Arkadaşım, ayağını yorganına göre uzat diye bir atasözümüz var, bu durumu karşılıyor. Eskiden insanlar sürekli çalışırdı, tarlalarda, fabrikalarda, ormanlarda avlarlardı, büyük yolculuklar yaparlardı, hayvanlarını gezdirirlerdi. Bu yüzden hepsi çok enerji harcıyordu. Dolayısıyla vücutların bolca yağ ve kısa süreli enerji için karbonhidrata ihtiyacı vardı. Yağlar sayesinde up-uzun süreler aç kalabilirler, yemek bulduklarında ise ihtiyaçlarını giderip tekrar depolarlardı.
Hala böyle işliyor insan metabolizması. Ancak günümüz şartlarında bu tip ince sağlık konularıyla ilgilenen tüm arkadaşlar masabaşı ve yüksek maaşlı oldukları için, enerji harcamıyorlar. Kargon ayağına geliyor, sorularının cevapları ayağına geliyor, yemeğin ayağına geliyor, neredeyse işin bile ayağına geliyor, işine gidenler de en fazla 4 km yürüyor düşünsene tüm gün sadece 4 km yürüyorsun. Eskiden bu kat kat fazlaydı.
Bizim bu devirde yağ tüketimine ihtiyacımız yok denecek kadar az. Sadece tat versin diye kullanıyoruz. Onun dışında karbonhidratlardan aldığımız enerjiyi şekere dönüştürerek kendimize yetiyoruz, üstüne kilo alıyoruz. Yiyip yiyip kilo almayanlara bir sorun ne yiyorsun diye, sürekli et, pilav, makarna, çorba gibi şeyler tüketiyorlardır.
Zaten ağır işlerde çalışan adam çok yese de hepsini harcayacak, git 1 gün inşaatta çalış, menemen yapsınlar da tüm tavayı ağzına atmak isteyecekmisin bir dene bakalım. Bir bütün ekmeği bile tek başına bitirirsin. Böyle bir şey işte. Sadece bir şeyler girmiyor bu vücuda bir sürü şey çıkıyor, kilo almada ve vermede en kilit noktada az yeme veya çok yeme değil, düzenli ve ne yaptığını bilerek tüketmektir. Saygılar.