Hiçbir şey yoktan olamaz

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Sümer mitolojisi hepsinin başlangıç noktası en önemli kısmı okumamışsın. Avesta'nın belli başlı kuralları nettir burada anlaşılmayacak bir durum yok.
En son Sümer Mitolojisi'ni okumak gibi bir mallık yaptım zaten, Sümer'i araştırmaya kalkınca diğerlerinin geçerliliği kalmadı benim açımdan, Zerduş'luktaki (Avesta onların kitabı diyebiliriz veya Pers Mitolojisi kuralları da denebilir sanırsam) kurallar konusunda tartışmayı severim bu arada (bence saçmalıktır ama konuşması eğelenceli gelir nedense).
 
Demirle ilgili çalışmalar yapmışlar haberleri var. Gezegenlerin yapı taşlarında demir var buna bir bahane uydur bakalım ne diyeceksin?
Asıl mesele zaten demirle ilgili çalışma değil "gökten indiğinin" yazıtlarına geçip geçmemesi.
Dogma varsa sensin ikide bir aynı videolarla gelip kendini kanıtlama peşindesin. Kendin yazamıyor musun?
Yazacağım metin videolu bir şekilde mevcut ve izahı iyiyse paylaşıyorum. Kaldı ki bu "dogma" olduğumu göstermez. Videolarda argüman olarak kullanılır.
Mısırlılar ne alaka onu anlamadım. Adem ve Havva Sümer mitidir Sümerler yazıyı ilk bulanlardır. Tabletlerinde buna değiniliyor.

Sümerlerde peygamber yok, Avesta kitabı tek tanrılı bir kitap değil, dualisttir.
Tevrat ve İncil de tahrif edip değiştirildi. Ama tahrif edilmesi demek komple sil baştanyazılması demek değidir. O yüzden biz müslümanlar için içerisinde vahiy kırıntıları olabilen bir kitaptır. Aynı şekilde tam bilgi sahibi olmadığımız eski peygamberelere gelen vahiylerin yazıt haline getirildiyse kimlerin eline geçtiğini ve nerelerde kullanıldığını bilemiyoruz. Bu yüzden örneğin bir çok yazıtta Hz. Nuh'un olayına rastlanması tesadüf değil görüşündeyim.

Asya, Amerika, Afrika, Avrupa kıtalarında peygamber ve kutsal kitaplar yok. Çok tanrılı inanışlar var. Bu farklı coğrafyaların hiçbirinin dini senin dininle aynı değil, hepsi aynı yerden geliyor.
Bu konuda tarih kaynaklarında kısıtlı bilgilere ulaşabiliyoruz. Ayrıca din kaynaklarına baktığımızda binlerce kavimin dininden saptığını görüyoruz şu anda rastladığımız farklı inanışlar bunun tezahürü olabilir. Zaten bunun en net örneğini Hz. İbrahim'in geldiği ve tevhit inancının zamanla putlara tapmaya dönmesinden görebiliriz.
 
Nahl 15: O, sizi sarsmaması için yere sağlam(sabit) dağlar yerleştirdi.

-Dağlar sağlam veya sabit değildir.

-Dağlar sarsıntıyı önlemez.

Bu ayet bile bilimle çeliştiğinin göstergesidir.
 
Hiçbirşey in yoktan var olamaması zaman ile iç içedir zaman dan üstün bir varlık bu kurala uymaz çünki kendisi zamanı da yaratmıştır. Hayal bile edemediniz değil mi zaman dan üstün bir varlık , kuran da da bu durumdan bahsediliyor. Keşke dini konular bu kadar tartışma yapmasaydı tabi bu durum heryerde var. Mesela ben buna para verdim benim aldığım şey seninkinden daha iyi , benim inandığım şey seninkinden daha üstün. Dini konular daha hassas yorum yaparken dikkatli olmalıyız herkes için söylüyorum laf dalaşına girip birbirimizi kırmaya gerek yok.
 
Okuma yazma biliyordu bunu hadislerden de biliyoruz. Yardımcıları da vardı.
Eki Görüntüle 478021
Eki Görüntüle 478023



Eki Görüntüle 478025
- Hz. Peygamber (a.s.m)’e Kur’an’ı öğrettiğini iddia ettikleri o kölenin Cebr veya Belam adında olduğu söylenir. Hz. Peygamber (a.s.m), Mekke’de iken peygamberliğinin ilk yıllarında müşrikler tarafından terk edildiği zaman, bazen gidip bu Rum asıllı köleyle -onun demir atölyesinde- sohbet ediyor ve onu İslam’a davet ediyordu. Rivayetlere göre, bu iddialar karşısında köle “O beni İslam’a davet ediyor, benim ona öğretecek bir şeyim yok” diyormuş. Bazı rivayetlere göre, köle bu sohbetlerin sonucunda Müslüman olmuştu. (bk. İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri).
Sohbet ederken onu dinliyor diyerek kısa kesmişler. Yardımcılarının görevi ise onun vahyettiklerini yazmak idi. Onlardan bilgi almak değil.
 
Teist yorumlarını gördükçe...
1577302245413.png
 
Tevrat ve İncil de tahrif edip değiştirildi.
Bunu kaç defa sana diyeceğim, Tevrat ve İncil'de değiştirilmediği iddaa ediyor hem de kendi ayetlerinde ikide bir kendini tekrarlamaktan vazgeç.

Bu konuda tarih kaynaklarında kısıtlı bilgilere ulaşabiliyoruz. Ayrıca din kaynaklarına baktığımızda binlerce kavimin dininden saptığını görüyoruz şu anda rastladığımız farklı inanışlar bunun tezahürü olabilir. Zaten bunun en net örneğini Hz. İbrahim'in geldiği ve tevhit inancının zamanla putlara tapmaya dönmesinden görebiliriz.
O kıtalara peygamber gittiği şeklinde en ufak bir kanıt yok. Dinleri de bunu doğruluyor. Sana göre o dinler tahrip olmuştur. O dine inananlar kendi dinlerinin tahrip edildiğine inanmaz.

Asıl mesele zaten demirle ilgili çalışma değil "gökten indiğinin" yazıtlarına geçip geçmemesi.
Sana baştan beri ne diyorum, gezegenler yapısında demir bulunur, Mısırlılar demir gökten indirildi demek zorunda değildir, demiri bulmuşlar bu kadar.

@SaviorAngel™ Sümer saçmaysa dinlerde o kadar saçmadır. Zerdüştlüğün Sümerlerle bir alakası yok.
 
Nahl 15: O, sizi sarsmaması için yere sağlam(sabit) dağlar yerleştirdi.

-Dağlar sağlam veya sabit değildir.

-Dağlar sarsıntıyı önlemez.

Bu ayet bile bilimle çeliştiğinin göstergesidir.
Nahl 15, 16. ayetler: Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.
Neml 88: Bir de o dağları görür, donuk ve hareketsiz sanırsın; oysa onlar bulutların yürüdüğü gibi yürümektedirler. İşte bu, her şeyi muhkem ve mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır. Muhakkak ki O, sizin yaptığınız her şeyden haberdardır.
 
Nahl 15: O, sizi sarsmaması için yere sağlam(sabit) dağlar yerleştirdi.

-Dağlar sağlam veya sabit değildir.

-Dağlar sarsıntıyı önlemez.

Bu ayet bile bilimle çeliştiğinin göstergesidir.

Yazdığın bu ayette Kur’an’da dağların önemli bir jeolojik işlevine şöyle dikkat çekilmektedir,

Dikkat edilirse ayette, dağların yeryüzündeki sarsıntıları önleyici özelliğinin olduğu haber verilmektedir. Kur’an’ın indirildiği dönemde hiçbir insan tarafından bilinmeyen bu gerçek, günümüzde modern jeolojinin bulguları sonucunda ortaya çıkarılmıştır.

