Cumhuriyet rejimi sistemleri - başkanlık sistemi nedir?

just chillin

Hectopat
Katılım
1 Nisan 2022
Mesajlar
1.353
Makaleler
2
Çözümler
9
Cumhuriyet rejimini 5 ana kol üzerinden inceleyelim:
1- Başkanlık sistemi.
2- Yarı başkanlık sistemi.
3- Doğrudan/parlementer demokrasi.
4- Parlementer cumhuriyet.
5- Karışık cumhuriyet sistemleri.

Yönetim biçimlerine göre devletler:

Forms_of_government_2021.svg.png


Mavi:
tam başkanlık sistemli cumhuriyetler
Yeşil: parlemento güvenine tabii olan veya olmayan, yasama organı tarafından seçilen veya atanan bir yürütme başkanının bulunduğu cumhuriyetler.
Kırmızı: anayasal/meşruti monarşiler.
Mor: mutlak monarşiler.
Haki yeşili: anayasal hükümlerin askıya alındığı ülkeler (örneğin askeri diktatörlük)
Sarı: yarı başkanlık sistemli cumhuriyetler.
Turuncu: parlementer sistemli cumhuriyetler.
Pembe: ayrı bir hükûmet başkanına sahip olan ancak kraliyet ailesinin hâlâ önemli bir yürütme ve/veya yasama yetkisine sahip olduğu anayasal monarşiler.
Kahverengi: tek parti devletleri.
Gri: yukarıdaki sistemlerin hiçbirine uymayan ülkeler (örneğin geçici hükûmetler)

Başkanlık sistemi nedir?
Başkanlık sisteminde devlet başkanı hem yürütme (Türkiye'deki durum: Bakanlar Kurulu-başbakan) organının başı hem de devlet başkanı (Türkiye'deki durum: Cumhurbaşkanı) olan başkanın, sabit bir süre için halk tarafından seçildiği ve yasama organının başkanı düşüremediği, başkanın da yasama organını feshedemediği bir sistem olarak tanımlanmaktadır.

Ayırt edici özellikleri:
Jose antonio cheibub, başkanlık sisteminin ayırt edici özelliklerini sadeleştirir, teke indirger: “yasamanın yürütmenin görevine son verememesi.” diğer bir deyişle yürütme organı var olmak için yasamanın desteğine muhtaç değilse bu sistem başkanlık sistemidir. Yasama hükümetin görevine son verebiliyorsa ya parlamenter ya da yarı-başkanlık sistemi vardır.
Başkanlık sisteminin özetle temel ayırt edici özellikleri şunlardır:
  • Devlet başkanı doğrudan halk tarafından seçilir.
  • Yürütme organı tek kişinin kontrolündedir.
  • Yürütme yasamanın güvenine dayanmaz.
Bu sistemle yönetilen ülkeler:
Afganistan, Angola, Amerika birleşik devletleri, Arjantin, Benin, Bolivya, Brezilya, Burundi, Dominik cumhuriyeti, Ekvator, El Salvador, Endonezya, Filipinler, Fildişi Sahili, gambiya, Gana gine, bissau, Guatemala, Güney Kore, Honduras, İran, Kazakistan, Kenya, Kıbrıs cumhuriyeti, Kolombiya, Kosta Rika, Liberya, malawi, Meksika, Nikaragua, Nijerya, Panama, Paraguay, peru, seyşeller Sierra Leone, sudan, Tanzanya, Türkiye, Türkmenistan, Uganda, uruguay, Venezuela, zambia ve zimbabwe ülkeleri.

Yerel yönetimler:
Yerel yönetimler başkanlık sistemi gibi şekillendirilebilir. Amerika birleşik Devletleri'nin bütün eyaletleri başkanlık sistemini kullanır. Japonya'da hükûmet parlamenter sistemi kullanır fakat yerel yönetimler yerel kurullarca seçilen vali ve başkanlarca yönetilir.

Doğrudan yetki:
Başbakan genellikle milletvekilleri tarafından, devlet başkanı ise doğrudan halk tarafından seçilir. Buna göre başkanlık sisteminin destekçileri, halk tarafından doğrudan seçilmiş bir liderin herhangi bir yasama organı tarafından dolaylı yollardan seçilmiş bir lidere kıyasla daha demokratik olduğu görüşünü savunurlar.

