Eren Bülbül'ü sevmiyorum diyen birini de dışlıyoruz, bu zorla sevmek değil bir gerekliliktir.
Sizin söylemediğiniz ama asıl rahatsız olduğunuz nokta Atatürk'ün Laik Türkiye roformları ve bunu yaparken muhalif sesleri baskıyla kırmasıdır. Kansız devrim olmaz ama en ama en kansız devrim Türk Cumhuriyet devrimidir. Komünistler Rusya'da, Fransızlar İhtilal'den sonra, Franco destekçileri iç savaştan sonra, Naziler başa geldiklerinde, Çin'de komünist rejim kurulduğunda yüz binlerce kişi asıldı, işlerinden edil ve sürüldü. Bizde sayısı 1600. Bunların içinde de "Ne adamdı be" diyebileceğimiz kişi sayısı bir elin parmağını geçer mi sanmıyorum.
1922 öncesi Mustafa Kemal savaş boyunca her hafta kendi isteğiyle mevlüt okutan, halka "Halifeyi kurtaracağız, gavuru atacağız" gazı veren bir liderdi. Siyaset yapmak zorundaydı ancak notlarını incelediğimizde 1922 öncesi Mustafa Kemal de laik bir devleti savunuyordu. Asıl vurucu nokta 1930'lardaki Mustafa Kemal'dir, o da müslüman değildir. Ha ölmeden önce ne yapmıştır, geri dönmüş müdür bilemem ama o yıllarda değildir.
Kendi yazdığı kitaptan bir alıntı yapalım:
"Din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz.
Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sâirenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin millî rabıtalarını gevşetti; millî hislerini, millî heyecanlarını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün [milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu.]"
~Atatürk/Medeni Bilgiler sayfa 28
Katılmıyorum. Hakarete varmadığı sürece her şey konuşulur. Çamur atmayın, kibar bir diller düşüncelerinizi ifade edin yeter.