Varlık ve Anlam

Nereden geldik nereye gidiyoruz sorusu oldukça haklı bir sorgulamanın önemli bir parçasıdır. Benim bu konudaki fikrim; reenkarnasyonvari bir sonsuz varoluş - yok oluş döngüsü. Ben tam anlamıyla materyalist değilim ve sonsuz yok oluşa inanmam, benim için ölüm; doğumdan önceki bilinmezliğe dönüştür, bu tutarlı bir fikirdir. Bir bilinmezlikten bu hayata geldiysen, öldüğünde de o bilinmezliğe döneceğini ve muhtemelen yeniden başka bir varoluşla bilinç sahibi bir varlık olacağını düşünmek oldukça sezgiseldir. Bundan önceki varoluşumuz ya da bundan sonraki varoluşumuz bu hayatta bu evrende ya da bu dünyada olmak zorunda değildir ve bu reenkarnasyon fikri ile ayrıldığım en önemli noktadır. Herhangi bir varoluştan bahsediyorum, hissedebilen ve algılayabilen herhangi bir varlığa dönüşümü kastediyorum. Bilinmezlikten sonra oluşan bir varoluş ve ardından yeniden bilinmezliğe dönüş döngüsü.
Aslında bilinmezliğe hiçlik deriz ve bu oldukça doğru bir yaklaşım. Yine de bu kavramları düzgünce tanımlamak gerekir. Hiçlik, herhangi bir hissin ya da bilincinin olmayışı durumudur. Bilinç yoksa algılamak hatırlamak ve hissetmek de olmaz, işte buna hiçlik denir. Bu yüzden bilinmez olan her şey bizim için hiçliktir.

Var olduğunu düşündüğünüz şeyleri sıralayın, aralarındaki tek ortak nokta; onların sizin için anlamlı, tanımlı olmasıdır. Şu da bir gerçek ki sizin için var olan her şey başkaları için var olmak zorunda değildir. Sizin için iyilik kavramı farklı tanımlıdır, bu konuda anlayışınız farklıdır ve başkalarının anlayışları da farklıdır. O halde iyilik kavramı görecelidir. Herkes için farklı tanımlıdır ve farklı anlam ifade eder. İyilik kişiden kişiye değişen bir kavramsa onun varlığı onu tanımlayan kişinin bilincine bağlıdır. Evrenden bilinci olan her şeyi çıkarırsanız iyilik diye bir şey olmayacaktır. O zaman iyilik aslında olmayan, varedilmiş, uydurulmuş bir kavramdır. Şimdi en önemli noktaya geldik; iyilik suni bir kavram, bilinç tarafından uydurulmuş bir kavram, peki bilinç tarafından uydurulmamış, göreceli olmayan, herkes için var olduğu kabul edilen ve aynı anlamı ifade eden tek bir şey bile var mıdır? Sandalye mesela, oldukça basit bir varlık. Muhtemelen toplumun ciddi bir kesimi için aynı anlamı ifade eder ama daha fazlasını söyleyemeyiz, sandalye herkes için aynı anlamdadır diyemeyiz çünkü sandalyeden habersiz insanların varlığı yadsınamaz, sandalyeye bakınca farklı şeyler hisseden insanların da olduğunu tahmin etmek zor değildir. Peki ikna olduk, herkes için aynı anlama gelen hiçbir şey yoktur. Bu neyi anlamamıza sebep olur ki? Çok şeyi; her şeyin göreceli anlamlara geldiği ve farklı algılandığı bir hayattayız, böyle bir hayatın sabit ve mutlak bir anlamı olamaz, bu hayatta mutlak iyilik, mutlak kötülük, mutlak mutluluk ya da mutlak adalet olamaz. Bu hayatta kimse bir imtihanda olamaz, ölümden sonra kimseden hesap sorulamaz. Hayatta insana ya da herhangi bir canlıya yüklenmiş hiçbir ilahi sorumluluk bulunamaz. Anlam değişkendir, onu algılayana bağlıdır, konuma ve zamana bağlıdır. Bunlar bize hayatın anlamsız olduğunu göstermeye yeterlidir. Her bilinç o anlamı kendi yaratır. Onu yaratacak bir bilinç olmadığında anlam, varolamaz.

Gelelim şu varoluş - yok oluş döngüsüne: Bilincimiz yokken zamandan haberimiz olmaz. Yok olduğumuz süreç milyarlarca yıl da sürse o sürecin farkında olamayız. Bunu anlamlandırmak için şöyle iyi bir örnek verilebilir; uykuya daldığında, bayıldığında ya da herhangi bir şekilde bilincin kapandığında ne olduğunu düşün. Bilincin tekrar açılıncaya kadar geçen o bilinçsizlik sürecinin kaç saat ya da kaç yıl olduğunu bilemezsin, başkalarına sorarak öğrenirsin, ya da öncesini hatırlayarak bilebilirsin. Ölüm ile doğum arasındaki süreci de böyle düşünebiliriz. Aradaki bilinçsizlik eninde sonunda bitecektir çünkü zaman senin için sonsuz hızda akar ve zamanın varetme becerisi müthiştir. Sonsuzluğa inanıyorsan sonsuza kadar yok oluş ihtimalini de bu fikre katabilirsin ama ben sonsuz yok oluşa inanmıyorum. Sonsuzluk kavramı insanın sınırlı zekasını alt üst ediyor, belki başka bir tartışmanın konusu bu olabilir.
Yazar hakkında
Mustafa K.
evrimsel olarak bakıldığı zaman biz protein bazlı yaşam formları olarak
evreni anladığımız için değil, kendi türlerimizi yaşatabildiğimiz için varız,
dolayısıyla da muhtemelen sezgilerimiz ve algılarımız ile gerçekler aynı şeyler değil.
sadece günü kurtarmak ve genlerimizi yaşatmak için geliştik ve bu duruma geldik.
hayata dair bildiğimiz her şey anladıklarımızdan ibaret ve
doğru anladığımızı sanmak en büyük yanılgımız olabilir.

Yorumlar

Sadece reenkarnasyon hakkındaki düşüncelerimi dile getirmek isterim. Benim kanaatimce yeniden doğuşa yeniden bir başlangıca sadece bu hayata istediği kadar zevke, mutluluğa, başarıya kısacası insan olmanın getirdiği birkaç heyecanın yaşanmaması dan dolayı ortaya çıktığını düşünüyorum. Bu hayattan beklentisini karsilayamayan yeni bir şans yeni bir başlangıç isteyecektir ve bununla da kendini avutacaktir. Tabi bunlar benim yorumlarım belki başka birisinin lugatinda reenkarnasyon yorumu farklı olacaktır.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
@Ma at merhaba, benimki bir avuntu değil. Ne istediğimi sorarsan reenkarnasyon yerine sonsuz hiçliği tercih ederim. Bilinç sahibi varlık olmak demek acı çekmek, uğraşmak ve savaşmak demek. Sonsuz hiçlik sonsuz huzurdur, acı yok, dert yok... Hiçlikten varlık çıkıyorsa ölümden sonraki hiçliğin de bizi yeni bir varoluşa iteceğini düşünüyorum. Buna inanmak istemesem de bunun gerçekleşmesi muhtemel görünüyor. Bilincin gizemleri çözüldüğünde belki daha net sonuçlara ulaşılabilir. Ruh var mı yoksa sadece beynin işleyişinin bir yanılsaması mı? Bunu anlayana kadar ölümün sonsuz hiçlik olduğunu düşünmek ile bu reenkarnasyonvari fikir hemen hemen aynı seviyede inandırıcıdır.
 
Merhabalar bahsettiğiniz göreceli adalet kısmından biraz bahsetmek istiyorum birazdan yazacağım şeyleri okurken lütfen tarafsız olun. Benim dinime göre (İslam dininde) Allah zaten sana adaletin nasıl sağlanılacağanı söylüyor Kuran-ı Kerim ile belirtiyor peki ya Allah ya adaletli değilse ne olacak? Bu sorunuza bir nevi şu video cevap verecek
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
(Hayalhanem bıçak kimin elinde diye araştırarak da bulabilirsiniz)
Lütfen kanalı kimin attığını değil (çünkü genelde Allah’a inanmayan arkadaşlarım bununla alay ederler) içindeki bilgiye odaklanın
Diğer bir konu ise Son yok konusu. Eğer son olmazsa bu seferde Allah’ın adaletli kavramını göremiyecez çünkü insanlar burda günahlarını işlemişler işlemişler ne yapacaklar buna karşılık ceza almayacaklar mı afedersiniz de ben keriz miyim ben neden iyilik yapıyorum? Çünkü biliyorum ki bunun bir mahkemesi olacak mahkemeden sonra ödül ve cezalarda olacak.
 
@Gezgin5
Suç, kötülük ve iyilik... Bunları biz uydurduk, evrimsel gelişimimiz sosyal zekamızı arttırdı ve bu günkü ahlak anlayışımız bunun üzerine kuruldu. İnsan dayanışmak zorunda olan, kendi hemcinsleriyle birlik olarak neslini sürdürmüş bir tür. Doğaya hükmetmeye başladıktan sonra birbirimizi yemeye başladık ve devam ediyoruz. Sosyal zekamız ve empati yeteneğimiz geliştiği için ahlak anlayışına sahibiz, bunu bize dinler ya da tanrılar bahşetmedi. Ahlak dini doğurdu, din ahlakı doğurmadı, ahlak her canlı türünde az ya da çok miktarda bulunan bir şeydir. Türün devamını sağlamak için kendi arasında uyguladığı kurallara ahlak deriz ve bu içgüdüsel de olabilir nesilden nesle eğitimle de aktarılabilir, primatlarda çoğunlukla eğitimle aktarılır.

Daha önceki bir tartışmadaki yorumumdan alıntı;
""""
Bilimsel olarak ahlak nedir? Ahlak çok doğal bir kavram. Birbiriyle iletişim kuran her canlının sahip olmak zorunda olduğu bir kavram. Bir karınca sürüsünü düşünün, bu sürünün her ferdinin yapması gereken faydalı davranışlar var. Sürüye uymayan, kraliçeyi ve larvaları beslemeyen karıncalar dağılırlardı ve kendi kısa ömürleri boyunca sefa sürerlerdi. Ancak çok önemli bir konuda eksikleri var, nesillerini sürdüremezler. Tamamen "anlık-bencil" isteklerinin peşinden koşan bir canlının neslini sürdürmesi pek mümkün değil. Bu başına buyruk karıncalar kendi anlık-bencil anlayışlarını sonraki nesillere aktaramayacaklardı. Doğa bizim ahlakımızı oturttu, bizi ahlaklı olmaya zorladı. Pek başarılı olamadı da neyse :D

Canlının kendi neslini sürdürmeye yönelik yaptığı her türlü davranış ahlaki sayılıyor doğa için. Bir erkek aslanın diğer erkek aslanların soyunu kurutup kendi soyunun devam etmesini sağlaması gibi. Bu gelenek nesilden nesle devam edecek ve en güçlü erkeklerin soyu devam edecek, bu doğanın ödüllendireceği bir davranış. Aslanların ahlak anlayışı kendilerine kalsın, biz kendimize bakalım. Sonuçta biz aslanlardan çok daha sosyal ve dayanışmacı bir türüz, aslanlar gibi çok zor, kıtlıklarla dolu bir coğrafyada değiliz, aksine doğaya hükmediyoruz sayılır. Daha önce de bahsettiğim gibi:

"Şunu biliyorum, bu hayata nasıl geleceğimi ben seçmedim, çok daha kötü bir hayatım olabilirdi. Çok daha kötü bir hayatı olanların da suçu yoktu zaten. Hayatın bu kötü işleyişinden olumsuz etkilenmemek için o düzeni yaratanlardan birinin çocuğu olmalıydım, ama değildim işte. O zaman bu düzenin değişmesi için uğraşmam gerektiğini anladım. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın deme lüksüm olsa belki onu da diyebilirdim ama işte o yılan bana da dokunuyor insanların küçük bir kısmı hariç tamamına da... Bencil bir insan olsaydım bile bu konularda çabalamam kafa yormam için böyle bir sebep vardı sonuçta. Bencil bir insan da değilim ve dolayısıyla da bu konularda düşünmem kaçınılmazdı."

İnsanın nesli bu zamana kadar devam etti, doğaya uyum sağladık. Ama artık tüm dünyanın canlılarını tehlikeye atıyoruz, dünyadaki yaşamı tehdit ediyoruz. Bunlar umurumuzda olmamalı, sonuçta kendi neslimiz devam ediyor değil mi? Değil, insan bu zihniyetle devam ederse kendi neslini de birçok diğer canlının neslini de tüketecek. İnsanlar saçma sapan ideolojilerle ve anlık-bencil anlayışlarıyla çok yanlış bir yolda gidiyor. Daha güzel bir yol çizmeliyiz ve bu da doğanın işleyişine yönelik bilimsel kanunlarla tutarlı olarak "daha ahlaklı" olacak. İnsan nesli çok daha uzun süre devam edecek ve diğer hayvanların nesillerini de tüketmemiş olacaklar.

"Daha ahlaklı" olan sistemi bu yazdıklarım üzerine kurabiliriz. Anlık-bencil çıkarlar yerine uzun vadede bencil çıkarlar üzerine kurulu bir sistem kurabiliriz. Bencilliği tamamen yok etmemiz mümkün değil ama onu daha ahlaki olarak kullanabiliriz.
""""

Bu videoyu izlemiştim daha önce, sıradan bir hatalı örnek safsatası. Fikirlerini doğrulamak için böyle abartılı ve benzetilmek istenen durumu pek de karşılamayan örnekler kullanmak çok etkin kullanılan bir manipülasyon tekniğidir. Aptallar ve Şeytanlar isimli yazımın başında ben de bir örnek kullandım, örnekler size etkileyici geliyorsa onu da okumalısınız ama benim örneğimin ana fikri çok daha net, yazının kalanında neyin neye neden benzetildiğini açıkça anlatıyorum.
 
@Gezgin5
Suç, kötülük ve iyilik... Bunları biz uydurduk, evrimsel gelişimimiz sosyal zekamızı arttırdı ve bu günkü ahlak anlayışımız bunun üzerine kuruldu. İnsan dayanışmak zorunda olan, kendi hemcinsleriyle birlik olarak neslini sürdürmüş bir tür. Doğaya hükmetmeye başladıktan sonra birbirimizi yemeye başladık ve devam ediyoruz. Sosyal zekamız ve empati yeteneğimiz geliştiği için ahlak anlayışına sahibiz, bunu bize dinler ya da tanrılar bahşetmedi. Ahlak dini doğurdu, din ahlakı doğurmadı, ahlak her canlı türünde az ya da çok miktarda bulunan bir şeydir. Türün devamını sağlamak için kendi arasında uyguladığı kurallara ahlak deriz ve bu içgüdüsel de olabilir nesilden nesle eğitimle de aktarılabilir, primatlarda çoğunlukla eğitimle aktarılır.

Daha önceki bir tartışmadaki yorumumdan alıntı;
""""
Bilimsel olarak ahlak nedir? Ahlak çok doğal bir kavram. Birbiriyle iletişim kuran her canlının sahip olmak zorunda olduğu bir kavram. Bir karınca sürüsünü düşünün, bu sürünün her ferdinin yapması gereken faydalı davranışlar var. Sürüye uymayan, kraliçeyi ve larvaları beslemeyen karıncalar dağılırlardı ve kendi kısa ömürleri boyunca sefa sürerlerdi. Ancak çok önemli bir konuda eksikleri var, nesillerini sürdüremezler. Tamamen "anlık-bencil" isteklerinin peşinden koşan bir canlının neslini sürdürmesi pek mümkün değil. Bu başına buyruk karıncalar kendi anlık-bencil anlayışlarını sonraki nesillere aktaramayacaklardı. Doğa bizim ahlakımızı oturttu, bizi ahlaklı olmaya zorladı. Pek başarılı olamadı da neyse :D

Canlının kendi neslini sürdürmeye yönelik yaptığı her türlü davranış ahlaki sayılıyor doğa için. Bir erkek aslanın diğer erkek aslanların soyunu kurutup kendi soyunun devam etmesini sağlaması gibi. Bu gelenek nesilden nesle devam edecek ve en güçlü erkeklerin soyu devam edecek, bu doğanın ödüllendireceği bir davranış. Aslanların ahlak anlayışı kendilerine kalsın, biz kendimize bakalım. Sonuçta biz aslanlardan çok daha sosyal ve dayanışmacı bir türüz, aslanlar gibi çok zor, kıtlıklarla dolu bir coğrafyada değiliz, aksine doğaya hükmediyoruz sayılır. Daha önce de bahsettiğim gibi:

"Şunu biliyorum, bu hayata nasıl geleceğimi ben seçmedim, çok daha kötü bir hayatım olabilirdi. Çok daha kötü bir hayatı olanların da suçu yoktu zaten. Hayatın bu kötü işleyişinden olumsuz etkilenmemek için o düzeni yaratanlardan birinin çocuğu olmalıydım, ama değildim işte. O zaman bu düzenin değişmesi için uğraşmam gerektiğini anladım. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın deme lüksüm olsa belki onu da diyebilirdim ama işte o yılan bana da dokunuyor insanların küçük bir kısmı hariç tamamına da... Bencil bir insan olsaydım bile bu konularda çabalamam kafa yormam için böyle bir sebep vardı sonuçta. Bencil bir insan da değilim ve dolayısıyla da bu konularda düşünmem kaçınılmazdı."

İnsanın nesli bu zamana kadar devam etti, doğaya uyum sağladık. Ama artık tüm dünyanın canlılarını tehlikeye atıyoruz, dünyadaki yaşamı tehdit ediyoruz. Bunlar umurumuzda olmamalı, sonuçta kendi neslimiz devam ediyor değil mi? Değil, insan bu zihniyetle devam ederse kendi neslini de birçok diğer canlının neslini de tüketecek. İnsanlar saçma sapan ideolojilerle ve anlık-bencil anlayışlarıyla çok yanlış bir yolda gidiyor. Daha güzel bir yol çizmeliyiz ve bu da doğanın işleyişine yönelik bilimsel kanunlarla tutarlı olarak "daha ahlaklı" olacak. İnsan nesli çok daha uzun süre devam edecek ve diğer hayvanların nesillerini de tüketmemiş olacaklar.

"Daha ahlaklı" olan sistemi bu yazdıklarım üzerine kurabiliriz. Anlık-bencil çıkarlar yerine uzun vadede bencil çıkarlar üzerine kurulu bir sistem kurabiliriz. Bencilliği tamamen yok etmemiz mümkün değil ama onu daha ahlaki olarak kullanabiliriz.
""""

Bu videoyu izlemiştim daha önce, sıradan bir hatalı örnek safsatası. Fikirlerini doğrulamak için böyle abartılı ve benzetilmek istenen durumu pek de karşılamayan örnekler kullanmak çok etkin kullanılan bir manipülasyon tekniğidir. Aptallar ve Şeytanlar isimli yazımın başında ben de bir örnek kullandım, örnekler size etkileyici geliyorsa onu da okumalısınız ama benim örneğimin ana fikri çok daha net, yazının kalanında neyin neye neden benzetildiğini açıkça anlatıyorum.
@Gezgin5
Suç, kötülük ve iyilik... Bunları biz uydurduk, evrimsel gelişimimiz sosyal zekamızı arttırdı ve bu günkü ahlak anlayışımız bunun üzerine kuruldu. İnsan dayanışmak zorunda olan, kendi hemcinsleriyle birlik olarak neslini sürdürmüş bir tür. Doğaya hükmetmeye başladıktan sonra birbirimizi yemeye başladık ve devam ediyoruz. Sosyal zekamız ve empati yeteneğimiz geliştiği için ahlak anlayışına sahibiz, bunu bize dinler ya da tanrılar bahşetmedi. Ahlak dini doğurdu, din ahlakı doğurmadı, ahlak her canlı türünde az ya da çok miktarda bulunan bir şeydir. Türün devamını sağlamak için kendi arasında uyguladığı kurallara ahlak deriz ve bu içgüdüsel de olabilir nesilden nesle eğitimle de aktarılabilir, primatlarda çoğunlukla eğitimle aktarılır.

Daha önceki bir tartışmadaki yorumumdan alıntı;
""""
Bilimsel olarak ahlak nedir? Ahlak çok doğal bir kavram. Birbiriyle iletişim kuran her canlının sahip olmak zorunda olduğu bir kavram. Bir karınca sürüsünü düşünün, bu sürünün her ferdinin yapması gereken faydalı davranışlar var. Sürüye uymayan, kraliçeyi ve larvaları beslemeyen karıncalar dağılırlardı ve kendi kısa ömürleri boyunca sefa sürerlerdi. Ancak çok önemli bir konuda eksikleri var, nesillerini sürdüremezler. Tamamen "anlık-bencil" isteklerinin peşinden koşan bir canlının neslini sürdürmesi pek mümkün değil. Bu başına buyruk karıncalar kendi anlık-bencil anlayışlarını sonraki nesillere aktaramayacaklardı. Doğa bizim ahlakımızı oturttu, bizi ahlaklı olmaya zorladı. Pek başarılı olamadı da neyse :D

Canlının kendi neslini sürdürmeye yönelik yaptığı her türlü davranış ahlaki sayılıyor doğa için. Bir erkek aslanın diğer erkek aslanların soyunu kurutup kendi soyunun devam etmesini sağlaması gibi. Bu gelenek nesilden nesle devam edecek ve en güçlü erkeklerin soyu devam edecek, bu doğanın ödüllendireceği bir davranış. Aslanların ahlak anlayışı kendilerine kalsın, biz kendimize bakalım. Sonuçta biz aslanlardan çok daha sosyal ve dayanışmacı bir türüz, aslanlar gibi çok zor, kıtlıklarla dolu bir coğrafyada değiliz, aksine doğaya hükmediyoruz sayılır. Daha önce de bahsettiğim gibi:

"Şunu biliyorum, bu hayata nasıl geleceğimi ben seçmedim, çok daha kötü bir hayatım olabilirdi. Çok daha kötü bir hayatı olanların da suçu yoktu zaten. Hayatın bu kötü işleyişinden olumsuz etkilenmemek için o düzeni yaratanlardan birinin çocuğu olmalıydım, ama değildim işte. O zaman bu düzenin değişmesi için uğraşmam gerektiğini anladım. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın deme lüksüm olsa belki onu da diyebilirdim ama işte o yılan bana da dokunuyor insanların küçük bir kısmı hariç tamamına da... Bencil bir insan olsaydım bile bu konularda çabalamam kafa yormam için böyle bir sebep vardı sonuçta. Bencil bir insan da değilim ve dolayısıyla da bu konularda düşünmem kaçınılmazdı."

İnsanın nesli bu zamana kadar devam etti, doğaya uyum sağladık. Ama artık tüm dünyanın canlılarını tehlikeye atıyoruz, dünyadaki yaşamı tehdit ediyoruz. Bunlar umurumuzda olmamalı, sonuçta kendi neslimiz devam ediyor değil mi? Değil, insan bu zihniyetle devam ederse kendi neslini de birçok diğer canlının neslini de tüketecek. İnsanlar saçma sapan ideolojilerle ve anlık-bencil anlayışlarıyla çok yanlış bir yolda gidiyor. Daha güzel bir yol çizmeliyiz ve bu da doğanın işleyişine yönelik bilimsel kanunlarla tutarlı olarak "daha ahlaklı" olacak. İnsan nesli çok daha uzun süre devam edecek ve diğer hayvanların nesillerini de tüketmemiş olacaklar.

"Daha ahlaklı" olan sistemi bu yazdıklarım üzerine kurabiliriz. Anlık-bencil çıkarlar yerine uzun vadede bencil çıkarlar üzerine kurulu bir sistem kurabiliriz. Bencilliği tamamen yok etmemiz mümkün değil ama onu daha ahlaki olarak kullanabiliriz.
""""

Bu videoyu izlemiştim daha önce, sıradan bir hatalı örnek safsatası. Fikirlerini doğrulamak için böyle abartılı ve benzetilmek istenen durumu pek de karşılamayan örnekler kullanmak çok etkin kullanılan bir manipülasyon tekniğidir. Aptallar ve Şeytanlar isimli yazımın başında ben de bir örnek kullandım, örnekler size etkileyici geliyorsa onu da okumalısınız ama benim örneğimin ana fikri çok daha net, yazının kalanında neyin neye neden benzetildiğini açıkça anlatıyorum.
Öncelikle şu konuda anlaşalım şimdi bahsettiğimiz adalet kavramının olup olmaması yaratıcının olup olmamasına delil değildir sadece yaratıcının kendi seçimidir. Benim dinime göre yaratıcı adaletlidir. ( benim dinimin haklı olmasının nedenini örneklerle sunabilirim eğer isterseniz) .Örneklerle ilgili dediğiniz kısım eğer diyeceğiniz şeye göre bakarsak hiçbir şekilde örneklendirme taktiğini kullanamayacağız (yani evrenden böyle bir şeyi çıkartmalıyız çünkü belli yasalar önce öne sunulur sonra örneklendirmelerle pekiştirilir ağer mantıklıysa ve uyuyorsa kabul edilir eğer örneklendirme taktiğini kullanmazsak her şeyden geride kalırız)kimisinin aklına örneklerle daha iyi gelir yani buna sizin manipülasyon demeniz bunun saçma olup olmadığını değiştirmez. Videoda anlatılanı tam anlamamış olabilirsiniz size ilk attığım yorumda hiçbir şekilde taraf tutmamanızı söylemiştim yani yaratıcının yokluğunu aklınızda kesinleştirmenizi istememiştim. Videoda ise yüce bir kudretin olduğu onun adaletine göre yapmamız gerektiğini belirtiyor.( ben orayı almanızı istemiştim)
 
@Gezgin5 "Öncelikle şu konuda anlaşalım, şimdi bahsettiğimiz adalet kavramının olup olmaması yaratıcının olup olmamasına delil değildir sadece yaratıcının kendi seçimidir."
Delildir demedim, tanrı yoktur da demedim, saman adam yapmadan anlamaya çalışmanızı öneririm. Tanrının varlığıyla ilgilenmiyorum, tanrının bizi ne kadar ilgilendiriyor olduğuyla ilgileniyorum. Aptallar ve şeytanları okuyun.

"Örneklerle ilgili dediğiniz kısım eğer diyeceğiniz şeye göre bakarsak hiçbir şekilde örneklendirme taktiğini kullanamayacağız (yani evrenden böyle bir şeyi çıkartmalıyız çünkü belli yasalar önce öne sunulur sonra örneklendirmelerle pekiştirilir ağer mantıklıysa ve uyuyorsa kabul edilir eğer örneklendirme taktiğini kullanmazsak her şeyden geride kalırız) kimisinin aklına örneklerle daha iyi gelir yani buna sizin manipülasyon demeniz bunun saçma olup olmadığını değiştirmez."
Her örnek az da olsa hatalıdır, örneklemeler retorikte önemlidir, örnekleri komple manipülasyon olarak görsem kendim kullanmazdım. Aptallar ve şeytanları okuyun.

"Videoda anlatılanı tam anlamamış olabilirsiniz size ilk attığım yorumda hiçbir şekilde taraf tutmamanızı söylemiştim yani yaratıcının yokluğunu aklınızda kesinleştirmenizi istememiştim. Videoda ise yüce bir kudretin olduğu onun adaletine göre yapmamız gerektiğini belirtiyor. (ben orayı almanızı istemiştim)"
Videodaki örneğin ana fikrini anlamamak için aptal olmak lazım, anladığıma emin olabilirsiniz. Doktorlar eşimizi iyileştirmek için kesiyorlar ve biz de bunun farkında değiliz, tanrı da bize zulmediyor olsa da aslında iyilik yapıyor farkında değiliz. Örnek bunu söylüyor ve varsayımdan yola çıkarak bu sonuca ulaşıyor, varsayım ne peki? Tanrının var olması, iyi olması, kudretli olması, bizi umursaması, o örnekteki doktorlar gibi iyi niyetli olması...

Bu varsayımları yapmayan biri için bu örnek saçmalıktan ibarettir, böyle bir varsayımı yapmam için beni ikna ederseniz işler değişebilir. Tanrı inancıyla büyüdüğünüz için zaten bu varsayımı yapıyorsunuz ama farkına varmanız gereken şey de bu zaten; bunlar sadece varsayımlardan ibaret. Yanlış varsayım sizi yanlış yola götürür, en az miktarda varsayımla ilerlemek en temiz sorgulama biçimidir Kudretli, iyi ve umursayan tanrı varsayımıyla hayatı anlamaya çalışırken aslında bu varsayımınızı doğrulamak için kanıt arıyorsunuz ve argüman üretiyorsunuz, dışarıdan bakınca görüyorsunuz ki kendinizi kandırıyorsunuz. Varsayım yapmadan hayatı inceleyip anlamaya çalışıp sonuca varmaya çalışırsanız doğruya ulaşmanız daha mümkün olacaktır. Benim vardığım sonuca varmanız gerekmiyor, kendinizi kandırmamanız yeterli. Ben hayatın imtihan olamayacağı sonucuna vardım, yani hayatın insanı ilgilendiren bir anlamı yok, anlamlar anlayışlarımızdan ibarettir.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
@Gezgin5 "Öncelikle şu konuda anlaşalım, şimdi bahsettiğimiz adalet kavramının olup olmaması yaratıcının olup olmamasına delil değildir sadece yaratıcının kendi seçimidir."
Delildir demedim, tanrı yoktur da demedim, saman adam yapmadan anlamaya çalışmanızı öneririm. Tanrının varlığıyla ilgilenmiyorum, tanrının bizi ne kadar ilgilendiriyor olduğuyla ilgileniyorum. Aptallar ve şeytanları okuyun.

"Örneklerle ilgili dediğiniz kısım eğer diyeceğiniz şeye göre bakarsak hiçbir şekilde örneklendirme taktiğini kullanamayacağız (yani evrenden böyle bir şeyi çıkartmalıyız çünkü belli yasalar önce öne sunulur sonra örneklendirmelerle pekiştirilir ağer mantıklıysa ve uyuyorsa kabul edilir eğer örneklendirme taktiğini kullanmazsak her şeyden geride kalırız) kimisinin aklına örneklerle daha iyi gelir yani buna sizin manipülasyon demeniz bunun saçma olup olmadığını değiştirmez."
Her örnek az da olsa hatalıdır, örneklemeler retorikte önemlidir, örnekleri komple manipülasyon olarak görsem kendim kullanmazdım. Aptallar ve şeytanları okuyun.

"Videoda anlatılanı tam anlamamış olabilirsiniz size ilk attığım yorumda hiçbir şekilde taraf tutmamanızı söylemiştim yani yaratıcının yokluğunu aklınızda kesinleştirmenizi istememiştim. Videoda ise yüce bir kudretin olduğu onun adaletine göre yapmamız gerektiğini belirtiyor. (ben orayı almanızı istemiştim)"
Videodaki örneğin ana fikrini anlamamak için aptal olmak lazım, anladığıma emin olabilirsiniz. Doktorlar eşimizi iyileştirmek için kesiyorlar ve biz de bunun farkında değiliz, tanrı da bize zulmediyor olsa da aslında iyilik yapıyor farkında değiliz. Örnek bunu söylüyor ve varsayımdan yola çıkarak bu sonuca ulaşıyor, varsayım ne peki? Tanrının var olması, iyi olması, kudretli olması, bizi umursaması, o örnekteki doktorlar gibi iyi niyetli olması...

Bu varsayımları yapmayan biri için bu örnek saçmalıktan ibarettir, böyle bir varsayımı yapmam için beni ikna ederseniz işler değişebilir. Tanrı inancıyla büyüdüğünüz için zaten bu varsayımı yapıyorsunuz ama farkına varmanız gereken şey de bu zaten; bunlar sadece varsayımlardan ibaret. Yanlış varsayım sizi yanlış yola götürür, en az miktarda varsayımla ilerlemek en temiz sorgulama biçimidir Kudretli, iyi ve umursayan tanrı varsayımıyla hayatı anlamaya çalışırken aslında bu varsayımınızı doğrulamak için kanıt arıyorsunuz ve argüman üretiyorsunuz, dışarıdan bakınca görüyorsunuz ki kendinizi kandırıyorsunuz. Varsayım yapmadan hayatı inceleyip anlamaya çalışıp sonuca varmaya çalışırsanız doğruya ulaşmanız daha mümkün olacaktır. Benim vardığım sonuca varmanız gerekmiyor, kendinizi kandırmamanız yeterli. Ben hayatın imtihan olamayacağı sonucuna vardım, yani hayatın insanı ilgilendiren bir anlamı yok, anlamlar anlayışlarımızdan ibarettir.
Öncelikle kusura bakmayın mesajınıza geç dönüş yapıyorum. Bunun sebebi telefonuma bildirimin gelmemesi.
Örnek konusu ile ilgili söylediğiniz şeyler hakkında
Tanrıyı algılayamayız bu yüzden algılayabilmek için (aklımıza en uygun olan) örneklendirme taktiğini kullanırız. Eğer tanrıyı algılayabilseydik zaten şu an bu konuşmayı yapmazdık.
Ayrıcana haklısınız bu inançla yaşadım , büyüdüm ve herhangi bir hata bulamadım o yüzden Müslümanım.
Ayrıcana kendimi kaldırdığım yok.
“Ben hayatın imtihan olamayacağı sonucuna vardım, yani hayatın insanı ilgilendiren bir anlamı yok.”
Bunu derken ne demeye çalışıyorsunuz biraz açarsanız sevinirim. Hangi düşünceyle bu karara vardınız?

Not:Uzun zaman geçtiği için konuyu karıştırmış olabilirim. Ben bu yazdığınız metinlerde herhangi bir “çürütme” bulamadım.(Yazacağınız diğer metinde bu bulamadığım yeri yazarsanuz sevinirim). Sadece yoruma dayalı şekilde kendinizi kandırdığınız kararınıza vardım.( herhangi bir şekilde yanlış anlamanızı istemem.)
 
@Gezgin5
Suç, kötülük ve iyilik... Bunları biz uydurduk, evrimsel gelişimimiz sosyal zekamızı arttırdı ve bu günkü ahlak anlayışımız bunun üzerine kuruldu. İnsan dayanışmak zorunda olan, kendi hemcinsleriyle birlik olarak neslini sürdürmüş bir tür. Doğaya hükmetmeye başladıktan sonra birbirimizi yemeye başladık ve devam ediyoruz. Sosyal zekamız ve empati yeteneğimiz geliştiği için ahlak anlayışına sahibiz, bunu bize dinler ya da tanrılar bahşetmedi. Ahlak dini doğurdu, din ahlakı doğurmadı, ahlak her canlı türünde az ya da çok miktarda bulunan bir şeydir. Türün devamını sağlamak için kendi arasında uyguladığı kurallara ahlak deriz ve bu içgüdüsel de olabilir nesilden nesle eğitimle de aktarılabilir, primatlarda çoğunlukla eğitimle aktarılır.

Daha önceki bir tartışmadaki yorumumdan alıntı;
""""
Bilimsel olarak ahlak nedir? Ahlak çok doğal bir kavram. Birbiriyle iletişim kuran her canlının sahip olmak zorunda olduğu bir kavram. Bir karınca sürüsünü düşünün, bu sürünün her ferdinin yapması gereken faydalı davranışlar var. Sürüye uymayan, kraliçeyi ve larvaları beslemeyen karıncalar dağılırlardı ve kendi kısa ömürleri boyunca sefa sürerlerdi. Ancak çok önemli bir konuda eksikleri var, nesillerini sürdüremezler. Tamamen "anlık-bencil" isteklerinin peşinden koşan bir canlının neslini sürdürmesi pek mümkün değil. Bu başına buyruk karıncalar kendi anlık-bencil anlayışlarını sonraki nesillere aktaramayacaklardı. Doğa bizim ahlakımızı oturttu, bizi ahlaklı olmaya zorladı. Pek başarılı olamadı da neyse :D

Canlının kendi neslini sürdürmeye yönelik yaptığı her türlü davranış ahlaki sayılıyor doğa için. Bir erkek aslanın diğer erkek aslanların soyunu kurutup kendi soyunun devam etmesini sağlaması gibi. Bu gelenek nesilden nesle devam edecek ve en güçlü erkeklerin soyu devam edecek, bu doğanın ödüllendireceği bir davranış. Aslanların ahlak anlayışı kendilerine kalsın, biz kendimize bakalım. Sonuçta biz aslanlardan çok daha sosyal ve dayanışmacı bir türüz, aslanlar gibi çok zor, kıtlıklarla dolu bir coğrafyada değiliz, aksine doğaya hükmediyoruz sayılır. Daha önce de bahsettiğim gibi:

"Şunu biliyorum, bu hayata nasıl geleceğimi ben seçmedim, çok daha kötü bir hayatım olabilirdi. Çok daha kötü bir hayatı olanların da suçu yoktu zaten. Hayatın bu kötü işleyişinden olumsuz etkilenmemek için o düzeni yaratanlardan birinin çocuğu olmalıydım, ama değildim işte. O zaman bu düzenin değişmesi için uğraşmam gerektiğini anladım. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın deme lüksüm olsa belki onu da diyebilirdim ama işte o yılan bana da dokunuyor insanların küçük bir kısmı hariç tamamına da... Bencil bir insan olsaydım bile bu konularda çabalamam kafa yormam için böyle bir sebep vardı sonuçta. Bencil bir insan da değilim ve dolayısıyla da bu konularda düşünmem kaçınılmazdı."

İnsanın nesli bu zamana kadar devam etti, doğaya uyum sağladık. Ama artık tüm dünyanın canlılarını tehlikeye atıyoruz, dünyadaki yaşamı tehdit ediyoruz. Bunlar umurumuzda olmamalı, sonuçta kendi neslimiz devam ediyor değil mi? Değil, insan bu zihniyetle devam ederse kendi neslini de birçok diğer canlının neslini de tüketecek. İnsanlar saçma sapan ideolojilerle ve anlık-bencil anlayışlarıyla çok yanlış bir yolda gidiyor. Daha güzel bir yol çizmeliyiz ve bu da doğanın işleyişine yönelik bilimsel kanunlarla tutarlı olarak "daha ahlaklı" olacak. İnsan nesli çok daha uzun süre devam edecek ve diğer hayvanların nesillerini de tüketmemiş olacaklar.

"Daha ahlaklı" olan sistemi bu yazdıklarım üzerine kurabiliriz. Anlık-bencil çıkarlar yerine uzun vadede bencil çıkarlar üzerine kurulu bir sistem kurabiliriz. Bencilliği tamamen yok etmemiz mümkün değil ama onu daha ahlaki olarak kullanabiliriz.
""""

Bu videoyu izlemiştim daha önce, sıradan bir hatalı örnek safsatası. Fikirlerini doğrulamak için böyle abartılı ve benzetilmek istenen durumu pek de karşılamayan örnekler kullanmak çok etkin kullanılan bir manipülasyon tekniğidir. Aptallar ve Şeytanlar isimli yazımın başında ben de bir örnek kullandım, örnekler size etkileyici geliyorsa onu da okumalısınız ama benim örneğimin ana fikri çok daha net, yazının kalanında neyin neye neden benzetildiğini açıkça anlatıyorum.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
@Gezgin5 "Öncelikle şu konuda anlaşalım, şimdi bahsettiğimiz adalet kavramının olup olmaması yaratıcının olup olmamasına delil değildir sadece yaratıcının kendi seçimidir."
Delildir demedim, tanrı yoktur da demedim, saman adam yapmadan anlamaya çalışmanızı öneririm. Tanrının varlığıyla ilgilenmiyorum, tanrının bizi ne kadar ilgilendiriyor olduğuyla ilgileniyorum. Aptallar ve şeytanları okuyun.

"Örneklerle ilgili dediğiniz kısım eğer diyeceğiniz şeye göre bakarsak hiçbir şekilde örneklendirme taktiğini kullanamayacağız (yani evrenden böyle bir şeyi çıkartmalıyız çünkü belli yasalar önce öne sunulur sonra örneklendirmelerle pekiştirilir ağer mantıklıysa ve uyuyorsa kabul edilir eğer örneklendirme taktiğini kullanmazsak her şeyden geride kalırız) kimisinin aklına örneklerle daha iyi gelir yani buna sizin manipülasyon demeniz bunun saçma olup olmadığını değiştirmez."
Her örnek az da olsa hatalıdır, örneklemeler retorikte önemlidir, örnekleri komple manipülasyon olarak görsem kendim kullanmazdım. Aptallar ve şeytanları okuyun.

"Videoda anlatılanı tam anlamamış olabilirsiniz size ilk attığım yorumda hiçbir şekilde taraf tutmamanızı söylemiştim yani yaratıcının yokluğunu aklınızda kesinleştirmenizi istememiştim. Videoda ise yüce bir kudretin olduğu onun adaletine göre yapmamız gerektiğini belirtiyor. (ben orayı almanızı istemiştim)"
Videodaki örneğin ana fikrini anlamamak için aptal olmak lazım, anladığıma emin olabilirsiniz. Doktorlar eşimizi iyileştirmek için kesiyorlar ve biz de bunun farkında değiliz, tanrı da bize zulmediyor olsa da aslında iyilik yapıyor farkında değiliz. Örnek bunu söylüyor ve varsayımdan yola çıkarak bu sonuca ulaşıyor, varsayım ne peki? Tanrının var olması, iyi olması, kudretli olması, bizi umursaması, o örnekteki doktorlar gibi iyi niyetli olması...

Bu varsayımları yapmayan biri için bu örnek saçmalıktan ibarettir, böyle bir varsayımı yapmam için beni ikna ederseniz işler değişebilir. Tanrı inancıyla büyüdüğünüz için zaten bu varsayımı yapıyorsunuz ama farkına varmanız gereken şey de bu zaten; bunlar sadece varsayımlardan ibaret. Yanlış varsayım sizi yanlış yola götürür, en az miktarda varsayımla ilerlemek en temiz sorgulama biçimidir Kudretli, iyi ve umursayan tanrı varsayımıyla hayatı anlamaya çalışırken aslında bu varsayımınızı doğrulamak için kanıt arıyorsunuz ve argüman üretiyorsunuz, dışarıdan bakınca görüyorsunuz ki kendinizi kandırıyorsunuz. Varsayım yapmadan hayatı inceleyip anlamaya çalışıp sonuca varmaya çalışırsanız doğruya ulaşmanız daha mümkün olacaktır. Benim vardığım sonuca varmanız gerekmiyor, kendinizi kandırmamanız yeterli. Ben hayatın imtihan olamayacağı sonucuna vardım, yani hayatın insanı ilgilendiren bir anlamı yok, anlamlar anlayışlarımızdan ibarettir.
Efendim öncelikle özür dileyerek başlıyorum ben sizin başka bir şeyden bahsettiğinizi düşünerek ilk yazımdaki videoyu koymuşum o videoyu koymam yanlış olmuş.
 

Blog girdisi detayları

Ekleyen
Mustafa K.
Okuma süresi
3 dakika okuma
Görüntüleme
718
Yorumlar
10
Son güncelleme

Genel kategorisindeki diğer girdiler

Mustafa K. adlı kullanıcının diğer girdileri

Bu girdiyi paylaş

Geri
Yukarı