dancers’ı yaratmak için kullanıldı.

Zaferin ardından Hisar (Citadel) inşa edildi. Yönetim üçe bölündü:
Şarkıyla orduyu yöneten Conductors, kaleyi inşa eden ruh-robot Architects, kadim bilgiyi saklayan Vaultkeepers. Hapishane Slab, hastane Whiteward, gizemli Underworks ve sisle dolu Whispering Vaults ortaya çıktı.

Ama tanrıların hükmü bile sonsuz değildir.

Bir dokumacı isyan etti. İlk Günahkâr ilan edildi ve Slab’de zincire vuruldu. Ardından dokumacılar, kendi doğalarına karşı gelerek Eva’yı yarattı. Başarısız oldular.
GMS ihaneti sezdi ve Phantom’u yarattı. O da kusurluydu. En sonunda Lace doğdu; kusursuz ve sadık.
Ve nihayet, dokumacılar isyan etti. Şarkılarıyla GMS’yi uyuttular. Tüm krallığı, farkında olmadan söylenen dev bir ninniye dönüştürdüler. Çoğu böcek, ibadet ettiğini sanıyordu; aslında bir tanrıyı uyutuyorlardı.
Yıllar geçti. Yalanlar sürdürülemedi. Dokumacılar kaçtı. Bazıları Herrah the Beast önderliğinde Hollow Nest’e ulaştı. Orada, Solgun Kral ile doğan çocuk… Hornet.
Bir tanrının kızı. Bir tanrıçanın torunu.
Ve GMS uyanmaya başladı.
Hornet’in kabusu işte burada başlar.
 
Son düzenleme:
Eline sağlık inceleme bayağı güzel ama tavsiyem bence görseller falan kullansan okuması daha keyifli olur bizim için.
 
Roman şeklinde yazsam daha akıcı olur diye düşündüm hocam. Bir dahaki sefere önerinizi uygulamak isterim.

İnceleme yazarken roman yerine makale olarak bakarsan yazıya bence çok daha iyi olur ama tabii sen yazarken hangisinden keyif alıyorsan devam et.
 
İnceleme yazarken roman yerine makale olarak bakarsan yazıya bence çok daha iyi olur ama tabii sen yazarken hangisinden keyif alıyorsan devam et.
Amacım okuyanın gözünde canladıracak şekilde yazabilmek. Bu yüzden makale gibi düzyazı şeklinde yazmaktansa roman şeklinde yazmak daha keyifli oluyor benim için.
@Tuğra Akın Hocam, okurken gözünüzde bir şeyler canlandı mı sizce? Cevabınız benim için önemli.
 
Amacım okuyanın gözünde canladıracak şekilde yazabilmek. Bu yüzden makale gibi düzyazı şeklinde yazmaktansa roman şeklinde yazmak daha keyifli oluyor benim için.
@Tuğra Akın hocam, okurken gözünüzde bir şeyler canlandı mı sizce? Cevabınız benim için önemli.

Evet canlandı ama bunun sebebi benim zaten oyunu oynamam olabilir sonuçta inceleme genel bir şeydir ve hem oynayan kişi hem de oynamayan kişi için yazılır.

Oynayan kişi için aklında canlanır ama oynamayan kişinin kafası karışabilir.

Romanlarda mekanlar ve karakterler detaylıca anlatılır bu yüzden genelde çok uzun olurlar fakat sen Inceleme'yi o kadar uzun yazamıyacağın için detayları vermekte çok zorlanabilirsin detayları da vermeyince okurun aklına nasıl bir şey geleceği belli olamaz.

Ama önemli olan benim dediklerimden çok bence senin neyden keyif aldığın yönünde eğer bu tarzda yazmayı seviyorsan bence devam et.
Yazdıkça kendini geliştirirsin zaten.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı