WhatsTheMatter
Kilopat
- Katılım
- 23 Şubat 2019
- Mesajlar
- 910
- Çözümler
- 1
Estağfirullah ne sapması, gayet de bilgilendirici oldu ve istifade ettik. Çok teşekkür ederiz.Absürt indirimleri her marka yapıyor. Longines bence giriş lüks seviyesi gerçekten, bu terimlerin bir çoğu aslında boşu boşuna çıkmıyor. Longines'in HydroConquest serisinde artık standart 2824'lerin üzerine çıkılıyor, spesifikasyon olarak da SW-200 veya ETA 2824'lere nazaran daha üstün performans vermesini geçtim daha nitelikli parçalar kullanılıyor. Longines'e giriş lüks seviyesi olarak bakılmasının sebebi bu olsa gerek, Longines ayrıca 5 senelik garanti veriyor ki bu fiyat bandında bu özelliklerde başka bir saat markası yok. Türkiye'yi baz alarak konuşmuyorum, tamamen yurt dışı fiyatlarını göz önünde bulundurarak söylüyorum.
Örnek verecek olursam yine €2000 bandında bile otomatik SW-500'lü cam-chronolar boy gösteriyor, bunlar daha giriş kronograflar. Hala bu fiyat bandında saatçilikte ciddi yeri olan diğer markaların ya eski ya da en alt giriş seviye saatlerine belki erişebiliyorsunuz indirimde. Düz 3 kollu bir Longines doğal olarak giriş lüks seviyesinde kalıyor çünkü bu segmentte aynı standartta başka marka yok. Ardından gelen markalar bir anda €2500-€3000 civarlarına sıçrıyor, tabii ki HC serisinden çok daha fazla ince detaylar ve işçilikle beraberinde. Longines bu iki uç arasında bir köprü gibi.
Swiss made tabiri tabii ki hamurun yoğurulduğu yer olsa dahi ben şahsen Alman saatçiliğini daha çok beğeniyorum. Hanhart, Stowa, Dekla, Damasko, Ickler ailesi markaları(Limes, Defakto, Archimede, Autran&Viala), say say bitmiyor. İsviçrelilerin €3000'ya yaptıklarını €1800-2000'lere yapıyorlar ve ciddi anlamda spesifikasyon ve inovasyon olarak taş çıkartıyorlar bence. Bizde ülkede satılmayan markaları kimse bilmediğinden sadece İsviçre-Japon gibi sadece iki cepheden ibaret sanılıyor saatçilik. Bir de sadece AVM'lerde gördüğümüz mağazalardaki markalar biliniyor, erişim onlara olduğu için. Saatçiliğe gerçekten merak salmış çok az kişi olduğunu düşünüyorum. Gördüğüm kadarıyla sadece koluna takacağı bir sonraki saate kadar alabileceği şeyleri araştırıp bir daha yüzüne bakmıyor insanlar. Zorunda da değiller ama bu süreçte dediğim gibi sığ bir bilgi birikimiyle sadece edinebileceği şeyleri araştırp bilen birinin vereceği tavsiyeler, yapacağı yönlendirmeler de sığ kalıyor bilgisiyle paralel bir şekilde.
Konudan epey saptım, umarım satabilirsiniz saatinizi.
Haklısınız ama işte o mükemmeliyetçi saat "guru"larının aklında bir kere kaldı ya o %50 indirim olayı, bir daha sittin sene çıkmaz, kara listeye almışlar anında
Benim demek istediğim şu: bir ürüne 2000 euro gibi bir para verip hâlâ daha giriş miriş diye hakir görüleceksem hiç saat takmayayım daha iyi diyorum. Ayrica bu fiyatların ciddi manada şişirme olduğuna inandığım için bu fiyata bu ürünleri alırsam kazıklanmış hissederim diye düşünüyorum. Ve bir de, yağmurlu havalarda vs. bileğimde sürekli korumam gereken narin bir eşya ile gezmek bana anksiyete veriyor. Evet dalgıç saatleri ve field watchlar nispeten daha sağlam bu açıdan ama onların da tipi kayık bence.
Anlıyorum, eşyaya bir "yaşanmışlık" katmış oldunuz. Ben ise çok korkak davrandım ve dediğiniz şeyi aşamadım; sürekli korunması gereken bir parça gibi davrandım saate. O yüzden yepyeni görünümde şu an.Bence olay bunu aşmakta. Ben ilk saatimi aldığım gibi duvara çarpıp camını çizmiştim. Şu an saatin de her yeri çizik içinde ama gerçekten ilk günkü haline göre bir dokusu oluştu denebilir. Belki 5-10 yıla ilk saatim olduğu için onun anısına tamir ettiririm camını. Başka bir saatimi de çok zor geçen bir gece sonrası sabah baktığımda bir tarafları çizik içindeydi, en azından camı safir olduğundan sağa sola çarpmaktan çizilmedi ama şu an çok mutluyum onla da.
Ayrıca bu dönemki sıra arkadaşım yeşil Presage takıyordu, aşırı düzgün giyinmemesine rağmen hafif özen gösteren birisiydi ama bence sırıtmıyordu saat. Biraz parlak kalıyor olabilir ama uzaktan bence bayağı şık duruyordu.
Doğru, sunburst kadran ışığı çok iyi yansıtıyor ve bir renk şöleni sunuyor adeta. Ama sorun şu ki ben, gösteriş meraklısı biri değilim, "bakın bileğimde hangi saat var!!!" demektense mütevazi bir A159 takarım kafasındayım. Gerçi onların da bilezikleri kıl çekme yapıyor ve kalitesiz duruyor, kendisi de saat değil bence, Apple "Watch" ne ise o da o. Ama benim çapım ne ki Presage takacağım? Bence bir insan 500 dolarlık saat takacaksa geliri rahat bi 2500 dolar(100 bin tl) falan olmalı.
Bazen aynı düşünceye ben de kapılıyorum. Şu anki saatlerimin hepsini toplasan 200 dolar anca eder. Çooook sonraya hedef olarak bir Rolex 124270 almayı koysam başka saate ihtiyacım olmaz. Sonra da diyorum ki ben kimim Rolex kim yani hayatımda toplasan onun yarısını kazanmamışım. Ama gidip yeni Conquest'i alsam indirimde bile olsa aklım Explorer'da kalacak her türlü. Şahsen bir çözüm bulamadım bu konuya geçtiğimiz aylarda.
Bir yandan vintage Omega bakıyorum ama vintage bilgim gerçekten 0, yine de bulunduğum şehirde biraz dükkanları gezip öğrenmeyi düşünüyorum.
Hans Wilsdorf çok büyük bir deha idi ama Rolex bence artık itici bir marka. Bir şey çok bilindi mi ben soğuyorum. Ve de yani 450 liraya replikası satılıyor, kaldı ki saatlerden anlamayan insanların gözünde 450 liralık versiyonla 450 bin liralık versiyon arasında ahım şahım bir fark yok (replikaların alınmasını teşvik ediyorum gibi anlaşılmasın, nefret ediyorum replikalardan). Ve ben bir gün dolar milyoneri olsam bile ona o parayı vermem. Altı üstü bir aksesuar. Ve ben bir erkeğim, süslenip püslenmeyi pek sevmiyorum.
Vintage Omegalar benim de dikkatimi çekiyor, 20 bin liraya falan olanlar acaba orijinal mi hiç bilmiyorum. O fiyata Omega olmaz herhalde? Tel maşa falan çıkabilir. Bilen birisi bizi aydınlatırsa iyi olur.
Son düzenleme: