@24099
İş sadece kıyafetle de sınırlı değil aslında, Şenocak direkt kadınların sahneye çıkmasına, kendilerini teşhir etmesine de karşı. Kanalları Lalegül tv'de hiçbir kadın imgesi ve hatta sesine bile yer vermiyorlar. Kökenine inersek; İsmailağa Cemaati tebliğ yapmayı kendine ödev edinmiş gelenekçi bir cemaat oluşundan bu tarz eylemleriyle devamlı gündem oluyorlar.
Zannediyorum ki hesabı Erdem Özveren yönetiyor. Erdem'in saldırgan bir tavrı var, doğru düzgün oturup konuşamazsınız bile. Herhangi bir konuda hemen kendi fikrini dayatan, gerekirse bunu cebren yapan, geçimsiz bir kişi. Şu sırada iyice kahraman havasına büründü, doğrudan İslam'ın aleyhine olmayan şeyleri bile protesto etmeye, halkı kışkırtmaya başladı. Doğu Türkistan'da zulüm var diye Türkiye'deki Çinlileri hedef almak, Çince yazılı levhalara saldırmak nedir? Akl-ı selim bir insanın yapabileceği eylemler değil bunlar.
Aklı başında olan bazı takipçileri de bu anormallikleri görünce bıraktı Erdem'i. Saldırgan, holigan, fanatik, militan olarak nitelendireceğimiz takipçileri de hala Erdem'i kahraman olarak görmeye devam ediyorlar. Yüksek kanaatimle de Şenocak'ın hesabını o idare ediyor, İhsan söylüyor, Erdem uyarlayıp yayımlıyor.
Söyledikleri dine aykırı şeyler değil, sorun bu değil.
Tesettür emrini bilmeyen Müslüman yoktur Türkiye'de. Voleybolcular da bunun zaten farkındadır ve bunu göze alarak bu işi yapıyorlardır zaten. Dolayısıyla da bu durumu açıkça voleybolcuları hedef alarak bildirince, tepki olarak "sana ne?!" karşılığı verilmesi de bir o kadar normaldir. Teşbihte hata olmaz; meyhanedeki insanları namaz kılmaya davet etmeye benziyor bu.
Doğrudan voleybolcuları hedef almadan genel olarak tesettürle ilgili bir paylaşımda bulunsaydı, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla, tavrını takınsaydı bu paylaşımı provokatif olmazdı.
Bilmiyorum ama böyle davranmakla modernitenin ekmeğine daha çok yağ sürdüğünü düşünüyorum. Her doğru her yerde söylenmez. Uygun zaman ve mekan altında kişiye özgü bir tebliğ yapmak daha makul. İhsan Şenocak, daha tebliğ ettiği kitleyi bile tanımıyor. Yine de saygı duyarım, adam dininin gerektirdiklerini yapmaya çalışıyor ve bunu yaparken de böyle bir yol benimsemiş. Ama bu yolu eleştirmekte de özgürüm. Nitekim bu "yol" dinin şartı değil, emr-i bi'l maruf'un tek yolu bu değil. Lisan-ı hal lisan-ı kālden entaktır, derler.
Yoksa tebliğ yapıyorum diyerek insanları rahatsız etmekten ve işlerine maydanoz olmaktan başka bir şey yapmazsın.
İbn-i Rüşd'e atfedilen, insanın değişimiyle alakalı şu söz çok hoşuma gider, onunla da bitireyim:
"Yumurta dıştan bir güçle kırılırsa yaşam son bulur, içten bir güçle kırılırsa yaşam başlar. Zira sahih dönüşümler hep içten gelir."