İsimsiz Maceraperest

Rehber Girdileri

Selam sana dost gezgin rehberime ve maceralarıma hoş geldin! Bu kitapta sana, trollerle ilgili olan her şeyi açıklayacağım. Şahsen test edip onayladığım öldürme tekniklerimi de paylaşacağım. İlgini çekebildim mi? Umarım öyledir! Bilmelisin ki trol dişleri ve kafatası tüm Damocles diyarında değerli bir ticaret malıdır ve hırslı bir avcı için servet ve şeref kaynağı olabilir. Fazla uzatmadan ve okuyucularımın ilgisini kaybetmeden önce başlayalım artık!

Bir trol gördüm ne yapmalıyım?

Bir trol ile karşılaştığınızda yapacağınız şey sakinliğinizi korumak ve yavaşça geri çekilmektir. Bilge bir avcı yapılan hazırlığın başarıya açılan kapının anahtarı olduğunu bilir ve sen de elbette hazırlık yapmadan trol avlamak istemezsin. Peki gördüğün şeyin trol olduğundan emin misin? İlk adım avını uygun şekilde tanımlamaktır. Troller vücut hatlarıyla insan şeklindedirler uzun uçlu pençelere sahip yapılı, kaslı kolları vardır. Yaratığın büyük ağzı devasa boyutlarda keskin dişlerle doludur. Ve bu dişler kitabımı satın almadan trol avına çıkan ahmak avcıların kemiklerini çiğneyecek güçtedir.

Trollerin derisi kalın, ve yaşadığı bölgeye göre değişenten renklerine sahiptirler. Orman trolü koyu yeşil renktedir bu açıdan orklarada çok benzetilirler. Buz trollerinin ise ten renkleri beyaz ve kürklüdür. Orman trolleri Damocles topraklarındaki balta girmemiş her ormanda görünebilirler. Buz trolleri ise nadir bulunan ve kürkleri nedeniyle daha değerli bir avdır. Yüzlerce yıl önce yaşamış antik ırk olan vaegir dağlıklarında yaşarlar. Buz trolleri üç ile beşerli gruplardan oluşan sürüler halinde avlanırlar bu yüzden av tek başına işinin ehli bir avcının bile boyunu aşar sadece geniş av partileri ile avlanabilen bir yaratıktır eğer avcı arkadaşların falan yoksa bu işe girişmemeni şiddetle öneririm.

Peki trolü nasıl yenerim?

Artık canavarla iddialı bir kapışmaya ya da mücadeleye hazırsın. Ama tabii ki senin hayatta kalmanı sağlayacak kazançlı bir mücadele olmalı. Şunu bilmelisin troller boyutlarına göre inanılmaz hızlıdır ne kadar güçlü olduklarından bahsetmeye gerek görmüyorum bile o kadarını fark etmişsindir. Troller sert yumruk ve pençe darbeleriyle avlarına saldırmayı sever. Tavsiyem yanında sağlam bir kalkan bulundur.

Eğer kalkan kullanmadan bir trole meydan okuyacak kadar ahmaksan mücadelenin sonunu görecek kadar da ayakta kalamazsın. Trollerin bir diğer şaşırtıcı özelliği yaralarını iyileştirme yetenekleridir. Bu nedenle yakın dövüşte özellikle kalkansız geçen uzun bir mücadeleye girmek istemezsin. Hız ve çeviklik trolle baş etmenin tek yoludur, kalradya da trol kadar dayanıklı bir başka yaratık yoktur.

Avlama teknikleri.

Ateş ve gümüş dostum. Bu kelimeleri kafana kazı, usta avcıların trollere karşı ölümcül silahları ateş ve gümüş kılıçlardır. Ateşe karşı soğuk iklim de yaşamayan orman trolleri bile duyarlıdır. Eğer yanınızda ateş ve gümüş kılıç bulundurmuyorsanız trol avlamaya çalışmanızın da bir anlamı yok. Artık trol avlamak için gereken her şeyi biliyorsun. Git ve kendine birkaç trol bul!

Neredeyse unutuyordum eğer bulabilirsen trolün yuvasını da kontrol etmeyi unutma! Orada kitabımı satın almayacak kadar kıt akıllı bazı maceraperestlerden arta kalanlarla karşılaşabilirsin. Eminim üzerlerinden çıkan dinarları daha akıllıca kullanacaksındır.

