Tanrı_Misafiri
Decapat
- Katılım
- 31 Ekim 2021
- Mesajlar
- 245
Daha fazla  
				
					
						
						
							
	
		
	
		
			
			
				
			
			
		
		
	- Cinsiyet
- Erkek
Çıkar ilişkisi olsa ne fark eder ki.
Tam anlamıyla karşılık beklemediğiniz bir şey iyiliktir. Bugün sen beni gör yarın ben seni görürüm tarzı bir yaklaşımla iyilik yapıyor olmazsınız. Sevap kazanmak için iyilik yapmamız da aynı ölçüde. Yaptıktan sonra dönüp arkana bakmayacaksın.
Veya iyilik yapan kişi açısından da değerlendirmek gerekir. Bir söz var az veren candan çok veren maldan diye. Karşınızdaki kişinin size ettiği iyiliği beğenmeyebilirsiniz ama belki de o kişi o iyiliği tüm imkanlarını zorlayarak yapmıştır. Bu durumda da nankörlük durumu ortaya çıkar.
Bir örnek de hayvanlarda vereyim. Sokaktan bir kedi köpek alıp sahiplenmek mi gerçek iyiliktir yoksa pet shoptan cins bir hayvan alıp beslemek mi? Kendimize itiraf etmemiz gerekirse pek çok iyiliği çıkarımız gereği yapıyoruz. Çıkarımız yoksa kimsenin suratına bakmıyoruz.
İyilik kişiyi vicdanen rahatlatacağı için yapılıyorsa zaten çıkar ilişkisi en başından kuruluyor ve iyilik şüpheye düşüyor. İyiliği vicdanı rahatlatmak için değil Allah emrettiği için yapmanız gerekiyor. Hani derler ya Allah için yap. Yani bunu inandığınız değer olarak da değiştirebilirsiniz. Karma, güneş, ateş.. Yani evreni hangi düzenin var ettiğini düşünüyorsanız o istediği için iyilik yapıyor olmalısınız.Mesele de bu zaten. Yapmak zorunda olmadığınız halde bir iyilik yaptınız diyelim. Yaptığınız iyilikten kimsenin haberi yok ve olmayacak da. Ve bu iyilikten hiçbir kazancınız olmayacak. Mümkün değil.
Bu iyiliği yaptığınızı kendiniz biliyorsunuz. İyilik yapmak sizi vicdanen de olsa rahatlatacağı için bu iyiliği yapma yolunu seçtiniz. Yaptığınız iyiliğin ödülü kendinizi iyi hissetmek oldu. Ödülünüzü aldınız. Ya da yaptığınız iyilik sizi vicdanen rahatlatmadıysa [bunu size yanlış gelse de toplumun kabul ettiği doğrular ışığında yaptıysanız (örneğin bir seri katili infaz etmek gibi...)] yaptığınız iyiliği toplumdan kabul görme umuduyla yaptınız, ve istediğiniz oldu. Yine ödülünüzü aldınız.
Yani herhangi bir şekilde ödüllendirilmediğimiz bir iyilik yapamıyoruz. Her halükârda bir ödül alıyorsunuz. Yine de buna çıkar ilişkisi olmayan iyilik vardır diyebilir misiniz? Sonuçta manevi tatmin sağlıyor...
Öyle bir dünya yok. Böyle bir senaryonun oluşma ihtimali yok.Mesele de bu zaten. Yapmak zorunda olmadığınız halde bir iyilik yaptınız diyelim. Yaptığınız iyilikten kimsenin haberi yok ve olmayacak da. Ve bu iyilikten hiçbir kazancınız olmayacak. Mümkün değil.
Bu iyiliği yaptığınızı kendiniz biliyorsunuz. İyilik yapmak sizi vicdanen de olsa rahatlatacağı için bu iyiliği yapma yolunu seçtiniz. Yaptığınız iyiliğin ödülü kendinizi iyi hissetmek oldu. Ödülünüzü aldınız. Ya da yaptığınız iyilik sizi vicdanen rahatlatmadıysa [bunu size yanlış gelse de toplumun kabul ettiği doğrular ışığında yaptıysanız (örneğin bir seri katili infaz etmek gibi...)] yaptığınız iyiliği toplumdan kabul görme umuduyla yaptınız, ve istediğiniz oldu. Yine ödülünüzü aldınız.
