Biz mazoşist bir millet miyiz?

Kromish

Hectopat
Katılım
26 Ocak 2020
Mesajlar
1.420
Çözümler
5
Selam dostlar, bir süredir bu soru kafama takılıyordu. Bence bunu cevabı evet. İnsanımız ruhsal acı çekmekten hoşlanıyor. Ülkemizde dram dizileri bence bu yüzden bu kadar tutuyor. Az önce Instagram'da dolaşıyordum. İnsanlar dertlerini kapıştırıyordu. Kafadan bir örnek vereyim. Mesela birisi "benim hiç sevgilim olmadı" diyor. Bir başkası ise ona "ben karşı cinsin elini bile tutmadım." diyordu. Ve bunu gerçekten zevk alıyormuş gibi söylüyor. Başka bir örnek vereyim. 3 ayrı Spider-Man var. İnsanlar 2. olan yani Andrew'in Spider-Man'inini daha çok seviyor. Bence bunun sebebi Andrew'in sevgilisini kaybetmesi. Siz ne düşünüyorsunuz dostlar? Olaya yanlış mı bakıyorum? Her türlü fikre açığım.
 
%100 haklı bir yorum. Yok dertliyim, mutsuzum, depresyondayım, şuyum, buyum... Zaten ülke kötü, bir de kendilerine kötü enerji yükleyerek iyice kötü hale geliyorlar. Sonra da halkın mutluluk seviyesi yerlerde. Bir ara ben bile böyle düşünürdüm ama artık aptalca olduğunu anladım.
 
Bu durum bana Dostoyevski'nin köpek deneyini anımsattı. Hikayeyi bilmeyenler için buyrun;
Sürgünde Dostoyevski, hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapar.

“Köpeği takibe alır ve yanından geçen her mahkumun onu tekmelediğini gözlemler. İlginç olan şey, köpeğin mahkumlardan kaçmaması ve yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekme pozisyonu almasıdır. Köpeğin her yanından geçen her mahkum köpeği tekmelemekte ve köpek buna bir tepki vermemektedir.

Dostoyevski de, bir gün köpeğe yaklaşır ve onun başını okşamaya başlar. Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar.

Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski’yi görse ondan kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz.”
Dostoyevski bu durumu şöyle özetler: “Zulüm bir alışkanlıktır; insanda bu alışkanlığın kökleşmesi, sonunda hastalığa dönüşmesi mümkündür. Sarsılmaz inancıma göre, en iyi insan bile alışkanlıkla, sanki bir hayvanmış gibi kabalaşıp o derece aptallaşabilir. Kanla, kudretle mest olur; hoyratlığı, ahlaksızlığı, içindeki kötülüğü büsbütün geliştirir; aklı, duyguları kesinlikle doğal olmayan hareketleri yadırgamaz ve sonunda bundan zevk almaya başlar. Bir zalimde hem insanlık, hem de vatandaşlık tamamıyla yok olmuştur; yeniden onurlu bir insan olması, pişmanlık duyup eski hayatına dönmesi imkansızdır artık. İşin asıl kötü yanı, böyle bir başına buyrukluk kolayca topluluğa sirayet edebilir; kudret, son derece ayartıcı bir şeydir. Toplum da böyle bir etkiye kayıtsız kalırsa, bu alışkanlığın toplulukta kökleşmesi işten bile değildir. Kısacası, bir insana kendi benzerine fiziksel ceza verme hakkının tanınması topluluğun yaralarından biridir; bu yara bir yandan o topluluktaki özü ve vatandaşlık duygusunu kemirirken, öte yandan önüne geçilmez bir düzensizliğe yol açar.”
Toplum olarak devamlı kötü yönetilmekten, adaletsizlikten, ekonomik koşulların her geçen gün güçleşmesi, gelecek kaygısı, ülkemizin demografik yapısındaki bozukluklardan algılarımız değişti. Artık bir kurum yapması gereken bir şeyi yapınca alkışlar hale geldik.
 
Selam dostlar, bir süredir bu soru kafama takılıyordu. Bence bunu cevabı evet. İnsanımız ruhsal acı çekmekten hoşlanıyor. Ülkemizde dram dizileri bence bu yüzden bu kadar tutuyor. Az önce Instagram'da dolaşıyordum. İnsanlar dertlerini kapıştırıyordu. Kafadan bir örnek vereyim. Mesela birisi "benim hiç sevgilim olmadı" diyor. Bir başkası ise ona "ben karşı cinsin elini bile tutmadım." diyordu. Ve bunu gerçekten zevk alıyormuş gibi söylüyor. Başka bir örnek vereyim. 3 ayrı Spider-Man var. İnsanlar 2. olan yani Andrew'in Spider-Man'inini daha çok seviyor. Bence bunun sebebi Andrew'in sevgilisini kaybetmesi. Siz ne düşünüyorsunuz dostlar? Olaya yanlış mı bakıyorum? Her türlü fikre açığım.

Tam anlamıyla da olmasa da öyle hocam. Ülke son yıllarda çok gergin ve geçmişden gelen aşağıda kalamama duygusu var. He bence en iyi Spider-Man Tobey.
 
Çeşitleri varmış

  • Sahiplenme duygusu gelişmiş mazoşistler: Sahipleme duygusu baskın mazoşistler genellikle kendinden fedakarlık eden ve sık sık ödün veren kişilerdir. İnsan ilişkileri sırasında oluşan sevgiden kolaylıkla vazgeçme konusunda başarısız olurlar. Kendilerini oldukça fedakar ve vazgeçilmez bir insan olarak gördükleri için ondan uzaklaşan insanlara kendilerini zalim ve acımasız hissettirebilirler.
  • İyicil mazoşistler: Bu bireylerde haz ve acı duyumuna yönelik artan bir ilgi söz konusudur. Kişinin fiziksel bir zarar karşısında, beynindeki endorfin adı verilen bir hormonun artmasına bağlı olarak bu durum görülür. Endorfin hormonu, kişiye mutluluk hali sağlayarak benzer hareketlerin daha çekici hale gelmesine yol açar. Dolayısıyla, kişi kendisine zarar vereceğini bildiği halde aynı davranışı tekrarlar. İyicil mazoşist bireylerin çok acı ve baharatlı yiyecekler, tehlikeli spor dalları gibi konulara karşı özel ilgileri mevcuttur.
  • Kendini baltalayan mazoşistler: Bu tür mazoşistler, başarı ihtimalini görmezden gelerek direkt yenilgiyi benimserler. Olayları farklı şekilde algılayarak iyi sonuçları bile kötümcül bir biçimde yorumlayabilirler. Bu tür içerisindeki bireylerin diğer insanlara karşı yoğun ilgileri geliştiğinde ise, kendilerini aşırı düzeyde yetersiz hissedebilirler.
  • Erdemli Mazoşistler: Histrionik kişilik bozukluğu olarak tanımlanan ve ilgi odağı olma çabası şeklinde kendini gösteren bir durum ile mazoşizmin aynı anda bulunduğu türdür. Erdemli mazoşistler, yaptıkları fedakarlıklardan ötürü kendilerince bir haz duyumuna kapılırlar. Kendilerini diğer insandan üstün görmeleri ve her şeyi yapabilirim duyguları gelişmiştir. Yaşadıkları tüm zorluklarda sabretmeyi, acı çekmeyi göze alırlar ve bunu abartarak övünebilirler. Bu yaptıklarını erdemlilik şeklinde nitelendirdikleri için çevrelerindeki insanlardan da benzer davranışlar beklerler.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı