Hazarcobann
Decapat
- Katılım
- 9 Aralık 2022
- Mesajlar
- 169
Daha fazla
- Cinsiyet
- Erkek
Hocam burada siz kendinizle çelişmissiniz. Geçen günkü konuda da Allah'ın iki eli nasıl olur Allah niye böyle bir şey yazmış, isterse kudret yazamaz mi demiştiniz.
Orada da Allah'ın iki eli olduğunu değil kudretinin olduğunu manasına geliyor.
Yani orayı kabul etmeyip burada nasıl kabul edip orada takildiniz.
Ama hocam buradaki indirdik kelimesini ayette gökyüzü kelimesi geçmemesine rağmen, gökten indirdik olarak algılarsanız, o zaman elbiseleri ve bıldırcını da mı gökten indi olarak yorumlayacaksınız? Aynı kelime orada da geçiyor enzelna kelimesi.
1. si kuran sadece indiği zamanı kapsamaz evrenseldir hem zaman olarak hem ırklar olarak. Sen sadece 6 ayı 500'lü yıllar için konuşamazsın ama bu da demek olmuyor ki bu ifadeyi modern zaman için kullansın. Yani o zamanlarda da 6 aylıkken bebek doğabiliyormuş bunun için modern tıp falan gerekmiyormuş anlaşılan o ki. 2. si hadi indirdik konusunda haklısın diyelim hocam. O zaman mesela rum suresi 3. ayette nasıl dünyanın en alçak noktasını bilebiliyor en basitinden madem siz bir yeri seçip tartıştınız bende bunu tartışmak istiyorum. Ya da evrenin genişleme olayını.
Demir neden gökten inmiş olmasın ki?
Diğer gezegenlerde demir bolca bulunuyor mesela.
Belki gökten indirdi belki de indirmedi. Yani bu kadar takılacak bir şey yok hocam.
Böyle böyle hiçbirşeyin içinden çıkamayız ki.
Ayette gökten indiği yazmıyor indirdik kelimesi geçiyor sadece. O kelimenin ismide enzelna. Bende diyorum ki eğer bu indirdik kelimesini gökten geldi olarak yorumlayacaksan, aynı kelimenin geçtiği elbise ve bıldırcın indirdik dediğinde niye gökten indirildi olarak yorumlamıyorsun? Demek ki indirdik kelimesi yukarıdan aşağı gökten yere indi manasına değil, size verdik, size bahşettik manasında kullanılmıştır. Aksi takdirde elbiseler ve bıldırcın da gökten gelmiş olur bu sefer.
1. si kuran sadece indiği zamanı kapsamaz evrenseldir hem zaman olarak hem ırklar olarak. Sen sadece 6 ayı 500'lü yıllar için konuşamazsın ama bu da demek olmuyor ki bu ifadeyi modern zaman için kullansın. Yani o zamanlarda da 6 aylıkken bebek doğabiliyormuş bunun için modern tıp falan gerekmiyormuş anlaşılan o ki. 2. si hadi indirdik konusunda haklısın diyelim hocam. O zaman mesela rum suresi 3. ayette nasıl dünyanın en alçak noktasını bilebiliyor en basitinden madem siz bir yeri seçip tartıştınız bende bunu tartışmak istiyorum. Ya da evrenin genişleme olayını.
Evrenin genişlemesi de keza aynı şekilde kuranda geçmez. Bunu bilim yeni keşfettiği için manayı o yönde çarpıtmışlardır. Madem kuran bilimden önce biliyordu bilim keşfetmeden önce söyleseydi ya? Ayetin eski versiyon ve tefsirlerine bakarsan orijinalinin aslında şu olduğunu anlayacaksın. Bu da en güvenilir İslam alimlerinden elmalılı'nın meali;
Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz.(zariyat 47)
Çünkü bıldırcın ve elbisenin gökten inmesi bana saçma gelirdi. Ama demiri gökten indirebilir buna şaşırmam.
Ya da elbiseyi ve bıldırcını da gökten indirmiş olabilir niye indiremesin ki sonuçta Allah sonsuz güç sahibi.
İsterse gökten indirir isterse yerden çıkartır.
Ben takılmam böyle şeylere.
E hocam bu kusursuz Allah yani o zaman istese her şeyi gökten indirir. Şunu demeye getiriyorum. E o zaman demire de indirdik demesinin mucizevi bir yanı kalmıyor çünkü sende gördün diğer ayetlerde kuran zaten her şeye indirdik diyor. Sadece demire indirdik dese anlarım ona lafım yok, ama sen bıldırcın ve elbiseye de indirdik dersen olmaz. Bunun bugün ki takım elbiseler kıravatlar marstan geldi demekle aynı şey yani.
Biz onu genişleteniz. Genişliğe sahibiz anlamına geliyor son kısım.
Evrenin genişlemesini gayet de söylüyor.
Klasik tefsirlerde(örneğin taberî, râzî, ibn kesîr)bu ayeti genellikle “biz göğü güçlü bir kudretle yarattık” ve “biz çok geniş kudret sahibiyiz” şeklinde mecazi anlamda açıklar, bunun sebebi de;
Ayette geçen'mûsiûn' kelimesidir. Kelimenin kökü و س ع (v-s-ʿ) olup, “genişlik, bolluk, kudret, imkan” anlamları taşır.'mûsi'kelimesi genelde “çok kudretli, bol nimet sahibi” anlamında kullanıldığından 3 büyük klasik İslam Alimleri'de bu ayeti bu şekilde yorumlamışlardır.