Günümüzde kafalar karışık, erkekle kadın eşit midir ya da erkekle kadın arasındaki davranış farkları doğuştan mıdır yoksa sonradan toplumun etkisiyle mi oluşmuştur? Gibi sorular var, neyse ki cevapları kolay ve net. Kadın ve erkeği boş verin, erkekle erkek, yaşlıyla genç, fakirle zengin eşit midir? Eşitlik nedir? Hayata farklı şartlarda başladık, sarayda da doğabilirdik getto mahallesinde alaylı bir ebenin elinde de... Genetik çeşitliliğimiz de eşitliğimize ciddi bir darbe vururdu. Yakışıklı ve çirkin eşit midir? Güzellik algımız da mı sosyolojik? Neden kıvrımlı kadınlar ve geniş omuzlu uzun erkekler çekicidir? Hepsine tatmin edici cevaplar bulmak mümkün.
Günümüzden 20 bin yıl ve daha öncesine gittiğimizde hayat bu günkü gibi güvenli değildi. Tarım, namus, mülkiyet, aile kurumu, devlet ve dolayısıyla da savaşlar ve suçlar yoktu. Yaptığım sıralama tesadüf değil, bilerek tarımdan devlete doğru sıraladım. Tarım ve namus, bu ikili bizim hayatlarımızı kökten değiştirmişti, geri dönüşü olmayacak şekilde...
Avcı toplayıcı toplumlar hakkındaki bildiklerimiz kısıtlı, klanlar halinde yaşar, avlanır ve meyve toplardık. Fazla çalışmamız gerekmezdi, biriktirip depolanacak herhangi bir mal mülk olmadığı için özel mülkiyet yoktu, dolayısıyla da hırsızlık ve hırsızlıktan korunmak için silahlarımız yoktu. Silahlar avlanmak içindi, tür içi çatışma için değil. Kadınlarla erkekler arasında bir hiyerarşi yoktu, çünkü iki taraf da aşağı yukarı aynı işleri yapardı. Kadınlar da avlanabilir, alet yapabilir, yuva yapımında çalışabilirdi. Dolayısıyla da cinsiyetler arasında hiyerarşik ortam oluşmadı. Avlanan bir geyiği muhtemelen erkek(ler) taşıyordu ama bu ataerkil sisteme geçmek için yetersizdi. Tarım toplumunda işler farklı işlemeye başladı. Tarla sürmek ciddi güç isteyen yorucu bir iştir ve dolayısıyla erkeğin kadından 20 kat fazla salgıladığı testosteronun verdiği kas gücü çok önemli hale geldi. O kadar önemliydi ki ataerkil sistemi doğurdu, muhtemelen asıl unsur buydu ama tek unsur bu değildi.
Tüm canlılar üremek için ölümüne savaşıyor, hatta bazıları üredikten sonra ölüyor. Somon balığı akıntıya karşı yüzüyor, tek sebebi üremek. Kendisini partnerine meze eden erkek, çocuklarına kahvaltı olan anne örümcek... Hamam böcekleri bile çiftleşme dansı yapar. Ah şu canlılar... Ne kadar da komikler değil mi? Bizim de ciddiye alınacak bir yanımız yok haberiniz olsun. Siz bu canlıların yerinde olsanız aynısını yapar mıydınız? Ben yapmazdım, üremek aptalcadır. Çaktırmayın, bu canlılar üremek için yaptıklarını bilmiyorlar hatta öleceklerini de bilmiyorlar, her şey içgüdüsel, DNA ne derse o. Peki bizim için bu geçerli mi? Bilincimiz ve zekamız ne kadar etkili? Biz de seksi üremek için yapmıyoruz, hatta üremekle seks arasındaki bağı muhtemelen tarım devriminden sonra anladık, anlamaz olaydık. İlk öğrendiğimde çok şaşırmıştım, biz de cinsel ilişkiyle hamilelik arasındaki bağı bilmiyormuşuz zamanında. Aradaki ilişkiyi ilk bulan dahi eleman bunun sonuçlarını bilseydi yine de keşfini ilan eder miydi acaba? Tabii ki ederdi, sonraki nesillere namus gibi bir baş belası armağan etmek pahasına bu övünme kaynağından mahrum bırakmazdı kendini. "zaten ben olmasam eninde sonunda başkası anlar bu bağlantıyı" diyerek vicdanını rahatlatırdı eminim. Tamam da ne var ki namusta? Ne namussuzmuşsun arkadaş! Demeyin durum ciddi.
