Dikkat: Bu inceleme sürprizbozan içerebilir.
“Welcome to 80's.”
Oynanış:
açıkçası ben oynanışı ortalama buldum dostlar, bazı noktalarda öyle kötü çalışıyordu ki kendinizi bir anda ölü buluyordunuz.
Mantığı zaten çok basit. Yürü, ateş et, araba sür gibi bir oynanış mantığı mevcut. Arada bir değişen elementler olsa da bu basit mekanikler üzerinden ilerliyoruz aslında. Ki bu sorun olmamalı değil mi?
Evet olmamalı ancak bunu başarmak için oyunun mekaniklerini çok iyi işlemesi lazım bence, diğer türlü zorluyor hocam ya.
Öncelikle sorunlardan bahsedeyim, ilk sorunum kesinlikle Aim sistemi. Free-Aim sistemi o kadar kötü ki, elbette 2002'de çıkmış bir oyuna “nasıl Free-Aim desteğini iyileştirmezsin?” demeyeceğim o dönem bir PC portu çıkması bile iyi bir şey ancak Free-Aimin bu kadar kötü olması şart mıydı ya?
Oyunun bazı noktalarında oyun sana güçlü silahlar veriyor ve seni Free-Aim'e zorluyor. Bu nadir olsa da sanırsam 2-3 görevde oluyordu. Free-Aim o kadar kötü çalışıyor ki, sıktığın yerin çok daha aşağısına mermi gidebiliyor ama bayağı aşağısı yani. Düşmanı öldürmek için şarjör boşaltmak falan gerekiyor.
Öte yandan klasik silahlardaki Free-Aim biraz daha toparlanmış. Hala iyi durumda değil bence ancak oyunun bize zorladığı Free-Aim görevlerindeki kadar değil. O görevlerde doğrudan nişan aldığınızda kamera 1. şahısa geçiyor ve öyle oynuyorsunuz.
Auto-Aim sisteminde de durum farklı değil bu arada, oyunun klasik sürümünde kilitlenme özelliği bulunurken Definitive Edition sürümünde daha farklı bir Auto-Aim var.
Klasik sürümünün kilitlenme özelliği genel olarak iyi çalışıyor, orada bir sorunum yok tek sorunu kilitlenme efekti ekranın büyük bir kısmını kaplıyor ve kilitlendiğiniz sürede hareket edemiyorsunuz. Düşmanı öldürmeniz gerek yani.
Ancak Definitive Edition'daki Auto-Aim için iyi çalıştığını söylemeyeceğim, evet kötü çalışmıyor ancak iyi de çalışmıyor.
Çokça kez dibimdeki düşmana değil de en uzaktaki düşmana odaklandığı oldu, hatta bazı zamanlarda doğrudan hiçbir yere odaklanmıyor. Konsolda oynadığım için bu daha da bir ızdırap oluyor çünkü oyun bazı görevlerde üzerinize sürekli düşman yolluyor.
Ayrıca çok çok nadir olsa da sanırsam 1 kere başıma gelmiş bir olay daha var ki, Auto-Aim odaklansa da odaklanmıyor. Evet şaka değil
Auto-Aim odaklanıyor, sıkıyorsunuz ancak mermi düşmana işlemiyor ya da sonradan işliyor. Gerçekten garip bir durum, bunu Definitive Edition sürümünde yaşadım.
Öte yandan pek çok insanın aksine benim arabalarla bir sorunum yok, rahatça kontrol edilebildiklerini düşünüyorum ve az önce saydığım Aim sistemi gibi sistemler dışında da pek problemim yok.
Oynanış tekrara düşmeye çok müsait olsa da neyse ki bu görev çeşitliliği ile dengelenmiş ve oynanışın tekrara düşmesi engellenmiş.
Hikaye:
Hikayemiz sıradan ama efektif bir hikaye bence, açıkçası ben hikayeden oldukça keyif aldım.
Tommy Vercetti Liberty City'de Forelli ailesi için çalışırken aile içerisinde yükselmeye başlar ve bu Sonny'nin dikkatini çeker.
Sonny'de Tommy'yi etkisiz hale getirmek için onu Harwood'a gönderir. 1 adamı öldürmekle görevlendirilen Tommy orada 11 adamla karşılaşır ve hepsini öldürür, ardından da Harwood Kasabı lakabını alıp 15 yıl hapis yatar.
15 yıl sonra ise Sonny, Forelli ailesinin Vice City'ye genişlemek için Tommy'yi kullanabileceğini söyler ve bir anlaşma hazırlar.
