İnceleme Dark Souls III (3) İncelemesi

Selamlar, çok eskiden satın almama rağmen pek Soulsborn sevmememden dolayı uzun süre oynamadığım bir oyun daha. Souls-born sevmemem, aslında oyunun zor veya oynaması bunaltıcı olmasından çok, birazcık fantastik orta çağa olan antipatimden kaynaklı. Bana oldukça sıkıcı ve yavan gelen bir tema olduğundan BloodBorne dışında Soulsborn pek ilgimi çekmiyordu. Haliyle oyunu oynamaya başlamam bile uzun süre aldı. Neyse, işin sonunda oyunu toplamda üç kez bitirdim ve deneyimlerimi aktarmak istiyorum. Oyunun umursanacak karakter, sürekli bir hikayesi gibi şeyleri olmadığından tek bir parça halinde anlatmaya çalışacağım. Bu arada "Oyunda Aldrich şunu yapmaya çalışıyor, Yhorm'un arkasında böyle bir hikaye var." tarzı yorumlara gerek yok hepsini biliyorum ve hepsi oyunun lore kısmına giriyor. Şimdi başlayayım.

i-3CM2hwB-X4.jpg


Nostalji
Aranızda Dark Souls 1 ve 3 oynayıp bitiren varsa 3'teki nostalji hissini hatırlamamaları imkansız. Ben de zamanında remastered versiyonunu oynamış ve sevmiş biri olarak bu kadar çok nostaljik alanların olmasını garip buldum. Hatta açık konuşmak gerekirse hiç hoşuma gitmedi. Bu nostalji hissinin kendisinde bir sorun yok ancak sorun şu ki; Dark Souls 3 bu nostaljik alanları oldukça sığlaştırmış ve oldukça dar kalıplara sığdırmış. Örneğin; yukarıdaki Anor Londo, Dark Souls 1'de bir sürü oda, merdiven ve kafa karıştırıcı bir dizayna sahipken Dark Souls 3'de inanılmaz basit koridorlardan ibaret. Haliyle de aklınızda güzel kalmış bu tarz mekanların basitleştirildiğini görünce ağzınızda ekşi bir tat kalıyor. Zaten oyunda hiçbir nostaljik mekan olsa da olmasa da, oyunun inanılmaz düz ve bölük pörçük olması başlı başına devasa bir sorun. Hazır sorunlardan başlamışken devam edip bitirmeye çalışayım ki oyunun yeni kısımlarına daha rahatça odaklanabilelim. Oyunun evreninin küçük olması da bir başka sıkıntı. Yukarıda belirttiğim oyunun düz ve bölük pörçük olması ve nostaljiyi iyi yaşatmaması sorununuyla da paralel bir sıkıntı. Dediğim gibi oyun aşırı bağlantılı bir haritaya sahip değil. Küçük haritalar içinde kısayollar açıp, bölüm canavarını kesip sonraki bölüme gidiyorsunuz. Bu da oyunda bir eşya gördüğünüz zaman onu genelde 2-3 dakika çabayla veya taş çatlasa 30 dakika içinde alacağınızı, bir düşman gördüyseniz onu bir şekilde aşırı zorlanmadan kesebileceğinizi bilmeniz anlamına geliyor. Haliyle bu, sanki dünya yaşıyormuş da sizin ona ayak uydurmanız gerekiyormuş gibi bir durumdan çok, oyun dünyası sizin etrafınızda dönüyor gibi bir his oluşturuyor ve oyunun büyüsünü bozuyor. Birinci oyunda Havel the Rock'ı kesmeye istediğiniz kadar uğraşın, bildiğiniz duvara toslarsınız. Yine birinci oyunda The Catacombs bölgesine Sunlight Maggot vb. bir ışık kaynağı veren eşya olmadan girerseniz geceleri kabusunuz olur o iskeletler. Yine bu problemleri de katlayan bir başka sıkıntı da oyun dünyası ve bölüm çeşitliliğinin kısıtlı oluşu. Dark Souls 3, bölüm dizaynı ve çeşitliliği anlamında serinin diğer iki oyununun minyatürü gibi hissettiriyor. Serinin diğer oyunlarında "Bu ne abi gez gez bitmiyor sonra gelirim ben buraya." diyip çok kez yoluma devam edip, o bölgeye sonra gelip eşyaları vs. toplamışlığım vardır. Bazı bölümler o kadar geniş ve o kadar karmaşık ki insanın gözünü korkutabiliyordu. Ayrıca bazen takip ettiğiniz patika bambaşka bir yere gidince aklınızdaki her şey birbirine karışabildiğinden oyunu ciddiye alıp düşüne düşüne ilerlemeniz gerekiyordu. Dark Souls 3'de buna örnek verebileceğim tek yer Smouldering Lake olabilir, o da zorlarsam.

