Sürprizbozan İnceleme Senua's Saga: Hellblade II - İnsan kendi kaderini çizebilir mi?

Bu konuda spoiler olduğundan sürprizbozan olarak işaretlenmiştir. Spoiler olmadığını düşünüyorsanız konuyu rapor edebilirsiniz.

Famronty

Megapat
Katılım
30 Temmuz 2019
Mesajlar
7.101
Makaleler
1
Çözümler
123
Yer
Ankara
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
1716559462358.png


"İçerideki karanlığı yaratan dışarıdaki karanlıktır."

"Kaderim bu mu? Kendi yolumu seçebilir miyim?"

"Kendini bulmak için cehennemde kılıç savuran kayıp ruh"

İlk oyundaki içe dönük, yalnız karakterimiz bu sefer başkalarının karanlığını görmeye başlıyor. İlk oyunda kendimize özel hissettiren herşey bu oyunda yok oluyor. Karanlık sadece bizi değil herkesi ele geçirmeye sizi içten içe kemirmeye çalışıyor. İkinci oyunun sonuna kadar karanlık hakkında pek bilgi sahibi değildik fakat finalde aslında herşey açığa çıkıyor. Bunu açıkça buraya yazmayacağım. Aşağıda tek tek olay özet geçerek anlatacağım. Keyifli okumalar.

7b686839-6190-495f-b189-a6bcaaada47c.png

Oyunun kısa özeti. Eğer oyunu bitirdiyeseniz okumayın. Oyunu oynamayıp merak edenler okuyabilir.

İlk oyunda köle tüccarları tarafında katledilerek öldürülen eşi/sevgilisi Dillion'ı Helheim'e giderek kurtarmaya çalışan fakat başarız olan Senua'nın amaçsızlık içinde olduğu bu durumda aynı acıyı başkaları yaşamasın diye kendi halkını kurtarmak için tabiri caizse savaş başlatması ile oyun başlıyor. Peki kim bu köle tüccarları? Oyunun başında basit insanlar olarak gözükse de onlara Bjarg (ismini yanlış telaffuz ediyor olabilirim) deniyor. Sanırsam oyun İzlanda'da geçiyor. Bjarg sadece bir kabile veya krallık da diyebiliriz. Başka aile ve kabileler de var. Onların kendi halkı Bjarg'ların yaptığı bu köle tüccarlığına karşı çıkıyorlar. Halk kendi içinde ayrılmış durumda yani. Peki neden başka yerlerden veya halktan köle topluyorlar? Bunun nedeni devler. Oyun içinde 3 farklı devin olduğu söyleniyor. Birisi karladan, biri topraktan, diğeri de denizlerden yaratıldığı söyleniyordu. Bu devler kendi halkına eziyet edip yok etmesin diye Bjarg halkının kralı Goði (bilinen ismi finalde gerçeği ortaya çıkıyor) başka halklardan köle kurban ediyor. Senua aslında hikayenin başında olayın tamamına hakim değil. Amacı köle tüccarlarının hepsini öldürmek.

Hikayenin başlarında Thórgestr adında Bjarg halkına mensup ve Goði kralının oğlunu mağlup edip köle olarak yanına alıyor. Hikaye ilerledikçe Fargrímr ile yolları kesişiyor ve her ikisinden de olayı dinleyince tam olarak neden kurban verildiğini anlıyor ve devleri durdurup kurban edilmenin önüne geçmek istiyor. Fargrímr devlerin durdurulamayacağı veya öldürülemeyeceğini fakat devlerin Huldufólk'lardan korktuğunu ve çare bulabileceklerini söylüyor. Huldufólk'ları bulmak için de layık olmamız gerektiğini ancak öyle kabul edeceklerini söylüyor. Onları bulmak için de belirli bölümlerde bulmaca ve seyahat ile ulaşabiliyor. Sonunda ise devlerin gerçek isimleri ile ayin yapılırsa kurtulabileceği söyleniyor. 3 devin ikisi için de aynı şey yapılıyor. Gerçek isimleri için Huldufólk'lardan yardım alıyor. Devlerin (İnguun ve Saegirr) gerçek ve trajik hikayelerine tanık oluyor. Aslında kendi istekleri ile değil hapsolmak yoluyla devlere dönüşmüşler. Ve bu formda acı çekiyorlar. Senua hem ruhlarını kurtarıp hem de halkı devlerden kurtardıktan sonra son olarak Bjarg halkının kralı ve aynı zamanda Thórgestr'ın babası olan Goði'ye gidip devlerin artık öldürülebilir olduğunu açıklayıp kurban verilmesini durdurmak istiyor. Goði'ye ulaştıklarında oğlunu dinlemeyerek devlerin yenilmesinin mümkün olmayacağını söylüyor. Daha önceden kale kapısının önünde kurban olarak bırakılan insanları Senua,Thórgestr ile kaleye girdikten sonra Fargrímr ve Ástríðr'dan kurbanları serbest bırakmalarını istiyor. Kurbanlar kaçınca Goði kurban olarak Senua'yı seçiyor. Karşı çıkan Thórgestr ile Goði arasında kavga çıkıyor ve Thórgestr yaralanıyor. Hikaye burada çözülmeye başlıyor. Aslında devleri yaratan kişi Goði. Bunu yapmasının nedeni halkı zayıf düştüğü zaman liderlik etmiş fakat sonrasında halkın kendini idare edebilecek duruma gelmesinden dolayı güç zehirlenmesi yaşaması. Kısaca diktatör olmak isteyen birisi. Herkese sözünün geçmesi ve herkesin kendisine bağlı kalıp hizmet etmesini istiyor. Son dev ise Goði. Thórgestr ölmeden önce babasının gerçek ismi olan Áleifr olduğunu söylüyor. Bundan sonra Senua son dev ve diktatör olan Áleifr karakteri ile savaşarak mağlup edip herşeye son veriyor.

1147ae46-99f0-4046-8412-f5f2f1adfdf3.png

Oyunda Asıl Anlatılmak İstenenler.

Senua'nın iç sesleri gittiği her yere ölüm ve karanlığını götürdüğünü iddia ediyorlardı. İçindeki karanlık muhtemelen kan bağı. Oyunun sonunda geçen iki cümlede. "O, annesinin olduğu kadar babasının da kızı" ve "Bu annemin değil, babamın karanlığı" karanlığın aslında taşıdığı kan bağı olduğunu çıkartabiliriz. Babası tıpkı Goði gibi acımasız, güç düşkünü bir diktatör. Oyunun yine son sahnelerindeki maskeli yüze bürünmesi babasının yolunu, maskesiz kendi hali ise annesinin veya kendi seçtiği yol olduğu belli oluyor. Baba kötülük, anne ise iyiliği temsil ediyor. Thórgestr da Senua ile aynı kaderi paylaşıyor aslında. Onunda karanlık tarafı babası. İlk oyunda Senua'nın vücudunda bulunan siyahlıklar oyunun başında Thórgestr'ın kolunda da vardı.

Yine oyunun sonunda söylediği "Kaderim bu mu? Kendi yolumu seçebilir miyim?" cümlesi kadere bir atıf. İnsan ne yaparsa yapsın olacağı kişiye mi evriliyor yoksa gerçekten yaptığımız seçimlerin kaderimizde bir etkisi var mı? Senua, her daim iyiliğin yolunu seçmeye çalışıyor. Yol boyunca iç sesleri insanların ölümüne sebep olduğunu söylese de yoluna devam etmekten başka çaresi yok. Eğer devam etmezse kendi karanlığında boğulur. Yani kötülüğün.

Sondaki siyah beyaz sahnede Senua'nın arkasında eller olduğu görülüyor. Benim anladığım onun ayakta, hayatta kalmasına sebep olan şey hayatını kurtardığı kişiler. Aynı zamanda bu onun umudu da. Başka bir anlam olarak o sahne Senua'nın karanlığını da belirtiyor olabilir. Kendi iç sesleri de olabilir yani.

Mantık hatası gibi görünen fakat aslında öyle olmayan 3. dev olayı var. Dikkat ederseniz 3. dev ile hiç savaşmadık. Aslında savaştık fakat savaştığımız gerçek bir dev değildi. Goði gerçek adıyla Áleifr aslında 3. devdi fakat simgesel olarak öyleydi. Dev simgesel olarak insanların korktuğu şeydi. 3. dev oyun içinde en korkutucusu olarak ve en güçlüsü olarak geçiyor. Bu da aslında insanları korku ile baskı altında tutan kişi anlamına geliyor. En tehlikeli ve kötü olarak gösterilen kişi Áleifr yani karanlık oluyor.

Son olarak bütün bu yaşananların gerçeklik payını bilmiyoruz. Yani bunlar Senua'nın kafasında kurduğu şeyler de olabilir. Tabi bunların hepsi birer teori. Senarist cevaplamadığı sürece de öyle kalacaktır.

