Anasayfa Yazar Köşeleri Modern Zamanlar Makinalaşmak? Daha Ne Gördük ki?

Makinalaşmak? Daha Ne Gördük ki?

Deus Ex oynarken Nazım Hikmet’in 1923 yılında yazdığı o ünlü futuristik şiiri düşünmeden edemedim. Makinalaşmak istiyorum! Bir sonra ki çağa geçmek, feodal zincirlerden kurtulup evrilmeye devam etmek… Yeni ve bambaşka bir insanlığın özlemini çekmek…

Birkaç gün sonra 40 yaşını doldurmuş olacağım. Bu 40 yılda teknolojinin en az geçen yüzyılın başındaki kadar şaşırtıcı, heyecan verici ve ürkütücü bir biçimde geliştiğini izleme şansım oldu. Zaman zaman insanlığın yaşadığı bir büyük geçiş dönemine şahitlik ettiğimi düşünmekten alamadım kendimi. Şüphesiz Nazım Hikmet de aynı duyguları tatmıştır kendi döneminde, çünkü onun çağı da hiç küçümsenecek bir zaman değildi. Einstein’ın, Bohr’un, Heisenberg’in ve daha nicesinin zamanıydı…

Ama şimdi… Şimdi işler biraz daha farklı. Nazım Hikmet’in dizelerinde beliren öğeler makinelerin sağlayacağı daha iyi, daha insancıl bir yaşama yönelik umutlardı. Oysa benim gelecekte gördüklerim, eğer sağ olsaydı belki onu ve çağdaşlarını korkutabilecek denli yabancı öğeler. Onlar makine ve insanı hep ayrı gördüler. Efendi ve köle gibi. Makine işler, usta övünür.

Eğer bir kırk sene daha yaşarsam, tahmin ediyorum ki öldüğümde vücudumda birden fazla sibernetik implant olacaktır, tabii nano-botları saymazsak. Ve tahminen bunların bir kısmı da çoktan demode olmuş, ama yenisini edinmeye gücümün yetmediği ya da vazgeçmek istemeyecek denli çok bağlandığım modeller olacaktır. Adeta canımdan bir parça? Şüphesiz!

Doğrusunu isterseniz, en azından benim bakış açımla, Homo Sapiens çoktan zamanını doldurdu. İlk mekanik kalp yeni sahibinin göğüs kafesi içinde atmaya başladığı gün oldu bu. Bu yeni insana ne isim vermek lazım? Homo Sibernetikus? Ya da belki Siber Sapiens? Deus Ex Machina? Ne isim verdiğiniz pek önemli değil aslında, önemli olan şey eskilerle yeniler arasında nasıl bir kuşak çatışmasının yaşanacağı… Bilgisayar yüzünden babanızla yaşadığınız ilk ağız dalaşını hatırlıyor musunuz? Şimdi oturup onu 50 Megatonluk termo-nükleer savaş başlıklarıyla yaptığınızı düşünün…

Geleceğimiz için korkmamız gereken şey makineler değil… Bizleriz…