Tommy apar topar Vice City'ye gönderilir ve orada bir madde anlaşması yapmakla görevlendirilir, tam madde anlaşmasını tamamlarken ortamı bir anda adamlar sarar ve ateş açar. Tommy son anda kurtulur ve ardından da Vice City'ye adım atar.
Tommy, anlaşma nedeniyle Sonny parasını kaybettiği için ona borçlu hisseder ve Sonny'ye parasını ödeyeceğinin sözünü verip şehirin güçlü adamları için çalışmaya başlar.
Sonny'nin borcunu ödemekle başlayan serüven bir anda Vice City'nin lideri olmaya evrilir ve Tommy şehrin en büyük adamlarını bir bir yok ederek ve şehirdeki önemli binaları satın alarak Vice City'nin lideri olur.
En az spoilerlı bu şekilde anlatabilirdim bence bu hikayeyi, dediğim gibi oldukça basit ancak efektif bir hikaye. Üstelik GTA 3 sonrası ana karakterin seslendirme aldığı ilk oyun olduğunu düşünürsek GTA 3'e kıyasla burada hikaye konusunda da dev bir gelişim var bence.
Hikayenin ortalarına doğru Tommy'de bir şeylerin değiştiğini fark edebiliyorsunuz, Vice City'ye adım atarken Forelli ailesine hala aşırı sadık ve bağlı iken hikayenin ortalarına doğru o bağlar biraz kopmaya başlıyor. Tommy ailenin ona ihanet ettiğini düşünüyor ve şehri ele geçirme planına başlıyor.
Dediğim gibi hikaye basit ama efektif.
Atmosfer:
açıkçası. Çok sevdim. Rockstar Games oyunlarının atmosfer konusunda gerçekten aşırı başarılı olduklarını kabul ediyorum artık.
Manhunt beni atmosferiyle en çok büyüleyen oyundu, Bloodborne'da bile bu büyüyü hissedememiştim ki Bloodborne benim favori oyunumdur.
Keza GTA oyunlarını da bu açıdan hep takdir ederim, ABD'nin şehirlerini ve hatta bazen bir eyaletini alıp doğrudan oyuna entegre edip çok güzel bir atmosferle piyasaya sürüyor bu adamlar.
Gerçekten oluşturdukları atmosferlerden ne hissetmemiz gerektiğini bize söylüyorlar.
GTA 3'te Liberty City'nin sisli ve puslu havası, asla güneş doğmayan karanlık şehir havası size o şehirde dostluğun değil çıkarın kazandığını hem hikaye boyunca hem atmosfer boyunca anlatıyor ve bir metropol ne kadar çürüyebilir sorusunu yanıtlıyor.
Manhunt'ta Carcer City'nin karanlık, yalnız, büyük olmasına rağmen küçük gözüken ve sessiz havası o şehirde asla güvende olmadığınızı ve her an avlanacağınızın sinyalini veriyor. Av da olabilirsin, avcı da olabilirsin diyor oyun.
GTA Vice City'de de yine bu işi başarmışlar, Miami atmosferi gerçekten çok güçlü. Üstelik 80'lerden gelen bazı detaylar da eklenince gerçekten iş ciddiye biniyor.
Tek kelimeyle BAYILDIM.
Görevler:
Açıkçası görevler hiç de fena değil bence, araya birkaç tane uzatma amacıyla konulmuş görev olduğu çok bariz ancak geneli gerçekten güzel denebilir bence hani.
Malikane basma görevinden, koruma görevine, koruma görevinden tekne sürme görevine, tekne sürme görevinden polisten mahkum kaçırma görevine kadar pek çok görev var Vice City'de.
Bu konuda açıkçası şaşırdım, görevlerin büyük birçoğunluğu kısa bu arada ancak yine de fikir ve işleniş olarak dediğim gibi hiç de fena değiller bence.
Uzatma amacıyla olan görevler ise. Onlar biraz sıkıntı işte
Mesela bir Love Fist görevi var, arabanın bombası patlamasın diye şehirde araba sürmenizi istiyor ancak yavaş giderseniz araba patlar.
Bu görevin mantığı neydi yani şimdi? Eğlenceli desen değil zira ben kendim de araba sürebilirim, mantıklı desen değil çünkü bombayı deaktive ettikten sonra hemen onları aldığımız yerin dibine gidiyorlar ve arabadan inmeyi akıl bile etmiyorlar, üstüne araba da yavaş ve kaygan hani
Görev zor değil bence ancak eklemenin mantığı var mıydı gerçekten?
Bu tarz görevler çok az olduğundan yine biraz içiniz rahat olsun ama.
İncelememizin sonuna geldik, okurken keyif aldıysanız ne mutlu bana.
“Welcome to 80's.”
Oynanış:
açıkçası ben oynanışı ortalama buldum dostlar, bazı noktalarda öyle kötü çalışıyordu ki kendinizi bir anda ölü buluyordunuz.
Mantığı zaten çok basit. Yürü, ateş et, araba sür gibi bir oynanış mantığı mevcut. Arada bir değişen elementler olsa da bu basit mekanikler üzerinden ilerliyoruz aslında. Ki bu sorun olmamalı değil mi?
Evet olmamalı ancak bunu başarmak için oyunun mekaniklerini çok iyi işlemesi lazım bence, diğer türlü zorluyor hocam ya.
Öncelikle sorunlardan bahsedeyim, ilk sorunum kesinlikle Aim sistemi. Free-Aim sistemi o kadar kötü ki, elbette 2002'de çıkmış bir oyuna “nasıl Free-Aim desteğini iyileştirmezsin?” demeyeceğim o dönem bir PC portu çıkması bile iyi bir şey ancak Free-Aimin bu kadar kötü olması şart mıydı ya?
Oyunun bazı noktalarında oyun sana güçlü silahlar veriyor ve seni Free-Aim'e zorluyor. Bu nadir olsa da sanırsam 2-3 görevde oluyordu. Free-Aim o kadar kötü çalışıyor ki, sıktığın yerin çok daha aşağısına mermi gidebiliyor ama bayağı aşağısı yani. Düşmanı öldürmek için şarjör boşaltmak falan gerekiyor.
Öte yandan klasik silahlardaki Free-Aim biraz daha toparlanmış. Hala iyi durumda değil bence ancak oyunun bize zorladığı Free-Aim görevlerindeki kadar değil. O görevlerde doğrudan nişan aldığınızda kamera 1. şahısa geçiyor ve öyle oynuyorsunuz.
Auto-Aim sisteminde de durum farklı değil bu arada, oyunun klasik sürümünde kilitlenme özelliği bulunurken Definitive Edition sürümünde daha farklı bir Auto-Aim var.
Klasik sürümünün kilitlenme özelliği genel olarak iyi çalışıyor, orada bir sorunum yok tek sorunu kilitlenme efekti ekranın büyük bir kısmını kaplıyor ve kilitlendiğiniz sürede hareket edemiyorsunuz. Düşmanı öldürmeniz gerek yani.
Ancak Definitive Edition'daki Auto-Aim için iyi çalıştığını söylemeyeceğim, evet kötü çalışmıyor ancak iyi de çalışmıyor.
Çokça kez dibimdeki düşmana değil de en uzaktaki düşmana odaklandığı oldu, hatta bazı zamanlarda doğrudan hiçbir yere odaklanmıyor. Konsolda oynadığım için bu daha da bir ızdırap oluyor çünkü oyun bazı görevlerde üzerinize sürekli düşman yolluyor.
Ayrıca çok çok nadir olsa da sanırsam 1 kere başıma gelmiş bir olay daha var ki, Auto-Aim odaklansa da odaklanmıyor. Evet şaka değil
Auto-Aim odaklanıyor, sıkıyorsunuz ancak mermi düşmana işlemiyor ya da sonradan işliyor. Gerçekten garip bir durum, bunu Definitive Edition sürümünde yaşadım.
Öte yandan pek çok insanın aksine benim arabalarla bir sorunum yok, rahatça kontrol edilebildiklerini düşünüyorum ve az önce saydığım Aim sistemi gibi sistemler dışında da pek problemim yok.
Oynanış tekrara düşmeye çok müsait olsa da neyse ki bu görev çeşitliliği ile dengelenmiş ve oynanışın tekrara düşmesi engellenmiş.
Hikaye:
Hikayemiz sıradan ama efektif bir hikaye bence, açıkçası ben hikayeden oldukça keyif aldım.
Tommy Vercetti Liberty City'de Forelli ailesi için çalışırken aile içerisinde yükselmeye başlar ve bu Sonny'nin dikkatini çeker.
Sonny'de Tommy'yi etkisiz hale getirmek için onu Harwood'a gönderir. 1 adamı öldürmekle görevlendirilen Tommy orada 11 adamla karşılaşır ve hepsini öldürür, ardından da Harwood Kasabı lakabını alıp 15 yıl hapis yatar.
15 yıl sonra ise Sonny, Forelli ailesinin Vice City'ye genişlemek için Tommy'yi kullanabileceğini söyler ve bir anlaşma hazırlar.
Tommy apar topar Vice City'ye gönderilir ve orada bir madde anlaşması yapmakla görevlendirilir, tam madde anlaşmasını tamamlarken ortamı bir anda adamlar sarar ve ateş açar. Tommy son anda kurtulur ve ardından da Vice City'ye adım atar.
Tommy, anlaşma nedeniyle Sonny parasını kaybettiği için ona borçlu hisseder ve Sonny'ye parasını ödeyeceğinin sözünü verip şehirin güçlü adamları için çalışmaya başlar.
Sonny'nin borcunu ödemekle başlayan serüven bir anda Vice City'nin lideri olmaya evrilir ve Tommy şehrin en büyük adamlarını bir bir yok ederek ve şehirdeki önemli binaları satın alarak Vice City'nin lideri olur.
En az spoilerlı bu şekilde anlatabilirdim bence bu hikayeyi, dediğim gibi oldukça basit ancak efektif bir hikaye. Üstelik GTA 3 sonrası ana karakterin seslendirme aldığı ilk oyun olduğunu düşünürsek GTA 3'e kıyasla burada hikaye konusunda da dev bir gelişim var bence.
Hikayenin ortalarına doğru Tommy'de bir şeylerin değiştiğini fark edebiliyorsunuz, Vice City'ye adım atarken Forelli ailesine hala aşırı sadık ve bağlı iken hikayenin ortalarına doğru o bağlar biraz kopmaya başlıyor. Tommy ailenin ona ihanet ettiğini düşünüyor ve şehri ele geçirme planına başlıyor.
Dediğim gibi hikaye basit ama efektif.
Atmosfer:
açıkçası. Çok sevdim. Rockstar Games oyunlarının atmosfer konusunda gerçekten aşırı başarılı olduklarını kabul ediyorum artık.
Manhunt beni atmosferiyle en çok büyüleyen oyundu, Bloodborne'da bile bu büyüyü hissedememiştim ki Bloodborne benim favori oyunumdur.
Keza GTA oyunlarını da bu açıdan hep takdir ederim, ABD'nin şehirlerini ve hatta bazen bir eyaletini alıp doğrudan oyuna entegre edip çok güzel bir atmosferle piyasaya sürüyor bu adamlar.
Gerçekten oluşturdukları atmosferlerden ne hissetmemiz gerektiğini bize söylüyorlar.
GTA 3'te Liberty City'nin sisli ve puslu havası, asla güneş doğmayan karanlık şehir havası size o şehirde dostluğun değil çıkarın kazandığını hem hikaye boyunca hem atmosfer boyunca anlatıyor ve bir metropol ne kadar çürüyebilir sorusunu yanıtlıyor.
Manhunt'ta Carcer City'nin karanlık, yalnız, büyük olmasına rağmen küçük gözüken ve sessiz havası o şehirde asla güvende olmadığınızı ve her an avlanacağınızın sinyalini veriyor. Av da olabilirsin, avcı da olabilirsin diyor oyun.
GTA Vice City'de de yine bu işi başarmışlar, Miami atmosferi gerçekten çok güçlü. Üstelik 80'lerden gelen bazı detaylar da eklenince gerçekten iş ciddiye biniyor.
Tek kelimeyle BAYILDIM.
Görevler:
Açıkçası görevler hiç de fena değil bence, araya birkaç tane uzatma amacıyla konulmuş görev olduğu çok bariz ancak geneli gerçekten güzel denebilir bence hani.
Malikane basma görevinden, koruma görevine, koruma görevinden tekne sürme görevine, tekne sürme görevinden polisten mahkum kaçırma görevine kadar pek çok görev var Vice City'de.
Bu konuda açıkçası şaşırdım, görevlerin büyük birçoğunluğu kısa bu arada ancak yine de fikir ve işleniş olarak dediğim gibi hiç de fena değiller bence.
Uzatma amacıyla olan görevler ise. Onlar biraz sıkıntı işte
Bu görevin mantığı neydi yani şimdi? Eğlenceli desen değil zira ben kendim de araba sürebilirim, mantıklı desen değil çünkü bombayı deaktive ettikten sonra hemen onları aldığımız yerin dibine gidiyorlar ve arabadan inmeyi akıl bile etmiyorlar, üstüne araba da yavaş ve kaygan hani
Görev zor değil bence ancak eklemenin mantığı var mıydı gerçekten?
Bu tarz görevler çok az olduğundan yine biraz içiniz rahat olsun ama.
İncelememizin sonuna geldik, okurken keyif aldıysanız ne mutlu bana.
Son düzenleyen: Moderatör: