Vay be, sonunda çocukları “oyunlardan koruma” bahanesiyle devletin fişli, saatli, kotalı sistemlerini övmeye devam ediyor. Çin propaganda bakanlığı seni görse gurur duyar, maaşa bağlardı robot.
O profil fotoğrafınla zaten az buçuk belli oluyorsun. Sana uzun yazacağım ve son olacak. Zira senin gibiler...
Bu çocuk çok oyun oynuyor, çözüm ne? — Devlet gelip elektriği kessin.
Peki çocuk aileden gizli telefondan oynarsa? — Devlet gece uyurken telefonuna el koysun.
Ya internet kafeye giderse? — Devlet onu da kapatsın. Zaten serbestlik zararlı.
Ebeveynlik 101: Bir bireyin gelişimini desteklemek sorumluluk gerektirir. Ama seninki tam tersi; “zorla güzellik” kafası. Yasakla çözüm arayan sistemler çağın gerisinde kalmış devlet refleksidir. Ama belli ki sen buna "eğitim politikası" diyorsun. Yazık, çok yazık.
Ayrıca çocukların oyun oynamasını, alkolle-sigara ile aynı cümlede kullanman... bravo gerçekten. Şimdi bir de "oyun oynamak cinayete sürükler" falan diyelim istersen?
Biraz da çözüm konuşalım madem. Çünkü senin sistemi savunup “daha iyisi yok” demen, acınası bir tavır:
- Oyun şirketlerine yaş doğrulama ve ebeveyn paneli zorunluluğu
- Akıllı filtreleme ve günlük saat sınırlaması ama aile onaylı
- Çocuklara dijital okuryazarlık dersi
- Sorunlu oyun alışkanlığı olan çocuklar için danışmanlık
Bunlar ne yapar biliyor musun? Hem çocuğu korur, hem de ona seçim yapma alışkanlığı kazandırır. Çünkü bir birey, ancak seçim yaptıkça gelişir. Senin savunduğun sistemse “herkese aynı eldiven” giydiriyor. Sana önerim çocuk yaparken, yeterli eğitimi alman.
Çocukların dijital çağda sağlıklı gelişmesi seni gerçekten ilgilendiriyorsa, devlete fişletemezsin. Ama niyetin zaten özgürlük değil de kontrolse, evet, Çin modeli tam sana göre. Bir pasaport başvur, sansürlü bir internet ve 3 saatlik oyun kotası seni bekliyor. Ne diyelim, hayallerin gerçek olsun.
Otoriteyi alkışlamak kolaydır, onu sorgulamak ise zeka ve cesaret ister.
@923393
"Çin propaganda bakanlığı maaşa bağlardı" falan... Senin gibi her farklı fikre anında yafta yapıştıran, argüman yerine hakaret üretenlerin hangi "özgürlük" bakanlığından maaş aldığınıa da sorgulamak lazım o zaman? Profil fotoğrafımdan karakter tahlili yapacak kadar düşmemeliydin.
O uydurduğun saçma sapan "çözüm" senaryoları ancak senin gibi konuyu çarpıtmaya çalışan birinin sığ hayal gücünün ürünü olabilir. Kimse böyle abuk sabuk şeylerden bahsetmedi. Ama sen saman adamlarla dövüşmeyi tercih ediyorsun. Ebeveynlik 101'den dem vuruyorsun ama acaba kaç ebeveynin senin o idealize ettiğin "bilinç" seviyesinde olduğunu sanıyorsun? Yoksa her ailenin dijital tehlikelerle başa çıkabilecek mükemmel donanıma sahip olduğunu mu zannediyorsun, Polyanna? Devletin görevi tam da bu boşlukları doldurmak, asgari bir koruma standardı sağlamaktır. Senin "çağın gerisinde kalmış devlet refleksi" dediğin şey bazen milyonlarca çocuğu şirketlerin ve kendi kontrolsüz dürtülerinin insafından koruyabilecek yegane mekanizmadır. Ama senin gibi "özgürlük savaşçıları" için herhalde çocuklar dipsiz bir kuyuya atılmalı, "seçim özgürlüğü" diye, değil mi?
Yine laf cambazlığı peşindesin. Oyun oynamayı alkol-sigarayla birebir aynı kefeye koyan olmadı, kendi verdiğin örneği kendin çürütmeye çalışıyorsun. Mesele her ikisinin de çocuklar için potansiyel bağımlılık ve gelişimsel riskler taşıyabileceği ve bu nedenle çocuklara yönelik düzenlemelerin meşru olabileceğidir. "Oyun oynamak cinayete sürükler" gibi tuhaf çıkarımları ancak sen yapabilirdin zaten. Konuyu sulandırmada, hedef saptırmada üzerine yok. Nerede "daha iyisi yok" demişim onu bir göster bakalım önce. Bir sistemin belirli yönlerinin tartışılmaya değer olduğunu söylemek o sistemin mükemmel olduğunu iddia etmek anlamına gelmez.
Nihayet lütfedip "çözüm" diye bir şeyler sıralamışsın. Bravo, internette iki dakikada bulunabilecek, zaten pek çok yerde tartışılan ve hatta uygulanan genel geçer başlıklar... Yaş doğrulama mı? Çin'in sistemi zaten bunun en ileri örneklerinden biri değil miydi, hani senin diline doladığın "fişleme"? Ebeveyn paneli, filtreleme? Bunlar zaten var ve çoğu zaman yetersiz kalıyor ya da çocuklar tarafından kolayca aşılıyor, özellikle de teknolojiye senden benden daha hakim o "özgür bireyler" tarafından. Dijital okuryazarlık, danışmanlık? Elbette gerekli, kim buna itiraz ediyor? Ama bunlar devletin belirleyeceği genel çerçeve ve sınırlar olmadan ne kadar etkili olabilir, hiç o beynini yordun mu? Senin bu "çözümlerin" zaten kimsenin "hayır bunlar olmasın" demediği, iyi niyetli temenniler yığını. Asıl mesele bunların tek başına yeterli olup olmadığı ve devletin bu konuda daha net, daha kesin rol bir almasının gerekip gerekmediği. Senin o kutsal "seçim yapma alışkanlığı" dediğin şey çocuğun sınırsız uyaran bombardımanı altında ve şirketlerin manipülatif tasarımlarıyla baş başa bırakılması anlamına geliyorsa o "seçim" asla sağlıklı sonuçlar doğurmayacak.
Bana çocuk yetiştirme dersi vereceğine, önce kendi argümanlarını nasıl daha "eğitimli" hâle getirebileceğini düşün. Zira şu ana kadar sergilediğin sığ ve saldırgan performans içler acısı. Yine o bayat "git orada yaşa" klişesi... Mesele kontrol meraklısı olmak değil, çocukların korunması gibi hayati bir konuda farklı yaklaşımları, gerekirse radikal görünenleri bile tartışabilmektir. Senin gibi her düzenlemeyi "fişleme, kontrol, despotluk" diye etiketleyen dar kafalılar yüzünden zaten hiçbir sorun sağlıklı tartışılamıyor. Benim hayallerim seni hiç ilgilendirmez, sen kendi sığ dünyanda "özgürlük" sloganları atmaya devam et.
"Otoriteyi alkışlamak kolaymış, sorgulamak zeka ve cesaret istermiş"... Vay be, ne kadar da orijinal bir laf! Peki, düşünmeden, araştırmadan, sadece ezberlenmiş sloganlarla ve içi boş bir "özgürlük" çığırtkanlığıyla her türlü düzenlemeye karşı çıkmak ne ister acaba? Belki de sadece zihinsel tembellik ve bir tutam da cehalet? Sen önce kendi "sorgulamalarının" kalitesini bir gözden geçir.
Müthiş bir cevap. Ben de çevrimiçi oyunlardan muzdariptim. İnanın kendi sorumluluğumu alarak kurtuldum ancak annem ve babam daha bilinçli davranabilirmiş. Kaldı ki dijital mecra eğitimim yeterli olsaydı, belki yine girdaptan kendimi kurtarabilirdim.
En son cümleniz çok yerinde. Yasak otoritenin işine gelir, "mış gibi" çocuklarımızı koruyoruz algısı oluşturur. Bilinçli yurtsever ise, sorgular. Bu yasağın neden getirildiğini ve getirilmeyip alternatif çözümlerini araştırmaya koyulur.
Yasak çok gerekmedikçe yanlış ki bu örnek açısından değerlendireceksek de birçok alternatif çözüm var. Üstelik etki gücü daha fazla ve bireyin gelişimine yönelik olumlu katkı sunuyor.
Elbette, kişisel deneyimler ve onlardan çıkarılan dersler önemli. Kendi sorumluluğunuzu alarak bir girdaptan çıkmanız da gayet iyi bir şey. Ancak sizin "annem babam daha bilinçli olabilirmiş, dijital mecra eğitimim yeterli olsaydı" demeniz bile, herkesin aynı bilinç düzeyine, aynı aile desteğine veya aynı eğitim imkanlarına sahip olmadığının bir göstergesi değil mi? İşte tam da bu noktada, bireysel çabaların ve ideal aile koşullarının ötesinde, daha genel, toplumsal bir çerçeveye ihtiyaç duyulabileceği gerçeği ortaya çıkıyor. Herkes sizin kadar şanslı ya da iradeli olmayabilir, özellikle de çocuklar söz konusu olduğunda.
"Yasak otoritenin işine gelir, 'mış gibi' çocuklarımızı koruyoruz algısı oluşturur" gibi beylik laflar kulağa hoş gelse de, gerçeklikten kopuk bir idealizmi yansıtıyor. Her kuralı, her sınırı "otoritenin keyfi" olarak yaftalamak, en basitinden trafik kurallarının bile gerekliliğini inkâr etmeye kadar varabilir. Devletin birincil görevlerinden biri de, özellikle reşit olmayan ve kendini tam olarak koruyamayacak durumda olan vatandaşlarını belirli risklere karşı korumaktır. Bu bazen, evet, "yasak" veya "kısıtlama" olarak adlandırılabilecek düzenlemelerle olur. Bunu sırf "mış gibi yapmak" olarak görmek, iyi niyetli ama fazlasıyla naif bir bakış açısıdır.
Bilinçli bireyin sorgulaması gerektiği konusunda hemfikiriz. Ancak sorgulamanın tek sonucu "tüm yasaklar kötüdür, tek çözüm mutlak serbestliktir" olmak zorunda değil. Bazen sorgulamak, alternatiflerin tek başına yetersiz kalacağını, milyonlarca çocuğu ilgilendiren bir konuda daha kapsamlı ve evet, bazen kısıtlayıcı önlemlerin de gerekebileceğini görmektir. O "alternatif çözümler" dediğiniz şeyler (ki bir önceki mesajda sıralananlar zaten kimsenin itiraz etmediği, olması gereken destekleyici mekanizmalar) çoğu zaman güçlü bir yasal çerçeve ve denetim olmadan ne kadar etkili olabilir, özellikle de devasa şirketlerin ve bağımlılık yapıcı tasarımların karşısında?
"Yasak çok gerekmedikçe yanlıştır" gibi genel bir ifadeye kimse karşı çıkmaz. Ancak o "çok gerekme" durumunun ne zaman oluştuğuna kim karar verecek? Eğer bir sorun kitlesel bir hal almışsa, çocukların gelişimini tehdit ediyorsa, o zaman o "çok gerekme" hali oluşmuş demektir. Ve evet, o "alternatiflerin" etki gücü daha fazla olabilir, bireyin gelişimine olumlu katkı sunabilir; lakin bunlar, temel bazı sınırlamalar ve kurallar olmadan, herkes için aynı derecede erişilebilir ve etkili olmayabilir. Her çözüm, kendi bağlamında ve diğer destekleyici veya kısıtlayıcı unsurlarla birlikte değerlendirilmelidir. Sizin övdüğünüz "alternatiflerin" birçoğunun bile (örneğin sıkı yaş doğrulama sistemleri) devlet zoruyla ve yaptırımla uygulanması gerekebilir ki bu da bir tür "otorite" müdahalesidir. Yani işler o kadar siyah beyaz değil.