2268a712-4eb5-44c0-8e2b-730af2b0fceb.png

Ses Tasarımı

Sanırım bu oyunda eleştirilecek en son şey budur. 😁 Kulaklık ile deneyimlediyseniz hem etkileşimde olduğunuz nesneler (örneğin meşale) hem de psikoz hastalığının getirdiği içsel konuşmalar muhteşem aktarılmış. Deneyimlediğiniz zaman gerçekten oyunun içinde gibi hissediyorsunuz. Oyunun belirli bir süresinden sonra kafadaki konuşmalar gerçekten rahatsız etmeye başlıyor ama bunun kötü olduğunu savunamam. Biz oyun boyunca sabredemezken bu hastalıktan müzdarip kişileri anlamamızı sağlıyor.

Müzikler çok akılda kalıcı mı değil fakat oyun içinde anlatıma ve oynayışa etki ediyor mu derseniz evet diyebiliriz. Fargrímr karakterini kurtarmaya çalışırken ki dövüş sekansında arkada çalan Viking müziği savaşın temposunu inanılmaz arttırıyordu mesela. Maalesef sadece bu sahnede kullanılmış. Diğer sahnelerde Viking müziğinden uzaklaşılmış. Daha çok melodik ve folk tarzında müzikler seçilmiş. Bunun artısı ise yolculuğunuz boyunca roman okuyormuş hissiyatı veriyor.

1716559908832.png

Oynanış ve Dövüş Mekaniği

İlk oyun ile karşılaştırabilecek çok fazla unsuru var bu kategorinin. İlk oyundaki çoklu düşman ile saldırma mekaniği kaldırılmış onun yerine arena stili savaş sistemi koyulmuş. Peki bu bir eksik mi? Kesinlikle değil. Akıcı animasyon ve oynanış ile film-oyun karışımı eşi benzeri görülmemiş yeni bir deneyim ortaya koyulmuş. Tek tek gelen düşmanların şaşalı şekilde sahneye girmesi ve savaş sahnesini andıran sekanslar elde etmelerine olanak sağlamış. Bazen kontrolcüyü sizin yönlendirdiğinize şaşıyorsunuz. Çünkü oyun içinde yaptığınız her hareket o kadar akıcı ve kusursuz ki oynanış olduğuna inanasınız gelmiyor. Sanki kontrolcüyü bıraksanız film gibi akacak zannediyorsunuz. O animasyon ile oynanış arasındaki çizgi o kadar ince ki oyuncuya aradaki kesintiyi hissettirmiyor. Bu devrim niteliğinde bir başarı.

Geliştirici ekip yapılan bir röportajda tek tek dövüşü "Bire bir dövüşü seçmemizin nedeni, Senua'nın her karşılaşmada bunalmış hissetmesini istememiz." böyle değerlendirmiş. Haklılık payı çok var. Senua yere düştüğündeki nefes alış verişi, kılıç darbeleri aldığı zaman vücudunda bunun izlerinin kalması, kanının akması ve iç seslerinin gaza getirdiği veya aşağıladığı sözler bu deneyimi güçlendirmiş. Örneğin başarısız atak girişimizde iç sesiniz düşmanın sizden kuvvetli olduğunu, düşmanın gardını indirip saldırı ile zarar vermeye başlayınca içindeki narşist kişinin "ona acı çektir" gibi söylemlerini duyuyorsunuz. Bu da eşi benzeri görülmemiş bir sahne ortaya çıkarıyor. Oyunda muhakkak yapılmış ve üzerine en çok emek gösterilmiş şeylerden biri savaş ve dövüş sekanslarıdır.

İlk oyuna kıyasla daha fazla düşman çeşitliliği göze çarpsa da atak ve savunma hareketleri yine kısıtlı. Onun yerine infaz etme animasyonları ve düşman geçiş animasyonları ile çeşitlilik sağlanmış. Bu bir eksi mi derseniz birçok kişi için eksi olsa da bence değil. Kılıcı 360 derece çevirip vuracak hali yok. 5-6 saatlik bir deneyim için yeterli atak ve savunma hareketi sunuyor bence.

d8cdb299-e0c2-494c-aa40-24b16e9533c4.png

Dünyası, Atmosferi ve Grafiği

Grafikler hakkında konuşulacak pek bir şey yok. Unreal Engine 5'i en kabiliyetli kullanan oyunlardan birisi şuan Hellblade 2. Manzaralar, yansımalar, ışıklar, kaplamalar göz alıcı duruyor. Dünyasını bu grafikler ile çok güzel şekillendirmeyi başarmış. İzlanda'nın doğal havası, denizleri ve dağları ile doyumsuz bir serüvene çıkartıyor.

Oyun içinde devler ile savaştığımız (kurtardığımız daha doğru bir tabir aslında) sekanslar ve bulmaca için alternatif dünya geçişi yaptığımız zaman atmosferin değişme sahneleri çok göze çarpıyor. Bu geçiş yüklenme ekranları ile değil anında sağlanıyor. Örneğin Saegirr devi ile mücadele ettiğimiz bölümün öncesindeki bir bulmacada alternatif dünyaya (ters dünya da diyebiliriz aslında tam olarak nasıl tanımlayabileceğimi bilmiyorum) geçiş yaptıktan sonra yağmurun durması ve gece olup kuzey ışıklarının gökte belirir olması inanılmaz bir geçiş. Alternatif dünya dediğimde çevre tamamiyle değişmiyor fakat az önce bahsettiğim gibi hava ve mekan değişimi oluyor. Bu geçiş çok yumuşak ve kusursuz şekilde sağlanıyor.

Hava olayları üzerine bayağı çalışıldığı belli. Yağmur yağdığı zaman uzak bulutlara baktığımda yağmurun rüzgar şiddetiyle savrulduğunu fark ettim. :D Bunu başka bir oyunda görmemiştim.

1716560007688.png

Bulmacalar

İlk oyuna kıyasla daha az kafa yoran fakat daha yaratıcı olarak nitelendiremeyeceğiz bulmacalar mevcut. İlk oyundaki sıkıcı rune bulmacaları bu oyunda da devam ediyor fakat bu sefer zor değil. Oyuncuların rahat ilerleyebilmesi için bulmacaları basite indirgemişler. Bu da yolculuğu baltalamıyor. Bir yerde takılıp oyundan çıkasınız gelmiyor.

1716560069948.png

Son Söz

Senua'nın ilk ve ikinci oyunundaki karakteri ve hikayesi, oyunun genel kalitesi hakkında kısa bir özet geçeceğim.

Senua'nın hikayesi ve karakteri oldukça depresif. İlk oyunda başlayan eziyetli hayat hikayesi ikincide de devam ediyor. Peki nedir karakteri bu kadar özel yapan şey? Senua oyun dünyasında görülmemiş en depresif, yitik, kederli karakter olma özelliğini taşıyor olabilir. Bu zamana kadar bir çok oyunun dram türünde ve depresif olduğunu gördük fakat Senua'yı özel yapan şey oyunun tamamiyle tek bir karakterin gözünde çevresini görme olanığımızın olmasıydı. Acısını ve duygularını oyunculara karakterin elinden tattırıyor gibiydi. İç sesleri ile de farklı içindeki çekişmelere de tanık olabiliyorduk. Her sevdiğini kaybetmiş ve yaşama amacı olmayan ama kendi hayatını da sonlandırmayan bir karakterin bu uzun yolculuğuna konuk oluyoruz. Karanlık içinde aydınlığı ve umudu arayan bir karakteri yönlendiriyoruz. Onun çaresizliğini ilk elden deneyimleme şansını buluyoruz.

İlk oyun dışlanmış ve eşini kaybetmiş ve geri gelmesi için uğraşan Senua'nın İskandinav mitolojisindeki cehennem olarak nitelendirebileceğimiz Helheim'e yolculuğunu anlatıyor. Ne kadar başarız olsa da karanlığa teslim olmayıp eşinin intikamını almak için köle tacirlerini öldürmeye yemin etmesiyle de ikinci oyun başlıyor. İkinci oyunda karanlığı daha geniş çaplı görme şansımıız ve başkalarının hayat hikayesine tanık olma şansı buluyoruz.

Her iki oyunda da kader, kan bağı, kötülük-iyilik gibi çatışmaları mitolojik hikayeler ile harmanlayarak oyuncuya anlatıyor. Kaderini kendisi şekillendirmeye ne kadar uğraşsa da karanlığın kendini takip ettiğini hissediyor. İkinci oyunun sonunda karanlığın aslında babasının kendisi yani onun kötülüğü olduğu açığa çıkıyor. Sonu aslında belirgin şekilde bitmiyor. Eğer Bjarg kralını öldürdüyse babasının yolunu, affetmeyi seçtiyse kendi kaderini çizdiğini biliyoruz. Bunu oyun açık şekilde vermiyor fakat kendi kaderini çizdiğini düşünmemizi istediği cümleler kuruyor. Kısaca bu oyun kendi kaderini şekillendirmeye çalışan ve ne kadar bu yolculukta yorulsa da hedefinden vazgeçmeyen Senua'nın muhteşem öyküsüdür.

Senua'yı tek bir kelime ile anlatmak gerekise o kelime "fedakarlık" olur

Hayatınızın bu oyun kadar anlamlı olması dileğiyle. Okuyan herkese teşekkürler. 🫶
 
Son düzenleme:
Gamepass sayesinde oyunu oynadim yarisina bile gelemeden sikilip biraktim. Keske grafik ve mimiklerden kisip biraz mekanik ve adam akilli bulmacalar da yapsalarmis.
İlk oyunda sıkılan çok kişi olunca bulmacalar basitleştirilmiş. İlk oyunun temel mekaniklerinden birisi bulamacaydı fakat ikinci oyunda böyle değil. İyi olup olmadığı tartışılır. Belki daha kaliteli ve özgün bulmacalar ile de zenginleştirilebilirdi veya bunu yapınca hikaye baltalanabilirdi.

Dünya ile etkilişim az. Dövüş mekaniği için de yukarıda değindiğim gibi böylesi kısa bir oyun için yeterli gördüm fakat tabi ki çeşitlilik getirilebilirdi.

Dünya ile etkilişimin az olmasının sebebi de böylesi bir oyun için ihtiyaç duyulmaması aslında. Ben eksikliğini görmedim.


Adam oyunla dalga geçmek için bunu söylemiş. 😂 Bende cümlesinde hata var diye düşünüyordum.🤣 Her neyse incelemeyi sanırım okumamış. Çünkü oyun hakkında halen daha fikri yok.
 
İlk oyunda sıkılan çok kişi olunca bulmacalar basitleştirilmiş. İlk oyunun temel mekaniklerinden birisi bulamacaydı fakat ikinci oyunda böyle değil. İyi olup olmadığı tartışılır. Belki daha kaliteli ve özgün bulmacalar ile de zenginleştirilebilirdi veya bunu yapınca hikaye baltalanabilirdi.

Dünya ile etkilişim az. Dövüş mekaniği için de yukarıda değindiğim gibi böylesi kısa bir oyun için yeterli gördüm fakat tabii ki çeşitlilik getirilebilirdi.

Dünya ile etkilişimin az olmasının sebebi de böylesi bir oyun için ihtiyaç duyulmaması aslında. Ben eksikliğini görmedim.

Fikirlerinize kesinlikle saygi duyuyorum, ama benim oyun algim tamamen farkli. Sonuç olarak insan oynamak istiyor, gameplay gormek istiyor, hele bu tarz gorsel kalitesi olan oyunda sadece ileri yurumek degil. God of War kalitesinde bir şey tabii ki beklenilemez evet ama tamam ilkinin bir gideri vardi, 2. oyunu 5-6 yilda daha kotu nasıl yapabildiler anlamadim. Bu tarz firmalarin bana gore oyunculara saygisi yok ve biz de elestirmeyeceksek hep bu tarz gameplay yoksunu oyunlara maruz kalacagiz. Parmagim yorulacagina gider bu turde bir film izlerim daha iyi.
 
Fikirlerinize kesinlikle saygi duyuyorum, ama benim oyun algim tamamen farkli. Sonuç olarak insan oynamak istiyor, gameplay gormek istiyor, hele bu tarz gorsel kalitesi olan oyunda sadece ileri yurumek degil. God of War kalitesinde bir şey tabii ki beklenilemez evet ama tamam ilkinin bir gideri vardi, 2. oyunu 5-6 yilda daha kotu nasıl yapabildiler anlamadim. Bu tarz firmalarin bana gore oyunculara saygisi yok ve biz de elestirmeyeceksek hep bu tarz gameplay yoksunu oyunlara maruz kalacagiz. Parmagim yorulacagina gider bu turde bir film izlerim daha iyi.
Bu tür çok fazla kişiyi içine çekemez maalesef. Genele hitap edemiyor. Bunun başlıca nedenleri hantal ve yavaş anlatımdan kaynaklanması. Ben sinemaya çok düşkünüm mesela. Önüme çıkanı ayırt etmeden izliyorum. Sonuç olarak ağır akan hikaye akışlarına alışkınım ve seviyorum. Bundan sebep de Tomb Raider, Uncharted tarzında hızlı hikaye anlatımına sahip oyunları pek sevemiyorum. Mesela her iki oyunun da kendine has oynanışı, tarzı, anlatımı var. Bunları kendi çaplarında çok iyi de yapmışlar tabi ama Hellblade 2, Death Stranding gibi hikaye anlatımına sahip oyunlar yerine hızlı anlatıma sahip oyunları tercih etmem. Oynamam demiyorum. Oynarım fakat tercih etmem.

Mesela Fromsoftware oyunlarına çok da yakın değilimdir. Sinematik az, hikaye dünyaya dağılmış şekilde anlatılıyor. En sevdiğim oyunlardan biri Bloodborne olsa da hikaye anlatımını sevdiğim anlamına gelmiyor. Hellblade, Death Stranding, What Remains of Edith Finch, Life is Strange tarzında oyunların acelesi olmadan hikayeyi detaylı şekilde anlatması hoşuma gidiyor.

2. oyunu 5-6 yilda daha kotu nasıl yapabildiler anlamadim.
2. oyuna kötü diyemeyiz aslında. İlk oyunun izinden gitmişler. Benim için her iki oyun arasında kıyaslama yapmam çok zor olur mesela. Birine diğerinden daha iyi diyemem.
Bu tarz firmalarin bana gore oyunculara saygisi yok ve biz de elestirmeyeceksek hep bu tarz gameplay yoksunu oyunlara maruz kalacagiz. Parmagim yorulacagina gider bu turde bir film izlerim daha iyi.
Saygısı yok değil de kendine has olan bir türde içerik üretmek istiyorlar diyebiliriz. Böylesine oyunların çok da yaygınlaşacağını düşünmüyorum aslında. Bu tür sinemadaki müzikal gibidir. Pek sevilmez ve az kitle tarafından tercih edilir. Tüketicisi azdır yani. Her daim de böyle içeriklere tepki gelir. Onun için Activision, Naughty Dog, Ubisoft, EA gibi geliştirici ve yayıncı firmalar bu işlere pek bulaşmak istemez. Böylesine riskli işlere ancak The Chinese Room, Kojima Productions, Ninja Theory gibi deli cesareti olan firmalar girer. Dikkat ederseniz The Chinese Room (Hellblade 1 de istisna) hariç geliştirici şirketlerin hepsi bu işe girerken başka bir yayıncıdan destek aldı. Sebebi ise diğer oyunlar kadar kâr getirmiyor olması. Bu oyunlar çoğunlukla kaliteli bir hikaye sunumu için yapılıyor diyebiliriz. Yoksa vereceği emekten çok kâr etmeyeceği bir işe girmez.

Olur da dediğiniz gibi oynanış yoksunu oyunlar çıkacaksa bu akımı kesinlikle Hideo Kojima başlatacaktır. Bir yerde kesinlikle oyun sektörü kırılacak ve yeni akımlara yol alacaktır fakat bu nasıl olur o da meçhul. Daha gerçekçİ oynayış ile mi gerçekleşir yoksa dediğiniz gibi oynanış yoksunluğu ile mi bilmiyorum. Mesela Unrecord adında oyunu duymuşsunuzdur. Bu oyun eğer vadettiği gibi çıkarsa aksiyon türüne yeni bir soluk getirebilir.

Fikirlerinize kesinlikle saygi duyuyorum, ama benim oyun algim tamamen farkli. Sonuç olarak insan oynamak istiyor, gameplay gormek istiyor, hele bu tarz gorsel kalitesi olan oyunda sadece ileri yurumek degil. God of War kalitesinde bir şey tabii ki beklenilemez evet ama tamam ilkinin bir gideri vardi,
Beklenti kişiden kişiye değişir hocam. Ben umduğumu buldum mesela. Herkesin beklentisi farklıdır. İnceleme yazarları da kendi beklentilerine göre inceleme yazıp puanlıyor mesela.

Ama daha iyisini yapabileceklerine katılıyorum. Belki bütçe belki çalışan sayısı kaynaklı bilmiyorum ama etkileşim, mekanik çeşitlendirilebilirdi. Tabi bunun şuan ki hikaye gidişatına zarar verip veremeyeceğini bilemem. Bunun bozulmaması için şuan ki sonuçtan memnun olduğumu belirtmem gerekir.

Spoiler yememek icin okumadim daha. Ama Famronty yazmissa güzel bir incelemedir :D
Normalde inceleme yazmada bayağı vasatımdır. Bence siz hem çok iyi niyetlisiniz hem de gönlünüz güzel hocam. 😃
 
Son düzenleme:

Geri
Yukarı