Sevgili Akmenek'in HMT'de editör olduğu zamanlar kaleme almış olduğu güzel bir yazı daha 
Editör olmanın çıldırtıcı yanları
Siz bizleri pembe bulutlar üzerinde sağında PS3, solunda PC parmak uçlarında PSP ile çalışan insanlar sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Evet hepimiz hobimizi işimiz olarak yapıp birde üstüne para alan şanslı insanlarız ve işimizi çok seviyoruz. Ama gelin bakın bizim ne gibi sorunlarımız oluyor. Öncelikle Fiti gibi kocaman patron olmadığımdan matbaaymış, kağıtmış, grafik iyiymiş kötüymiş bunlarla uğraşmıyorum. yani bu yazıyı Fiti yazsa daha da başlık çıkardı. Üstüne üstlük her ay konu bulma da ayrı bir sorun. Yani Fiti olmak başlıca bir sorun onu geçiyorum. Biz sıradan editörlere gelince: En uyuz olduğun oyun tipinden bir başlığı eline tutuşturdukları zaman işkence de başlıyor demektir. Mesela ben adventure oyunlarından son derece sıkılırım. Havuzu tıkamak için bulman gereken tıpa bardadır ama barmen onu kız arkadaşına hediye etmiştir, kız arkadaşı ise babası psikopat olan bir evde oturmaktadır. Kıza ulaşmak için önce köpeği geçip sonra babasından kaçar ve hedefinize ulaşmalısınız. Sonra kızın derdini çözüp tıpayı ondan almalı sonrada havuzu tıkamalısınız gibi abuk sorunlarla uğraşmak beni son derece bayar. Haydi bunları yaptın bakalım. Sonra sizin ilginizi çekecek bir yazı yazmak için ustalığını konuşturman gerekir. Lakin sevmediğin bir şeyi neşeli bir biçimde yazmak benim gibi Polyanna ruhlu bir adam için bile son derece zordur.
Toplantı deme bana !
Yazı teslim tarihi yaklaştıkça, özellikle ayın 13 yada 15’i gibi olan ürün lansmanları, benim gibi donanım editörleri için bir kabustur. Yeni ürün tanıtımlarında yer almamak olmaz. Ama bir yandan da son dakikaya sıkışan işler durmadan gelmeye devam eder. Yada hit bir oyun tam bu tarihte piyasaya sürülür ve gecelerinle gündüzlerin iç içe girer. Bir yandan en iyi şekilde yazmaya çalışırken bir yandan da uykusuzlukla boğuşursun ve gündelik hayatın karmakarışık olur. Üstelik tam bu tarihlerde birisi evleniverir yada çocuğu olur. Eh gitmesen olmaz ama gidecek halinde yoktur. Haydi bunun üstüne 1 hafta süren yurt dışı gezilerini ekleyelim. Gezi yüzünden tam 1 haftalık iş birikir. Zaten dergi bittikten sonra ilk 1 hafta toparlanmak ve yeni derginin hazırlıklarıyla geçer. Yani ayın yarısında tam randımanla çalışırsın. Bu durumda sıkışmamanın olanağı varsa gelin bana da anlatın.
Son dakika golleri
Sabit disk patlar ! Haydi onu bir yazılımla kurtardın diyelim. Yazmış olduğun yazıyı yanlışlıkla silebilirsin yada dosyaları kopyalayıp yapıştırırken karıştırıp eskisini yenisinin yerine koyarsın. Buyur buradan yak ! Haydi bir adım daha öteye gideyim. Çalışırken elin ctrl + a ya bastıktan sonra bir şeyler yazıp monitöre bakmadan el alışkanlığı olarak ctrl + s yaparsın ! Böylelikle tüm işin geri dönüşü imkansız bir şekilde silinir ! Bunu daha önce yaptığım için yazıyorum. Çalışırken kesinlikle monitöre bakmayı ihmal etmeyin. Ayrıca çalışırken kola, buzlu çay vb şeyleri klavyeden uzak tutun yada su geçirmez bir klavye kullanın. Bunları klavyeye bir döktünüz mü tüm sistem gider haydi geçmiş olsun. Sizin dışınızda dış etkilerde vardır. Mesela benim dergideki odamın dışından devamlı olarak topuklu ayakkabı giyen hanımlar geçiyor ve yer sarsılıyor ! Gerçi evimin de yakınından tren geçtiğinden ve bunden önceki evimde sesli olduğundan bir süre sonra alıştım ama bazen yer öyle bir sarsılıyor ki minik bir deprem yaşıyorum desem yeridir. Son olarak çalışırken gelip size sorular soran arkadaşlarımız, sık sık ve gereksiz yere çalan iş telefonuda buna tuz biber eker. Mesela ben çalışmak için erkenden ofise geldiğimde benim burada olduğumu keşfeden santral, aranan kişi ben olmasam bile dergiye gelen her telefonu bana bağlayarak çalışmamı imkansız bir hale getirir ! Hürriyetin santralinde çalışanlardan rica ediyorum. Baramayanları artık bana bağlamayın !