10 belanın 9'u

oases

Femtopat
Katılım
14 Eylül 2022
Mesajlar
179
Burası Giza Bölgesi, Mısır'daki üç büyük piramidin olduğu yer. Basamaklı piramit Sakkara'ya 26 km uzaklıkta.



Antik Mısır'daki sistem, tüm bunlardan daha eski ama kültür hemen hemen aynı.

Bazı bilim insanlarına göre, buradaki piramitleri inşa etmek için çalıştırılanlar işçi sınıfındaydı. Hemen hemen her firavun döneminde belli bir ücret karşılığında çalıştırılıyorlardı. Bazı firavunlar hem düşük ücretle, hem de zor şartlarda çalıştırıyorlardı işçileri. Bazı çalışanlar vergi borçları karşılığı için çalışıyordu. Bir de mahkum edilen ve yargılama sürecini bekleyenler var. Onlarında kendilerini affettirmeleri burada çalışmalarına bağlıydı ancak şartlar çok zordu. Sakar, yüksek bir bölgeye inşa edilen bu tip yapıların genel adı. Akadcada da karşılığı var: Bu kelimenin kökeni Akadca Zakaru. Yükseltilerek inşa edilmiş yapılar için kullanılan bir kelime. (Saqqar-Ra / Ziggurat / Zaqara) Antik Mısır'da da bu kavram saqqar-Ra olarak geçer. Bu yapılar birer tapınak ve türbedir ancak asıl amaçları kral mezarlığı olmaları. O dönemde sakar, firavun mezarlarına verilen isim. Eski krallar, mezarlarını Güneş'e(Ra) daha yakın olmak için bu tip yüksek yapılar olarak yaptırıyorlardı. Bu, bütün Antik Mezopotamya'da rastlayabileceğiniz türden yapılar.

Onu sakara sokacağım. Sen sakar nedir bilir misin? Bu sözler, firavuna isyan eden birinin sözleri. Bize senelerdir anlatıldığı gibi Velid bin Mugire'yi, Ebu Cehil'i unutun, bu sözlerin muhatabı onlar değil. O hikaye bir masa başı hikayesi. "Ey örtünen" biçiminde hitap edilen, Cebrail'den korktuğu için örtünen değil. Bu kral mezarlığı için çalışan ve çölün ortasında sıcaktan, tozdan korunmak için örtünen kişi. Firavun mezarlığı için çalışan, üstü başı toz içinde olan. "Kalk ve elbiseni temizle" biçiminde hitap edilen kişi.

Bu metin çok eskilere ait: "Aleyhâ tis'ate ‘aşer(a)" Yani üzerinde 19 var denilen cümle. Bakalım üzerinde 19 var mı demek?

Sacer kavramının bu kültürde iki anlamı var. Bu kültürde kavram olarak tek bir kişi üzerine yüklenmemiş ve ikiye bölünmüş durumda. Öldükten sonra kutsallaştırılarak mezarına gömülen Kral ve bu mezar için çalışan lanetlenmiş bir diğer kişi. Her ikisi de Güneş'in altında. Bu hikaye şablon olarak birçok metinde karşımıza çıkar, Musa'da da aynı formu görürüz, İbrahim'de de. İbrahim de ateşe atılmıştır ya da firavunun mezarı için çalışmıştır. Nemrud da erkek çocukları öldürtmüştür. Bütün bunların şablon olduğunu fark edebilirsiniz. Bir iskelet var ve bu iskelet üzerine süslenerek oluşturulmuş hikayeler. O da bir firavunla Nemrud'la savaşmıştır, O da Nemrud'a bela dilemiştir. O da Musa gibi göç etmiştir. Tanrı olarak düşünülen Nemrud da bir sineğe kurban gitmiştir. İbrahim'in Tanrı'sı, Nemrud'u bir sinekle yok etmiştir. Konumuzla ilgili olan Müddessir Suresi, İbrahim'le mi ilgili yoksa Musa'yla mı? Kilit cümle: "Aleyhâ tis'ate ‘aşer(a)" Üzerinde 19 var olarak anlaşılan ya da tercüme edilen cümle.

Bu sure öyle cümlelerden oluşuyor ki, içindeki sadece üç kelime ile karşısındakine satırlarca konuyu anlatır. Bu cümleyi ilk okuyan kişi bile, herkesin anlayamayacağını iddia eder. Üstü kapalı konuşarak sadece kendileri kitap verilenlerin bu misali anlayabileceğini söyler. Kafirlerin ve kalplerinde hastalık bulunanların, Allah bu misal ile ne demek istedi diye konuyu anlayamayacağını öne sürer. Levvahatun lil beşer!

Bu ayette bahsedilen kitap, yazı ya da levhalar nedir? Levvahatun lil beşer! Musa'ya Sina Dağı'nda Tanrı tarafından iki taş tablet üzerinde verildiğine inanılan bu yazılar bu ahlaki öğretiler, yani 10 emir olabilir mi? Müddessir Suresi 31: Kalplerinde hastalık bulunanlarla kafirler de Allah bu misalle ne demek istedi desinler. Bu meydan okumada bu karşı çıkışta ana kelime inattır. Müddessir Suresi'ndeki cümleleri okuyan kişi, muhatap aldığı kişiyi inatçılıkla suçlar. Karşısındaki kişiyi, ilahi sözler olarak iddia ettiği sözleri anlamamakla inat ettiğini iddia eder. Otuzuncu ayette geçen bu ifade, Arapça "tis'ate ‘aşer(a)" 19 demektir ancak İbranice, Musa'nın 10 belasının söylenişi: "Eser-Ha Makot" yani Asherah. Bu ifade "Ha" eki ile belli bir 10'dan bahseder. Örneğin 10 emir İbranicede "Aseret ha-Dvarim ya da Aseret ha-Dibrot" olarak okunur. Burada "aşer(a)" derken 10 beladan bahsedildiğini, bir önceki surenin içeriğinden yani 73.sureden anlaşılıyor.

Müzzemmil'de: Daha önceki bir firavun kraldan, ona gönderilen elçiden, o elçinin bu firavun kralı uyarmasından ve bu firavun kralın başına gelen beladan en ağır ceza biçiminde bahsediliyor. Hemen arkasından Müddessir Suresi'de bu surenin devamı niteliğinde. Önce ibretlik bir metin, ardından meydan okuma. Bir de Firavun'un Musa'yı sihir ile itham etmesi var. Müddessir(24)'de dediği gibi: "Fekâle in hâżâ illâ sihrun yu/śer(u)" Bu cümleleri okuyan kişi ile muhatap olan ve ona karşı çıkan kişi, olanlara rivayet edilip öğretilen bir büyüden başka bir şey değildir diyerek tepki veriyor.
Müddessir(30)'da geçen "Aleyhâ tis'ate ‘aşer(a)'nın" gerçek anlamı üzerinde 19 var değil. 10 belanın 9'u üzerinde. 10'un 9'u üzerinde. Bu bir uyarı! Bu Arap edebiyatında en eski Mısır medeniyetlerinden bu yana kullanılan bir teknik. Adı: Mu'amma, yani metni özel yöntemlerle sadece bilenlerin anlayabileceği bir hale dönüştürmeye verilen ad. Cahiliye arapları bu tekniği bolca kullanmışlar. Eski şehir devletlerinde de krallara gönderilen mesajlar bu yöntemle iletiliyordu. İslam'dan sonra bu teknik daha da geliştirildi ve tevriye gibi usuller eklendi.
Ayrıca bu mealciyi suçladığım bir konu var.



Diyorsun ki: Parantez () içlerindeki yorumlarla, metni kendi mezheplerine uydurmak için sahtekarlık yapıyorlar ve yanlış aktarıyorlar, tahrip ediyorlar. Sana bu konuda sonuna kadar katılıyorum! Ancak Müddessir(31)'deki senin mealinde de aynı şey yok mu? Müddessir(31)'de 19 diye bir sayı geçmediği halde, aynı mantıkla sende 19'u parantez () içine yerleştirmiyor musun?

Aleyhâ tis'ate ‘aşer(a)'daki ‘aşer(a)'nın yahudi terminolojisindeki ayrıntısına bakalım. Aleyhâ tis'ate ‘aşer(a), 10 belanın 9'u üzerinde. 10 belanın 9'u üzerine olsun.

Onu sakara sokacağım. Sen sakar nedir bilir misin?

"Ey örtünen, kalk ve elbiseni temizle." Kendisine zulüm yapıldığına inanan birinin, otoriteye isyanıdır bu. Yaptığı plan ve kendisini destekleyenleri harekete geçirmek için vaaz vermesi.

Tapınak veya türbe olarak da yaptırılan bu piramitlerin her zaman çalışanları vardı ve bunlar dini merkezdi. Bunlar birer öğretim yeri, külliye ve medrese gibi de kullanılıyordu. İnisiye merkesleri. Zaten İmhotep, Amenhotep, bunların hatip unvanları olduğu anlaşılıyor. Firavun krallar ve onların rahipleri, aynı zamanda birer idareciydi. Bu yapıları idare eden krallar ve rahipler, her zaman bu piramitler için birilerini çalıştırıyordu. Sadece inşa sürecinde değil. O yüzden piramitlerin kimin için yapıldığının, bu metin ilk defa okunduğunda Taht'ta o sırada hangi firavun kralın olduğunun önemi yok. Konu hakkında çok fazla akademik makale, kitap ve belgesel gibi kaynaklar mevcut. Ben sadece ana hatlarını aktarmaya çalıştım.

Mısır'da her iş bir tanrıya aitti. Kötü ya da iyi tanrı yoktu. Her tanrının iyi ve kötü yanları vardı. Önemli olan onları idare edebilen, "onları memnun etmek için uğraşan bir kralın Taht'ta oturmasıydı." Yani firavunun. İnanışa göre Musa'nın bu hikayesinde Musa'nın Tanrı'sı olan Rab, gönderdiği belalarla, bu işlere bakan tanrı sanılanları alt etti. Antik Mısır'da en üstte kralın bulunduğu 9'lu tanrı sistemine inanılıyordu. Tüm bu tanrıları, doğa olaylarının ve afetlerin simgesi olarak gördüler, idarecileri. Tanrılara ait bu görevleri uygulama yetkisinin de bu tapınakları, türbeleri inşa eden, idare eden kral tarafından kontrol edildiğine inanılıyordu. 3 ile 3'ün çarpımı 9 çokluk için "ennead" olarak ifade edilirdi ve Antik Mısır'da tüm bu tanrıların sayısı 9'dan fazla olsa bile, bu kelime yani ennead, hepsinden bahsetmek için kullanılıyordu.

Neden 10 belanın 9'u: "Aleyhâ tis'ate ‘aşer(a)" denmiş. Neden 10 belanın 10'u denmemiş? Neden 9? 9'un önemi ne? 10.belanın diğerlerinden farkı ne?
  1. Bela "Kan felaketi" (Nil'deki tüm suların kana dönüşmesi)
  2. Bela "Kurbağa felaketi" (Tüm Mısı'ı kurbağaların kaplaması)
  3. Bela "Bit felaketi" (Mısır'da bütün tozların bite dönüşmesi, tüm hayvan ve insanlara bitlerin musallat olması)
  4. Bela "Sinek felaketi" (Mısır'ın at sineği yüzünden baştan sona harap olması)
  5. Bela "Hayvanlarda salgın hastalık" (Mısırlılara ait hayvanların büyük bölümünün ölümü)
  6. Bela "Çıban felaketi" (İnsanlarda ve hayvanlarda irinli çıbanlar çıkması)
  7. Bela "Dolu felaketi" (Mısır'ın her yerine, insanların, hayvanların, bitkilerin üzerine dolu yağması)
  8. Bela "Çekirge felaketi" (Çekirgeler yüzünden Mısır'ın hiçbir yerinde, ne ağaçlarda ne de kırdaki bitkilerde yeşillik kalmaması)
  9. Bela "Karanlık felaketi" (Mısır'ın üç gün koyu karanlığa gömülmesi)
  10. Bela "İlk doğanın ölümü" (Taht'ında oturan firavunun ilk çocuğundan, değirmendeki kadın kölenin ilk çocuğuna kadar, hayvanlar da içinde olmak üzere, Mısır'daki bütün ilk doğanların ölecek olması)
Bu son belanın muhatabı firavunun kendisidir, Mısır'daki herhangi bir tanrı değildir. Yani bu 9'lu tanrı sisteminin üstündeki kişidir. Böylece kölelerin tek tanrısı Rab, Mısır'ın 9 tanrısını hezimete uğratır ve halkını özgürlüğe kavuşturur. Bu metne göre kölelerin efendisi olan Rab, diğer Mısır tanrılarının hiçbirinin işe yaramadığını ortaya koyar...(Devamı sonraki konuda)
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için çerezleri kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…