Devlet başkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin onu daha sorumlu kılacağı da belirtilir. Bu argümanın arkasındaki neden olarak da başbakanın devletin aygıtları sayesinde kamuoyundan korunduğu fikri gösterilir. Fakat bunun yanında devlet başkanı kendisini seçen vatandaşların istediği yönde politikalar uygulamazsa şayet, yönetimden alınamaz. (ABD'de devlet başkanı yalnızca yasama meclisi soruşturmasıyla görevinden alınabilir.)

Kuvvetler ayrılığı:
Başkanlık sisteminde yasama ve yürütmenin birbirinden ayrılması; her iki birimin birbirini karşılıklı denetleyebilmesinden dolayı avantaj olarak kabul edilir. Parlamenter sistemde yürütme ve yasama birlikte hareket ettiğinden karşılıklı olarak birbirlerinin eleştirisini yapmaları çok nadir görülür. Yasamanın yürütmeyi durdurması güvensizlik oyu ile olur. Bu konuda başkanlık sistemini savunanlar "başbakanın yapacağı bir hatanın asla bilinemeyebileceği" görüşündedirler. Watergate skandalı hakkında yazılar yazan eski bir İngiliz politikacı "böyle bir skandalın İngiltere'de olmayacağını düşünmeyin, olur ama belki hiç duymazsınız." demiştir.

Kritikçiler bu durumun başkanlık sisteminde de benzer şekilde olduğunu söylerler. Buna göre eğer başkanlık sisteminde yasama meclisi başkanın partisindense şayet aynı durum söz konusu olacaktır. Buna cevaben devlet başkanının görevden alınması gibi bir korkusu olmadığından yasama meclisi üyelerinin eleştirilerini yapıcı olarak addecektir denir. Parlamenter sistemlerde parti disiplini çok önemlidir. Bir parti üyesi açıktan parti başkanını ve politikalarını eleştirirse partiden ihraç edilebilir.

Güvenoyu yoklamasının varlığına rağmen başbakanın veya Bakanlar Kurulu'nun karar almasını durdurmak pratikte çok zordur. Parlamenter sistemde güvenoyu yoklaması başbakan ve kabinesince önerilen çok önemli bir yasanın parlamentonun büyük çoğunluğunca kabul edilmemesi gibi durumlarda gerçekleşir. Bu durumda iktidar partisi ya istifa edecektir ya da erken seçimlere gidecektir. İngiltere gibi bazı ülkelerde güvenoyu yoklaması yüzyılda birkaç kez gerçekleşir. 1931 yılında david lloyd george seçilmiş bir komiteye: "parlamentonun yürütme üzerinde hiç kontrolü yok; bu tam bir hikaye." (schlesinger 1982) demiştir.

Hızlı karar mekanizması:
Başkanlık sistemini savunanlar başkanlık sisteminin sorunlara parlamenter sistemden daha hızlı yanıt verip çözüm ürettiğini iddia ederler. Bir başbakan karar alacağı zaman yasama meclisinin desteğine ihtiyaç duyar, fakat başkanlık sistemindeki devlet başkanı daha az bağlıdır.

Başkanlık sistemini savunan farklı bir kesim ise karar verme mekanizmasının başkanlık sistemiyle yavaşladığını ve bunun son kertede sistemin faydasına olduğunu belirtirler.

İstikrar:
Başkanlık sisteminde, yürütme organını temsil eden devlet başkanının yasama organını fesh etme yetkisi olmadığı gibi yasama organının da devlet başkanını güvensizlik oyu ile düşürme yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle iki organın da görev süreleri bellidir ve bu anlamda bir istikrardan söz edilebilir.

Pek çok parlamenter hükûmetler güvenoyu yoklaması olmaksızın uzun süre yönetimde bulunsalar bile İtalya, İsrail ve Fransa (dördüncü cumhuriyet) gibi ülkeler istikrarı sağlama konusunda zorluklar yaşamışlardır. Parlamenter sistemin birden fazla partiden oluştuğu ve hükûmetin koalisyon ile kurulmaya zorlandığı durumlarda hükûmeti oluşturan herhangi bir parti koalisyonu her an terk etmekle tehdit edebilir.

