Anlamsızlık

thumbs_b_c_aa3ee04afb9b4a1071bc0821fcb7cbb6.jpg
"Anlamsızlık duygusunun nedeni; insanların yaşamalarını sağlayacak birçok şeyin olmasına karşın, uğruna yaşayacakları bir şeyin olmayışıdır. İnsanlar araçlara sahip ama araçları yok."

Victor Frankl'ın bu sözüyle başlamak istedim yazıma. Hepimizin ara ara kapıldığı bir duygudur anlamsızlık. Uğruna yaşayacak bir şeyi olmayan insanların hayat felsefesidir. Mesela Nihilistler. Nihilistlerden bahsetmeden önce Nihilizm'den bahsedelim: Nihilizm, hayatın anlam ve değerden yoksun olarak görür. Hayatımız boyunca başarılarımızın, hatalarımızın, mutluluklarımızın, üzüntülerimizin, pişmanlıklarımızın ve daha binlerce şeyin bir bakıma hiçbir değeri yoktur. Öldükten sonra hatırlanmayacağız, bilinmeyeceğiz. Ki ölmeye gerek yok, içinde bulunduğumuz ve dehşete düşüren büyüklüğe sahip evrende bile her şeyden bihaber yaşıyoruz. Ne diğer canlı formlarına ulaşabilmiş durumdayız, ne de ulaşılmışız. Ve de çok değil, kozmolojik olarak kısa bir süre sonra yok olacağız. Uzun lafın kısası, boşuna yaşıyoruz.

Yorumlar

Dostum, boşuna yaşadığımızı düşünmek maalesef bir yanılgı olabilir çünkü tersi için mantıksal olarak güçlü iddialar vardır. Siz de herkes gibi bir ailede dünyaya geldiniz ve öğrenilmiş varlık ve gerçeklik algısı ile bugünlere kadar bir hayat sürdünüz.

İnsanlar birbirlerine muhtaç oldukları için toplumları ve ülkeleri ve en nihayetinde insan medeniyetini oluşturmuşlardır. İnsan medeniyeti, cinsiyet rollerine göre temellenmiş ve gelişmiştir.

Evreni ve hayatı anlamlandırmak için bilimsel araştırma yöntemi gerekli olsa da geçerli olmadığı araştırma alanları da vardır. Bildiğiniz gibi Evrenin ve içindeki hayatın kendiliğinden mi olduğu sorusu ve ölümden sonra ne olduğu sorusu işte bu araştırma alanlarından ikisidir. Bu iki temel araştırma alanının, bilimsel araştırma yöntemi ile araştırılamayacağını yâni bilinemez olarak elimizde durduğunu kabûl etmek gerektiğini görmelisiniz. (Çünkü Evren için başlangıç tekilliğinin öncesine ait hiçbir veri elde edilemeyeceği için bilinemez olduğu açıktır.)

Ölümden sonra ne olduğu bazılarına göre cesedin toprağa karışmasından ibarettir ve bilinemez değildir. Oysa insanın sadece bedensel bir varlığa sahip olmadığı aynı zamanda asıl, ruh denilen maddesel olmayan bir varlığa sahip olduğu çok eski zamanlardan beri ifade edilen bir görüştür. Ruh denilen varlık ise kişinin düşünen ve seçme kararı veren öz benliği, bilinci, egosu yâni "Ben" zamiri olarak bilinen varlığıdır. Bu varlığın toprağa karışmasından bahsedilmesi, o maddesel bir varlık olmadığına göre anlamasızdır ama öldükten sonra ona ne olduğu ise yine bilinemezdir, çünkü hakkında hiç bir veri elde edilemez.

Evrenin başlangıç tekilliğinden öncesi ve insanın ölümüden sonrası için açıklama yaptığı iddiası ile ortaya çıkan inanç sistemlerini peşinen reddetmek doğru mudur sorusu bir dönüm noktası olarak karşınızdadır.
Kişisel olarak bunlardan birinin, doğruluğunu destekleyen güçlü mantıksal desteklere ve tarihî vaka kayıtlarına sahip olduğunu gördüğüm için peşinen onu reddetmekten vazgeçtim ve uzun lafın kısası boşuna yaşamadığımızı anladım ve inandım.

İnsanın çaresizliği kendi kendine var olmaması, ne zaman, nerede, hangi cinsiyetle hangi ailede dünyaya geleceğini hakkında bir şey söylemenin hiç mümkün olmamasıdır. Tavsiyem, önce doğru bir yol haritasına ve mantıklı bir amaca sahip olmanızdır. Umarım görüşünüzü yeniden gözden geçirirsiniz.
 