Durumu ayıkan erkeğin ilk tepkisi "bu klandaki veletler benim genlerimi taşıyor mu nereden bileceğim? Ben başkasının çocuğuna enerjimi harcamam aga" olmuştur emin olabilirsiniz. Peki bir kadının doğurduğu çocuğun kimden olduğu nasıl anlaşılacak? Ar namus yok ki, herkes herkesle dans ediyor! Böyle olmaz arkadaş, artık kadınlar her erkekle dans edemez. Bir erkek seçsinler ve diğerlerinden uzak dursunlar. Süreç nasıl gelişti acaba? Tahminlerim Pareto ilkesine göre eşleştikleri yönünde. Kadınların %80'i en iyi %20'lik erkeği seçti, diğerleri sap gibi kaldı muhtemelen. Genlerimizin söylediğine göre erkeklerin sadece %30'u genlerini sonraki nesle aktarabilmiş, kadınların ise %70'i aktarabilmiş ve tahminlerimle uyuşuyor. Tabii bu genetik bilgi 'kadınların' tek eşliliğe geçişinden öncesini de kapsıyor. Öncesinde her erkek üreyebiliyor muydu ki? Hayır, bu noktada cinsel seçilim devreye giriyordu. Kadınlar en güçlü ve çekici erkeklerle daha fazla dans ediyordu ama bu diğerleriyle hiç dans etmedikleri anlamına gelmiyor tabii ki. Namusu tehlikeli yapan şeylerden biri de bu, cinsel seçilime çok sağlam bir darbe vurması. Sonrasında cinsel seçilime son darbeyi ataerkil tarım toplumu vuracaktı...
Kadının eş seçme hakkının olmadığı bir toplum genetik çöplük olma yolunda ilerler. Basit bir örnek; sahra altı Afrika, buralarda tarım yapılamıyor ve dolayısıyla avcı toplayıcı toplumu kuzey ve doğu toplumlarından çok sonra bıraktılar. Hatta hala bu geleneği devam ettirenler var. Kadının seçme gücünün en önemli belirtisi erkeklerin ne kadar güçlü-atletik ve cinsel anlamda iyi olduğudur. Orta Afrika kökenli insanların atletik başarılarını anlatmaya gerek yok, cinsel yeterliliğin ölçüsü olarak penis boyunu alırsak bu konuda da araştırmalar dünyanın geri kalanından daha uzun olduklarını gösteriyor. Tesadüf mü? Hayır cinsel seçilimin nimetleri bunlar. Cinsel sorunlar yaşayan arkadaşlar, lanetlerinizi tarım toplumuna ve şu malum dahi elemana yağdırın. Ben de bir bereket tanrısı değilim ama daha fazlasını da istemem.
Tarım toplumu ve namusun birleşiminden bayağı bir pislik ortaya çıktı; özel mülkiyet ve hırsızlık, takas sistemi ve para, mülkü korumak için tür içi çekişmeler, tekelleşme, güç dengelerinin bozulması ve en önemlisi... Neyse başımızı belaya sokmayalım, baş harfi D. Liberaller ve anarşistler anladı, sosyalistler, faşistler ve muhafazakarlar sinirlendi... Siyaset bir kenarda dursun onunla da helalleşiriz ama önce aşk meşk, partner seçimi ve karşılıklı beklentileri konuşalım. Doğaya hükmetmediğimiz, leoparlardan kartallardan ve yılanlardan korktuğumuz zamanlarda işler bu günkü gibi değildi. Doğanın bu zorlu mücadelesinde başarılı olamayacak çocuklar doğurmak bir kadın için felaketti. Doğayla başa çıkabilecek genler en güçlü ve zeki erkeklerdeydi, dolayısıyla da bu erkekleri çekici bulan kadınların çocukları daha başarılı oldular, kendini besleyen bir döngüydü bu. Kadınların kriterleri bugün bile değişmiş değil, medeniyetimiz ve modernliğimiz hayvani içgüdülerimiz tarafından tokat manyağı ediliyor, içgüdülerini baskılayan ve muhalefet edenler bunalımlar ve ağır depresyonlarla dolu hayatlar yaşıyor. Kadınlar hala güçlü zeki ve hafif tehlikeli erkekleri seçiyor. Genç kızların tehlikeli serseri erkekleri seçme sebebi bu içgüdüler. Milyonlarca yıllık bir süreçte çalışıp gelişmiş olan bu içgüdüleri modern eğitimle baskılamaya çalışıyoruz ama bu zor bir iş, hatta belki de nafile bir uğraş. Tehlikeli erkek dedim, avcı toplayıcı toplumda tehlikeli erkekler klan üyelerine değil av hayvanlarına ve yırtıcılara karşı tehlikeli adamlardı ama bugün bazıları enerjilerini türdaşlarına harcıyorlar. Testosteron saldırganlaşmamıza sebep olan bir hormon ve bu saldırganlık doğada hayatta kalmamızı sağlarken bugün hapse girmemize neden olabiliyor. Medeniyetimiz doğamıza aykırı, bu aykırılığı propagandayla, yasalarla ve eğitimle bastırmaya çalışıyoruz ama her zaman bir yerlerden patlak veriyoruz. Ne yapalım salalım mı her şeyi? Üzerine düşünüyorum, çözüm bulursam kitabını yazarım.
Neyse konuya dönelim. Kadınlar erkek seçiminde oldukça acımasızdır ve bu acımasızlık bizim daha zeki ve daha güçlü olmamızı sağladı. Kadınlar için önemli olan güçlü ve zeki olmanızdır, tipiniz ikinci plandadır ve aslında güç ile ilişkilidir. Sonuçta gücünüz ve sağlığınız çekiciliğinizle doğru orantılıdır. Spor yapın düzgün beslenin ve kur yapabilmek için zekanızı geliştirin. Zeka konusu çok detaylı; duygusal güç, öz güven, espritüellik, sosyal beceriler... Bunların hepsi zekanızı gösteren belirtilerdir. Bu konularda kendini geliştiren her erkek kadınlara çekici gelecektir diyemem, maalesef en az on bin yıldır genetik çöplük olma yolunda ilerliyoruz ve bunun verdiği zararlar var, yine de genetik sınırları zorlamak her zaman faydalı olacaktır.
Erkeklerin partner seçimi nasıldır, kriterleri nelerdir? Nefes almasıdır arkadaşlar, ciddiyim. Erkeğin bir kadınla dans etmesi ona hiçbir şey kaybettirmez, dolayısıyla da seçici değildir. Güzellik algımız doğurganlıkla ilişkilidir. Geniş kalçalar ve mümkünse büyük göğüsler, bunlar doğurganlık sinyalleridir ve erkek için çekicidir. Bir erkek için kaç kadını ya da hangi kadını hamile bıraktığı önemsizdir, erkeğin amacı zaten budur; sonraki nesle mümkün olduğunca fazla gen aktarmak. Bu yüzden erkekte babalık içgüdüsü yoktur, çünkü dediğim gibi doğadayken doğan çocukların kendisinden olduğunu bilmesi mümkün değil, o çocuğa enerji harcayacak şekilde bir içgüdümüz de yok. Bahsettiğim dönemlerde çocuklara anneleri ve annesinin kardeşleri bakıyordu, dayısı, teyzesi hatta dedesi vs. Kadınlarda durum çok farklıdır. Kadın için hamile kalmak ölüm kalım meselesidir. Hamileyken savunmasızdır, tehlike altındadır ve bu riske değecek çocuklar doğmalıdır. Kadınlar ancak en iyi erkekle rahatlıkla cinsellik yaşarlar, kötü genlere sahip bir erkekle cinsellik yaşamak ölümle eşdeğerdir demek çok da abartı olmaz. Kadınların seçiciliğinin arkasındaki sebep budur. Zekamız ve sosyal becerilerimiz arttıkça kadınlar kendilerini ve çocuklarını koruyan erkekleri seçmeye daha meyilli oldular diye tahmin ediyorum.
Günümüzde kadınların cinsel seçilimi ne durumda? Aslında özümüze dönüyoruz diyebilirim ve bu süreç oldukça sancılı olacak, çünkü geri dönüşü imkansız kılacak şeyler biliyoruz, cinsellikle hamilelik arasındaki bağ gibi. Erkekler tek eşliliği istemiyor, bir kadın için erkeğinin başkalarıyla da dans etmesi gururuna yedirmesi çok zor bir durum, erkek için bunu gururuna yedirmek zaten imkansız. Hiçbir erkek sevgilim ya da eşim dediği kadının başkasıyla dans etmesini kabul etmez, kabul edenlere ne dendiğini iyi biliyorsunuz zaten. Erkeğin bu kıskançlığının ataerkillikle ya da tarım toplumuyla alakası yok, bunun içgüdüsel bir kökeni olduğunu düşünüyorum, sevdiği kadının başka erkekten hamile kalmaması için gelişmiş bir içgüdü olmalı. Kadın için sevdiği erkeğin başkalarını hamile bırakması normalde önemsizdir, kadının korkusu erkeğin kendisine değil diğer kadınlara yatırım yapmasıdır ve kıskançlığı bunun üzerinedir. Kadınlar diğer kadınlar tarafından çekici bulunan erkeğe çekilmeye meyillidir ve bu erkeği kendilerine bağlamak isterler, erkekler için tam tersi, kendini diğer erkeklerden koruyan kadın iyi bir partnerdir.
Aykırı bir yazı oldu, özellikle günümüzde bu yazdıklarımdan çok rahatsız olacak insanlar oldukça fazla. Bilimden uzak ve doğamızla çelişen sosyolojik teorilerin zararlarını toplumda hissediyorum. Yorumlarda tartışalım, çekinmeyin, korkanın çocuğu olmaz.
Günümüzden 20 bin yıl ve daha öncesine gittiğimizde hayat bu günkü gibi güvenli değildi. Tarım, namus, mülkiyet, aile kurumu, devlet ve dolayısıyla da savaşlar ve suçlar yoktu. Yaptığım sıralama tesadüf değil, bilerek tarımdan devlete doğru sıraladım. Tarım ve namus, bu ikili bizim hayatlarımızı kökten değiştirmişti, geri dönüşü olmayacak şekilde...
Avcı toplayıcı toplumlar hakkındaki bildiklerimiz kısıtlı, klanlar halinde yaşar, avlanır ve meyve toplardık. Fazla çalışmamız gerekmezdi, biriktirip depolanacak herhangi bir mal mülk olmadığı için özel mülkiyet yoktu, dolayısıyla da hırsızlık ve hırsızlıktan korunmak için silahlarımız yoktu. Silahlar avlanmak içindi, tür içi çatışma için değil. Kadınlarla erkekler arasında bir hiyerarşi yoktu, çünkü iki taraf da aşağı yukarı aynı işleri yapardı. Kadınlar da avlanabilir, alet yapabilir, yuva yapımında çalışabilirdi. Dolayısıyla da cinsiyetler arasında hiyerarşik ortam oluşmadı. Avlanan bir geyiği muhtemelen erkek(ler) taşıyordu ama bu ataerkil sisteme geçmek için yetersizdi. Tarım toplumunda işler farklı işlemeye başladı. Tarla sürmek ciddi güç isteyen yorucu bir iştir ve dolayısıyla erkeğin kadından 20 kat fazla salgıladığı testosteronun verdiği kas gücü çok önemli hale geldi. O kadar önemliydi ki ataerkil sistemi doğurdu, muhtemelen asıl unsur buydu ama tek unsur bu değildi.