Dev örümcekleri tanıyalım.

Bu ölümcül eklembacaklılar'ın boyları 5 metreye kadar ulaşabilir. Söylentilere göre 10 metre boyunda olanları da varmış, şahsen hiç görmedim ve görmek için can attığımıda söyleyemem.

Bu yaratıklar çoğunlukla mağaralarda yuvalanır ve sadece yiyecekleri tükendiğinde, son çare avlanmak için açık araziye çıkarlar. Ve bu sekiz bacaklı şeytanlarla ilgili en matrak efsane bölgelerine giren başıboş, sığınak arayan talihsiz gezginleri pusuya düşürüp avlayıp yedikleridir. İnsan yeme alışkanlıkları olduğu kanıtlanmasa da son derece ölümcül olduklarının bir kez daha altını cizeyim.

Peki nasıl avlayabilirim?

İlk adım yuvasının yerini bulmak en kolay yolu, ağları takip etmektir. Ancak ağlara takılmamak için son derece dikkatli olmalısın yetişkin bir adamı bile tuzağa düşürebilecek kadar yapışkandırlar ve yardım olmadan ondan kurtulman bir mucize olmazsa imkansıza yakındır. Ayrıca gözlerin hep tavanlarda olsun boyutlarına göre atik ve sinsidirler sen daha farkına bile varmadan mağara tavanından üzerine atlayıp ölümcül iğnesini etine geçirebilir ve zehrinin panzehirininde olmadığını belirtmek isterim.

Dev örümceğin silahları.

Dev örümcek avlarını etkisiz hale getirmek için ağlarına ve zehirli iğnesine bel bağlar. Kendini fark ettirmediğin ve iğnesine dikkat ettiğin sürece ğöğüs ğöğse girilen mücadelelerde. Pek çetin çeviz değillerdir. Dev örümceklerin zehirlerinin pazar değeri çok yüksektir öldürdükten sonra zehrini çıkarmayı unutma! Her zaman şehirlerde zehir stokları tükenen bir simyager. Bulabilirsin iyi para verirler ya da avlarına karşı silahının etkisini arttırmak için kullanabilirsin.

Günlük Girdileri:

GİRDİ 1

11 şubat.

İlginç bir hikaye duydum, kara büyü ile uğraşan genç ve yakışıklı bir beyaz elfin hikayesi. Yaşadığı köyden taşlanarak kovulmuş dağların derinliklerine kaçmış ve o günden sonra onu bir daha gören olmamış. Şeytani büyüsündeki kötülük kısa zaman sonra içinde kalan tüm insanlık kırıntılarını da süpürmüş ve yıllar sonra bir yerleşke de vücudunun yarısı sıçan şeklinde bir adam görülmüş, buna takiben, köylerdeki genç erkekler bir bir ortadan kaybolmaya başlamış. Uzun zamandır beni heyecanlandıracak bir keşif yapmak istiyordum bu tam aradığım fırsattı ucube dedikleri yaratığı bulmalı ve öldürmeliyim.

27 şubat.

Gördüğüm şeyler mideleri hafif olanların kaldırabileceği manzaralar değil. Heryer de kemik ve kafatasları, kazığa oturtulmuş insan başları, sağa sola saçılmış iğrenç iç organlarla kaplıydı. Mağaranın derinliklerine indikçe, iğrenç koku artmaya başlamıştı elimde meşale olmasına rağmen çevreyi net göremiyordum biraz duraklayıp gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim. Tam o sırada karşımda enterasan bir şekilde yürüyen kısa boylu çelimsiz bir insan silueti gördüğümü sandım, meşaleyi karanlığa tuttum ışık ortamı aydınlattıkça, gördüğüm şey karşısında vücudum buz kesti.

Sıçan bedeni ile çirkin bir erkek bedeninin birleşmesiyle oluşan bir vücuda sahip korkunç bir mahlukat kara büyü güçleri karşılığında varlığını ondan çalmıştı feci şekilde çirkinleşmiş kuyruğu ve kahverengi tüyleriyle iki ayağının üzerinde duran bir sıçan gibiydi adeta. Donuk ve kan kırmızısı gözleriyle etrafına kin ve nefret saçıyordu. Üzerime gelirken attığı çığlık mağarada her yanı kapladı kalkanım ve kılıcım hazır, zafer ya da ölüm düşüncesiyle yaratıkla kanımın son damlasına kadar çarpışmaya hazırdım. Karşısında yıkılmadan dimdik ayakta kalabildim ödül olarak da ağzının önündeki dişini çektim zaferimin bir nişanesi gibi yaratık koleksiyonum da yerini aldı.