Yani herhangi bir şekilde ödüllendirilmediğimiz bir iyilik yapamıyoruz. Her halükârda bir ödül alıyorsunuz. Yine de buna çıkar ilişkisi olmayan iyilik vardır diyebilir misiniz? Sonuçta manevi tatmin sağlıyor...
Çıkar içindir. Hiçbir şey beklemeyen birisi bile bir çıkar içerisinde o iyiliği yapar. "Allah rızası" bile o kişi için bir çıkardır.
Öyle bir dünya yok. Böyle bir senaryonun oluşma ihtimali yok.
İyilik kişiyi vicdanen rahatlatacağı için yapılıyorsa zaten çıkar ilişkisi en başından kuruluyor ve iyilik şüpheye düşüyor. İyiliği vicdanı rahatlatmak için değil Allah emrettiği için yapmanız gerekiyor. Hani derler ya Allah için yap. Yani bunu inandığınız değer olarak da değiştirebilirsiniz. Karma, güneş, ateş. Yani evreni hangi düzenin var ettiğini düşünüyorsanız o istediği için iyilik yapıyor olmalısınız.
Kuranda başka rabler edinmeyin der pek çok yerde. İşte orada sadece taştan yapılan heykelleri putları söylemez. Siz bir iyiliği bir insandan karşılık göreceğinizi umarak yapıyorsanız o an o insanı rab ediniyorsunuz. Veya bir iyiliği cennete gireceğim diye yapıyorsanız cenneti kendinize rab ediniyorsunuz.
Ödüllendirilmek meselesi sizin bu noktadaki bakış açınızla alakalı. Ödül almak başka bir şey ödül istemek başka bir şey. Her gün yapmak zorunda olduğunuz bir şeyi yapmak sizi onore eder mi? Mesela her gün işe gidip size verilen görevleri yapmak size bir ödül müdür? Yoksa yapmanız gereken bir rutin midir? İyilik ödevdir. Her insanın yapması gereken asli görevidir. Burada amacınız ödül almak ise o an o iyiliği yapıp alacağınız mükafatı düşünüyorsunuz. Ama amacınız görevinizi tamamlamak ise içinizde görevinizi tamamlamış olmanın rahatlığı oluyor. Diğer türlü iyilik sonucu elde ettiğiniz menfaati rahatlık zannediyorsunuz. Burada siz diye yazdım aslında sizi kastetmiyorum. Yanlış anlaşılma olmasın.
Yani bunu inandığınız değer olarak da değiştirebilirsiniz. Karma, güneş, ateş. Yani evreni hangi düzenin var ettiğini düşünüyorsanız o istediği için iyilik yapıyor olmalısınız.
Ön soru olarak; sizi iyilik yapmaya sevk eden temel düşünce nedir? Ve sizi kötülük yapmaktan alıkoyan temel düşünce nedir?İlk olarak ben kendimi ateist olarak tanımlıyorum. Yani yaptığım iyiliklerin(!) benim için herhangi bir yaratıcıyla uzaktan yakından ilgisi yok.
Ön soru olarak; sizi iyilik yapmaya sevk eden temel düşünce nedir? Ve sizi kötülük yapmaktan alıkoyan temel düşünce nedir?
Toplumsal fayda. Hayat koşullarının herkes için artması birçok yönden elimi güçlendirir. Kazanç ise refah olur.Ön soru olarak; sizi iyilik yapmaya sevk eden temel düşünce nedir? Ve sizi kötülük yapmaktan alıkoyan temel düşünce nedir?