BERWAR tarafından oluşturulan blog girdileri
DNA'nın gerçek büyüsü, arada bir hata yapıyor olmasıdır. Eğer bu özelliği olmasaydı, şu anda halen oksijensiz solunum yapan bakterilerdik ve müzik üretemiyor olurduk.
Kadınlar erkeklerden daha iyi midir bilemem. Ancak daha kötü olmadıklarından eminim.
Evrim teorisinin gerçeklerle yeterince desteklenmediğini düşüncesizce savunanlar, kendi teorilerinin hiçbir gerçekle desteklenmediğini unutmuş görünüyorlar.
Tek bir hücre, belirli şartlar sağlandığında sadece birkaç yılda yetişkin bir insana dönüşebiliyorsa, tek bir hücrenin belirli diğer şartlar sağlandığında yüz milyonlarca yıl içinde insan türüne dönüşebileceğini anlamakta hiçbir güçlük olmamalıdır.
Evrenin merkezi olmamamız bir yana, hiçbir özel yaratılışa sahip olmayışımız bizim için bir şoktur. Bir çeşit kilden yola çıkıp, şu anki maymun mertebesine ulaştık. Bu gerçek hoşumuza gitmiyor.
İnsanlar sürekli 'Bilim her şeyi bilmiyor!' deyip duruyor. E herhalde bilim her şeyi bilmediğini biliyor. Eğer her şeyi bilseydi, artık dururdu. Ama bilimin her şeyi bilmiyor oluşu, aradaki bilinmeyen boşlukları size en çekici gelen peri masalıyla, kafanıza göre doldurabileceğiniz anlamına gelmiyor.
İspat sunulmaksızın iddia edilen bir şeyi çürütmek için ispata ihtiyaç yoktur.
İnsan, bütün kibriyle, üstün bir yaratıcının müdahalesine layık olduğuna inanır. Daha alçakgönüllü ve bence daha doğru olan ise, insanın hayvanlardan yaratıldığıdır.
Charles Darwin
Tüm medeniyetler için iki olasılık vardır: Ya uzaya gidecekler, ya yok olacaklar.
Hepimiz yıldız tozuyuz.
Johannes Kepler, kendisinin yaptığı son derece hassas gözlemlerin, uzun yıllardır beslediği inançları ile uyuşmadığını gördüğünde, rahatsız edici olan gerçekleri kabul etti. Zorlu gerçeği...
İnsan, inanmak isteyen bir hayvan türüdür; inanmak zorundadır. Eğer inancı için sağlam bir kanıt bulamıyorsa, sözde kanıtlarla kendini tatmin edecektir.
İki olasılık var: ya evrende yalnızız, ya da evrende yalnız değiliz. İki olasılık da eşit derecede ürkütücü..
Bir gün atomun enerjisini serbest bırakacağız, gezegenler arası yolculuklar gerçekleştireceğiz, ömrü uzatıp, kanseri ve tüberkülozu tedavi edeceğiz; ama en düşük seviyeli kişiler tarafından yönetilmiş olmanın sırrını asla çözemeyeceğiz.
Ama nihayetinde hepimiz aynıyız. Hepimiz maymunlardan türedik.
Deha ile aptallık arasındaki fark, dehanın sınırları olmasıdır.
Bilime dayanmayan felsefe boştur. Bilim keşfeder, felsefe yorumlar.
İnsan yalnızca kendi çıkarı için seçerken; Doğa yalnızca canlının yararını gözeterek seçer.
Uyduların, gezegenlerin, güneşlerin ve evrenin, hatta evren sistemlerinin yasalarla yönetilmesini anlayabiliyoruz; ancak ufacık bir böceğin özel bir şekilde yaratılması gerektiğine inanıyoruz.
İnsanlar hükümetten korktuğu zaman zorbalık vardır; hükümet insanlardan korktuğu zaman özgürlük vardır.
Bilim binasının kapısında şu yazar: Buraya girmenin ilk şartı şüphe etmek, burada söylenenlere inanmamak ve duyduklarını şiddetle eleştirmek, itiraz etmek, tek amacının gerçeği aramak olması. Dinin kapısında ise buraya girmenin şartı beynini dışarıda bırakmak, söylenen her şeye inanmak zorundasın.
Korku beyni felce uğratır. İlerleme cesaretten doğar. Korku inanır, cesaret şüphe eder. Korku yere düşer ve dua eder. Cesaret ayakta durur ve düşünür. Korku kaçar, cesaret ilerler. Korku barbarlıktır, cesaret uygarlık. Korku tanrılara, şeytanlara, ruhlara inanır. Korku dindir. Cesaret bilim.