Pek çok kişi başkanlık sisteminin zor durumlarda daha ayakta kalıcı güçte olduğunu iddia eder. Büyük stres ve sorunlar içindeki bir ülkenin dönerli başbakanlıktansa sabit süresi olan bir devlet başkanı tarafından yönetilmesinin daha sağlıklı olduğu belirtilir. Fransa Cezayir bağımsızlık savaşı esnasında yarı başkanlık sistemine geçti. Aynı şekilde Sri Lanka sivil savaş esnasında yarı başkanlık sistemine geçti. Fransa ve Sri Lanka'da yarı başkanlık sistemine geçişin olumlu sonuçlar verdiği ifade edilir.

Başkanlık sistemine getirilen eleştiriler dört ana noktada yoğunlaşır:

1-
Otoriter rejime olan eğilim: Bazı siyaset bilimciler başkanlık sisteminin anayasal olarak stabil olmadığını söyler. Fred riggs gibi bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sistemine geçmeye çalışan hemen hemen her ülkede bu sistem otoriter rejime dönüşmüştür. Dana D. Nelson 2008 yılında yayınlanan bad for democracy kitabında ABD'deki başkanlık sisteminin aslında demokratik olmadığını iddia eder.

2- Kuvvetler ayrılığı: Başkanlık sisteminde devlet başkanı ve yasama meclisi iki paralel yapı şeklinde çalışır. Eleştirmenler bu durumun istenmeyen siyasi çıkmazlara neden olacağını ve devlet başkanı ve yasama meclisinin birbirlerini suçlamalarına sebep olacağını söylerler.
Eleştirmenler başkanlık sisteminin vatandaşlara parlamenter sistemdeki gibi hesap sorma hakkı vermediğini ifade ederler. Devlet başkanı veya meclis karşılıklı olarak birbirlerini suçlayarak mesuliyetten kaçabilirler. Eski maliye sekreteri C. Douglas dillon, ABD'yi tanımlarken: "başkan kongreyi suçluyor, kongre başkanı suçluyor ve halk kafası karışık halde kalakalıyor" demiştir.

3- Liderlik değişiminde engeller: Devlet başkanı görev süresi dolmadan görevinden alınamaz. Eleştirmenler bunu çok büyük bir sorun olarak görürler.
Devlet başkanı; verimsiz ve halk tarafında sevilmeyen bir hale gelse ve hatta politikaları halkın çoğunluğu tarafından kabul görmese bile görev süresi dolana kadar görevde kalır. Örneğin ABD'nin dokuzuncu devlet başkanı william henry Harrison'ın başkanlığının otuz ikinci gününde ölmesiyle yerine geçen John tyler. Tyler başkan olduktan sonra partisinin karşısında durmaya başladı ve önerilen pek çok yasayı veto etti. Bunun sonucu olarak pek çok kabine üyesi istifa etti ve tyler partiden ihraç edildi. Başkanlık sisteminde bir devlet başkanı sırf sevilmediğinden dolayı görevinden alınamasa da pek çok ülkede askeri darbelerce devlet başkanı görevden alınmıştır.

Parlamenter sistemlerde beğenilmeyen liderler güvenoyu yoklaması ile kolaylıkla görevden alınabilirler.

4- Ülkelerin siyasi geleneklerine göre farklılıklar: Bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sisteminin tamamen kendisine özgü şartları olan ABD dışında, istikrarlı bir demokrasi yarattığı görülmemektedir.
Aksine, tüm yürütme gücünün devlet başkanının elinde toplanması, demokratik denge unsurlarının yeterince güçlü olmadığı toplumlarda kolayca otoriter rejime yol açabilmektedir.

Başkanlık sistemi uygulandığı kimi ülkelerde yolsuzluk, otoriterlik, nepotizm (tanıdık kayırma), diktatörlüğe araç olma ve çoğulculuk karşıtı uygulamalar gündeme geldiğinde eleştirilerin ana odağı olmaktadır. Başkanlık sisteminin bulunduğu kimi ülkelerin yolsuzluk, nepotizm ve otoriterliğin aşılabilmesi amacıyla başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçtiği örnekler bulunmaktadır. Başkanlık sisteminde, üst düzey atamalar, anlaşmalar, bütçe, veto, yüce divan yargılaması gibi yasama ile başkan arasında fren ve denge araçları bulunmaktadır.

otoriter rejime olan eğilim:
Mecliste çoğunluğu sağlayamayan bir başbakan ya koalisyon yahut azınlık hükûmeti (örneğin 1997'de kurulan anap-DSP-dtp-bağımsızlar koalisyonu) kuracaktır. Bir başbakan çoğunluk hükûmetini yönetse bile yine de parti üyelerine (yazılı olmayan kurallar) bağımlıdır. Diğer taraftan başkanlık sisteminde devlet başkanı diğer partileri marjinalize etmekle kalmaz, kendi partisi içindeki hizip grupları da etkisiz hale getirebilir. Hatta isterse mensubu olduğu partiyi terk bile edebilir. Bu sebepten görev süresi boyunca herhangi bir grupla ittifak ve iş birliği duymaksızın tek başına başkanlık durumu pek çok sebepten endişe vericidir. Bu konuda juan linz şöyle demiştir:

"Başkanlık sisteminde tehlike görev süresinin esnek olmamasıdır. Bu süre boyunca kazananlar ve kaybedenler çok net bir şekilde belirlenir ve kaybedenler 4 veya beş yıl yürütmeye veya yönetime en ufak bir müdahaleleri olmadan beklemek zorundadırlar."

Sadece çoğunluğun desteğini gerektiren anayasaların sakıncalı olduğu söylenirken çok büyük yetkilerin tek bir kişiye verilmesi de aynı şekilde sakıncalı kabul edilir.

Bazı siyaset bilimciler daha da ileriye giderek başkanlık sisteminin demokrasinin pratiklerini işletmede ve devam ettirmede zorluklar yaşadığını ifade ederler. Buna başkanlık sistemini uygulamaya koyan bazı ülkelerin daha sonra otoriter rejime kaymalarını örnek gösterirler. Seymour Mart'in lipset ve başka siyaset bilimciler bu durumun demokrasiye götürmeyen ve ordunun büyük rol oynadığı politik kültürlerde yaşandığını ifade ederler.

Başkanlık sisteminde yasama meclisi ve devlet başkanı halktan eşit yetkiler alır. Hükûmetin değişik organları arasındaki çıkan anlaşmazlıkları çözmek çok zordur. Devlet başkanı ve meclisin anlaşmazlık içinde olduğu ve hükûmetin işlevsiz kaldığı zamanlarda; ek anayasal manevralar yaparak sorunları çözmek için çok güçlü bir insiyak vardır.

Ekvador örneği:
Ekvador bu demokratik kayba örnek olarak gösterilir. Ekvador siyasi tarihinde bazı devlet başkanlarının yasama meclisini görmezden geldiği ve hatta bir devlet başkanının millet meclisi'ne gözyaşartıcı bomba attırması bu örneklerdendir. Diğer bir devlet başkanı meclisin isteklerini onaylasın diye askerlerce kaçırıldı. 1979'dan 1988'e kadar ekvador, yürütme-yasama çatışması içinde kalıcı bir kriz atmosferi içerisinde kaldı. 1984'te devlet başkanı león febres cordero meclis tarafından atanan yargıtay üyelerinin koltuklarına oturmalarını fiziksel olarak engellemeye çalıştı.
Brezilya'da devlet başkanları meclisin hiçbir söz hakkı bulunmayan yürütme kolları oluşturup hedeflerine ulaştılar.

Dana D. Nelson, 2008 tarihli bad for democracy adlı kitabında, başkanın görevini esasen anti-demokratik görür ve başkanlık sisteminin vatandaşların başkana adeta ibadet etmesiyle sonuçlandığını, bunun da sivil katılımı zayıflattığını savunur.

Türkiye'de başkanlık sistemi:
Başkanlık sistemi, Türkiye'de cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi adı ile de biliniyor. 2017 referandumu'yla kabul edilen ve 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan bu sistemde, yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.

Cumhurbaşkanlığı, cumhurbaşkanlığı teşkilatı hakkındaki 1 sayılı cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmiştir. 1 sayılı cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 539 maddelik mufassal bir kararnamedir. Bu kararname, cumhurbaşkanlığının her yönünü ayrıntılarıyla düzenlemektedir.

Bu sisteme geçişle beraber Türkiye büyük millet Meclisi'nin kimi yetkileri, Cumhurbaşkanı'na aktarıldı. Cumhurbaşkanı, devletin başıdır. Yürütme yetkisi, Cumhurbaşkanı'na aittir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, Cumhurbaşkanı partili olabilir. 2007 yılında yapılan anayasa değişikliğinden sonra 2014 yılından itibaren Cumhurbaşkanı, halk tarafından seçilmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde bakanlar da Cumhurbaşkanı tarafından meclis dışından atanabilmektedir.

Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı Mehmet uçum'un, 16 Nisan başlıklı kitabında belirttiği gibi, cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini şöyle tanımlıyor: “cumhurbaşkanı siyasî kararları verme konusunda tek yetkilidir. Bakanların hiçbir siyasî yetkisi ve meclise karşı sorumluluğu yoktur, Cumhurbaşkanı'nın 'teknik çalışma ekibi'dirler.

"Cumhurbaşkanı'nın görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Değişen sistemle birlikte meclis tarafından çıkarılan yasalar azalmış, kararnamelerin sayısı ise artmıştır. Cumhurbaşkanı kararnameler yoluyla yasama yetkisini de kullanmaktadır. Türkiye'deki bütün kanun, kanun hükmünde kararname, cumhurbaşkanlığı kararnamesi, tüzük ve yönetmeliklere mevzuat bilgi Sistemi'nden ulaşılabilir.

Başkanlık sistemini savunan liberal demokrat parti eski genel başkanı cem toker de Türkiye'deki başkanlık sisteminin, başkanlık sistemi tanımıyla bir alakası olmadığını savunarak bu sisteme.
(Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi) karşı çıkmıştır. Aynı şekilde, Türkiye'nin cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, başkanlık sistemine ters olacak şekilde Cumhurbaşkanı'nın, meclisi feshetme yetkisi bulunmaktadır. Normal başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı tamamen uygulanırken cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde Cumhurbaşkanı'nın yetkileri arttırılmış ve meclisin yetkileri azaltılmıştır, böylelikle kuvvetler ayrılığı ilkesi uygulamadan kalkmıştır. 6 muhalefet partisi CHP, İyi parti, Deva, GP, SP ve DP, cumhurbaşkanlığı sisteminin ekonomik ve siyasal krizlere yol açtığını öne sürerek parlamenter sisteme geri dönülmesi için çalışmalar başlattı. Bu 6 parti ortak komisyon kurarak güçlendirilmiş parlamenter sistem adında yeni bir sistem tasarlamaya başladılar.

 
Son düzenleyen: Moderatör:
Bizdeki sistemin tam olarak başkanlık sistemi olduğu konusunda emin değilim. Bizde denge-denetleme sistemleri yetersiz veya yok. Başkanın yetkileri denetlenemiyor. Çok geniş yetkilere rağmen sorumlu tutulamıyor.
 
Bizdeki sistemin tam olarak başkanlık sistemi olduğu konusunda emin değilim. Bizde denge-denetleme sistemleri yetersiz veya yok. Başkanın yetkileri denetlenemiyor. Çok geniş yetkilere rağmen sorumlu tutulamıyor.

Hocam bu mevzuya şurada değinilmiş:
Başkanlık sistemini savunan liberal demokrat parti eski genel başkanı cem toker de Türkiye'deki başkanlık sisteminin, başkanlık sistemi tanımıyla bir alakası olmadığını savunarak bu sisteme.
(Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi) karşı çıkmıştır. Aynı şekilde, Türkiye'nin cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, başkanlık sistemine ters olacak şekilde Cumhurbaşkanı'nın, meclisi feshetme yetkisi bulunmaktadır. Normal başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı tamamen uygulanırken cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde Cumhurbaşkanı'nın yetkileri arttırılmış ve meclisin yetkileri azaltılmıştır, böylelikle kuvvetler ayrılığı ilkesi uygulamadan kalkmıştır.
 
*** Kafa bimilyon, fırsatını bulduğumda sakin kafayla bigüzel okuycam. Birşeyler öğreneceğime eminim. Yazı içeriğinde değinilip değinilmediğini bilmiyorum ama ben başkanlık sistemini eyalet sisteminden(federasyon) ayrı ele alamam.