Tüm canlılar üremek için ölümüne savaşıyor, hatta bazıları üredikten sonra ölüyor. Somon balığı akıntıya karşı yüzüyor, tek sebebi üremek. Kendisini partnerine meze eden erkek, çocuklarına kahvaltı olan anne örümcek... Hamam böcekleri bile çiftleşme dansı yapar. Ah şu canlılar... Ne kadar da komikler değil mi? Bizim de ciddiye alınacak bir yanımız yok haberiniz olsun. Siz bu canlıların yerinde olsanız aynısını yapar mıydınız? Ben yapmazdım, üremek aptalcadır. Çaktırmayın, bu canlılar üremek için yaptıklarını bilmiyorlar hatta öleceklerini de bilmiyorlar, her şey içgüdüsel, DNA ne derse o. Peki bizim için bu geçerli mi? Bilincimiz ve zekamız ne kadar etkili? Biz de seksi üremek için yapmıyoruz, hatta üremekle seks arasındaki bağı muhtemelen tarım devriminden sonra anladık, anlamaz olaydık. İlk öğrendiğimde çok şaşırmıştım, biz de cinsel ilişkiyle hamilelik arasındaki bağı bilmiyormuşuz zamanında. Aradaki ilişkiyi ilk bulan dahi eleman bunun sonuçlarını bilseydi yine de keşfini ilan eder miydi acaba? Tabii ki ederdi, sonraki nesillere namus gibi bir baş belası armağan etmek pahasına bu övünme kaynağından mahrum bırakmazdı kendini. "zaten ben olmasam eninde sonunda başkası anlar bu bağlantıyı" diyerek vicdanını rahatlatırdı eminim. Tamam da ne var ki namusta? Ne namussuzmuşsun arkadaş! Demeyin durum ciddi.
Durumu ayıkan erkeğin ilk tepkisi "bu klandaki veletler benim genlerimi taşıyor mu nereden bileceğim? Ben başkasının çocuğuna enerjimi harcamam aga" olmuştur emin olabilirsiniz. Peki bir kadının doğurduğu çocuğun kimden olduğu nasıl anlaşılacak? Ar namus yok ki, herkes herkesle dans ediyor! Böyle olmaz arkadaş, artık kadınlar her erkekle dans edemez. Bir erkek seçsinler ve diğerlerinden uzak dursunlar. Süreç nasıl gelişti acaba? Tahminlerim Pareto ilkesine göre eşleştikleri yönünde. Kadınların %80'i en iyi %20'lik erkeği seçti, diğerleri sap gibi kaldı muhtemelen. Genlerimizin söylediğine göre erkeklerin sadece %30'u genlerini sonraki nesle aktarabilmiş, kadınların ise %70'i aktarabilmiş ve tahminlerimle uyuşuyor. Tabii bu genetik bilgi 'kadınların' tek eşliliğe geçişinden öncesini de kapsıyor. Öncesinde her erkek üreyebiliyor muydu ki? Hayır, bu noktada cinsel seçilim devreye giriyordu. Kadınlar en güçlü ve çekici erkeklerle daha fazla dans ediyordu ama bu diğerleriyle hiç dans etmedikleri anlamına gelmiyor tabii ki. Namusu tehlikeli yapan şeylerden biri de bu, cinsel seçilime çok sağlam bir darbe vurması. Sonrasında cinsel seçilime son darbeyi ataerkil tarım toplumu vuracaktı...
Kadının eş seçme hakkının olmadığı bir toplum genetik çöplük olma yolunda ilerler. Basit bir örnek; sahra altı Afrika, buralarda tarım yapılamıyor ve dolayısıyla avcı toplayıcı toplumu kuzey ve doğu toplumlarından çok sonra bıraktılar. Hatta hala bu geleneği devam ettirenler var. Kadının seçme gücünün en önemli belirtisi erkeklerin ne kadar güçlü-atletik ve cinsel anlamda iyi olduğudur. Orta Afrika kökenli insanların atletik başarılarını anlatmaya gerek yok, cinsel yeterliliğin ölçüsü olarak penis boyunu alırsak bu konuda da araştırmalar dünyanın geri kalanından daha uzun olduklarını gösteriyor. Tesadüf mü? Hayır cinsel seçilimin nimetleri bunlar. Cinsel sorunlar yaşayan arkadaşlar, lanetlerinizi tarım toplumuna ve şu malum dahi elemana yağdırın. Ben de bir bereket tanrısı değilim ama daha fazlasını da istemem.
Tarım toplumu ve namusun birleşiminden bayağı bir pislik ortaya çıktı; özel mülkiyet ve hırsızlık, takas sistemi ve para, mülkü korumak için tür içi çekişmeler, tekelleşme, güç dengelerinin bozulması ve en önemlisi... Neyse başımızı belaya sokmayalım, baş harfi D. Liberaller ve anarşistler anladı, sosyalistler, faşistler ve muhafazakarlar sinirlendi... Siyaset bir kenarda dursun onunla da helalleşiriz ama önce aşk meşk, partner seçimi ve karşılıklı beklentileri konuşalım. Doğaya hükmetmediğimiz, leoparlardan kartallardan ve yılanlardan korktuğumuz zamanlarda işler bu günkü gibi değildi. Doğanın bu zorlu mücadelesinde başarılı olamayacak çocuklar doğurmak bir kadın için felaketti. Doğayla başa çıkabilecek genler en güçlü ve zeki erkeklerdeydi, dolayısıyla da bu erkekleri çekici bulan kadınların çocukları daha başarılı oldular, kendini besleyen bir döngüydü bu. Kadınların kriterleri bugün bile değişmiş değil, medeniyetimiz ve modernliğimiz hayvani içgüdülerimiz tarafından tokat manyağı ediliyor, içgüdülerini baskılayan ve muhalefet edenler bunalımlar ve ağır depresyonlarla dolu hayatlar yaşıyor. Kadınlar hala güçlü zeki ve hafif tehlikeli erkekleri seçiyor. Genç kızların tehlikeli serseri erkekleri seçme sebebi bu içgüdüler. Milyonlarca yıllık bir süreçte çalışıp gelişmiş olan bu içgüdüleri modern eğitimle baskılamaya çalışıyoruz ama bu zor bir iş, hatta belki de nafile bir uğraş. Tehlikeli erkek dedim, avcı toplayıcı toplumda tehlikeli erkekler klan üyelerine değil av hayvanlarına ve yırtıcılara karşı tehlikeli adamlardı ama bugün bazıları enerjilerini türdaşlarına harcıyorlar. Testosteron saldırganlaşmamıza sebep olan bir hormon ve bu saldırganlık doğada hayatta kalmamızı sağlarken bugün hapse girmemize neden olabiliyor. Medeniyetimiz doğamıza aykırı, bu aykırılığı propagandayla, yasalarla ve eğitimle bastırmaya çalışıyoruz ama her zaman bir yerlerden patlak veriyoruz. Ne yapalım salalım mı her şeyi? Üzerine düşünüyorum, çözüm bulursam kitabını yazarım.
Neyse konuya dönelim. Kadınlar erkek seçiminde oldukça acımasızdır ve bu acımasızlık bizim daha zeki ve daha güçlü olmamızı sağladı. Kadınlar için önemli olan güçlü ve zeki olmanızdır, tipiniz ikinci plandadır ve aslında güç ile ilişkilidir. Sonuçta gücünüz ve sağlığınız çekiciliğinizle doğru orantılıdır. Spor yapın düzgün beslenin ve kur yapabilmek için zekanızı geliştirin. Zeka konusu çok detaylı; duygusal güç, öz güven, espritüellik, sosyal beceriler... Bunların hepsi zekanızı gösteren belirtilerdir. Bu konularda kendini geliştiren her erkek kadınlara çekici gelecektir diyemem, maalesef en az on bin yıldır genetik çöplük olma yolunda ilerliyoruz ve bunun verdiği zararlar var, yine de genetik sınırları zorlamak her zaman faydalı olacaktır.
