Az bilinen ama çok başarılı bulduğunuz müzik grupları neler?

Katılım
4 Mayıs 2020
Mesajlar
120
Şahsen ben altın gün isimli grubun hastasıyım. Bilenler vardır elbet de, bilmeyenler için şöyle kısa bir özet geçeyim. Vay efendim kumandanın pilleri, bozuk paralar gibi saçma-komik isimli indie rock gruplarının aksine 2 Türk ve 4 hollandalı müzisyenden oluşan grup, Türkçe olarak psychedelic şarkıları kendi tarzlarında yorumlamakta. Dinlemenizi tavsiye ederim. Bu sene grammy ödüllerinde "en iyi dünya müziği" dalında aday bile oldular. Yakında almaları da olası.

Sizin böyle önerebileceğiniz, ufku açan gruplar var mıdır?
 
Bu grup ve bu şarkı üstüne tanımam. :) Tam sevgiliye lütfedilecek bir şarkı, ki öyle de yaptım. :D Grubun her şarkısı benim için şaheser niteliğinde, severek dinliyorum.

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
Güzel bir konu olmuş. Son zamanlarda keşfettiğim iki tane grup. Buyrun bakalım beğenecek misiniz:
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
The Stooges kesinlikle. I wanna be your dog diye bir şarkıları var şa-ha-ne! Türkiye içinse Dave Clark Five, The Byrds, The Isley Brothers, The Doors, The Beatles (bir kaç şarkıları biliniyor ama sadece o kadar. Bir dönem She loves you, Come Together ve Here Comes The Sun ünlü oldu o kadar. Başka şarkılarını bilen çok yok.) The Rolling Stones (Beatles'dan durumlar Türkiye'de çok da farklı değil. Paint it Black ve Satisfaction'dan başka şarkısını duyan bile yok çoğunlukla.), The Carpenters, The Doors, The Lettermen, The Chordettes etc ... Aslında tonlarca sayabilirim Türkiye için. Maalesef batı müziği bu ülkeye giremedi. Neden derseniz Avrupa'da Baroque müzik ve Opera vardı. Avrupalılar Amerika'ya göçtü. Yıllar geçti. Bu müzikler sayesinde Jazz oluştu düşük sınıf olarak görülen siyahiler tarafından. 1910lar 20ler 30lar bunlarla geçti. 20lerde banjo'nun yaygınlaşması ve 20li yılların Amerika'daki refahı ve "The American Dream" ile birlikte Country müzik çıktı. Maalesef 1929 ekonomik çöküşü Amerikan halkında derin yaralar açtı. Bir yandan beyazlar efkarlı Country ve siyahiler Jazz çıkarırken Amerika'daki "The Deep South" dedikleri bölgede siyahiler Blues'un atası olan Delta Blues'u çıkardılar ki bu Jazz'ı hızlandırıp bir elektrik gitar ile agresifleştirerek oluşturulan, sözleri ile de can yakan bir müzik. Elmore James gibi büyük sanatçılar bir yandan Hank Williams gibi sanatçılar bu türleri 1940'lara ve 1950'lere taşıdılar. 1950'lerde Blues'un ritmik olarak daha hızlı söylendiği ve beyaz sanatçıların da aktif olduğu Rock-a-billy ortaya çıktı ve bu Rock'n'Roll'u doğurdu. Rock'n'Roll blues bazlı bir müzik türüdür. 57-58 gibi İngiltere'de de ünlü oldu ve 60larda British Invasion ve psychedelic rock hareketi ile Rock'n'roll daha agresif oldu. Ayrıca 1968 gibi Rock'ın daha daha politik ve agresif hali Punk müzik de başladı. 1960ların sonu ve 70ler'in ortasına doğru böyle giderken Bee Gees Punk'dan devşirme Disko müziği popülerleştirdi. Aynı zamanda Hard Rock'dan devşirme Metal'de popülerleşti. 1981'de MTV'nin kurulması ile Rock'n'roll Rock'a dönüşmeye başladı. Elektrik gitarların yerini Orglar Synthesizer'lar almaya başladı. 1990'larda da artık tamamen elektrik gitarların yerini Akustik gitarlar aldı ve Rock'a dönüştü müzik, agresiflik nerdeyse bitti. Bu yeni saçma Rock ise Bill Clinton'ın 1996'da imzaladığı medyanın özel şirketlere dağıtılması kararıyla bu özel şirketler plastik müziklerin daha fazla para getireceğini düşünüp 1997'de AutoTune'u çıkardılar ve Rock'ın bitirilmesi kararını aldılar. Rapçilere çok destek verdiler. 2010'da Rock denilen saçmalık son buldu ve Rap'den devşirme Trap 2013 gibi doğdu. Metal kendi dünyasını kurdu. Indie Rock denilen küçük çaplı bandlerin kendi aralarında akustik rock'ları devam ediyor ki akustik rock bence başarısızlıktır ve elinde sonunda tarihin tozlu sayfalarında kendisini bulacaktır. Sadede gelirsek Türkiye'de Rock yok çünkü Rock'n'roll yok çünkü Blues yok çünkü Jazz yok çünkü Opera ve Baroque müzik yok. Türk müziği ve Türk dili batı müziğiyle uyumsuz maalesef. Bu hep böyleydi. Müziğin yapısı farklı her yerde. Japonya'da farklı Hindistan'da farklı. Bu yüzden Anadolu Rock'da şuan ortalıkta yok. Görmüyormusunuz Amerika'da İngiltere'de bile silindi Rock müzik.