Dostum, boşuna yaşadığımızı düşünmek maalesef bir yanılgı olabilir çünkü tersi için mantıksal olarak güçlü iddialar vardır. Siz de herkes gibi bir ailede dünyaya geldiniz ve öğrenilmiş varlık ve gerçeklik algısı ile bugünlere kadar bir hayat sürdünüz.

İnsanlar birbirlerine muhtaç oldukları için toplumları ve ülkeleri ve en nihayetinde insan medeniyetini oluşturmuşlardır. İnsan medeniyeti, cinsiyet rollerine göre temellenmiş ve gelişmiştir.

Evreni ve hayatı anlamlandırmak için bilimsel araştırma yöntemi gerekli olsa da geçerli olmadığı araştırma alanları da vardır. Bildiğiniz gibi Evrenin ve içindeki hayatın kendiliğinden mi olduğu sorusu ve ölümden sonra ne olduğu sorusu işte bu araştırma alanlarından ikisidir. Bu iki temel araştırma alanının, bilimsel araştırma yöntemi ile araştırılamayacağını yâni bilinemez olarak elimizde durduğunu kabûl etmek gerektiğini görmelisiniz. (Çünkü Evren için başlangıç tekilliğinin öncesine ait hiçbir veri elde edilemeyeceği için bilinemez olduğu açıktır.)

Ölümden sonra ne olduğu bazılarına göre cesedin toprağa karışmasından ibarettir ve bilinemez değildir. Oysa insanın sadece bedensel bir varlığa sahip olmadığı aynı zamanda asıl, ruh denilen maddesel olmayan bir varlığa sahip olduğu çok eski zamanlardan beri ifade edilen bir görüştür. Ruh denilen varlık ise kişinin düşünen ve seçme kararı veren öz benliği, bilinci, egosu yâni "Ben" zamiri olarak bilinen varlığıdır. Bu varlığın toprağa karışmasından bahsedilmesi, o maddesel bir varlık olmadığına göre anlamasızdır ama öldükten sonra ona ne olduğu ise yine bilinemezdir, çünkü hakkında hiç bir veri elde edilemez.

Evrenin başlangıç tekilliğinden öncesi ve insanın ölümüden sonrası için açıklama yaptığı iddiası ile ortaya çıkan inanç sistemlerini peşinen reddetmek doğru mudur sorusu bir dönüm noktası olarak karşınızdadır.
Kişisel olarak bunlardan birinin, doğruluğunu destekleyen güçlü mantıksal desteklere ve tarihî vaka kayıtlarına sahip olduğunu gördüğüm için peşinen onu reddetmekten vazgeçtim ve uzun lafın kısası boşuna yaşamadığımızı anladım ve inandım.

İnsanın çaresizliği kendi kendine var olmaması, ne zaman, nerede, hangi cinsiyetle hangi ailede dünyaya geleceğini hakkında bir şey söylemenin hiç mümkün olmamasıdır. Tavsiyem, önce doğru bir yol haritasına ve mantıklı bir amaca sahip olmanızdır. Umarım görüşünüzü yeniden gözden geçirirsiniz.
Bende sizin gibi içimi dökmüştüm, bu kadar ciddiye almaya gerek var?
 
Değerli dostum, emin olun insan hayatındaki en önemli ve ciddî ciddî düşünülecek konu aslında budur ama bunun farkında olan ve çok zor ve karmaşık bir sorun olduğunu gören çok az sayıda kişi vardır. Çoğunluk ise, bilindik hayatı sürdürmekten ötesini düşünemiyor bile.

O zaman da şu akla geliyor: çok bilen değil az bilen kişi daha mutlu olabilir, yâni câhilin mutluluğu, âlimin mutluluğundan çok çok daha kolaydır. Bununla bağlantılı veya değil ama "Ayaklarını sıcak tut, başını serin. Düşünme derin derin" seklinde bir özdeyiş olsa da bazı kişilerin ne için yaşadığımızı umutsuzca sorgulaması daima gerçekleşen bir durumdur.

Sizinkiyle aynı yola çıkan Şahane Bilinmezlik ve Biz neden yaşıyoruz? gibi konularda da ister istemez aynı sorun karşımıza çıkıyor. Ciddîye almadan yaşamak çoğu kişi için kolay olabilir ama maalesef bazıları için bunu başarmak kolay veya mümkün olmayabiliyor. Düşünmemizi sağladığınız için teşekkürler.
 

Blog girdisi detayları

Ekleyen
kozmoneustee
Okuma süresi
1 dakika okuma
Görüntüleme
798
Yorumlar
3
Son güncelleme
Yazar değerlendirmesi
5,00 yıldız

Genel kategorisindeki diğer girdiler

kozmoneustee adlı kullanıcının diğer girdileri

Bu girdiyi paylaş

Geri
Yukarı