Federatif yönetimin/rejimin olmadığı ve demokrasi tarihi tepeden inme ülkelerde gerekli hukuksal-siyasi zeminin dikkatle ele alınması halinde başkanlık sistemi güzelce işleyebilir ama risk ve tehlike çok büyük. Başkan elindeki yetkilerle başkan olmaktan çıkıp kolaylıkla diktatör olabilir.

Federatif rejimin olduğu, federal ve merkezi yetkilerin kabaca da olsa ele alındığı sistemlerde risk göreceli olarak çok daha düşük. Hele de demokrasi tarihi tepeden inme değilse risk hiç yok. Halk demokratik hak ve özgürlükleri dişiyle tırnağıyla, kanıyla canıyla elde etmişse orada kimse diktatör olamaz.

İsviçre g.t kadar ülke ama 40 tane kantondan oluşan federatif bir yapıya sahip. Adamlar bir güzel doğrudan demokrasi ile federatif yapıyı birleştirmiş. Sanki birbirinin ayrılmaz parçası, olmazsa olmazı haline getirmiş.

Türkiye hakkındaki herşeyde olduğu gibi bu konuda da hiçbirşeyi basitçe ele almak mümkün değil.
- Tehlikeler. ( Kimin alacağına karar verip üzerinde anlaşabilseler ayvayı yedik. )
- Demokratik kültür ( olmayan )
- Coğrafi konum.
- .......
- ......
- Yaz yaz bitmez.

Kimi durumda boşver demokrasiyi ve özgürlüğü, başkanlık veya diktatörlük olmasa elimizde hiçbirşey kalmayacak diyecek duruma gelebiliriz.
*** Noktayı koyduktan sonra farkettim ki '' Aynen kurtuluş savaşında ve cumhuriyetin kuruluş aşamasında olduğu gibi.''

SON : Bilmediğim bir konuda atıp tutacak, biliyormuş gibi davranacak halim yok. Yukarıda yazdıklarım bu konu ile alakalı olsa da sadece bir bakış açısı olup yıllardır üzerinde kendi kendime düşündüğüm, beyin jimnastiği yaptığım zihinsel aktiviteyi aktarmaktan ibaret. Hepsi bu.

İYİ AKŞAMLAR
 
Başkan elindeki yetkilerle başkan olmaktan çıkıp kolaylıkla diktatör olabilir

Hocam bu mevzuya yazıda geniş ölçüde yer verilmiş:
Başkanlık sistemine getirilen eleştiriler dört ana noktada yoğunlaşır:

1-
Otoriter rejime olan eğilim: Bazı siyaset bilimciler başkanlık sisteminin anayasal olarak stabil olmadığını söyler. Fred riggs gibi bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sistemine geçmeye çalışan hemen hemen her ülkede bu sistem otoriter rejime dönüşmüştür. Dana D. Nelson 2008 yılında yayınlanan bad for democracy kitabında ABD'deki başkanlık sisteminin aslında demokratik olmadığını iddia eder.

otoriter rejime olan eğilim:
Mecliste çoğunluğu sağlayamayan bir başbakan ya koalisyon yahut azınlık hükûmeti (örneğin 1997'de kurulan anap-DSP-dtp-bağımsızlar koalisyonu) kuracaktır. Bir başbakan çoğunluk hükûmetini yönetse bile yine de parti üyelerine (yazılı olmayan kurallar) bağımlıdır. Diğer taraftan başkanlık sisteminde devlet başkanı diğer partileri marjinalize etmekle kalmaz, kendi partisi içindeki hizip grupları da etkisiz hale getirebilir. Hatta isterse mensubu olduğu partiyi terk bile edebilir. Bu sebepten görev süresi boyunca herhangi bir grupla ittifak ve iş birliği duymaksızın tek başına başkanlık durumu pek çok sebepten endişe vericidir. Bu konuda juan linz şöyle demiştir:
 
Türkmenistanda yaşıyorum resmen bir monarşi😁. Ya Başkanlık babadan(Kurbankulu Berdimuhamedow) oğula(Serdar Berdimuhammedow) geçti.
 

Geri
Yukarı