Rock'ı sevmem ama Rock'n'roll'suz da hayat hayat değildir.
 
The Stooges kesinlikle. I wanna be your dog diye bir şarkıları var şa-ha-ne! Türkiye içinse Dave Clark Five, The Byrds, The Isley Brothers, The Doors, The Beatles (bir kaç şarkıları biliniyor ama sadece o kadar. Bir dönem She loves you, Come Together ve Here Comes The Sun ünlü oldu o kadar. Başka şarkılarını bilen çok yok.) The Rolling Stones (Beatles'dan durumlar Türkiye'de çok da farklı değil. Paint it Black ve Satisfaction'dan başka şarkısını duyan bile yok çoğunlukla.), The Carpenters, The Doors, The Lettermen, The Chordettes etc ... Aslında tonlarca sayabilirim Türkiye için. Maalesef batı müziği bu ülkeye giremedi. Neden derseniz Avrupa'da Baroque müzik ve Opera vardı. Avrupalılar Amerika'ya göçtü. Yıllar geçti. Bu müzikler sayesinde Jazz oluştu düşük sınıf olarak görülen siyahiler tarafından. 1910lar 20ler 30lar bunlarla geçti. 20lerde banjo'nun yaygınlaşması ve 20li yılların Amerika'daki refahı ve "The American Dream" ile birlikte Country müzik çıktı. Maalesef 1929 ekonomik çöküşü Amerikan halkında derin yaralar açtı. Bir yandan beyazlar efkarlı Country ve siyahiler Jazz çıkarırken Amerika'daki "The Deep South" dedikleri bölgede siyahiler Blues'un atası olan Delta Blues'u çıkardılar ki bu Jazz'ı hızlandırıp bir elektrik gitar ile agresifleştirerek oluşturulan, sözleri ile de can yakan bir müzik. Elmore James gibi büyük sanatçılar bir yandan Hank Williams gibi sanatçılar bu türleri 1940'lara ve 1950'lere taşıdılar. 1950'lerde Blues'un ritmik olarak daha hızlı söylendiği ve beyaz sanatçıların da aktif olduğu Rock-a-billy ortaya çıktı ve bu Rock'n'Roll'u doğurdu. Rock'n'Roll blues bazlı bir müzik türüdür. 57-58 gibi İngiltere'de de ünlü oldu ve 60larda British Invasion ve psychedelic rock hareketi ile Rock'n'roll daha agresif oldu. Ayrıca 1968 gibi Rock'ın daha daha politik ve agresif hali Punk müzik de başladı. 1960ların sonu ve 70ler'in ortasına doğru böyle giderken Bee Gees Punk'dan devşirme Disko müziği popülerleştirdi. Aynı zamanda Hard Rock'dan devşirme Metal'de popülerleşti. 1981'de MTV'nin kurulması ile Rock'n'roll Rock'a dönüşmeye başladı. Elektrik gitarların yerini Orglar Synthesizer'lar almaya başladı. 1990'larda da artık tamamen elektrik gitarların yerini Akustik gitarlar aldı ve Rock'a dönüştü müzik, agresiflik nerdeyse bitti. Bu yeni saçma Rock ise Bill Clinton'ın 1996'da imzaladığı medyanın özel şirketlere dağıtılması kararıyla bu özel şirketler plastik müziklerin daha fazla para getireceğini düşünüp 1997'de AutoTune'u çıkardılar ve Rock'ın bitirilmesi kararını aldılar. Rapçilere çok destek verdiler. 2010'da Rock denilen saçmalık son buldu ve Rap'den devşirme Trap 2013 gibi doğdu. Metal kendi dünyasını kurdu. Indie Rock denilen küçük çaplı bandlerin kendi aralarında akustik rock'ları devam ediyor ki akustik rock bence başarısızlıktır ve elinde sonunda tarihin tozlu sayfalarında kendisini bulacaktır. Sadede gelirsek Türkiye'de Rock yok çünkü Rock'n'roll yok çünkü Blues yok çünkü Jazz yok çünkü Opera ve Baroque müzik yok. Türk müziği ve Türk dili batı müziğiyle uyumsuz maalesef. Bu hep böyleydi. Müziğin yapısı farklı her yerde. Japonya'da farklı Hindistan'da farklı. Bu yüzden Anadolu Rock'da şuan ortalıkta yok. Görmüyormusunuz Amerika'da İngiltere'de bile silindi Rock müzik.

Rock'ı sevmem ama Rock'n'roll'suz da hayat hayat değildir.
Baya boş yapmışsın yalnız. Cahillik kokuyor.
 
Boards of Canada. İki kişiden oluşan bir IDM grubu ancak bu türü dinleyen var mı buralarda çok bilmiyorum ki neredeyse hiç olmadığına eminim. Music Has the Right to Children albümü ise inanılmaz iyidir. İlk defa dinleseniz bile nostaljik bir tat bırakır bu albüm. Bence bir şans verin.
 

Geri
Yukarı