Elbette iyi akademisyenlerin olması önemli ancak akademisyenine göre değişir. Önemli olan sayı değil niteliktir.
Bilgisayar Mühendisliği bölümünde maalesef genel olarak akademisyen sayısı oldukça az. Çünkü yazılım sektöründe kazançlar daha yüksek, doğal olarak akademisyen olmak isteyen kişi sayısı da oldukça az oluyor. Bu yüzden bu taz akademisyenlik gibi alanlara bazı üniversiteler sırf akademik kadrosunu daha güçlü gösterebilmek için yüksek lisansını bilişim ile alakalı bir bölümden yapmış ancak lisansı “Matematik, İstatistik, Fizik” gibi fen bölümlerinden olan akademisyenleri de tercih edebiliyor. Mesela böyle durumlarda bu tarz akademisyenler genel olarak ne yazılım sektörünü tanıyor, ne de akademik anlamda öğrencilere bir şeyler katabiliyorlar.
O yüzden sayıya çok takılmamak gerektiğini düşünüyorum. Akademisyen sektörde tanınmış mı, mesela sana sektörde iş bulurken referans olabilir mi? Seni projelerinde doğru yönlendirebilir mi? En önemlisi gerçekten “Bilgisayar Mühendisliği” veya “Yazılım Mühendisliği” mezunu mu? Bunlar akademisyen sayısından “çok” daha önemli. Yoksa yazdığım gibi çoğu “Matematik, İstatistik, Fizik” gibi alakasız bölümlerden mi mezun?
Yeni kadroya geçenler tam anlamıyla bilgili olmuyor. Profesör olmak için en az bi' 15 yıl geçiyor. Sizin dediğiniz gibi öğrenciyle daha sıkı fıkı oluyor ama aralarında fark var bana göre.
Yazılımda her zaman yeni akademisyeni tercih ederim. Çünkü bilgisi daha taze, güncel teknolojilere daha hakimdir. Bizim alanımız Edebiyat gibi veya Tarih gibi bir alan değil, bir insanın akademik açıdan daha iyi olması sektörde daha iyi olduğu anlamına kesinlikle gelmiyor.
Profesör şimdi yazılım sektöründe tecrübesi var mı? Yoksa yıllarca sadece akademik alanda mı görev almış? Eğer yazılım sektöründe de 10 yıla yakın tecrübesi varsa elbette profesörü tercih ederim, ancak sadece akademik alanda çalışmaları varsa emin ol yeni işe başlamış bir akademisyen bir bilgisayar mühendisliği öğrencisine çok daha fayda sağlar.