i-8kTpcvJ-X4.jpg


Her şeye rağmen bu basitleştirme tamamen kötü bir şey olmayabilir. Oyunda genellikle "Ya kardeşim bu ne yürü yürü bitmiyor şuraya bir bonfire koyamadınız mı?" demeye yeltendiğiniz an önünüze bonfire çıkıyor. Özellikle her bölüm sonu canavarı öncesi illa bir yerlerden kısayol ve bonfire elde ediyorsunuz. Bu da oyunun sizi sıkıcı ve bunaltıcı bir yönü olan bölüm sonu canavarı savaşına girebilmek için düşmanların yanından dakikalarca koşarak geçme problemini kökünden çözüyor. Ancak ve ancak şöyle bir sorun var ki Dark Souls 3 gerçekten ama gerçekten çok kolay. Oyundaki bir çok bölüm sonu canavarının özel bir kılıç, büyü veya başka bir elemente zayıflığı, belirli bir alana sıkıştırma vb. gibi taktikleri var. Bu taktikleri kullanmadan bile bir çoğunu rahatça geçebiliyorsunuz bir de üstüne bir NPC çağırırsanız resmen oyunu kolay modda oynuyorsunuz gibi bir durum söz konusu. Açıkçası oyunun diğer Soulsborne oyunlarına göre çok daha kolay olması hoş olmamış. Oyunun bahsettiğim üzere oynanabilitesinin kolay olması, bölüm sonu canavarlarını rahatça deneyim edebilmek zaten yeterince kullanışlılık katmış oyuncuya. Bir de oyunun geneline yayılan bir kolaylık olunca bir noktadan sonra estus flask bile kullanmaz oldum.

i-vbqRbzq-X4.jpg


Oyunun en güçlü yanına yani silah ve sınıf çeşitliliğine gelebiliriz sanırım. Öncelikle yenilikleri açıklamadan Dark Souls 3 ile birlikte hem mana barı, hem de mana potumuzun geldiğini belirteyim. Büyü, özel yetenek benzeri her şey bu mana barından yiyiyor. Diğer oyunlardan gelen sorcerer, pyromancer, knight vs. vs. türlü türlü sınıf hala bulunmakta ancak önemli olan sınıflardan çok her silah türüne eklenen özel yetenekler. Bu özelliklerin asıl amacı oyunun tekrar oynanabilitesini arttırmak aslında. İşlevsellik açısından gerçekten verimsiz olan bu yeteneklerde ustalaşsanız bile bunun karşılığını alamıyorsunuz. Karşılığını alamamanızın yanında ustalaşmaları da hiç kolay değil. Bu özel animasyona sahip yetenekleri kullanmaya başlamanızla animasyonun bitmesi arasında Soulsborne oyunlarındaki mobların affetmeyeceği kadar uzun bir zaman aralığı var. Haliyle denemeye kalkıştığınızda çok büyük bir oranda animasyonunuzun ortasında kesilip hem hasar alıyorsunuz hem de hasar verememiş oluyorsunuz. Bunun en büyük sebebi oyunun bu yetenekler üzerinden dizayn edilmek yerine hafif saldırı ve dodge yapma mekaniği üzerinden dizayn edilmesinden kaynaklı. Haliyle de çok büyük potansiyeli olan bir oyun mekaniği, kullanışsızlığından dolayı bir köşeye atılıyor ve oyunu 4. kere oynamanıza kadar o köşede de bekleyip duruyor çünkü NG+ yaparken belirli bir silahın özel yeteneğini kullanmak yerine toptan yeni bir karakter sınıfı seçip yolunuza devam ediyorsunuz. Eğer seçtiğiniz sınıfa uygun eşsiz bir silah yoksa ya mecburen melez bir sınıf yapacaksınız ya da hiç kullanmayacaksınız. Zaten büyücü veya faith sınıfı bir karakter yapıyorsanız silahlarla neredeyse hiç işiniz olmayacağından bu mekanikle komple bağınız kopuyor. Yine şunu belirteyim bu eklentinin kötü olduğunu söylemiyorum ancak oyunun bu kadar düz, küçük ve süre gelen bir nostaljik alanlar silsilesi gibi bir yapıda olmasının sebebinin biraz da bu olduğunu düşünüyorum.

WP.png


Biraz olumsuzlamayla bitirdiysem de aslında Dark Souls 3; bazı yönleriyle çekiciliği olan, oynaması ve bitirmesi çok kolay bir oyun. Soulsborne serisine giriş için de ayrıca uygun bir oyun olsa da diğer oyunları oynamadan başlarsanız bazı nostaljik mesajları anlamayabilirsiniz.​
 
Son düzenleme:
Selamlar, çok eskiden satın almama rağmen pek Soulsborn sevmememden dolayı uzun süre oynamadığım bir oyun daha. Souls-born sevmemem, aslında oyunun zor veya oynaması bunaltıcı olmasından çok, birazcık fantastik orta çağa olan antipatimden kaynaklı. Bana oldukça sıkıcı ve yavan gelen bir tema olduğundan BloodBorne dışında Soulsborn pek ilgimi çekmiyordu. Haliyle oyunu oynamaya başlamam bile uzun süre aldı. Neyse, işin sonunda oyunu toplamda üç kez bitirdim ve deneyimlerimi aktarmak istiyorum. Oyunun umursanacak karakter, sürekli bir hikayesi gibi şeyleri olmadığından tek bir parça halinde anlatmaya çalışacağım. Bu arada "Oyunda Aldrich şunu yapmaya çalışıyor, Yhorm'un arkasında böyle bir hikaye var." tarzı yorumlara gerek yok hepsini biliyorum ve hepsi oyunun lore kısmına giriyor. Şimdi başlayayım.

Eki Görüntüle 1623805

Nostalji
Aranızda Dark Souls 1 ve 3 oynayıp bitiren varsa 3'teki nostalji hissini hatırlamamaları imkansız. Ben de zamanında remastered versiyonunu oynamış ve sevmiş biri olarak bu kadar çok nostaljik alanların olmasını garip buldum. Hatta açık konuşmak gerekirse hiç hoşuma gitmedi. Bu nostalji hissinin kendisinde bir sorun yok ancak sorun şu ki; Dark Souls 3 bu nostaljik alanları oldukça sığlaştırmış ve oldukça dar kalıplara sığdırmış. Örneğin; yukarıdaki Anor Londo, Dark Souls 1'de bir sürü oda, merdiven ve kafa karıştırıcı bir dizayna sahipken Dark Souls 3'de inanılmaz basit koridorlardan ibaret. Haliyle de aklınızda güzel kalmış bu tarz mekanların basitleştirildiğini görünce ağzınızda ekşi bir tat kalıyor. Zaten oyunda hiçbir nostaljik mekan olsa da olmasa da, oyunun inanılmaz düz ve bölük pörçük olması başlı başına devasa bir sorun. Hazır sorunlardan başlamışken devam edip bitirmeye çalışayım ki oyunun yeni kısımlarına daha rahatça odaklanabilelim. Oyunun evreninin küçük olması da bir başka sıkıntı. Yukarıda belirttiğim oyunun düz ve bölük pörçük olması ve nostaljiyi iyi yaşatmaması sorununuyla da paralel bir sıkıntı. Dediğim gibi oyun aşırı bağlantılı bir haritaya sahip değil. Küçük haritalar içinde kısayollar açıp, bölüm canavarını kesip sonraki bölüme gidiyorsunuz. Bu da oyunda bir eşya gördüğünüz zaman onu genelde 2-3 dakika çabayla veya taş çatlasa 30 dakika içinde alacağınızı, bir düşman gördüyseniz onu bir şekilde aşırı zorlanmadan kesebileceğinizi bilmeniz anlamına geliyor. Haliyle bu, sanki dünya yaşıyormuş da sizin ona ayak uydurmanız gerekiyormuş gibi bir durumdan çok, oyun dünyası sizin etrafınızda dönüyor gibi bir his oluşturuyor ve oyunun büyüsünü bozuyor. Birinci oyunda Havel the Rock'ı kesmeye istediğiniz kadar uğraşın, bildiğiniz duvara toslarsınız. Yine birinci oyunda The Catacombs bölgesine Sunlight Maggot vb. bir ışık kaynağı veren eşya olmadan girerseniz geceleri kabusunuz olur o iskeletler. Yine bu problemleri de katlayan bir başka sıkıntı da oyun dünyası ve bölüm çeşitliliğinin kısıtlı oluşu. Dark Souls 3, bölüm dizaynı ve çeşitliliği anlamında serinin diğer iki oyununun minyatürü gibi hissettiriyor. Serinin diğer oyunlarında "Bu ne abi gez gez bitmiyor sonra gelirim ben buraya." diyip çok kez yoluma devam edip, o bölgeye sonra gelip eşyaları vs. toplamışlığım vardır. Bazı bölümler o kadar geniş ve o kadar karmaşık ki insanın gözünü korkutabiliyordu. Ayrıca bazen takip ettiğiniz patika bambaşka bir yere gidince aklınızdaki her şey birbirine karışabildiğinden oyunu ciddiye alıp düşüne düşüne ilerlemeniz gerekiyordu. Dark Souls 3'de buna örnek verebileceğim tek yer Smouldering Lake olabilir, o da zorlarsam.

Eki Görüntüle 1623911

Her şeye rağmen bu basitleştirme tamamen kötü bir şey olmayabilir. Oyunda genellikle "Ya kardeşim bu ne yürü yürü bitmiyor şuraya bir bonfire koyamadınız mı?" demeye yeltendiğiniz an önünüze bonfire çıkıyor. Özellikle her bölüm sonu canavarı öncesi illa bir yerlerden kısayol ve bonfire elde ediyorsunuz. Bu da oyunun sizi sıkıcı ve bunaltıcı bir yönü olan bölüm sonu canavarı savaşına girebilmek için düşmanların yanından dakikalarca koşarak geçme problemini kökünden çözüyor. Ancak ve ancak şöyle bir sorun var ki Dark Souls 3 gerçekten ama gerçekten çok kolay. Oyundaki bir çok bölüm sonu canavarının özel bir kılıç, büyü veya başka bir elemente zayıflığı, belirli bir alana sıkıştırma vb. gibi taktikleri var. Bu taktikleri kullanmadan bile bir çoğunu rahatça geçebiliyorsunuz bir de üstüne bir NPC çağırırsanız resmen oyunu kolay modda oynuyorsunuz gibi bir durum söz konusu. Açıkçası oyunun diğer Soulsborne oyunlarına göre çok daha kolay olması hoş olmamış. Oyunun bahsettiğim üzere oynanabilitesinin kolay olması, bölüm sonu canavarlarını rahatça deneyim edebilmek zaten yeterince kullanışlılık katmış oyuncuya. Bir de oyunun geneline yayılan bir kolaylık olunca bir noktadan sonra estus flask bile kullanmaz oldum.

Eki Görüntüle 1624089

Oyunun en güçlü yanına yani silah ve sınıf çeşitliliğine gelebiliriz sanırım. Öncelikle yenilikleri açıklamadan Dark Souls 3 ile birlikte hem mana barı, hem de mana potumuzun geldiğini belirteyim. Büyü, özel yetenek benzeri her şey bu mana barından yiyiyor. Diğer oyunlardan gelen sorcerer, pyromancer, knight vs. vs. türlü türlü sınıf hala bulunmakta ancak önemli olan sınıflardan çok her silah türüne eklenen özel yetenekler. Bu özelliklerin asıl amacı oyunun tekrar oynanabilitesini arttırmak aslında. İşlevsellik açısından gerçekten verimsiz olan bu yeteneklerde ustalaşsanız bile bunun karşılığını alamıyorsunuz. Karşılığını alamamanızın yanında ustalaşmaları da hiç kolay değil. Bu özel animasyona sahip yetenekleri kullanmaya başlamanızla animasyonun bitmesi arasında Soulsborne oyunlarındaki mobların affetmeyeceği kadar uzun bir zaman aralığı var. Haliyle denemeye kalkıştığınızda çok büyük bir oranda animasyonunuzun ortasında kesilip hem hasar alıyorsunuz hem de hasar verememiş oluyorsunuz. Bunun en büyük sebebi oyunun bu yetenekler üzerinden dizayn edilmek yerine hafif saldırı ve dodge yapma mekaniği üzerinden dizayn edilmesinden kaynaklı. Haliyle de çok büyük potansiyeli olan bir oyun mekaniği, kullanışsızlığından dolayı bir köşeye atılıyor ve oyunu 4. kere oynamanıza kadar o köşede de bekleyip duruyor çünkü NG+ yaparken belirli bir silahın özel yeteneğini kullanmak yerine toptan yeni bir karakter sınıfı seçip yolunuza devam ediyorsunuz. Eğer seçtiğiniz sınıfa uygun eşsiz bir silah yoksa ya mecburen melez bir sınıf yapacaksınız ya da hiç kullanmayacaksınız. Zaten büyücü veya faith sınıfı bir karakter yapıyorsanız silahlarla neredeyse hiç işiniz olmayacağından bu mekanikle komple bağınız kopuyor. Yine şunu belirteyim bu eklentinin kötü olduğunu söylemiyorum ancak oyunun bu kadar düz, küçük ve süre gelen bir nostaljik alanlar silsilesi gibi bir yapıda olmasının sebebinin biraz da bu olduğunu düşünüyorum.

Eki Görüntüle 1624194

Biraz olumsuzlamayla bitirdiysem de aslında Dark Souls 3; bazı yönleriyle çekiciliği olan, oynaması ve bitirmesi çok kolay bir oyun. Soulsborne serisine giriş için de ayrıca uygun bir oyun olsa da diğer oyunları oynamadan başlarsanız bazı nostaljik mesajları anlamayabilirsiniz.​
Emeğinize sağlık.
 
Valla DS1’in o bağlantılı kısayollarla bağlanmış mükemmel bağlantılı haritası çok güzel ama belli bir düz çizgide gitmediğinden bazen nereye gideceğini bulmak çok zor oluyor. Hala oynuyorum, The Catacombs bölgesinde tıkandım. Karmakarışık yerler, acayip acayip düşmanlar ve karanlık bölgeler çılgın tuzaklar. Yoruyor insanı. Dark Souls 3’ün eskilerine göre daha çizgisel yapıda olması belki de bazıları için iyi bir şeydir, oynadığımda ne düşünürüm bilmiyorum ama şu an duyunca bir hoşuma gitmedi değil bu olay. Ayrıca ilk oyundaki Boss fight’lar çok da ahım şahım değil şu an, hele hele bazı Moonlight Butterfly gibileri var hiç girmiyorum. Sağ salim bitirebilirsem 2’yi atlayıp 3’e geçeceğim sanki 2 en kazığıymış gibi geliyor gözüme.
Çok güzel bir inceleme olmuş ellerinize sağlık bu arada.
 