Eskiden dağların sadece yeryüzünün yüzeyinde kalan yükseltiler olduğu düşünülmekteydi. Ancak bilim adamları dağların sadece yüzey yükseltileri olmadıklarını, dağ kökü adı verilen kısımları ile kimi zaman kendi boylarının 10–15 katı kadar yerin altına doğru uzandıklarını fark ettiler. Bu özellikleriyle dağlar, tıpkı bir çivinin ya da kazığın çadırı sıkıca yere bağlamasına benzer bir role sahiptir. Örneğin zirvesi yeryüzünden yaklaşık 9 km yukarıda olan Everest Dağı’nın 125 km.den fazla kökü vardır.

Ayrıca dağlar, yeryüzü kabuğunu oluşturan çok büyük tabakaların hareketleri ve çarpışmaları sonucunda meydana gelir. İki tabaka çarpıştığı zaman daha dayanıklı olanı ötekinin altına girer. Üstte kalan tabaka kıvrılarak yükselir ve dağları meydana getirir. Altta kalan tabaka ise yeraltında ilerleyerek aşağıya doğru derin bir uzantı meydana getirir.

Dolayısıyla dağların yeryüzünde gördüğümüz kütleleri kadar, yeraltına doğru ilerleyen derin bir uzantıları daha vardır. Dünyaca ünlü deniz altı jeologlarından biri olan Profesör Siaveda, dağların yeryüzüne kökler şeklinde saplı olduklarından bahsederken, şöyle bir yorumda bulunmuştur:

Kıtalardaki dağlar ve okyanuslardaki dağlar arasındaki temel fark materyalindedir. Fakat her ikisinde de dağları destekleyen kökler vardır. Kıtalardaki dağlarda, hafif ve yoğunluğu az madde yerin içine doğru kök olarak uzanır. Okyanuslardaki dağlarda da, dağı kök gibi destekleyen hafif madde vardır. Köklerin fonksiyonu, Arşimed kanununa göre dağları desteklemek içindir. Dağların yerkabuğunun genel dengesini sağlamadaki etkisi izoztesi (isostasi) diye tanımlanır.

Webster’s New Twentieth Century Dictionary’de (Webster’ın Yeni 20. yüzyıl sözlüğü) bu terim şöyle açıklanır: “Jeoloji’de dağların Dünya yüzeyinin altında oluşturdukları yerçekimsel kuvvet sayesinde yerkabuğunun genel dengesinin sağlanması.” Ayrıca Amerikan Bilim Akademisi eski Başkanı Frank Press’in, dünya çapında pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutulan Earth (Dünya) adlı kitabında, dağların kazık şeklinde oldukları ve yeryüzüne derinlemesine gömülü oldukları ifade edilmektedir.

Kur’an ayetlerinde ise, dağların bu işlevine, “kazık” benzetmesi yapılarak şöyle işaret edilir:

“Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe Suresi: 6-7) “

… Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı …“ (Lokman Suresi:10)

Şimdi Kur’an güneşine gözlerini ve gönüllerini kapatıp hala Kur’an’a insan sözüdür diyenlere soruyoruz:

Modern jeolojik ve sismik araştırmalar neticesinde ancak keşfedilebilen bilimsel bir gerçeğin bilim ve tekniğin olmadığı bir asırda Kur’an da açıkça ifade edilmesini ne ile izah edeceksiniz?

Dağları dünya ya birer kazık yapan Allah’a iman edip, “bu kitap onun kitabıdır” diye iman mı edeceksiniz?

Yoksa hala bu güneşe gözlerinizi kapatıp kendinizi karanlığa mahkum mu edeceksiniz?

Hep yazılı argüman istediler, videolu argümana bakmak isteyen olursa:
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
Son düzenleme:
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı