Anasayfa Makale Gelecek Vaat Eden 5 Bağımsız Oyun

Gelecek Vaat Eden 5 Bağımsız Oyun

Next Fest Etkinliği’nde oynadığım ve gelecek vaat ettiğini düşündüğüm 5 farklı oyunu bu yazıda sizler ile paylaşıyorum.

Steam, dünya genelinde artık bir ekol haline gelmiş ve bilgisayar oyunlarının merkezi durumunda. Platform, online bir oyun mağazası olarak neredeyse tekel bir firma olmasına karşın, halen oyuncu dostu olmaya ve platformunu geliştirmeye devam ediyor. Steam’in içeresinde bulunan gerek topluluk merkezi gerek küratör grupları ve gerekse sahip olduğu ara yüz, oyun dünyasının zamanla yeniden şekillenmesine ve oyun kültürünün büyümesine kuşkusuz büyük anlamda katkı sağlamakta.

Steam, sahip olduğu oyun kültürünün misyonunu devam ettirebilmek adına her yıl ara ara Next Fest benzeri etkinlikler düzenliyor. Bu etkinliklerin amacı ise hem demo kültürünü devam ettirebilmek hem de oyuncuya yeni oyunları tanıma fırsatı vermek ve oyun yapımcılarına oyunlarını test etme imkânı sağlamak.

Demo Kültürü Nedir?

Demo dediğimiz olay aslında yıllardan beri pek çok farklı iş alanında kullanılmakta. Demo sürümlerinin avantajlarına ve amaçlarına alt başlığın ilerleyen noktalarında değiniyor olacağım. Ancak ilk olarak oyun dünyasında demo kültürünün yerinden bahsetmek istiyorum.

90’lı yıllarda yazılı oyun basın kuruluşları (oyun dergileri) dergilerin yanında çeşitli oyunlara ait farklı demoların olduğu CD’leri kullanıcılarına eşantiyon olarak dağıtırdı. Bu o dönemden gelme bir kültür diyebiliriz. Her ay başı aldığımız o oyun dergilerinin ambalajını heyecanla yırtar, içerisinden çıkan posteri odamızın duvarına asar ve hemen ardından o içeresinde esrarengiz pek çok oyunun olduğu karma CD’yi bilgisayarımıza takardık. Bu demo CD’ler biz oyunculara adını bile duymadığımız pek çok oyunu deneme fırsatı sağlardı.

Demo oyun CD’leri hiçbir zaman baştan sona bir oyun deneyimi sunmaz. Zaten amacı da bu değildir. Demo oyunların amacı, yapımcının yapmış olduğu oyunun kısıtlı bir bölümünü oyuncuya oynatmak üzerine kurulu. Türkiye’de yaşayan oyuncular olarak 90’lı yıllarda bilgisayar oyunlarına zaten kısıtlı erişimi olan bir nesil olarak, demolar o dönemin oyuncuları için bir velinimetti.

Demo yapımların ise temelde iki amacı bulunur. Birincisi yapımcının sahip olduğu ürünü test etmesi, ikincisi ise pazarlama stratejisi. O dönemlerde malum reklam endüstrisi bu denli gelişmediğinden dolayı markalar kullanıcılarına ürünü satın almadan denettirmek gibi bir amaç güdüyorlardı. Böylelikle müşteri denediği üründen emin olarak herhangi bir sürpriz yaşamadan ürünü satın alabiliyor ve müşteri memnuniyeti oluşturulabiliyordu.

Değişen zaman ile birlikte oyun şirketleri ne yazık ki yavaş yavaş demo kültürünü geride bırakmaya başladı. Bu noktada özellikle son zamanlarda sevgili Steam, bu durum karşısında sorumluluk üstlenerek, bu ruhu ve kültürü geri getirebilmek adına çalışmalarına devam ediyor. Steam, ara ara yaptığı demo etkinlikler ile bağımsız yapımcıların oyuncular ile buluşmasına olanak sağlıyor ve yapımcıların normalde oyunlarını gösterebilecekleri kişi sayısından çok daha fazla kişiye oyunlarını gösterme imkânı sağlıyor. Steam gibi bir platformun bağımsız yapımcılara bu denli destek çıkması oldukça hoş bir davranış.

Steam’de yer alan demo etkinlikleri en az yapımcılar kadar oyuncular içinde iyi birer fırsat. Eğer siz de benim gibi genel geçer ve belirli kalıplara sığdırılmış oyunlardan sıkılan ve sizi heyecanlandırabilecek bağımsız oyunlardan hoşlanıyorsanız, bu etkinlikleri kaçırmamanızda fayda var. Özellikle demo oyunların oyuncular nezdinde şöyle bir faydası var. Bağımsız oyunları çoğunlukta oynayan oyuncular bilir ki bağımsız oyun bulmak ve satın alma işi bazen kumara dönebiliyor. Evet, Steam üzerinden bir oyun satın almadan önce topluluk merkezinden oyun hakkında pek çok fikir edinebiliyorsunuz. Buna ek olarak günümüzde neredeyse her oyun için yeterli görsel materyal internet ortamında yer almakta. Ancak oyunlar herkes için farklı sonuçlar gösterebilir. Peki bu ne demek? Bağımsız oyunlarda o oyunları özel kılan belli başlı şeyler olsa da oyunu beğenen oyuncuların söz konusu yapımı neden beğendikleri çok spesifik konulardan kaynaklı olabiliyor.

Söz konusu oyunlar bilindik ve seri haline gelen oyunlar olmadığı için, bu oyunlardan her zaman ne beklemeniz gerektiğini de bilmediğinizden kaynaklı en iyi tecrübeyi ancak oyuncular kendileri oyunu oynadığında edinebiliyor. Bu noktada zaten ülkemizde oldukça pahalı olan oyun fiyatları söz konusu iken, biz oyuncular için sürpriz oyun deneme lüksümüz pek olmuyor. Bu noktada bu tarz etkinlikler sayesinde çok fazla oyun deneyebiliyor ve radarımıza yeni oyunlar ekleyebiliyoruz.

Keşfettiğim oyunlara geçmeden evvel çok konuştuğumun farkındayım. Ancak hazır demolar ile keşfettiğim bağımsız oyunlardan bahsedecekken bu konulara da şöyle bir değinmeden geçmek istemedim. Ben Next Fest’i ne yazık ki işlerimden dolayı sadece son gün deneyimleyebildim. Etkinliğin son gününde bu yazıyı yazmadan evvel yaklaşık 13 saatlik bir oyun serüvenini, keşfini hatta macerasını geride bırakıyorum. Keşke daha fazla vaktim olsaydı da daha derinlerde farklı oyunlar keşfedebilseydim.

Lafı daha fazla uzatmadan sizler için hazırladığım listeye ve oyunlar hakkındaki düşüncelerime geçebiliriz.

TUNIC

Tunic

Bu bağımsız oyunu sanıyorum en son Gamescom fuarında görmüştüm ve gördüğüm anda ilgimi çekmişti. Sevimli ve minimalist görüntüsünün altında, saç baş yoldurtan souls-like türünde bir oyun yatıyor. Oyun görselleri oldukça sade ve minimalist. Bu durum oyun esnasında düşmanlarınıza daha iyi odaklanabilme imkânı sağlıyor. Tunic, grafik yapısı itibari ile de yumuşak bir oyun deneyimi sunuyor ve düşük sistem gereksinimi istiyor.

Tunic, içerisinde kısıtlı da olsa bulmaca ögeleri de barındırıyor. Bu bulmaca sekansları genelde yolunuza devam edebilmek adına tasarlanmış. Karşınıza çıkan söz konusu bulmacaları kolaylıkla çözüp oyunda yolunuza devam ediyorsunuz. Ben oyunun demosu boyunca oyunda oynanışın kesintiye uğradığı bir an yaşamadım. Oyun tecrübesi tamamı ile akıcı olmak üzerine kurulu. Oyunda herhangi bir ara sahne ya da diyalog durumu söz konusu değil. En azından demoyu oynarken bu şekildeydi.

Tunic, souls-like türünde bir bağımsız oyun olduğu için tahmin edebileceğiniz üzere bonfire mekaniğini tam anlamı ile içerisinde barındıran bir oyun. Bunun yanı sıra oyunda elbette boss savaşları mevcut. Oyunun genel vuruş hissi anlamında bir sorunu yok. Ancak dövüş çeşitliliği demoda oldukça azdı. Savaş esnasındaki hareket şemamız aynı saldırı tipini üç farklı şekilde yapmak üzerine kurulu. Oyun ile alakalı söyleyeceğim son şey ise atmosfer sesleri ve müzik konusunda oyun bir tatminsizlik yaratması. Ben oyun boyunca oyunun atmosfer sesine ve müziğine daha fazla katlanamayıp oyunu sakin müzikler dinleyerek oynadım.

Tunic için ne yazık ki henüz bir çıkış tarihi belirtilmemiş. Ancak oyunun çıkışını çok bekleyeceğimizi de sanmıyorum. Oyun hakkında Steam sayfasında yer alan detaylı bilgiler ise şu şekilde;

  • Geliştirici: Andrew Shouldice
  • Yayıncı: Finji
  • Tür: Souls-Like, aksiyon, macera, keşif, izometrik, bulmaca
  • Türkçe dil desteği: Mevcut değil
  • Çoklu oyuncu desteği: Mevcut değil
Sistem Gereksinimleri
  • İşlemci: Intel i5 Dört Çekirdek
  • Bellek: 4 GB RAM
  • Ekran kartı: Belirtilmemiş
  • Depolama alanı: Belirtilmemiş

Settlement Survival

bağımsız oyun

Settlement Survival temelinde bir şehir kurma oyunu. Ancak bu oyunu kendine has yapan farklı pek çok özellik bulunmakta. Hayatta kalma temalı şehir kurma ve strateji oyunlarında genelde kaynak yönetimi yapar, doğa koşulları ile mücadele eder ve barınma ihtiyaçlarını karşılayarak yönettiğiniz şehir ya da topluluğun hem büyümesini hem de hayatta kalmasını sağlamaya çalışırsınız.

Settlement Survival, türünün gereği olarak içerisinde barındırması gereken her şeyi eksiksiz ve sorunsuz bir şekilde barındırıyor. Bunlara ek olarak şehirde yaşayanların yürüyüş hızlarına etki edebilmek için yollar yapabiliyor ve geliştirebiliyorsunuz. Ayrıca bu bağımsız oyunda geniş bir araştırma ağacı da mevcut. Bu ağaç üzerinden çeşitli araştırmalar yaparak hem çağ atlıyor hem de daha gelişmiş bir toplum haline geliyorsunuz. Oyunda ayrıca tüccarlar yer almakta. Bu tüccarlara kaynak sağlayarak halkınızın daha kaliteli yaşamasına örnek veriyorsunuz ve bu kaliteli yaşam oyuna ciddi manada etki ediyor. Örneğin açtığınız bir terzi halkınızın daha iyi kıyafetler giymesine olanak tanıyor. Bu durumun size getirisi ise soğuklardan daha az etkilenme bonusu olabiliyor. Oyunda buna benzer farklı tüccarlar ve bu tüccarların sağladığı avantajlar yeterince sağlanmış. Bu durum da oynanışın çeşitlenmesi açısından oldukça hoş. Oyunun tematik genel çağı ve ortamı ise orta dünya üzerine kurulu.

Settlement Survival, harita üzerinde koloni oluştururken de oyuncuyu stratejik düşünmeye sevk ediyor. Oyuna başlamadan evvel kendinize yerleşim yeri olarak doğru ve iyi bir yer seçmelisiniz. Bu yerde mutlaka su kaynağı, madenler, hayvanlar ve verimli topraklar olmalı. Bu sayede halkın yemek ve su ihtiyaçlarını kolaylıkla karşılayabiliyorsunuz. Ayrıca yerleşim yerleri ticaret merkezlerinin yanına yapılabiliyor ve bu ticaret merkezlerinin belirli sınırları mevcut. Söz konusu sınırların dışına ev yapmak istiyor iseniz, ev yapacağınız alana yeni bir ticaret merkezi kurmak zorundasınız. Bu durum da oynanışa etki eden farklı bir mekanik olarak oyunculara sunulmuş durumda. Keza yine aynı şekilde oyunda yer alan sağlık merkezi, okul, mezarlık vs. gibi binaların da etki alanı ve kapasiteleri sınırlı. Settlement Survival’a başlamadan önce iyi bir planlama ve doğru strateji başarıya erişebilmek için ciddi anlamda önem arz etmekte.

Oyun 11 Ekim’de çıkış yaptı. Zaten oyunu oynarken çıkmaya gayet hazır duruyordu. Oyun hakkında Steam sayfasında yer alan detaylı bilgiler ise şu şekilde;

  • Geliştirici: Gleamer Studio
  • Yayıncı: Gleamer Studio
  • Tür: Şehir kurma, inşa etme, simülasyon, strateji, kaynak yönetimi
  • Türkçe dil desteği: Mevcut değil
  • Çoklu oyuncu desteği: Mevcut değil
 Sistem gereksinimleri:
  • İşlemci: i3 2100 3 GHz
  • Bellek: 4 GB
  • Ekran kartı: NVDIA GeForce GTX 650 1GB
  • Depolama alanı: 1 GB

Hometopia

Bağımsız oyun

Hometopia, oynadığım bu 5 oyun arasında en fazla vakit geçirdiğim bağımsız oyun oldu diyebilirim. Küçüklüğümden bu yana Sims oyunlarında ev yapmayı hep çok sevmişimdir. Hometopia tam olarak bu ihtiyaca yönelik yapılmış bir oyun.

Hometopia için doğrudan bir oyun demek ne kadar doğru olur emin değilim. Ancak ben yine de oyun olarak adlandıracağım. Oyunun temel amacı ev tasarlamak ve bu evlerin içindeki her bir detaya kadar dekorasyonları tamamlamak. Ben bu tarz oyunların sandbox yanını her zaman eğlenceli bulan biriyim.

Oyun, ev yapım mekanikleri açısından yeterli sayılabilecek materyallere sahip. Bir ev inşa ederken ihtiyaç duyabileceğiniz her şey yeterince mevcut. Ancak dekorasyon anlamında beklentilerimin altında kalıyor. Oyun yine de Sims serilerindeki ev yapma mekaniklerinden çok daha fazlasını oyuncusuna sunmuş. Evin her odası için ayrı ayrı dekorasyonlar yapabilmeniz eşya yerleşimi yapabilmeniz mümkün. Ancak dediğim gibi Hometopia mimari üzerine kurulu bir oyun ve bu sebeple çok daha fazla materyali içerinde bulundurmalı. Örneğin oyunda koltuk ve yatak çeşitleri sınırlı. Bu ve bunun gibi ürünlerinin sayısının artıp artmayacağı ise muhtemelen oyunun ne kadar destek gördüğü ile ilintili olacak. Oyun yeterince destek görürse bunlar aşılamayacak pürüzler değil.

Hometopia için planlanan çıkış tarihi ise Ocak ayı olarak gösterilmiş. Ancak kesin bir tarih verilmemiş. Oyun hakkında Steam sayfasında yer alan detaylı bilgiler ise şu şekilde;

  • Geliştirici: The Isn’t Company
  • Yayıncı: The Isn’t Company
  • Tür: Sandbox, inşa etme, simülasyon, rahatlatıcı, basit eğlence
  • Türkçe dil desteği: Mevcut değil
  • Çoklu oyuncu desteği: Çevrim içi eşli oyun
Sistem gereksinimleri:
  • İşlemci: SSE2 komut seti desteği
  • Bellek: 8 GB
  • Ekran kartı: DX9 veya DX11 ekran kartı
  • Depolama alanı: Belirtilmemiş

ANNO: Mutationem

bağımsız oyun

Cyberpunk 2077’nin hayatımıza girmesinin ardından eski popülerliğini tekrar kazanan siberpunk tema, günümüzde oyunlarda tekrardan kendine yer bulmaya başlamış durumda. Bu yıl başta Gamedec olmak üzere siberpunk temalı bağımsız başarılı oyunları görmeye devam edeceğiz gibi görünüyor.

Siberpunk temalı bir aksiyon oyunu olan Anno: Mutationem, piksel grafikleri ve sahip olduğu evren yapısı ile ilgimi çekmeyi başarmış bir yapım oldu. Oyunun grafik tarzı ve yaratılan dünya oldukça başarılı bir şekilde işlenmiş. Oyunun dünyası içerisinde gezerken her noktaya uğramak, oyunda yer alan bütün NPC’lerin arasında geçen diyalogları dinlemek istedim.

Oyunun dünyası gerçekten merak uyandırıcı. Her daim gizem unsurları iyi korunmuş. Buna ek olarak oyunun oynanışı da hack and slash tarzından daha ziyade souls-like türüne yakın olarak tasarlanmış. Doğal olarak oynanış beklentimin ötesinde bir zorluğa sahipti. Fakat yine de söz konusu zorluk saç baş yolduracak cinsten değil.

Anno için planlanan çıkış tarihi 2021 yılı olarak gösterilmiş olsa da henüz kesin bir çıkış tarihine sahip değil.  Oyun hakkında Steam sayfasında yer alan detaylı bilgiler ise şu şekilde;

  • Geliştirici: Thinking Stars
  • Yayıncı: Lightning Games
  • Tür: Siberpunk, piksel grafik, aksiyon macera, keşif, anime, zengin evren, kadın karakter
  • Türkçe dil desteği: Mevcut değil
  • Çoklu oyuncu desteği: Mevcut değil
Sistem gereksinimleri:
  • İşlemci: Intel i3+
  • Bellek: 4 GB
  • Ekran kartı: GeForce GT 1030+
  • Depolama alanı: Belirtilmemiş

Aeterna Noctis

Bağımsız oyun

Listemde yer alan son oyun ise Aeterna Noctis. Oyun uzun zamandır hasretini çektiğim metroidvania temaya sahip bir souls-like. Side scroller bir yapıya sahip olan oyun, gerçekten dünyası ve grafikleri ile beni içine çekmeyi başardı. Özellikle Metroidvania sever oyuncuların da mutlaka bakmasında fayda olan bir yapım. Salt and Sanctuary tadında bir oyun olan Aeterna Noctis, oyun süresi olarak en az deneyimleyebildiğim yapım oldu. Yapımcılar demonun oynanışını ne yazık ki kısa tutmuşlar. Ancak kısa tutulan ve oyunun başından başladığımız bu yapımda, kısa sürede oyuna dair pek çok fikir edinebilmemiz mümkün.

Oyunun oynanış dinamikleri oldukça diri ve hissiyatlı. Oynarken savaşmak keyif veriyor. Buna ek olarak, oyunda yer alan platform ögeleri de oyuncuyu oldukça terletebilecek şekilde tasarlanmış. Platform ögeleri aynı zamanda kimi sekanslarda oyuncuya bulmaca sekansları ile birlikte sunuluyor. Bu durum da zaten zorlu olan parkur mekaniklerini daha da zorlu hale getirmiş.

Oyunun sahip olduğu karanlık atmosfer ve düşman çeşitliliği hiç fena değil. Elbette düşman çeşitliliği gibi ögeleri bir demo ile anlamak güç. Ancak ben oyunu deneyim ettiğim süre içerisinde çıkan düşmanları göz önünde bulundurduğumda bana yeterli geldi ve oyunun ilerleyen safhalarında çok daha fazla çeşitlilik görebileceğim algısına kapılmama olanak sağladı.

Aeterna Noctis için verilen çıkış tarihi ise 15 Aralık 2021. Umarım oyun taahhüt ettiği tarihte çıkışını gerçekleştirir ve bu oyunu keyifle, kafamda saç kalmadan oynayabilirim. Oyun hakkında Steam sayfasında yer alan detaylı bilgiler ise şu şekilde;

  • Geliştirici: Aeternum Game Studios S.L
  • Yayıncı: Aeternum Game Studios S.L
  • Tür: Metroidvania, souls-like, platform, zor, side scroller, 2D
  • Türkçe dil desteği: Mevcut değil
  • Çoklu oyuncu desteği: Mevcut değil
Sistem gereksinimleri:
  • İşlemci: Intel i5-4460 veya AMD Athlon X4
  • Bellek: 8 GB
  • Ekran kartı: Nvidia GTX 950 veya AMD R7 370
  • Depolama: 20 GB