Kısaca her zamankinden biraz daha karışık.
Ekonomi:
Bugün dolar 3,86 TL'den kapandı. 13 milyon 787 bin kişi asgari ücretin yeni yılda ne olacağı ile ilgili gözünü tespit komisyonuna dikti. Enflasyona bakacak olursak; bir önceki yılın Kasım ayına göre yüzde 12,98 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 10,87 artış meydana geldi. Yoksulluk sınırı 5.693 TL. (2016 yılı için). İthalat ve ihracat arasındaki fark ise 56.088.651 TL.(2016 yılı için)
Bir de oynanmış büyüme oranları bulunuyor. Güya bu yılın 3.çeyreğinde ülkemiz %11,1 büyüme göstermiş. Aman Tanrım bu oran dünyadaki en büyük büyüme oranıymış!!! Ulan bir de iktidarın köpeği olmuş haber kaynakları bu büyümeyi ''G-20 ülkeleri içinde en hızlı büyüyen ülkeyiz'' gibi bir söylem ile ifade ediyor. Ulan o ülkelerin içinde en büyük büyüme oranını sen elde etmiş olsan ne olur olmasan ne olur? Sen önce kendi vatandaşının ihtiyaçlarını karşıla, bir sokağa çıkıp da sor bakalım vatandaşına ''Yaşadığın ülkenin durumundan memnun musun?'' diye. Anca meydanlarda el sallamaca. Ama ben onu Rabia olarak değil de 1$ değerinde olan 4 TL olarak görüyorum.
Sağlık:
Bir hekime yılda 4.673 tane hasta müracaat ediyor oysaki bu sayı 557 olmalıydı. Bilirsiniz devlet hastaneleri aşırı kalabalık ve aniden ciddi bir hastalığınız olsa en az 10-12 gün sonraya randevu alabiliyorsunuz. Çocukluk çağındakilerin obezite oranı %9.9'a ulaşmış. Birilerinin sporu teşvik etmesi gerekiyor. Spordan kastım izleyenlerinin çoğunun holigan olduğu futbol gibi klasikleşmiş spor değil. Bazı belediyelerin sabah koşuları filan var ama yeterli mi tabii ki de yeterli değil.
Bir de Sağlık Bakanlığı gibi bir kurumun imkanları elvermesine rağmen bazı ilaçları ithal etmemesi gibi bir durum var, bu da evladı amansız bir hastalığa yakalanan ebeveynler için zaten zor olan bir durumu daha da güçleştiriyor.
Eğitim:
Dinamik olan bir sistemdir kendisi. Bir tane kavuksuz padişah çıkıp diyor ki, ''Ben TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum. TEOG'un kaldırılması lazım.''. Neyse ben o şahsın bu sistemi hem getiren hem de götüren kişi olduğunu burada vurgulamayayım. Kısacası hem ortaöğretime geçişte hem de üniversiteye geçişte oturmuş ve uzun zaman boyunca değişiklik yapılmayacak bir sistem getirilmelidir. Sonuçta en iyisini onlar biliyor ya hani, onlar yapısın değil mi?
Siyaset:
Her dönem tansiyon yüksek seviyelerde seyretmiştir. Kısa süre önce de bir tanesi çıkmış, ''Elimde belgeler var; sen şuna, şuna bir de buna para göndermişsin, aha da burda açıklıyorum'' diyor. Klasik çamur atma çabaları işte. Gerektiği şekilde havası alınmıştı zaten.
Birbilerine hakaret edene siyasi kimlikler mi dersin, çıkıp da ismi Türkiye Büyük Millet Meclisi'' olan bir çatı altında ''Ben kürdistanın vekiliyim, temsilcisiyim'' diyen mi dersin(Bak burda tansiyonum çıktı işte), yoksa kendini kick boks yapan sporcu zannederek muhalefet parti grubunun üyesine tekme-yumruk girişen mi dersin, söylesene bir ne dersin?
Böyle kalitesiz ve vasıfsız insanlar varsın benim mensubu olduğum milletin vekilliğini yapmasın yahut da gayrı beni bu milletten saymasınlar.
Uluslararası İlişkiler-Terörizm:
Kudüs diye bir tarih var. Döneminde bazı Arap yöneticilerin sebebi ile bu günlere gelmiş diyebiliriz. E tabi Kanuni'nin de biraz payı var bu konuda. 20.yy'a bakar isek Balfour Deklarasyonu ile Filistin toprakları üzerinde Yahudilere ait bir devletin kurulmasına izin verilmiş. Neticede bu bölgeye Yahudi akını hız kazandı. Bu yüzyılın ortalarına doğru ise malum kalleş devlet kuruldu bu topraklar üzerinde. Sonra bazı Afrika devletleri bu devleti ve bu devletin Filistin topraklardaki hakimiyetini tanımaya ve kabullenmeye başladı. 21. yy yaklaşırken de malum devlet Mescid-i Aksa'ya belirli aralıklarla saldırılar düzenledi ve sivilleri katletti. Bütün bunlar olurken diğer güya ''Müslüman'' olan Arap devletleri ne yaptı, izlemekle yetindi tabii ki. Batı'dan bir şey beklenemez bu konuda zaten.
Terör gruplarına ise yorum yapsak da yapmasak da bizim bu noktada elimizden bir şey gelmez. Allah topunun belasını versin diyerek sırtımı Milletime ve Mehmetçik'e veriyorum.
