Merhaba. Nitinol eski şeklini hatırlayıp eski şeklini hafızaya alıp ısıtılınca tekrar eski haline dönen bir metal alaşımıdır, nikel-kadmiyum şarjlı piller de ayni şekilde hafıza etkisiyle şarj seviyesini hafızasına alan çok ilginç metallerdendir. Ama bu ilginç özellikler onların mutlaka bir şuura (bilince) sahip olduklarını da bize hiçbir zaman tam olarak da gösteremez.
Suyun buz, su, buhar haline geçişlerinde, her bir fazdan diğer fazlara geçerken, her bir faz için gizli ısıl enerjiye sahip olabilmesi sadece salt fizik kanunlarına bağlıdır, örneğin artı 4 derecedeki suyun en ağır su olabilmesi (eğer böyle olamasaydı Antarktika'da dev buzul dağlarının alt kısımlarında, okyanusların alt tabanında donmadan yaşayabilen yaşayabilen bir su hayatı olamazdı, balıklar, tüm canlılar donarak ölmüş olabilirdi) yine fizik kurallarında veya suyun sahip olduğu bazı fiziksel özelliklerinde vardır.
Elektronun, ayni nitinol veya nikel-kadmiyumlu şarjlı pillerdeki gibi özel öğrenme hafızasının olduğuna, örneğin masaüstü PC kasası çok yeni toplandığı ilk anlarda ve sonrasındaki olan çalıştırmalarda, elektronun anakarttaki tüm port arayüzlerinden en uygun (kestirme) iletken geçiş yollarını çok hızlı öğrenip tanıyarak PC'nin ilk toplanmadan sonraki diğer açılımlarında az da olsa (milisaniyeler bazında) daha hızlı açılabildiğini kuvvetle de düşünüyorum, elektron konusunda çok fazla (çok iddialı) bir varsayımı öne sürebilmiş olarak.
Maddenin enerjiye enerjinin maddeye dönüşümü Einstein'ın ünlü E=m.c2 formülüne göre görünümde sadece salt fizik kurallarına göre oluşabildiği düşünülse bile, bilim adamlarının özellikle Cern' deki parçacık hızlandırıcılarında veya bazı çarpıştırıcı deneylerinde "Tanrı parçacığı" konusunda veya ünlü Fransız deniz bilimleri kaşifi Kaptan Custo'nun okyanus sularının çok gizli iç düzeni hakkında fizik bilimi dışında olabilen ve başka birileri, gizil güçler, vb. tarafından gizli bir düzen konulabileceği hakkındaki yorumları çok dikkat çekicidir. Bu bilim adamları, evrenin oluşumu, büyük patlama ve onun sonrasındaki devam eden çok dengeli devam eden ve yaşayan evren düzeninin, kosmozun, vb. oluşumunda mutlaka yaratıcı bir gücün arka planda her zaman devrede olabileceğini de bize kuvvetle ima edebilmektedir.
Açıklanması çok güç bazı fiziksel oluşumları sadece fizik, kimya, vb. salt bilim kuralları çerçevesinde veya perspektifinde değil, bilim ve dinin birleştirip büyük alim gücün (bir Yaratıcının) arka plandaki hakem veya yönetici sıfatıyla bilime gerektiğinde doğrudan veya dolaylı yollardan müdahele edebileceğini, bilimsel kurallarla belirlenmiş tüm kurallara veya açıklanması güç oluşumlara müdahele edebilme inisiyatifinin bulunabileceği yaklaşımını da hiçbir zaman gözlerden uzak tutmamak gerekiyor.
Yani kısacası evrenin sadece madde, enerji dönüşümleriyle tesadüfen oluşmamış olabileceğini, başka güçlerin geri plandaki desteği veya düzenlemesiyle tam olarak da ayakta kalabileceği, en küçük bir atomdaki elektron, proton ve nötronun dengeli elektrik yükleriyle, merkezkaç kuvveti ve kütle çekim kuvvetleriyle dengelenerek, elektronun çekirdeğe yapışmadan dönebilmesi, güneşe bağlı gezegenlerin de merkezkaç ve kütle çekim kuvvetleriyle dengelenerek, güneşe gidip yapışamadıkları, eliptik yörüngelerle, belirli açılarla gece ve gündüzün, mevsimlerin oluşumunda da düzenleyici ve regüle edici gizli güçlerin bu dengeyi yıllardır dengesi bozulmadan devam ettirebildiğini çok derin düşünerek kendimizce net bir karara varabilmemiz (Bu dengenin sağlanmasında çok gizli bir güç veya Yaratan'ın var olup olmadığı konusunda) gerekiyor. Bu konu üzerinde çok derin düşünülmesi ve ondan sonra nihai (net) bir karara varılması gereken çok zor ve hassas olan bir konudur. Kolay gelsin.