Bunu cevap olarak yazdığım mesajı okur musunuz?
Dostum kusura bakma sorduğun sorudaki bahsettiğiniz mesajın bulunduğu sayfa numarasını ve mesajın kendi numarasını bulamadım.
Allah'ın var olmuş olmasını hepinizden çok isterim, ama yok.
Yok diyebilmeniz için kesin bilgi sahibi olmanız yâni bilmeniz gerekli ama siz bilmiyorsunuz, sadece inandığınız iddiayı söylüyorsunuz. Aynı şekilde, var diyenler de zaten bilgi sahibi olarak değil inanç sahibi olarak inandıkları iddiayı söylüyorlar.
Bilmediğiniz en önemli durum ise Allah'ın var olup olmamasının insanların kesin bilgi ile ulaşabilecekleri bir bilgi olmamasıdır. Yâni en baştan bilimsel araştırma yöntemlerinin, Allah'ın var olmadığını söyleyebilecek doğru ve yeterli bir analiz aracı olmadığını ve asla da olamayacağını henüz görmüyorsunuz, göremiyorsunuz.
İnananlara göre "Allah da bunu bildiği için insanların yapabilecekleri tek şey olarak Onun varlığına ve Tek olduğuna inanmalarını istemiş ve bunun için dolaylı kanıtlar bildirmiştir." Demek ki bu Tanrı, insanları ve Evreni yaratıp kendi hâline bırakan eylemsiz bir Yaratıcı değildir. Bilinemez olan ölüm sonrası için iddia edilenlerin doğruluğu veya yanlışlığı ile ilgili birşey söyleme amacı, yetkisi veya yeterliliği olmayan bilimden birşey beklemeyin. Bilim, ölümden önce geçerlidir, ölümden sonrası bilinemezdir. O bilinemezi açıklayan da İslam dinidir.
O halde kararınızı, bilimsel bilgi ile değil dinî inanç ile vermeniz gerektiği iddiasını ciddî bir şekilde düşünmeniz gerekiyor.
%99'u Müslüman olan bir ülkede bunlar nasıl sorular?
Dostum bu ülkenin % 99'unun müslüman olduğu iddiası sadece bir şehir efsanesidir. İsteyen de sorabilir ve bunu sizin şaşılacak birşey zannetmeniz ise asıl şaşılacak olan şeydir.
Bunu bu hale getiren ise dinîn emirlerine aykırı hareket eden yâni dünya menfaatleri için her türlü melâneti yapan günahkar topluluklardır. Bunlar dindar değil dincidirler ve İslam dininin reddettiği kötü ahlâklı kişilerdir.
Dostum
@212374, sanırım bilime karşı olduğumu zannetmiş olmalısınız ama öyle değilim. Bilim denilen araştırma ve keşfetme yöntemi, gözlem-ölçüm-hipotez-teori aşamalarını kullanan ve sadece Evren'deki madde veya enerji formundaki varlık veya olguları bulmak ve anlamak için kullanılan bir insan faaliyetidir. Dolayısıyla geçerli olduğu ve hakkında söz söyleme yetkisi ve yeterliliği olan görev bölgesi, Evren'in içi ve içeriği ile sınırlıdır, çünkü veri toplayabileceği alan o kadardır. O halde bu görev alanın dışında istese bile bilim bir işe yaramaz yâni geçersizdir, çünkü orada tek bir veri parçası bile elde etmesi mümkün değildir.
Oysa Tanrı, tanımı gereği yaratılmamış bir ve tek varlık olması yâni bir başlangıcı
olmaması nedeniyle, yaratılmış bir varlık olan yâni bir başlangıcı olan Evren'den ayrık ve dışında olduğu için kesinlikle bilinemezdir. Bilimin, Onun varlığı hakkında söyleyebileceği tek bir kelime bile olamaz, çünkü bu gerçekten olanaksızdır. Tanrı, işte bu zorluğu bildiği için varlığını dolaylı olarak İslam dini ile bildirmiştir.
İslam dininin bildirilmesinin ikinci nedeni ise insanın ölümünden sonra olacaklar hakkında bilgi vermek gerekliliğidir. Çünkü bilimin ölümden sonrası için ne olacağı hakkında bir şey söylemesi aslında mümkün değildir. Evet, insan bedeninin akıbeti hakkında birşey söyleyebilir ve cesedin toprağa karıştığını söyleyebilir ama kökeni ve yapısı bir sır olan insan bilinci ve kişiliğinin de toprağa karıştığını iddia etmek temelsizdir çünkü insanın düşünce ve karar üretip seçim yapan aslî varlığı olan öz benliği yâni kişiliği, fizik ötesi bir varlık olduğu için ceset gibi toprağa karışamaz. O halde bilim, ölümden sonrası için yeterli bilgi veremez. Burada bilimsel bilgi işe yaramayacağı için dinî inanç karşınızdaki tek güçlü seçenektir. Onu kabûl edersiniz veya etmezsiniz, sizin tercihinizdir.
Sonuç olarak Tanrı ve ölümden sonrası bilinemezdir. Onların varlığı sadece dinî inanç ile kabûl edilebilir. Boş yere bilimi bu konuya karıştırmak yararsızdır ve sonuç vermeyeceği için de zaten geçersizdir. Bunu anlatmaya çalışmıştım. Umarım görüşünüzü tekrar gözden geçirirsiniz.