2 Aylık Bebeğini 9 Günlük Bayram Tatilinde Evde Bırakan Kadın

Haber bu, önce haberi okuyun:http://www.radikal.com.tr/turkiye/9_gun_bayram_tatiline_gitti_bebegi_evde_acliktan_oldu-1156483

Şimdi de olaya daha farklı bir bakış açısı ile bakalım ve toplumun -bana göre- ne kadar da iki yüzlü ve kadını baskı altında tutan bireylerden oluştuğunu görelim:

Ben kadının esasında canavar ruhlu, soğuk kanlı bir katil olduğuna filan inanmıyorum. Öyle olsa muhtemelen nüfusa kaydı bile yapılmamış bir bebeğin cesedini kendi elleriyle hastaneye getirmez, onu beslemeye çalışmaz, bebeğin cesedinden kurtulmaya bakardı.

Kadının ifadesinde kamu oyuna sunulan eksik bir görüntü var. Şu ki; kadın kendini hamile bırakan kişi tarafından yalnız bırakılmış. 9 ay boyunca hayal edilmeyecek bir stresle hamileliği gizlemeyi başarmış. Başvurduğu kurumlar; kimliğinin gizlenmesini reddedince doğumu evde kendi kendine gerçekleştirmiş. Bu süre zarfında utancından ya da korkusundan kimseden yardım isteyememiş. Büyük olasılıkla konuyla ilgili temas kurduğu tek kişi adana çevik kuvvette polis olan baba. Kadın yaşadığı kırılma noktasında hızla delirirken, içinde bulunduğu durumla ilgili hiç bir sorumluluk almayan babaya gelip çocuğuna sahip çıkacağı zannıyla rest çekip gidiyor. İfadesinde bu durumu dile getirmiş olsa bile polis; kendi kurumsal itibarı adına babayla ilgili bu noktayı es geçiyor.

Okültizm'de 'şeytan' sembolü; -hiçbir eleştiri yapmadan yaşadığımızda, kendi ruhumuzun aynasına bakmakta olduğumuzu fark etmeden “dışarıdaki” kötüden korktuğumuz bir dünya görüşünü - ifade ediyor.

Dolayısıyla kadını; bir bebeği gözünü kırpmadan öldürebilecek vicdan yoksunluğuyla suçlamak; pek çoğunun işine geliyor bence.

Adamın biri bahaneyle 'tecavüz' cürmünü haklı göstermeye çalışmış. Bebeğin hıçkırdığı, can çekiştiği binada travma yaşaması gereken teyze bile 'vay anam vay neler dönmüş serhat ya' üslubuyla gayet soğuk kanlı 'yukarıda kuş ölmüş' zannettikleri olgusunu kameralarla paylaşmanın heyecanı içerisinde. Muhtemelen komşularla uzun süre ağızlarını dolduracak dedikodu unsuru yakalamanın itiraf edilmemiş tatminini yaşıyor.

Kadın suçludur evet. Ama onu 'ben evli olmadığım bir adamla birlikte oldum ve ondan bir çocuk doğurdum, evet. Ve bu kimseyi ilgilendirmez.' demekten alıkoyan; ona bu baskıyı, bu utancı, bu korkuyu yaşatarak delirmeye götüren anne, baba, sevgili, komşu, akraba, çevre, sen, ben, herkes; en az onun kadar suçlu. O içinde bulunduğu durumun çaresizliğiyle yolda yürürken; ondan selamını esirgeyen, bir gülümseyişiyle hayatı üstlenme gücünü sakınan herhangi biri de suçlu. Ona; sakındığı konunun ne olduğunu bile bile bir alternatif çıkış yolu önermeyen kurum, ona dertleşecek samimiyet vermeyen arkadaş, onu delirmeye mahkum eden sistem, yöneticiler, başbakan, devlet başkanı, herkes; bu bebeğin ölümünden sorumlu.

Dünyanın öteki ucunda kuyruğu sıkışmış bir tilkiden bile sorumlu olduğunu bilecek vicdandan yoksun yaşayan sen; en çok.

Bunun sorumluluğunu, azabını içinde hissetmiyorsan zerre kadar; doğrudan saldırıya geçiyorsan; en çok ama en çok; sen suçlusun.

Ve muhtemelen bu travmayı ömrünce içinde taşıyacak bir kadının ismini burada teşhir edip; hayatı boyunca bir daha yaşama tutunmasını sağlayacak tüm unsurları damgalayarak aforoz etmek de sana düşmez.

Katilin de, canavarın da en tanımsız şekli sensin.
  • Beğen
İfadeler: 1 kişi

Yorumlar

O tür bireyler Türk toplumunu oluşturuyor. O bireylerin yok olması için birkaç nesil daha geçmesi gerekiyor. Ama "bana göre" bunların hiçbiri mazeret kabul edilemez. Sanki duruşmadayız ve kadının avukatının savunması gibi duran bir yazı... Evladı için canını veren dilenen yardım kurumlarına başvuran binlerce anne var ? Ki herşeyi geçtim başlığı okuduktan sonra bile bu kelimeleri bir araya getirmek bile acınası bir durum bence...
 
Hiçbirşey basit değildir. İnsanların durumları, psikolojileri toplum içerisinde oluşturulmuş inanç, tabu ve yargılar bulutu altında görülmez olur. İlk başta ''kötü'' durumların oluşmaması ve uzaklaştırılması için oluşturulmuş bu yargılar daha sonra ona sebebiyet veren fanatizmden ileriye gidemez.
 
Eğitildikçe toplum baskısından, dedikodudan kurtulacağız inşallah.
Maalesef toplumumuzdaki en büyük problem bu, kimse kendisi gibi olanı kabul etmiyor, kimse kimsenin hatasını hoş görmüyor.
Herkes doğru yolu hata yapa yapa buluyor fakat doğru yolu bulanlar geçmişte yaptıkları hataları unutarak insanları yargılamaya başlıyor.
Eğitim şart.
 

Blog girdisi detayları

Ekleyen
Recep Baltaş
Okuma süresi
1 dakika okuma
Görüntüleme
837
Yorumlar
3
Son güncelleme

Genel kategorisindeki diğer girdiler

Recep Baltaş adlı kullanıcının diğer girdileri

  • Neden iPhone'a Geçiyorum?
    Uzun süre Galaxy S21 Ultra 5G kullandıktan sonra nihayet iPhone 13 ile Apple topraklarına geri...
  • IFA 2019'u Geride Bırakırken...
    Bir IFA fuarını daha geride bırakmış olduk. Almanya’nın en eski endüstri fuarlarından biri olan...
  • Ahlak Bekçileri
    Dün yine metrobüste ortaya çıkmış parazitler. Öpüşen çifte müdahale etmişler. Bu Orta Doğulu'lar...
  • Sleep no more
    New York'ta katıldığım tiyatro gösterisi. Öncelikle gösteriye girmek için gözlüklerinizi...
  • Vefat Sonrası Yapılacak İşlemler
    Hastanede yatan bir kişi vefat ettikten sonra adım adım yapılacak işlemler: Öncelikle yoğun...

Bu girdiyi paylaş

Geri
Yukarı