Valla DS1’in o bağlantılı kısayollarla bağlanmış mükemmel bağlantılı haritası çok güzel ama belli bir düz çizgide gitmediğinden bazen nereye gideceğini bulmak çok zor oluyor. Hala oynuyorum, The Catacombs bölgesinde tıkandım. Karmakarışık yerler, acayip acayip düşmanlar ve karanlık bölgeler çılgın tuzaklar. Yoruyor insanı. Dark Souls 3’ün eskilerine göre daha çizgisel yapıda olması belki de bazıları için iyi bir şeydir, oynadığımda ne düşünürüm bilmiyorum ama şu an duyunca bir hoşuma gitmedi değil bu olay. Ayrıca ilk oyundaki Boss fight’lar çok da ahım şahım değil şu an, hele hele bazı Moonlight Butterfly gibileri var hiç girmiyorum. Sağ salim bitirebilirsem 2’yi atlayıp 3’e geçeceğim sanki 2 en kazığıymış gibi geliyor gözüme.
Çok güzel bir inceleme olmuş ellerinize sağlık bu arada.
Yorucu olması kısmına katılıyorum. Başından kalktıktan sonra tekrar oturmakta zorlanıyor insan. Ben bu düz oynanış kısmını aslında hiç sorun etmeyebilirdim fakat siz de 1. oyundan 3. oyuna geçerseniz fark edeceksiniz ki oyun skala anlamında gerçekten küçük. Mekanların bir ağırlığı ve kendine has bir çekiciliği diğer iki oyuna göre zayıf kalıyor. Zaten sayıları da bir hayli az. En açık ara üstün olduğu kısım yukarıda arkadaşın belirttiği gibi çok sağlam ve keyifli bosslar.

Ben sırf Allah'ın belası estus flaskı hızlı içiyor diye Dark Souls 3'ü tercih ediyorum o ayrı bir konu. :D
 
Yorucu olması kısmına katılıyorum. Başından kalktıktan sonra tekrar oturmakta zorlanıyor insan. Ben bu düz oynanış kısmını aslında hiç sorun etmeyebilirdim fakat siz de 1. oyundan 3. oyuna geçerseniz fark edeceksiniz ki oyun skala anlamında gerçekten küçük. Mekanların bir ağırlığı ve kendine has bir çekiciliği diğer iki oyuna göre zayıf kalıyor. Zaten sayıları da bir hayli az. En açık ara üstün olduğu kısım yukarıda arkadaşın belirttiği gibi çok sağlam ve keyifli bosslar.

Ben sırf Allah'ın belası estus flaskı hızlı içiyor diye Dark Souls 3'ü tercih ediyorum o ayrı bir konu. :D
😄 Kesinlikle, estus içme hızı az delirtmedi…
 
Vallahi DS1'in o bağlantılı kısayollarla bağlanmış mükemmel bağlantılı haritası çok güzel ama belli bir düz çizgide gitmediğinden bazen nereye gideceğini bulmak çok zor oluyor. Hala oynuyorum, the catacombs bölgesinde tıkandım. Karmakarışık yerler, acayip acayip düşmanlar ve karanlık bölgeler çılgın tuzaklar. Yoruyor insanı. Dark Souls 3'ün eskilerine göre daha çizgisel yapıda olması belki de bazıları için iyi bir şeydir, oynadığımda ne düşünürüm bilmiyorum ama şu an duyunca bir hoşuma gitmedi değil bu olay. Ayrıca ilk oyundaki boss Fight'lar çok da ahım şahım değil şu an, hele hele bazı moonlight butterfly gibileri var hiç girmiyorum. Sağ salim bitirebilirsem 2'yi atlayıp 3'e geçeceğim sanki 2 en kazığıymış gibi geliyor gözüme.
Çok güzel bir inceleme olmuş ellerinize sağlık bu arada.

Muhtemelen artık bitirmişsindir oyunu ama konu karşıma çıktığı için yanıtsız bırakamadım.
The Catacombs'u 10 saniyede bitirmenin bir yolu var. Bonfire'dan ilerleyip uçurumdan atlarsanız ve oradaki yarığın uçurumundan atlarsanız direkt boss geliyor.
 

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı