Sürprizbozan Bir İdam Mahkumunun Son Günü özeti

Bu konuda spoiler olduğundan sürprizbozan olarak işaretlenmiştir. Spoiler olmadığını düşünüyorsanız konuyu rapor edebilirsiniz.
Her şey bir mahkemede başlıyor, cinayet sebebiyle tutuklanmış bir mahkum gardiyanlar ile mahkeme salonuna gidiyor. Karakterimizin en korktuğu şey ise "İdam Mahkumu" olmak. Fakat avukatı "Şanslı isek sonsuza kadar kürek cezası ile yırtarsın" deyince karakterimiz, "Yüz kere ölmeyi yeğlerim bu cezaya" diye bağırır avukat fazla diretmeden "Peki" der. Bir süre sonra duruşma başlar ve hakim kararını açıklar "İdama mahkum", karakterimiz bu karara pek inanamaz ama aşırı bir tepkide vermez. Daha sonra hücresine geri götürülür. Hücreye giderken iki genç kız dikkatini çeker, kızlardan birisi "6 haftaya hallederler bunu" der. Fakat karakterimiz halen tam ümidini yitirmemiştir, karara itiraz eder ve başkana bu mahkeme ile ilgili kağıtlar gönderilir. Bundan sonrası ise ölümü beklemeye döner. Uzun süre bir hücrede kalır, duvarları inceledikçe bir çok ünlü suçlunun da burada kaldığını anlar. Yoksa çocukken korktuğu katillerden birisi mi olmuştu? Biraz zaman geçtikten sonra hapishanede sesler duymaya başlar sanki bir kutlama vardır. Kapının önünden geçen gardiyanı durdurur ve ona "Kutlama mı var?" diye sorar, gardiyan "Öyle demek istersen de" der ardından "Kürek cezası verilmiş mahkumlar gelecek birazdan onları izlemek izlersen seni götürebilirim" der. Mahkumun canı çok sıkıldığı için hiç yoktan iyidir diyerek teklifi kabul eder ve avluya bakan bir odaya getirilir, kule gibi bir yerdedir. İçeri girdikten sonra kapı arkadan kapatılır ve kilitlenir. Ardından yavaştan hareketlilik olmaya başlar ve diğer pencerelerden başka mahkumlar çıkmaya başlar ve kürek cezası mahkumları arabalar ile getirilir. Birbirlerine zincirleme ve diğer bir çok işleri yapılırken bir anda diğer mahkumlar bizim adamımızı fark eder ve "İdam mahkumu" diye onu işaret ederler. Tüm hapishane adeta bizim karakterimize bakmaktadır. Onu alkışlayanlar, tezahürat yapmaya başlarlar. Karakterimiz olanlara pek anlam veremeden etrafa bakmaya başlar bir süre sonra zincirli mahkumlar adamın bulunduğu kuleye doğru gelmeye başlar ve tırmanmaya çalışır, adam o an korkarak kapıyı yumruklayıp açılmasını ister. Zincirli mahkumlar tırmanamayacak olsalar bile çok korkar hatta bir an hayal görüp pencereye kadar ulaştıklarını görür ve orada bayılır. Uyandığı zaman sabah olmuştur ve revirdedir. Çok genç olduğu için etrafına doktorlar ve hemşireler toplanıyor bir sorunu olmasa bile onunla ilgileniyorlardır, bir süre sonra bir şeyi olmadığı için revirden çıkarılır ve hücresine geri döner. En sonunda itirazı da ret edilir ve idamına karar verilir. İdamına az bir zaman kala artık "Yüz kere ölmeyi yeğlerim bu cezaya" dediği ceza olan ömür boyu kürek cezasına bile razı olur kendi kendine. Sürekli kaçma planları yapar fakat bir türlü yolunu bulamaz. Ve artık aklında sürekli küçük kızı olan Marie vardır, bir sabah uyandığında yanındaki papaz "Kızın geldi" der. Karakterimiz hemen kızının bulunduğu odaya gider ve kızını ve bakıcısını görür. Hemen kızına sarılır, kızı bir süre sonra "canımı acıtıyorsunuz bayım" der. Babası şaşırır kızı kendini tanımamıştır. Sakalları ve saçı uzamış tanınmayacak bir hale gelmiştir. Ne yaparsa yapsın kızına kendisinin babası olduğuna inandıramaz ve bir süre sonra giderler. Artık idam günü gelmiştir ve giyotin ile idam edilmek için yola çıkarlar. Artık delirmek üzeredir, alana vardıklarında ise artık af dilemeye başlar. Orada bulunan yetkiliye "Yalvarıyorum idam etmeyin" dese bile işe yaramaz ve idamı yapılır. Hikaye burada son bulur.

Hikayenin yazarı Victor Hugo o zamanların Fransa'sındaki idam cezasına karşı bu kitabı yazmıştır, o zamanlarda bile büyük tartışmalara sebep olan bu kitap belki de dünyadaki idam cezalarının kalkmasında etkisi bile olmuştur. Ne kadar başarılı ne kadar haklı tartışılır ama beni o kadar ikna eden bir kitap olmadı, kendi kızı ve duyguları olsa bile öldürdüğü kişinin ailesi, kızı ve duyguları yok muydu? Sizin fikirleriniz ne dostlar. Saygılar.
 
kişinin ailesi, kızı ve duyguları yok muydu?
Kitabı okuyalı bayağı oldu, kitapta o konu hakkında detaylara girilmiyordu yanlışım yoksa. Doğru hatırlıyorsam o noktaya takılmak yanlış oluyor. İdam cezasının ne kadar rezil bir ceza olduğu kitapta vurgulanıyor. Her ne yapmışsa yapmış olsun, idam cezası acımasız bir cezadır.
 
Kitabı okuyalı bayağı oldu, kitapta o konu hakkında detaylara girilmiyordu yanlışım yoksa. Doğru hatırlıyorsam o noktaya takılmak yanlış oluyor. İdam cezasının ne kadar rezil bir ceza olduğu kitapta vurgulanıyor. İdam cezası acımasız bir cezadır.
Konuyu kızına getirip aşırı ballandırarak anlatması açıkçası aklıma bunu getirdi, ve bazen acımasızlık iyidir kötüye karşı.
 
Çok severim bu eseri. Buradan bu özeti okuyan ya da okumaya planlara söyleyeyim, önemli hikaye örgüsü değil. Önemli olan bunu nasıl anlattığı. Yarattığı atmosfer, size hissetirdikleri çok etkileyici.

Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam benim okuduğum versiyonunda bizzat Victor Hugo tarafından yazılmış iki tane ön söz vardı. İlginçtir ki bunların bir tanesi tiyatro oyunu şeklinde. Bu ön sözleri de mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum, kesinlikle çok önemli ve değerliler.
 
Çok severim bu eseri. Buradan bu özeti okuyan ya da okumaya planlara söyleyeyim, önemli hikaye örgüsü değil. Önemli olan bunu nasıl anlattığı. Yarattığı atmosfer, size hissetirdikleri çok etkileyici.

Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam benim okuduğum versiyonunda bizzat Victor Hugo tarafından yazılmış iki tane ön söz vardı. İlginçtir ki bunların bir tanesi tiyatro oyunu şeklinde. Bu ön sözleri de mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum, kesinlikle çok önemli ve değerliler.
Atmosfer kesinlikle önemli dediğiniz gibi.

Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam benim okuduğum versiyonunda bizzat Victor Hugo tarafından yazılmış iki tane ön söz vardı.
Önsöz vardı evet, tiyatro olanı okusam bile diğeri çok dikkatimi çekmemişti sıkıcı önsözlerden birisi sandım bakabilirim aslında.
 
Son düzenleme:

Geri
Yukarı