Erkeklerin partner seçimi nasıldır, kriterleri nelerdir? Nefes almasıdır arkadaşlar, ciddiyim. Erkeğin bir kadınla dans etmesi ona hiçbir şey kaybettirmez, dolayısıyla da seçici değildir. Güzellik algımız doğurganlıkla ilişkilidir. Geniş kalçalar ve mümkünse büyük göğüsler, bunlar doğurganlık sinyalleridir ve erkek için çekicidir. Bir erkek için kaç kadını ya da hangi kadını hamile bıraktığı önemsizdir, erkeğin amacı zaten budur; sonraki nesle mümkün olduğunca fazla gen aktarmak. Bu yüzden erkekte babalık içgüdüsü yoktur, çünkü dediğim gibi doğadayken doğan çocukların kendisinden olduğunu bilmesi mümkün değil, o çocuğa enerji harcayacak şekilde bir içgüdümüz de yok. Bahsettiğim dönemlerde çocuklara anneleri ve annesinin kardeşleri bakıyordu, dayısı, teyzesi hatta dedesi vs. Kadınlarda durum çok farklıdır. Kadın için hamile kalmak ölüm kalım meselesidir. Hamileyken savunmasızdır, tehlike altındadır ve bu riske değecek çocuklar doğmalıdır. Kadınlar ancak en iyi erkekle rahatlıkla cinsellik yaşarlar, kötü genlere sahip bir erkekle cinsellik yaşamak ölümle eşdeğerdir demek çok da abartı olmaz. Kadınların seçiciliğinin arkasındaki sebep budur. Zekamız ve sosyal becerilerimiz arttıkça kadınlar kendilerini ve çocuklarını koruyan erkekleri seçmeye daha meyilli oldular diye tahmin ediyorum.
Günümüzde kadınların cinsel seçilimi ne durumda? Aslında özümüze dönüyoruz diyebilirim ve bu süreç oldukça sancılı olacak, çünkü geri dönüşü imkansız kılacak şeyler biliyoruz, cinsellikle hamilelik arasındaki bağ gibi. Erkekler tek eşliliği istemiyor, bir kadın için erkeğinin başkalarıyla da dans etmesi gururuna yedirmesi çok zor bir durum, erkek için bunu gururuna yedirmek zaten imkansız. Hiçbir erkek sevgilim ya da eşim dediği kadının başkasıyla dans etmesini kabul etmez, kabul edenlere ne dendiğini iyi biliyorsunuz zaten. Erkeğin bu kıskançlığının ataerkillikle ya da tarım toplumuyla alakası yok, bunun içgüdüsel bir kökeni olduğunu düşünüyorum, sevdiği kadının başka erkekten hamile kalmaması için gelişmiş bir içgüdü olmalı. Kadın için sevdiği erkeğin başkalarını hamile bırakması normalde önemsizdir, kadının korkusu erkeğin kendisine değil diğer kadınlara yatırım yapmasıdır ve kıskançlığı bunun üzerinedir. Kadınlar diğer kadınlar tarafından çekici bulunan erkeğe çekilmeye meyillidir ve bu erkeği kendilerine bağlamak isterler, erkekler için tam tersi, kendini diğer erkeklerden koruyan kadın iyi bir partnerdir.
Aykırı bir yazı oldu, özellikle günümüzde bu yazdıklarımdan çok rahatsız olacak insanlar oldukça fazla. Bilimden uzak ve doğamızla çelişen sosyolojik teorilerin zararlarını toplumda hissediyorum. Yorumlarda tartışalım, çekinmeyin, korkanın çocuğu olmaz.