500 dolarlık saat alıp pişman olunca ne yapılmalı?

Absürt indirimleri her marka yapıyor. Longines bence giriş lüks seviyesi gerçekten, bu terimlerin bir çoğu aslında boşu boşuna çıkmıyor. Longines'in HydroConquest serisinde artık standart 2824'lerin üzerine çıkılıyor, spesifikasyon olarak da SW-200 veya ETA 2824'lere nazaran daha üstün performans vermesini geçtim daha nitelikli parçalar kullanılıyor. Longines'e giriş lüks seviyesi olarak bakılmasının sebebi bu olsa gerek, Longines ayrıca 5 senelik garanti veriyor ki bu fiyat bandında bu özelliklerde başka bir saat markası yok. Türkiye'yi baz alarak konuşmuyorum, tamamen yurt dışı fiyatlarını göz önünde bulundurarak söylüyorum.

Örnek verecek olursam yine €2000 bandında bile otomatik SW-500'lü cam-chronolar boy gösteriyor, bunlar daha giriş kronograflar. Hala bu fiyat bandında saatçilikte ciddi yeri olan diğer markaların ya eski ya da en alt giriş seviye saatlerine belki erişebiliyorsunuz indirimde. Düz 3 kollu bir Longines doğal olarak giriş lüks seviyesinde kalıyor çünkü bu segmentte aynı standartta başka marka yok. Ardından gelen markalar bir anda €2500-€3000 civarlarına sıçrıyor, tabii ki HC serisinden çok daha fazla ince detaylar ve işçilikle beraberinde. Longines bu iki uç arasında bir köprü gibi.

Swiss made tabiri tabii ki hamurun yoğurulduğu yer olsa dahi ben şahsen Alman saatçiliğini daha çok beğeniyorum. Hanhart, Stowa, Dekla, Damasko, Ickler ailesi markaları(Limes, Defakto, Archimede, Autran&Viala), say say bitmiyor. İsviçrelilerin €3000'ya yaptıklarını €1800-2000'lere yapıyorlar ve ciddi anlamda spesifikasyon ve inovasyon olarak taş çıkartıyorlar bence. Bizde ülkede satılmayan markaları kimse bilmediğinden sadece İsviçre-Japon gibi sadece iki cepheden ibaret sanılıyor saatçilik. Bir de sadece AVM'lerde gördüğümüz mağazalardaki markalar biliniyor, erişim onlara olduğu için. Saatçiliğe gerçekten merak salmış çok az kişi olduğunu düşünüyorum. Gördüğüm kadarıyla sadece koluna takacağı bir sonraki saate kadar alabileceği şeyleri araştırıp bir daha yüzüne bakmıyor insanlar. Zorunda da değiller ama bu süreçte dediğim gibi sığ bir bilgi birikimiyle sadece edinebileceği şeyleri araştırp bilen birinin vereceği tavsiyeler, yapacağı yönlendirmeler de sığ kalıyor bilgisiyle paralel bir şekilde.

Konudan epey saptım, umarım satabilirsiniz saatinizi.
Estağfirullah ne sapması, gayet de bilgilendirici oldu ve istifade ettik. Çok teşekkür ederiz.
Haklısınız ama işte o mükemmeliyetçi saat "guru"larının aklında bir kere kaldı ya o %50 indirim olayı, bir daha sittin sene çıkmaz, kara listeye almışlar anında :D
Benim demek istediğim şu: bir ürüne 2000 euro gibi bir para verip hâlâ daha giriş miriş diye hakir görüleceksem hiç saat takmayayım daha iyi diyorum. Ayrica bu fiyatların ciddi manada şişirme olduğuna inandığım için bu fiyata bu ürünleri alırsam kazıklanmış hissederim diye düşünüyorum. Ve bir de, yağmurlu havalarda vs. bileğimde sürekli korumam gereken narin bir eşya ile gezmek bana anksiyete veriyor. Evet dalgıç saatleri ve field watchlar nispeten daha sağlam bu açıdan ama onların da tipi kayık bence.