GİRDİ 2

11 Aralık.

Maceralarıma bir yenisini daha eklemek için eskiden toprakların kuzeyine, donmuş düzlüklere ve dağlara doğru seyahet ettim. Bu topraklar zorlu, soğuk hava insanın iliklerine kadar işliyor. Biraz soluklanmak ve boğazımdan sıcak bir şeyler geçsin diye ufak bir köy hanında konaklamaya karar verdim.

Handa bir köylü dışarıda kar yığınları içinde saklanan bir yaratıktan bahsetti. Konuştukça konuştu, koca bir kervanın bu yaratıklar tarafından yok edildiğini abartılı haraketler ve fantastik cümlelerle anlatarak benim dışımda handaki herkesi korkutmayı başardı. Gözümle görmek için handan ayrıldım bu iş benim gibi bir maceraperest için biçilmiş kaftandı.

14 Aralık.

Aradığım şeyi bulmam çok uzun sürmedi. Kar ruhları sanki Damocles'in donmuş tundralarından ve buzullarından çıkıp gelmiş gibi şeffaf bir görüntüye sahip büyülü yaratıklar. Kendi doğal ortamlarında neredeyse görünmezdirler avlarına dondurarak yavaşlatan bir hastalık bulaştırırlar yavaş ve acılı bir ölüm.

Kar ruhları her ne kadar ölümcül olsalar da onları alt etmek için keskin bir kılıç ve kaba kuvvetten başka bir şeye ihtiyacınız yoktur. Şimdiden kolaylıkla bir tanesini hakladım ve her zamanki gibi yanıma zafer hatırası olarak dişini aldım öğrendiğime göre simyagerlerin çok kullandığı değerli bir maddeymiş tabii satmak gibi bir niyetim yok koleksiyonuma ekledim.

GİRDİ 3

13 Ağustos.

Uzun yıllardır damocles topraklarının bir ucundan diğer ucuna seyahet ediyorum, seyahatlerimde muhteşem manzaralar ve ilginç yaratık türleri ile karşılaştım ve keşiflerimi kaleme aldım. Sadece bir tanesi hafızama kazındı. Büyük şehirleri kapı kapı gezip mallarını satan seyyar bir tüccar kafilesi ile yolculuk ediyordum.

Duyduğuma göre yüzlerce yıl önce bu topraklarda farklı milletler hüküm sürmüş. Fortress ta-damer yakınlarında iken bir K'um fırtınası patlak verdi hayatım boyunca gördüğüm en kötü fırtınalardan biriydi, ürkütücü ve bir o kadar zorlu K'um tüm görüş alanımızı kapatıyordu. Kervan başı mola vermemiz gerektiğini ve bu şekilde yolculuğa devam etmemizin çok tehlikeli olacağını söyledi, bizde şiddetli fırtınadan korunmak için yakınlardaki bir mağaraya sığındık.

Tam bu sırılarda güvende olduğumuzu düşünüp biraz soluklanırken kervan korumalarından bir adamın çığlığını duyduk. Ses çok yüksekti bütün mağarayı kapladı onu kurtarmak için yanına koştuğumuzda her şey için çok geçti. Mağarada yarım düzine yaratık vardı aşağı yukarı bir insan boyutlarındaydılar fakat kambur ve bir o kadar çirkinler üzerlerinde kıyafet olarak paçavra ve deri giyiyorlardı ve türlü çeşitlerde kılıç bıçak yay ile silahlanmışlardı. Muhtemelen önceden katlettikleri kurbanlarının eşyalarıydılar. Soluk pullu mavi tenleri, sivri dişleri ve cansız siyah gözleriyle bir kabus içindeymiş gibi hissettiriyorlar.

Silahlarımızı çektik ve yüzlerimiz dışa dönük bir daire oluşturduk yaratıklar etrafımızı sarmaya çalıştılar ancak yeteri kadar kalabalık değillerdi her saldırıyı parça, parça geri püskürttük. Aralarından beş kişiyi indirdikten sonra mağaranın iç kesimlerine doğru geri çekildiklerini gördük ve tekrar saldıramadılar.

14 Ağustos.

Ertesi gün fırtına hafifledi ve fortress ta-damer'e vardık handa bir oda kiraladım şehrin büyük ve güven veren surları arkasındaki odamda oldukça rahat bir şekilde dinlendim. Rahattım, ta ki uykumda o yaratıkların görüntüleri rüyalarımda beni kovalayana dek.

GİRDİ 4

2 Mayıs.

Damocles topraklarında ki seyahatlerim sırasında, duyduğum halk masalları arasında sadece birkaç tanesi deniz ejderi kadar popülerdir. Hikayeler genel de hayal ürünü ve asılsız şeylerdir ve bende bu efsanevi yaratıkla ilgili gerçekleri gün yüzüne çıkarmak için bir şeyler yapmam gerektiğine karar verdim. Hikayeler hayvanın eskiden liman olarak kullanılan deniz kıyıları boyunca seyahat eden balıkçıları yediğinden bahseder. Alet ve edevatımı aldım ve deniz ejderi avına çıktım.

9 Mayıs.

Canavarı yakalamak için tuzak hazırlamakla geçen uzun ve sıkıcı bir haftanın ardından sahil kıyısının yakınlarındaki çadırımda dinlenmeye karar verdim ve canavardan hala bir iz yoktu itiraf etmeliyim biraz hayal kırıklığına uğramıştım ve başladığım bir işten elim boş dönmekten nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden etmem.

Dinleniyordum ve neredeyse uykuya dalmak üzereydim o sırada, bazı sesler duydum ardından çadır duvarına devasa bir gölge düştü. İlk defa ava giderken avlanacak mıydım? Deniz ejderini ürkütmemek için sessiz ve sakin kaldım. Amacım niyetini öğrenmekti ve kendiliğinden uzaklaşıp uzaklaşmayacağını görmekti ancak varlığımı fark ettiği ve çıkardığı sesler tehditkar bir seviyeye ulaştığı anda yavaşça kılıcıma uzandım.

Yaratık çadırdaki haraketliliği gördü ve çadıra doğru hamle yaptı. Devasa ağzıyla çadırı parçalamaya başladı. Çok şükür saldırıyı daha önceden fark edip çadırdan hızlı bir hamleyle çıkmıştım. Çadırıma bütün öfkesini kustuktan sonra bana doğru döndü, hayatımda bu kadar şekilsiz bir şey görmemiştim örümcek mi? Yoksa kertenkele mi? İkisinin birleşmiş hali gibiydi. Büyük ağızı ve keskin dişleri dışında bir diğer gizli silahı ise tokmak gibi kullandığı kuyruğuydu. İlk çarpışmamızda beklemediğim bir anda kuyruğunu bana doğru savurdu ve beni iki metre ileriye fırlattı darbe çok şiddetliydi kalkanımın koruması olmasa kemiklerim kırılabilirdi.

Yerdeyken son öldürücü darbesini indirmek için kuyruğunu tekrar havaya kaldırdı hızlıca toparlanıp ayağa kalktım ve kılıcımla birkaç tane kusursuz ve ölümcül hamleden sonra deniz ejderi öldü. Olaydan vücudum da hafif sıyrıklar ile kurtuldum ve hep yaptığım gibi zafer hatırası olarak dişlerinden birini söktüm ancak deniz ejderi dilinin pazar değeri çok yüksektir ve harcadığım zaman ve geçirdiğim ölümcül dakikalardan sonra bu işten biraz dinar kazanmanın bir sakıncası yok.

İyi avlanmalar diliyorum ve kitabımı satın aldığın için teşekkürler, unutmadan hatırlatayım eğer yolculuklarında ganimete falan rastlarsan hepsi senindir. Önceki sahiplerinden daha iyi değerlendireceğinden eminim.

Yorumlar

Sen nesin ya. Hepsini okudum hikayelerinin hiç sıkılma diye bir şey yok bende. Ama nedense bunu diğerlerine göre pek sevemedim. Başarılarının devamını dilerim.
 

Blog girdisi detayları

Ekleyen
Penetrator God
Okuma süresi
7 dakika okuma
Görüntüleme
320
Yorumlar
2
Son güncelleme

Kişisel kategorisindeki diğer girdiler

Penetrator God adlı kullanıcının diğer girdileri

Bu girdiyi paylaş

Geri
Yukarı