Prosedüre uygun olmadığı sürece tek katlı bina dikip orayı beverly Hills'e çevirsen de zaten yine ölümler olacak.
Türkiye'nin son 60-70 yıllık kentleşme serüveni, ne yazık ki, planlamadan yoksun, rant odaklı ve çoğu zaman insan odaklı olmaktan uzak bir anlayışla şekillenmiştir. Hatay özelinde konuşurken, mesele asla bir “beverly hills” yaratma fantezisi değil; aksine, insanca, özgürce ve hürce yaşanabilecek, planlı, yenilikçi ve sürdürülebilir şehirler inşa etmektir. Ancak, bu talebin karşısına dikilen zihniyet, yıllardır “yeter ki olsun, nasıl olursa olsun” mantığına sıkışmış kalmıştır. Bu zihniyet, her deprem, her afet, her toplumsal kriz sonrası kendini tekrar eden bir döngüye girmiştir. Depremlerle yıkılan binalar, sel felaketleriyle taşan dereler, trafik kaosu, yeşil alanların yok edilmesi ve beton ormanlarının yükselişi, hepsi, bu zihniyetin birer yansımasıdır.
Türkiye'de kentleşmenin rant odaklı ve plansız olduğu inkar edilemez bir gerçek. İnsanlar, güvenli, çevre dostu ve yaşanabilir şehirler talep ediyor. Bu, lüks değil, temel bir haktır. 'muasır medeniyetler seviyesine' ulaşmak, hatalı zihniyeti sorgulamak ve değişim için çalışmaktır. Rant projeleri yerine, insan odaklı planlama yapmaktır.
Değişim, statükoyu savunanlarla tartışarak değil, vizyoner adımlarla gelir. Sizin yaptığınız hakaretle savunma ise, fikir zayıflığının bir göstergesidir.
Sizle oturup bir tartışmaya giremeyeceğim, sebebi kaybedeceğimi düşündüğümden değil, ben size ne anlatırsam anlatayım kendinizi hapsettiğiniz bu zihniyetten çıkaramayacak olduğumu bilmemdir. Altmış yıllık bir düşünce yapısına hapsolmuş, bu yapıyı hakaretle savunmaya çalışan birinin fikrini değiştirmek için ne vaktimi harcamak isterim ne de kendimi yorarım. Yine de size içtenlikle teşekkür ediyor, bu vizyonunuzla hayatınıza şans ve başarı diliyorum.