Bence olay bunu aşmakta. Ben ilk saatimi aldığım gibi duvara çarpıp camını çizmiştim. Şu an saatin de her yeri çizik içinde ama gerçekten ilk günkü haline göre bir dokusu oluştu denebilir. Belki 5-10 yıla ilk saatim olduğu için onun anısına tamir ettiririm camını. Başka bir saatimi de çok zor geçen bir gece sonrası sabah baktığımda bir tarafları çizik içindeydi, en azından camı safir olduğundan sağa sola çarpmaktan çizilmedi ama şu an çok mutluyum onla da.

Ayrıca bu dönemki sıra arkadaşım yeşil Presage takıyordu, aşırı düzgün giyinmemesine rağmen hafif özen gösteren birisiydi ama bence sırıtmıyordu saat. Biraz parlak kalıyor olabilir ama uzaktan bence bayağı şık duruyordu.
Anlıyorum, eşyaya bir "yaşanmışlık" katmış oldunuz. Ben ise çok korkak davrandım ve dediğiniz şeyi aşamadım; sürekli korunması gereken bir parça gibi davrandım saate. O yüzden yepyeni görünümde şu an.

Doğru, sunburst kadran ışığı çok iyi yansıtıyor ve bir renk şöleni sunuyor adeta. Ama sorun şu ki ben, gösteriş meraklısı biri değilim, "bakın bileğimde hangi saat var!!!" demektense mütevazi bir A159 takarım kafasındayım. Gerçi onların da bilezikleri kıl çekme yapıyor ve kalitesiz duruyor, kendisi de saat değil bence, Apple "Watch" ne ise o da o. Ama benim çapım ne ki Presage takacağım? Bence bir insan 500 dolarlık saat takacaksa geliri rahat bi 2500 dolar(100 bin tl) falan olmalı.

Bazen aynı düşünceye ben de kapılıyorum. Şu anki saatlerimin hepsini toplasan 200 dolar anca eder. Çooook sonraya hedef olarak bir Rolex 124270 almayı koysam başka saate ihtiyacım olmaz. Sonra da diyorum ki ben kimim Rolex kim yani hayatımda toplasan onun yarısını kazanmamışım. Ama gidip yeni Conquest'i alsam indirimde bile olsa aklım Explorer'da kalacak her türlü. Şahsen bir çözüm bulamadım bu konuya geçtiğimiz aylarda.

Bir yandan vintage Omega bakıyorum ama vintage bilgim gerçekten 0, yine de bulunduğum şehirde biraz dükkanları gezip öğrenmeyi düşünüyorum.

Hans Wilsdorf çok büyük bir deha idi ama Rolex bence artık itici bir marka. Bir şey çok bilindi mi ben soğuyorum. Ve de yani 450 liraya replikası satılıyor, kaldı ki saatlerden anlamayan insanların gözünde 450 liralık versiyonla 450 bin liralık versiyon arasında ahım şahım bir fark yok (replikaların alınmasını teşvik ediyorum gibi anlaşılmasın, nefret ediyorum replikalardan). Ve ben bir gün dolar milyoneri olsam bile ona o parayı vermem. Altı üstü bir aksesuar. Ve ben bir erkeğim, süslenip püslenmeyi pek sevmiyorum.

Vintage Omegalar benim de dikkatimi çekiyor, 20 bin liraya falan olanlar acaba orijinal mi hiç bilmiyorum. O fiyata Omega olmaz herhalde? Tel maşa falan çıkabilir. Bilen birisi bizi aydınlatırsa iyi olur.
 
Son düzenleme:
Estağfirullah ne sapması, gayet de bilgilendirici oldu ve istifade ettik. Çok teşekkür ederiz.
Haklısınız ama işte o mükemmeliyetçi saat "guru"larının aklında bir kere kaldı ya o %50 indirim olayı, bir daha sittin sene çıkmaz, kara listeye almışlar anında :D
Benim demek istediğim şu: bir ürüne 2000 euro gibi bir para verip hâlâ daha giriş miriş diye hakir görüleceksem hiç saat takmayayım daha iyi diyorum. Ayrica bu fiyatların ciddi manada şişirme olduğuna inandığım için bu fiyata bu ürünleri alırsam kazıklanmış hissederim diye düşünüyorum. Ve bir de, yağmurlu havalarda vs. bileğimde sürekli korumam gereken narin bir eşya ile gezmek bana anksiyete veriyor. Evet dalgıç saatleri ve field watchlar nispeten daha sağlam bu açıdan ama onların da tipi kayık bence.


