H-indeksi ve atıf sayısının bir önemi var mı?

Katılım
26 Nisan 2020
Mesajlar
9.452
Makaleler
49
Çözümler
12
Merhaba,

Google Scholar'da H-indeksi ve atıf sayısı gördüm.

Atıf sayısının, alıntı olduğunu biliyorum. Ancak H-indeksi akademisyen kalitesini gösteriyor gibi bir bilgi edindim. Doğru mudur?

Bu demek istediğim sadece PC için değil; diğer mesleklerin hocaları falan. Kalite farkı buradan belli olur mu?

@Teru belki siz bilirsiniz.
 
H-indeksi kısmına hiç bulaşmam gerekmedi. Atıf sayısı zaten bilindik bir şey. O yüzden genel konuşacağım bunlardan bağımsız.

Hoca kalitesinin gidip dersini dinlemedikçe anlaşılabileceğini sanmıyorum ben, şahsi fikrim. Bir bakıyorum süper işler yapmış, harika çalışmalar ortaya koymuş ama ders anlatamıyor. Bildiklerini aktaramıyor. Yani "hoca" olarak kalitesi çalışmalarından maalesef anlaşılamaz. Çalışmaları adamın ne kadar başarılı bir bilim insanı olduğunu gösterir diye düşünüyorum. Başarılı kişilerin hoca olarak fazla egolu olabildiği de bir gerçek.
 
Yani "hoca" olarak kalitesi çalışmalarından maalesef anlaşılamaz. Çalışmaları adamın ne kadar başarılı bir bilim insanı olduğunu gösterir diye düşünüyorum.

"Hoca" kalitesi o zaman anlatacak diye biri kavramına geliyor anladığım kadarıyla. Bir de genel olarak bakılırsa prestijli okula prestijli hoca mı olur?
 
Fikir verebilir. Her alanda farklı anlamları olan bir değer. Mesela mühendislik alanında h-indeks (WoS) sayısının çok daha muteber olduğu söylenir. Bana verebileceği fikir, doçentlik belgesini ya da profesörlük kadrosunu aldıktan sonra üretip üretmediğidir, ürettiyse ne âlâ.

Ayrıca; Türkiye'de, doçentlik kriterlerinde uluslararası hakemli dergide yayın şartı olmayan bir alanda h-indekse pek bakmamak gerekir bence, bu da çoğunlukla sosyal bilimler alanlarıdır. Çünkü yazar, çok büyük ihtimalle yayınlarını Türkiye içinde Türkçe yapmıştır, alacağı atıflar da çok büyük ihtimalle Türkiye içinden Türkçe yayınlardan olacaktır. En azından mühendislik alanındaki kadar uluslararası anlamı olmayabilir, diğer mesleklerin hocaları sorunuza da cevap olarak diyorum bunu. Bugün 25-30 yıldır kamuoyunun tanıdığı, meşhur sosyal bilimler alanında profesörler var ve belki de doğru düzgün ulusal yayınları dahi yok ama hocalık vasıfları ve televizyonda gördüğümüz kadarıyla mesleklerini "icra edişleri" gayet başarılı. Kişinin yaşı itibariyle ve/veya alanı itibariyle h-indeksi neredeyse yok belki de. Bu kişiye kötü hoca mı diyeceğiz?

Öğretim üyesi kalitesi, birçok değişkene bağlıdır ve araştırmacılık ile hocalık vasıfları yönünden ayrı değerlendirilmelidir, hatta resmi olarak Türk üniversitelerinde de 40-50 yıl önce bu ayrım yapılmış olmalıydı. Dünyada bu ayrımın örnekleri var (diğer ülkelerdeki üniversite yapılarını inceleyerek ayrıntılı bilgi sahibi olabilirsiniz).

Kişi; 22 yaşında mühendislik lisans mezuniyetini almış, direkt yüksek lisansa başlamış, bitirmiş, doktoraya geçmiş, onu da bitirip dört temel mühendislik bölümünden birinde (inşaat, elektrik, makina, kimya) hocalığa başlamış, pratikte mesleğini icra faaliyeti hiç olmamış, okuldan hiç çıkmamış yani. Diğer yanda da özel sektörde en azından 2-3 yıl geçirmiş (öğrenim esnasında veya değil) ve/veya teknik lise, endüstri meslek lisesi çıkışlı yine yüksek lisans ve doktorasını bitirip dört temel mühendislik bölümünden birinde hocalığa başlamış biri var. Bunlardan hangisinin öğrenciye faydası daha fazla olur? Bana göre, ikinci kişininki daha yüksek bir ihtimal içeriyor ancak yine öğrenciye aktarabilme yeteneğinin olup olmadığı daha önce gelir tabii ki.

Ders anlatımı iyi veya kötü olan öğretim üyesi vardır. Araştırmacılığı iyi veya kötü olan öğretim üyesi vardır. Üretkenliği az veya çok öğretim üyesi vardır. Öğrenciye yaklaşımı iyi veya kötü öğretim üyesi vardır. İyi üniversite yoktur, üniversitenin çok iyi fakültesi vardır. Üniversitenin çok iyi bölümü vardır, hatta ve hatta üniversitenin çok çok iyi bir anabilim dalı vardır.
 
Son düzenleme:

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı