Homo Sacer ve 12 Levha Kanunları

oases

Femtopat
Katılım
14 Eylül 2022
Mesajlar
179
Antik Roma'nın en dikkat çeken mertebelerinden biri Homo Sacer, bu isim literatür sacer diye geçiyor ancak, bu sacer bir insan olduğunda bu mertebeye homo sacer diyoruz. Türbeye adanmış bir sacred, kurban. Kutsallaştırılarak vatandaşlıktan çıkarılmış kişi. Buradaki kutsallaştırılma haram hale getirilmiş kişiler ifadesidir. İşlediği suçlardan dolayı haklarından mahrum bırakılan kişiler de diyebiliriz. Bu mertebe Antik Roma hukukunun suç işlemiş bazı kişiler için bulduğu yöntemlerden bir tanesi. Toplumun içerisinde yer almasına müsaade edilen ancak, toplum tarafından dışlanan, sürgüne gönderilmeyen bu kişiler vatandaşlıktan yani asabiyet sisteminden çıkarılıyordu. Böyle olunca o kişiyi öldürmenin herhangi bir tazminatı olmuyordu. Yani bir homo sacerı öldüren kişi cinayet işlemiş sayılmıyordu. Her gün öldürülmeyi bekleyerek, korumasız biçimde diken üstünde yaşamak. İşte cezanın en ağırı. Farz edelim bir kişi suç işlemiş olsun; bu eylemin ardından bir din adamı tarafından dini bir ritüel ile sacer olarak türbeye adandığında ve elindeki tüm haklar alındığında artık kısas hakkı olan karşıdaki kabile, onun üzerinde oluşan tazminat hakkından vazgeçiyordu. Bu dini törende kendisine yemin ettirilerek bir put üzerinden Tanrı'ya havale edilmiş oluyordu. Bu dini ritüel ile kutsanarak bi'nevi Tanrı'ya ait hale geliyordu. Kimse de Tanrı'ya ait olan bir şeye dokunamaz biliyorsunuz. Artık haramdır, yani kutsal. Bu kişiyi teknik olarak öldürmek serbest hale geliyordu ancak, kimse bu vebali üzerine almak istemez. O yüzden sacer mertebesindeki bu kişi, hem lanetli hem de kutsal sayılıyordu. Dileyen öldürebilir evet, kısas cezası yoktur ama artık hiçbir dini ritüelde ve geleneksel yargı ile kurban edilemezdi. Buradaki tazminat kısas gibi cezalarda dini bir ritüel gibidir ya da asabiyet sistemindeki kabilelere ait geleneksel kurallar. Bir homo sacer sadece törende ettiği bozduğunda profanum yani normal hale gelebiliyordu. Ancak bu durumu isteyen homo sacera da, eskiden bağlı olduğu kabilesi karşı çıkıyordu ve onu yeminini bozmaması için ikna etmeye çalışıyorlardı. Bu kişi herhangi bir korumaya sahip olmadığı için her gün ölüm korkusuyla yaşar, vatandaşlık hakları elinden alınmıştır. Herhangi bir konu üzerinde hiçbir hak sahipliği yoktur. Her gün cehennemi yaşamak ve sadece adandığı türbede karşılıksız olarak hizmet vermek. Elinde tek olan hak nefes alma hakkıyla, bunun garantisinin sadece Tanrı'ya ait olması. Homo sacerın her gün ölüp ölüp dirilmesi durumu. Toplumdan soyutlanarak toplum içinde bırakılmak, homo sacer için görmezden gelinmek ile eş değer anlam taşıyor. Açık bir hapishanede olmak gibiydi homo sacerın durumu, açık bir mezardı.