Anlıyorum, eşyaya bir "yaşanmışlık" katmış oldunuz. Ben ise çok korkak davrandım ve dediğiniz şeyi aşamadım; sürekli korunması gereken bir parça gibi davrandım saate. O yüzden yepyeni görünümde şu an.

Doğru, sunburst kadran ışığı çok iyi yansıtıyor ve bir renk şöleni sunuyor adeta. Ama sorun şu ki ben, gösteriş meraklısı biri değilim, "bakın bileğimde hangi saat var!!!" demektense mütevazi bir A159 takarım kafasındayım. Gerçi onların da bilezikleri kıl çekme yapıyor ve kalitesiz duruyor, kendisi de saat değil bence, Apple "Watch" ne ise o da o. Ama benim çapım ne ki Presage takacağım? Bence bir insan 500 dolarlık saat takacaksa geliri rahat bi 2500 dolar(100 bin tl) falan olmalı.



Hans Wilsdorf çok büyük bir deha idi ama Rolex bence artık itici bir marka. Bir şey çok bilindi mi ben soğuyorum. Ve de yani 450 liraya replikası satılıyor, kaldı ki saatlerden anlamayan insanların gözünde 450 liralık versiyonla 450 bin liralık versiyon arasında ahım şahım bir fark yok (replikaların alınmasını teşvik ediyorum gibi anlaşılmasın, nefret ediyorum replikalardan). Ve ben bir gün dolar milyoneri olsam bile ona o parayı vermem. Altı üstü bir aksesuar. Ve ben bir erkeğim, süslenip püslenmeyi pek sevmiyorum.

Vintage Omegalar benim de dikkatimi çekiyor, 20 bin liraya falan olanlar acaba orijinal mi hiç bilmiyorum. O fiyata Omega olmaz herhalde? Tel maşa falan çıkabilir. Bilen birisi bizi aydınlatırsa iyi olur.
O sözde saat gurularının bir şey bildikleri yok. Omega, Jaeger-LeCoultre gibi markalar bile indirim yapıyorlar dönem dönem. İndirim yapmanın marka değerini, itibarını düşürdüğünü düşünüyorlarsa durum vahim. Çok ezbere bilgi dönüyor Türk saat topluluklarında.

Giriş seviye olması saatin kötü olduğu anlamına gelmiyor, sonuçta lüks bir ürün kategorisi kol saatleri. Ancak saati alırken ödediğiniz miktara da çok takılmamak lazım çünkü çoğu kişi ardından her 6-7 senede bir ödeyeceğiniz servis ücretini unutuyor. Kıt kanaat €3000'luk bir saat aldıysanız 15 sene içinde neredeyse bir o kadar da servisine vereceksiniz, bunu da göz önünde bulundurmak lazım örneğin.

Dalgıç ve field tarz saatleri beğenmeyişinize bir şey diyemem, tercih meselesi. Benim de en beğendiğim türler field kronograflar. Hanhart 417, Stowa 1938 vb. saatler. Sırf görüntüden ziyade tamamen hikaye arıyorum ben de. Ancak "aya çıkmış yahu" deyip alakam olmadığı halde, ömrüm boyunca bir kere astronomi araştırmayıp Moonwatch öven biri değilim :). Denk getirebilirsem bu sene Hanhart 417'yi edineceğim, amacım çok sevdiğim 2. dünya savaşı dönemi Alman askeri havacılığında ikon olmuş bu markadan bir saat edinmek. Benim için taktığım saatin daha az bilinmesi, bakıp "aaa bu şu şu değil mi" denilmemesi daha cazip.

Tek katılmadığım nokta 450 liralık asatle 450 bin liralık saat karşılaştırmanız. Bence lüks kategorisindeki saatlerle biraz daha vakit geçirirseniz gözünüze çarpmaya başlayacak çünkü bence arada feci bir fark var. Sadece görsel değil ama üründen aldığınız kalite eğrisi sizin bahsettiğinizden çok çok yükseklerde bence. Lüks üründe mantık biraz yersiz olsa da boşu boşuna o kadar para vermiyorsunuz saatçilikte tarihi olan markalara. İşin arkasında sektöre şöyle göz kısıp incelememiş birinin akıl edemeyeceği kadar büyük bir emek ve birikim var. Bunun başta İsviçre gibi sanatı, zanaatı korumayı ve teşvik etmeyi seven ülkeler için değeri paha biçilemez, bu yüzden saat sektöründe çalkalanmalar olduğu zaman resmen devlet çıkıp çalışanların maaşlarını ödüyor saatçiliğe ayırılan havuzdan. Bu yaz aylarında haber olmuştu yanlış hatırlamıyorsam.
 
O sözde saat gurularının bir şey bildikleri yok. Omega, Jaeger-LeCoultre gibi markalar bile indirim yapıyorlar dönem dönem. İndirim yapmanın marka değerini, itibarını düşürdüğünü düşünüyorlarsa durum vahim. Çok ezbere bilgi dönüyor Türk saat topluluklarında.

Giriş seviye olması saatin kötü olduğu anlamına gelmiyor, sonuçta lüks bir ürün kategorisi kol saatleri. Ancak saati alırken ödediğiniz miktara da çok takılmamak lazım çünkü çoğu kişi ardından her 6-7 senede bir ödeyeceğiniz servis ücretini unutuyor. Kıt kanaat €3000'luk bir saat aldıysanız 15 sene içinde neredeyse bir o kadar da servisine vereceksiniz, bunu da göz önünde bulundurmak lazım örneğin.
Bir markada %50 indirim yapmak, bir dönemlik bile olsa adet haline gelmişse, o markadan ben de soğurum. Çünkü bir saatin kıymeti yarı yarıya düşmez bir anda, veya satış stratejisi gereği düşüyormuş gibi yapılırsa yine itici gelir bana (hani bazı marketler yarım kilo peynirin fiyatı aslında 200 TL iken 400'den 200'e düşmüş gibi gösterir ya satmak için, aynı hesap.

Giriş seviye olması saatin kötü olduğu anlamına gelmiyor, sonuçta lüks bir ürün kategorisi kol saatleri. Ancak saati alırken ödediğiniz miktara da çok takılmamak lazım çünkü çoğu kişi ardından her 6-7 senede bir ödeyeceğiniz servis ücretini unutuyor. Kıt kanaat €3000'luk bir saat aldıysanız 15 sene içinde neredeyse bir o kadar da servisine vereceksiniz, bunu da göz önünde bulundurmak lazım örneğin.
İşte sürekli bakım isteyen narin bir şey. Casiolar, G shocklar ise taş gibi oluyor, ve fiyatları gereği başlarına bir şey gelse bile disposable olduklarını bildiğiniz için eskisini/bozulanını çöpe atıp yenisini alabiliyorsunuz. Tabi plastik/kauçuk malzemeler vs. çok ucuz hissettiriyor, o ayrı. Mutlaka hakiki deri kayışla falan modifiye yapmak lazım.
Hanhart 417, Stowa 1938
Bu tip niş modellerin başına bir şey geldiğinde veya bakım zamanı geldiğinde ne oluyor? Zannederim TR'de servisleri falan yok?

Tek katılmadığım nokta 450 liralık asatle 450 bin liralık saat karşılaştırmanız. Bence lüks kategorisindeki saatlerle biraz daha vakit geçirirseniz gözünüze çarpmaya başlayacak çünkü bence arada feci bir fark var. Sadece görsel değil ama üründen aldığınız kalite eğrisi sizin bahsettiğinizden çok çok yükseklerde bence. Lüks üründe mantık biraz yersiz olsa da boşu boşuna o kadar para vermiyorsunuz saatçilikte tarihi olan markalara. İşin arkasında sektöre şöyle göz kısıp incelememiş birinin akıl edemeyeceği kadar büyük bir emek ve birikim var. Bunun başta İsviçre gibi sanatı, zanaatı korumayı ve teşvik etmeyi seven ülkeler için değeri paha biçilemez, bu yüzden saat sektöründe çalkalanmalar olduğu zaman resmen devlet çıkıp çalışanların maaşlarını ödüyor saatçiliğe ayırılan havuzdan. Bu yaz aylarında haber olmuştu yanlış hatırlamıyorsam.
Yok hocam, biraz yanlış anlaşıldım sanırım. Aradaki farkı ben elbette biliyor ve takdir ediyorum. Ben halktan insanlar adına konuştum, mesela bir vücut geliştirme fenomeni var ya bizde Bob diye, o bile "450 ile 450 binliğin arasındaki farkı bilmem, anlamam ben" diyor. Ki yani nüfusun en az %95'i böyle.
Ben diyorum ki: 10 bin dolarlık saat, aslında o kadar etmez, etse etse 2 bin eder (bu benim subjektif görüşüm). Ama horoloji ile hiç ilgilenmeyen halk nezdinde arada fark yok gibi bir şey.


Bu arada ben İsviçre övücülüğüne de asla katılmıyorum. Sizin de malumunuz, İsviçre saatçiliği hiç te öyle lüks, prestijli vs bir başlangıca sahip değil. Gariban yevmiyeci adamlar yaratıyor bu sektörü.
Kaldı ki Japonya, Quartz krizi de dahil, mekanikte/zaman tutmada vs de İsviçreyi geçeli yarım asır oldu. İsviçreliler, Japonların, İsviçrede yapılan yarışmaya katılmasını bile yasakladı bu yüzden (kendilerinden daha iyi yapıyorlar ve bu onları rezil ediyor diye). Grand Seiko ile zaten fark çok bariz açıldı (kendi subjektif görüşüm). GSnin bizde 10 bin olan modelleri, Japonyada 5 bin dolar falan. Bence o kadar zanaatkârlığa, mühendisliğe falan rağmen yine verilmez o para. Gereksiz pahalı.
 
Son düzenleme:
Bir markada %50 indirim yapmak, bir dönemlik bile olsa adet haline gelmişse, o markadan ben de soğurum. Çünkü bir saatin kıymeti yarı yarıya düşmez bir anda, veya satış stratejisi gereği düşüyormuş gibi yapılırsa yine itici gelir bana (hani bazı marketler yarım kilo peynirin fiyatı aslında 200 TL iken 400'den 200'e düşmüş gibi gösterir ya satmak için, aynı hesap.


İşte sürekli bakım isteyen narin bir şey. Casiolar, G shocklar ise taş gibi oluyor, ve fiyatları gereği başlarına bir şey gelse bile disposable olduklarını bildiğiniz için eskisini/bozulanını çöpe atıp yenisini alabiliyorsunuz. Tabi plastik/kauçuk malzemeler vs. çok ucuz hissettiriyor, o ayrı. Mutlaka hakiki deri kayışla falan modifiye yapmak lazım.

Bu tip niş modellerin başına bir şey geldiğinde veya bakım zamanı geldiğinde ne oluyor? Zannederim TR'de servisleri falan yok?


Yok hocam, biraz yanlış anlaşıldım sanırım. Aradaki farkı ben elbette biliyor ve takdir ediyorum. Ben halktan insanlar adına konuştum, mesela bir vücut geliştirme fenomeni var ya bizde Bob diye, o bile "450 ile 450 binliğin arasındaki farkı bilmem, anlamam ben" diyor. Ki yani nüfusun en az %95'i böyle.
Ben diyorum ki: 10 bin dolarlık saat, aslında o kadar etmez, etse etse 2 bin eder (bu benim subjektif görüşüm). Ama horoloji ile hiç ilgilenmeyen halk nezdinde arada fark yok gibi bir şey.


Bu arada ben İsviçre övücülüğüne de asla katılmıyorum. Sizin de malumunuz, İsviçre saatçiliği hiç te öyle lüks, prestijli vs bir başlangıca sahip değil. Gariban yevmiyeci adamlar yaratıyor bu sektörü.
Kaldı ki Japonya, Quartz krizi de dahil, mekanikte/zaman tutmada vs de İsviçreyi geçeli yarım asır oldu. İsviçreliler, Japonların, İsviçrede yapılan yarışmaya katılmasını bile yasakladı bu yüzden (kendilerinden daha iyi yapıyorlar ve bu onları rezil ediyor diye). Grand Seiko ile zaten fark çok bariz açıldı (kendi subjektif görüşüm)
Bu durumda piyasadaki bütün markalardan soğumanız gerekiyor. Audemars Piguet, JLC, benim bildiğim kadarıyla resmi mağazasında düzenli müşterisine indirim yapmayan bir saat markası yok. Saati düz liste fiyatına internetten aldığınızda fahiş fiyat ödemiş oluyorsunuz. Bazı markalar yapmıyor dense de 1-2 alışverişten sonra size mutlaka yardımcı olmak adına herhangi birine nazaran %15-20'lere kadar varan miktarlarda indirim yapıyorlar. Buna bizzat bir Omega butiğinden satın alım yapan bir yakınımdan da şahidim.

Saatlere dayanıklık açısından bakacak olursak bence quartz G-Shock vari saatlerin dayanıklılığı amaca göre tartışılır. Garmin 6X-7X, Tactix gibi saatler aktif olarak da cephede kullanılıyor. Ancak tarihine baktığınız zaman saatlerdeki çoğu inovasyon askeri ihtiyaçlardan dolayı yapılmış, su geçirmezlikten metal parça kullanımı, toz ve kir geçirmezlik vb. tüm özellikler önce sahada askerler ya da görev amaçlı kullanılmış. Bir Doxa Sub, Limes diverları gibi saatler G-Shock'tan daha dayanıklı dalış için örnek verecek olursak. Özellikle Amerikan özel kuvvetlerinde meşhurdur bu yüzden bazı modeller, askerler G-Shock yerine binlerce dolar verip Breitling, Omega'lar takıyorlar, hala da bazı kuvvetlere özel üretim yapıyor bazı lüks saat markaları. Marathon, CWC, Bell&Ross, Squale diye başlasak uzar gider liste. G-Shock'un quartz/solar mekanizması 15 sene gitse bile kasası dış etkenlerden dolayı çelik kadar uzun ömürlü olmayabilir.

Ben şahsen resmi servisini Türkiye'de yaptıramayacağım hiçbir saati burada vermiyorum. Yurt dışına çıkıldığında ya da tanıdığınız aracılığıyla orada servise vermek tek mantıklı yol. Buradaki herhangi bir usta ne parça tedariğini ne de bakımını düzgün yapamıyor. Damasko'nun özel patentli DAMEST kaplaması var örneğin. Buzla sertleştirilmiş ya da sertleştirilmiş denizaltı çeliği teknolojisi var bu markanın saat kasalarında, yaptıracağınız bakım kasayla alakalıysa sadece Damasko yapabilir bakımını. Ancak mekanizmayla ilgili bir şeyse içerisinde in-house bir mekanizma ya da modifikasyon yoksa yine çoğu saatçi muhtemelen düşük işçilikle de olsa burada da icabına bakabilir.

Tabii ki ilgisi olmayan aradaki farkı anlayamayacak, ancak bu da sadece kol saatlerinde olan bir şey değil. Giyim kuşamda, yediğiniz içtiğiniz her şeyde birilerinden daha lükse kaçıyor olabilirsiniz. İkimiz de bunun gösteriş amacıyla kullanılmasına karşıyız belli ki. Ancak yine 10 bin dolarlık bir saatin 2 bin dolar ediyor oluşunda fikirlerimiz ayrı, işin içine ciddi komplikasyonlar girdiğinde 2 bin doları fazlasıyla aşan çok derin bir üretim zinciri oluşuyor. Ha bence çok da uzak değilsiniz, €2000-€8000 arasındaki saatlerde teknik spesifikasyon ve komplikasyon olarak ciddi farklar olsa da bunun üzerindeki çoğu saat artık tartışılmaz derecede saf lükse kaçıyor, aldığınız kalitede gözle görülür ya da hissedilir bir fark olduğunu da düşünmüyorum.
 
Bu durumda piyasadaki bütün markalardan soğumanız gerekiyor. Audemars Piguet, JLC, benim bildiğim kadarıyla resmi mağazasında düzenli müşterisine indirim yapmayan bir saat markası yok. Saati düz liste fiyatına internetten aldığınızda fahiş fiyat ödemiş oluyorsunuz. Bazı markalar yapmıyor dense de 1-2 alışverişten sonra size mutlaka yardımcı olmak adına herhangi birine nazaran %15-20'lere kadar varan miktarlarda indirim yapıyorlar. Buna bizzat bir Omega butiğinden satın alım yapan bir yakınımdan da şahidim.

Saatlere dayanıklık açısından bakacak olursak bence quartz G-Shock vari saatlerin dayanıklılığı amaca göre tartışılır. Garmin 6X-7X, Tactix gibi saatler aktif olarak da cephede kullanılıyor. Ancak tarihine baktığınız zaman saatlerdeki çoğu inovasyon askeri ihtiyaçlardan dolayı yapılmış, su geçirmezlikten metal parça kullanımı, toz ve kir geçirmezlik vb. tüm özellikler önce sahada askerler ya da görev amaçlı kullanılmış. Bir Doxa Sub, Limes diverları gibi saatler G-Shock'tan daha dayanıklı dalış için örnek verecek olursak. Özellikle Amerikan özel kuvvetlerinde meşhurdur bu yüzden bazı modeller, askerler G-Shock yerine binlerce dolar verip Breitling, Omega'lar takıyorlar, hala da bazı kuvvetlere özel üretim yapıyor bazı lüks saat markaları. Marathon, CWC, Bell&Ross, Squale diye başlasak uzar gider liste. G-Shock'un quartz/solar mekanizması 15 sene gitse bile kasası dış etkenlerden dolayı çelik kadar uzun ömürlü olmayabilir.

Ben şahsen resmi servisini Türkiye'de yaptıramayacağım hiçbir saati burada vermiyorum. Yurt dışına çıkıldığında ya da tanıdığınız aracılığıyla orada servise vermek tek mantıklı yol. Buradaki herhangi bir usta ne parça tedariğini ne de bakımını düzgün yapamıyor. Damasko'nun özel patentli DAMEST kaplaması var örneğin. Buzla sertleştirilmiş ya da sertleştirilmiş denizaltı çeliği teknolojisi var bu markanın saat kasalarında, yaptıracağınız bakım kasayla alakalıysa sadece Damasko yapabilir bakımını. Ancak mekanizmayla ilgili bir şeyse içerisinde in-house bir mekanizma ya da modifikasyon yoksa yine çoğu saatçi muhtemelen düşük işçilikle de olsa burada da icabına bakabilir.

Tabii ki ilgisi olmayan aradaki farkı anlayamayacak, ancak bu da sadece kol saatlerinde olan bir şey değil. Giyim kuşamda, yediğiniz içtiğiniz her şeyde birilerinden daha lükse kaçıyor olabilirsiniz. İkimiz de bunun gösteriş amacıyla kullanılmasına karşıyız belli ki. Ancak yine 10 bin dolarlık bir saatin 2 bin dolar ediyor oluşunda fikirlerimiz ayrı, işin içine ciddi komplikasyonlar girdiğinde 2 bin doları fazlasıyla aşan çok derin bir üretim zinciri oluşuyor. Ha bence çok da uzak değilsiniz, €2000-€8000 arasındaki saatlerde teknik spesifikasyon ve komplikasyon olarak ciddi farklar olsa da bunun üzerindeki çoğu saat artık tartışılmaz derecede saf lükse kaçıyor, aldığınız kalitede gözle görülür ya da hissedilir bir fark olduğunu da düşünmüyorum.
%20'ye kadar indirim herkes için okeydir ama %50lik kampanyaları sıradanlaştırmış bir ara Lonjin. Bu saat nerdleri için red flagmiş. Bilmiyorum artık. Köklü marka neticede ama köklü olup saçma işler yapan markalar da çok.

Bunun dışında dediklerinize katılıyorum tamamen. Yorumlarınız epey bilgilendirici oldu, canı gönülden teşekkür ederim.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Technopat Haberler

Yeni mesajlar

Geri
Yukarı