Bu durumu anlatabilmenin en iyi yolu Antik Mısır'da anlatılan bir böceğin yaşamında gizli. Bu böceğin adı scarabaeus sacer (bok böceği). Antik Mısır'da Khepri bu böcekle resmedilir. Onunla resmedilmış tılsımlar, mücevherler, mezar taşları ve muskalar vardır. Bazı türbelerin üzerinde de resimlerini görebilirsiniz. Doğada scarabaeus sacerı incelerseniz şunu fark edersiniz: Bu böcek sürekli diğer hayvanların pisliklerini yuvarlar ve bu oluşturduğu küre ile yumurtalarını taşır. O yüzden doğumun ve yeniden yaratılışın simgesidir. Daha doğrusu sonsuz yaşamın. Güneş'in yükselişi ona bağlıdır. Farklı kültürlerde farklı biçimlerde anlatıları vardır. Bazı tasvirlerde hristiyan haçına benzer. Temelde şu yatar, kimsenin yapmak istemediği bir işi yapar. Pislikleri toplar ve yumurtalarını bu pisliklerin içinde yuvarlar. Bu bakımdan kutsaldır, ona kimse dokunamaz ama bir yandan da kimsenin yapmak istemeyeceği bu işi, bıkmadan usanmadan her gün yapar. Bu yüzden de lanetlidir. Mitolojideki durumunu kısaca anlatmak gerekirse: Gecenin tüm karanlığını yuvarlar ve her gün Ra'yı en tepeye taşır. Seher ve selemi hatırlayın, seher Güneş'i getiren demektir. El'in iki kızı vardır, seher ve selem. Buradaki seher yani sakar, selemin zıttıydı. Bu inanışın en eski formu işte buydu. Güneş'i getiren ve Güneş'i götüren.

Drakon Yasaları, en basit suçların bile sürgün ve idamlar ile cezalandırılmasıydı. Antik Roma, bu yasaları 12 Levha Kanunları'na kadar yumuşatmaya çalıştı. Özellikle toplumda var olan önemli seçkin kişiler için. İşte sacer kavramı da bu süreçte şekillendi. 12 Levha Kanunları'nı bilmeyenler için bilgilendirme: MÖ 400'lü yıllarda daha önce yazılı olmayan tüm geleneğin ve örfün yazılı biçime getirilmesidir. 12 Levha Kanunları'ndan önce töreleri ve gelenekleri sadece patriciler biliyordu ve suç işleyen kişi hakkındaki yargıyı da kendi hafızalarına dayanarak yapıyorlardı. Patricileri seçkin kabile başkanları oluşturuyordu, yani bi'nevi babalar. Patricinin latince kökeni bildiğimiz peter ya da pederin çoğul biçimi. Başkanı olduğu büyük ailenin her türlü hakları onların elindeydi. Bu haklar çerçevesinde tüm aile bireylerini dövebilir, kendi belirlediği uygulamalarla cezalandırabilir, köle olarak satabilir veya öldürebilirdi. Ailedeki tüm kişilerin, babaya saygı ve sevgi göstermesi, karşı çıkmaması Antik Roma'da bir devlet kanunuydu. Patriciler, curiaların bir araya gelmesiyle aynı çatıda toplanan kabile reislerinin bütününe verilen isimdi ve tam olarak hak sahipleriydi. Bunların seçme ve seçilme hakları vardı. Antik Roma'daki bir başka sınıfta pleblerdi, yani göçmenlerden oluşan alt sınıflar. Plebler ticaret yapabiliyor zengin olabiliyor ancak genel yönetim için seçme ve seçilme hakları olmuyor yarı vatandaş sayılıyorlardı. (Darısı başımıza!) Bu iki sınıfın mücadelesindeki belli bir dönemden sonra pleblerin sayısı artmıştı ve patricilerden daha kalabalık bir grubu oluşturuyorlardı. İşte tam bu aşamada 12 Levha Kanunları'na yani yazılı hükümlere ihtiyaç duyuldu ve senatonun duvarlarına bu 12 Levha Kanunları asıldı. Artık herkes işleyeceği suçun cezasının farkında olacaktı. (Yine darısı başımıza!) Kanunların levhalara yazılıp senato duvarlarına asılması geleneği yüzlerce yıl devam etti. Roma'nın ve Antik Mısır'ın vasal devletleri de aynı sistemi uyguladılar. Önemli duyurular aynı şekilde tapınaklara ve tapınakların karşısında kurulan meclis binalarının duvarlarına asılıyordu. Toplumu ilgilendiren ve bu yöntem ile duyurulmaya çalışan her ilan levvahatun lil beşerdir, yani insanlık için asılmış levhalar. Daha sonraları tüm duyuruların bu tapınakların ve meclisin duvarlarına asılması geleneğini de beraberinde getirdi. Yedi Askı gibi.

Antik Roma'daki diğer sınıfta clientlardı, yani yanaşmalar. Bunlar özgür kişilerdi ancak sahip oldukları servet bağlı oldukları, yani himayesinde oldukları patricilerdi. Bu durumdaki patricilere ise patron deniliyordu. Ona bağlı olan ve aslında özgür olan bu sınıfa da client. Günümüzde bu ifadeleri patron, sponsor ve girişimci olarak kullanıyoruz ya da himayedar ve müvekkil. Clientı, günümüzdeki girişimci gibi algılamak konuyu daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir. Bu duruma günümüzden örnek olarak, bugün Dubai'de iş kurmak isterseniz mesela, öncelikle bir Dubai vatandaşıyla ortaklık yapmak zorundasınız ve ortaklık hissesinin en az %51'i o Dubai vatandaşına ait olması gerekir. Bu durumda o Dubai'li vatandaş patron olur, siz de client. Yani bu ticaret anlayışı hala devam ediyor. Clientlar ya da clienslar yaptıkları alışverişin sonunda, tüm hesabı patronlarına sunduktan sonra patronlar da o clienta belli bir ücret vermek zorundaydı. Bu ilişkide patronda da clientını korumak ve kollamak zorundaydı. İki tarafta birbirine hesap üzerinden hilecilik yapamazdı. Yanlış hesabın cezası çok büyüktü.

12 Levha Kanunları'nın içinde öyle bir madde vardı ki, sacer kavramı hukuk tarihinde ilk defa yazılı olarak 12 Levha Kanunları'nın bu maddesinde geçiyordu. 12 Levha Kanunları (8.21) "Bir patron, clientını aldatırsa yani yanlış hesap yaparsa sacer sayılır. Yanlış hesap yaparsa!

Müddessir Suresi'nden alıntı: Nasıl da ölçtü biçti, kahrolası nasıl hesap yaptı. Onu sekara sokacağım. Sen sekar nedir bilir misin? Hayır, çünkü o bizim ayetlerimize karşı bir inatçı kesildi. Yaptığını çok görerek başa kakma. Sen sekar nedir bilir misin? O ne hayat bırakır, ne de ölüme terk eder.

Birini sekara sokmak, çıplaklaştırılmış insan haline getirmekti. Tüm hakları elinden alınmış çıplak bir insan.

Acaba Antik Roma'dan daha eski bir medeniyette böyle bir kavram var mıydı? ... (Devamı sonraki konuda)
 
Son düzenleme:
Antik Roma'daki bir başka sınıfta pleblerdi, yani göçmenlerden oluşan alt sınıflar. Plebler ticaret yapabiliyor zengin olabiliyor ancak genel yönetim için seçme ve seçilme hakları olmuyor yarı vatandaş sayılıyorlardı. (Darısı başımıza!)
Katılıyorum🙂

İki tarafta birbirine hesap üzerinden hilecilik yapamazdı. Yanlış hesabın cezası çok büyüktü.

12 Levha Kanunları'nın içinde öyle bir madde vardı ki, sacer kavramı hukuk tarihinde ilk defa yazılı olarak 12 Levha Kanunları'nın bu maddesinde geçiyordu. 12 Levha Kanunları (8.21) "Bir patron, clientını aldatırsa yani yanlış hesap yaparsa sacer sayılır. Yanlış hesap yaparsa!
İş ahlakı var ne güzel.

Acaba Antik Roma'dan daha eski bir medeniyette böyle bir kavram var mıydı? ... (Devamı sonraki konuda)
Devam konusunu atar mısınız? Foruma ara verdiğinizi düşünerek yorum atıyorum, belki bir gün yorumumu görürsünüz.
 
Son düzenleme:

Yeni konular

Geri
Yukarı